17 Mayıs 2018 Perşembe

EKONOMİK KRİZLER VE EKONOMİK KRİZLERİN TÜRLERİ









EKONOMİK KRİZLER,  EKONOMİK KRİZLERİN GRUPLANDIRILMASI VE ORTAYA ÇIKIŞ NEDENLERİ


     “Apaçi dağları ötesindeki geniş arazinin ziraata açılması ve pamuk çırçır makinesinin icadı, çiftçiler için eski toprakların verimliliğini daha dikkatli bir ziraat yöntemiyle arttırmaya kalkışmaktansa, verimli topraklara geçmeyi daha karlı hale getirdi.” (s.380, Amerika Tarihi, Allan Nevins-Henry Steele Commager )
     Geçmiş çağların toplumlarını göçe zorlayarak yeni coğrafi bölgeleri keşfetmelerine, yeni yerleşim yerleri kurmasına neden olan en büyük etken, tarım yaptıkları toprakların iklim koşulları nedeniyle veya uzun yıllar kullanılmış olmaları nedeniyle verimliliklerinin sona ermesi, hayvanları için otlak arazilerin azalması veya bitmesi olmuştur.
     Arap ülkelerinin İsrail’e ABD ve bazı Batı Avrupa ülkelerine karşı petrol ambargosu koyması Ekim 1973’ten itibaren, petrol fiyatlarının artması ve arzının azalmasına neden olmuştur. Bu şekilde hissedilen kriz dolayısıyla enflasyon artmış, büyüme hadleri düşmüş ve ödemeler dengesi altüst olmuştur. Dünya ticaret hacminde büyük daralmalar görülmüş ve doğal olarak durgunluk dönemi yaşanmıştır. Bu durgunluk, dünyanın Büyük Bunalım’dan sonra karşılaştığı en büyük durgunluktur.
     “1904, 1907 ve 1921 krizleri kısa sürmüştü. Fakat 1929 neredeyse 10 yıl sürdü…Bu kriz, bir başka bakımdan daha öncekilerden farklıydı. Apaçık biçimde kıtlığın değil bolluğun doğurduğu krizdi. Servetlerin ve malların dağılış sisteminin yıkılışına başka hiçbir depresyonla karşılaştırılamayacak kadar büyük bir kanıt oluşturuyordu…1929 krizini ele alırsak, açıkça çöküşe götüren bazı etkenler vardı. Öncelikle ülkenin üretim kapasitesi tüketim kapasitesinden daha büyüktü. Bunun en önemli bir nedeni milli gelirin büyük bir bölümünün halkın yüzde itibariyle küçük bir bölümüne geçmesi, bunların ellerindekinin de tekrar tasarruf ve yatırıma çevrilmesi, böylece gelirin yeterli derecede, bir bölümünün işçi, çiftçi, memur ve görevlinin eline geçmemesiydi…  ” (s.481- 482, s.380, Amerika Tarihi, Allan Nevins-Henry Steele Commager)
     24 Ekim 1929’da (Kara Perşembe) işlem yapan Hollandalı ve Alman yatırımcılar portföylerini boşaltmaya ve piyasadan çıkmaya başladılar. Böylece borsadaki gerilme daha da hızlandı.
      Ancak borsanın çöküşü birkaç gün sonra 29 Ekim 1929 Salı günü gerçekleşti. “Kara Salı” (Black Tuesday) olarak tarihe geçen o gün, 1929 fiyatlarıyla 4.2 milyar dolarlık bir zarar doğdu. Kısa bir süre içinde 4000 civarında banka iflas etti.
     “Morgan, ünlü borsa işlemcisi James Keene’i, ….yapay hisse yaratmak amacıyla tuttu. Keene, boğa piyasası görünümünü oluşturmak için sahte yatırımcılara büyük miktarda blok alım-satımları yaptı. Bu numara işe yaradı ve birkaç hafta içinde New York Menkul Kıymetler Borsası tarihindeki en aktif işlem gününü yaşadı. “Büyük Çelik’in” piyasaya 38’den sunulan adi hisse senedi neredeyse bir anda 55’e yükseldi. “(s.335, Nikola Tesla, (Bir Dahinin Biyografisi), Marc J.SEIFER )

EKONOMİK KRİZİN TANIMI:
     Kriz, Türkçe’de buhran" ve "bunalım" kelimeleri ile eş anlamlıdır. Kelimenin kökeni Latince ve Yunancaya dayanmaktadır.
     Yukarıda yazının girişinde açıklanan ekonomik olgulardan yararlanarak ekonomik krizin tanımını yapabiliriz. Bu ekonomik olgular üzerinde düşündüğümüzde ekonomik krizi, toplumlarda ortaya çıkan büyük üretim ve tüketim dengelerinde bozulmalar olarak kavrarız.  Üretimde hızlı bir daralma, fiyatlarda düşme, çok sayıda iflas, işsizlikte artma, ücretlerde gerileme, toplumsal gerginlikler ve genel olarak finans sisteminde görülen borsa ve banka sisteminin çökmesi ile ortaya çıkan ekonomik olaylar toplamını ekonomik kriz olarak tanımlayabiliriz.

EKONOMİK KRİZLERİN GRUPLANDIRILMASI:
     Ekonomik krizler araştırılırken değişik iktisatçılar tarafından çok farklı gruplara ayrılarak incelenmektedir. Bazı iktisatçıların ekonomik krizleri ortaya çıkmış oldukları piyasa çeşitlerine göre finans sektörü (döviz, hisse senedi piyasaları, bankacılık sistemi) ve reel sektör (mal, hizmet, emek piyasaları) krizleri olarak gruplandırarak incelemelerini krizlerin ortaya çıkış nedenlerine işaret etmediğinden olumlu bir yol olarak görmüyorum.  Ekonomik krizleri ortaya çıkaran ana nedenlerine göre gruplandırmak daha mantıklı bir yöntemdir. Bu yöntem krizleri anlamamıza ve krizleri önlemek için çözüm yolları bulmamıza yardımcı olacak bir yoldur. 
     Ekonomik krizleri ortaya çıkış nedenlerine göre gruplara ayırmak ekonomik krizlerin ne zaman, nasıl, hangi sektörde ortaya çıkacağı konusunda ileriyi görmemizin de yolunu açar. Ekonomik krizlerin öngörülebilirliği için ekonominin bütün öğelerinin süreçleri içinde, ortaya çıkaran ana nedenleri göz önüne alınarak yakından izlenmelidir. Ekonomik krizler kendilerini fiyatlardaki yüksek artışlar, faiz oranlarında, döviz kurlarındaki aşırı artışlar..vb gibi bazı önemli belirtilerle kendini göstermektedir.
     Ekonomik krizleri yukarıda belirttiğimiz gözlenen örnek ekonomik olgulardan yola çıkarak,  üç ana gruba ayırabiliriz: 1- Gereksinmeleri karşılayan ana ekonomik öğelerin yokluğundan ve yetersizliğinden kaynaklanan ekonomik krizler. 2- Gereksinmeleri karşılayan ürünlerin talep edilenden fazla üretiminden kaynaklanan ekonomik krizler. 3-Finans piyasalarında yatırımcıların haksız kazanç sağlamak eylemlerinden (spekülatif faaliyetlerden) ileri gelen ekonomik krizler.
     Bu gruplar da kendi içinde ayrı alt çeşitleri barındırırlar.

1- Gereksinmeleri karşılayan ana ekonomik öğelerin yokluğundan ve yetersizliğinden kaynaklanan ekonomik krizler:
      19. yüzyılın başına kadar, Avrupa'nın sanayileşmiş ülkeleri, ‘tahıl krizleri’ denilen, çok özel bir "kriz” türü yaşadılar. Kuraklık, yıllık tahıl üretimini hızla düşürüyor ve (eğer ihtiyat stokları yoksa) kıtlığa, açlığa ve öncelikle toplumun en yoksul kesimini etkileyen fiyat artışlarına neden oluyordu. Tarımdan elde edilen gelirin düşmesi, ekonomik faaliyetlerde bir daralmayı beraberinde getiriyor ve bu anlamda bir krizden, bir eksik üretim krizinden söz ediliyordu. Bu kriz ilkel teknolojilerin kullanıldığı tarım topluluklarının özelliğiydi. Bu tür krizler, bugün, yoksul ülkelerin birçoğunda ortaya çıkmaktadır.”(s.18, Bernard Rosier, İktisadi Kriz Kuramları)
     Tarımsal üretimde, gelişen sanayi ile birlikte ileri üretim teknikleri ile tarım yapılmaya başlanılan 19.yüzyılın başlarına kadar yeterli bir üretim sağlanamamaktaydı. 19. Yüzyıldan itibaren tarımda traktör, gübre, sulama teknikleri kullanılması, hastalıklara ve iklim koşullarına dayanıklı tohumlarla ekim yapılması üretimi aşırı arttırmış, tüketim gereksinmeleri yeterli ölçüde karşılanmaya başlanmıştır.
    Ancak sanayileşme ve ileri tarım tekniklerine rağmen tarımda yetersizlikler izlenen yanlış siyasetler sonucu yine de ortaya çıkmaktadır. Bu yetersizlikler özellikle çiftçi maliyetlerinin (gübre, tohum, makine…vb) üretilen tarım ürün fiyatlarının yeterince artmaması veya düşmesi sonucunda karşılanamadığı yıllarda ürünlerin tarlada kalması, imha edilmesi veya üretimine ara verilmesinden ileri gelmektedir.

     Özellikle Gelişme Yolunda Ülkelerde üretimde kullanılan ana mallardan birinin bulunamaması veya yeterince bulunmaması yüksek enflasyona ve ekonomik krizlere neden olmaktadır. 1974 yılında ortaya çıkan petrol krizi buna örnektir. Ekim 1973’ten itibaren, petrol fiyatlarının artması ve arzının azalması, enflasyon sorununu hızlandırmıştır. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler krizden beraberce etkilenmişlerdir. Etkileri ağır şekilde hissedilen kriz dolayısıyla enflasyon artmış, büyüme hadleri düşmüş ve ödemeler dengesi altüst olmuştur. Dünya ticaret hacminde büyük daralmalar görülmüş ve doğal olarak durgunluk dönemi yaşanmıştır. Bu durgunluk, dünyanın Büyük Bunalım’dan sonra karşılaştığı en büyük durgunluktur.
     Döviz miktarında aşırı azalmalar, Merkez Bankası rezervlerinin erimesi ile ortaya çıkan döviz krizi,  devletlerin kamu açıklarına bağlı olarak ortaya çıkan ekonomik krizlerin bir nedenidir. Kamu açıklarının bulunduğu ülkeler, üretim için yetersiz doğal kaynaklara sahiptirler veya üretimleri gereksinmeleri karşılayacak döviz için yetersiz kalmaktadır. Bu iki yetersizlik kamu açıklarıyla birlikte toplumda arz ve talep dengelerinde büyük sapmalara neden olur. Örneğin 1994 yılının nisan ayında Türk lirası dolar karşısında ciddi değer kaybı yaşamıştı. Merkez bankası bu değer kaybını engelleyebilmek için ciddi miktarda döviz satarak döviz rezervlerinin yarısından fazlasını kaybetti. Bir yıl önce gecelik faiz oranları %70 iken 1994 de bu orana %700’e kadar yükselmişti. Bu dönemde borç dahi alamayacak duruma gelinmişti.  Enflasyon değerleri 66.0 dan 106.3 seviyelerine kadar yükselmiştir.
    ABD’de 1785 yılında ortaya çıkan ekonomik krizin nedeni, hükümeti kamu harcamalarını karşılayamayacak duruma düşüren gelirlerindeki düşüştür. Birleşik Devletlerin iç ve dış borçlarını ödemesi için gereken faiz ondört milyon dolar iken geliri ancak dört yüzbin dolardı. Bu ekonomik olgu, hükümetin kamu harcamalarını karşılayamaması sonucu, yetersiz gelire dayalı ortaya çıkan ekonomik krize örnek bir durumdur.
     Bu tarihte (1875 yılında) Amerika Birleşik Devletinde Ulusal-merkezi hükümet, gereken gümrük tarifelerini tespit etmek ve ticareti düzenlemek için gerekli iktidar ve yetkiye sahip bulunmamaktaydı. Birleşik Devletler hükümetinin Ulusal amaçlar için vergi toplama yetkisi olmadığından sadece bono çıkararak borçlanmalara giderek harcamaları karşılamaya çalıştığından, ülke bu çıkmaz duruma gelmiştir. Para basma yetkisi bulunmadığından alışverişler takas usulü ile yapılmaya başlanmış, bu da devletin gelirlerinin toplanmasına engel bir durum oluşmuştur. Takas usulü ile yürüyen ekonomide, ticareti kolaylaştıran bir araç olan paranın piyasada olmaması nedeni, birçok ürünün tarlada kalmasına neden olmuştur. Bu tarihte Merkezi yönetimin federal yönetimler üzerinde anasayal bir yönetim hakkı bulunmamaktaydı.  1786’da yapılan seçimlerde yedi devletin (eyaletin) yasama meclislerini kağıt para taraftarları ele geçirmiştir.
     Amerika’da 1893 başlayan ekonomik kriz 1895’te Amerika Birleşik Devletini iflas aşamasına getirmiş ve hazinede tek bir altın kalmamıştır. Bu ekonomik krize, yeniçağın yeni üretim gücü “elektrikli motorların” gelişiyor olmasına, elektrik konusunda teknik bilimsel bilgilerdeki şaşırtıcı ilerlemelere  rağmen gelinmiştir.  Bunun nedeni de aşırı israf derecesinde yapılan harcamalar, üretim değeri olmayan yatırım harcamalarından kaynaklandığı görülür: Konser binaları, alışveriş merkezleri, yol ve barajlar…vb. Kurtuluş çaresi olarak Yahudi sermayesine başvuruluyor ve Yahudi düşmanlığının başladığı noktada Amerika Yahudi ekonomik gücünün etkisi altına giriyor.
     “1893 Paniği’nde tahvil sahipleri kağıt para yerine altını güvence altına almış ve darphane tüm rezervlerini tüketmişti. 16 Ocak 1895’e gelindiğinde, ABD borçlarını ödeyememeye birkaç günlük uzaktaydı. Başkan Clevelant, sessizce, zengin bir Yahudi işadamı olan August Belmont’ dan altın rezervlerini güvence altına  almak için Avrupalı Rothshilds ile buluşmasını istedi….. Rothshildler Yahudi idi. Tüm ulusu kurtaranların Yahudi finansörler olması nasıl görünürdü. Bu nedenle ….dürüst bir episkopal olan J.Pierpont Morgan olaya dahil edildi…..Belmont’un yardımıyla Morgan, yabancı altın rezervlerinde 60 milyon doları güvence altına almayı başardı ve böylece ülke tasfiyeden kurtuldu.” (s.  216, Nikola Tesla, Bir Dahinin Biyografisi)
    Dünyadaki kaynakların artan nüfus sonucunda bin yıl sonra da olsa tükeneceği ve tek tanrılı dinlerin mahşer günü olarak adlandırdıkları günün birgün, Büyük Ekonomik Krizle geleceği kaçınılmaz olarak görünmektedir. Şimdiden “Şehirlerdeki milyonlar, gazete başlıklarını sinirli tiklerle okuyup, süpermarketler boşaldığında, yiyeceklerini teraslarda yetiştirmekten bahsediyor ve kıyameti getirecek son yıkımın yaratacağı enkazdan nasıl kurtulacaklarını merak etmekten kendilerini alamıyorlar” (s.12, Alvin TOFFLER, Ekonominin Çöküşü )

2- Gereksinmeleri karşılayan ürünlerin talep edilenden fazla üretiminden kaynaklanan ekonomik krizler.
     Üretim fazlalığı ve talep yetersizliğine dayanan ekonomik krizlerin temel nedenleri,  sanayinin gelişmesine bağlı olarak üretim teknolojilerinde ve üretim yöntemlerindeki gelişmeler sonucunda yapılan aşırı üretimlerdir. Bu aşırı üretim, ekonomik dengelerin serbest çalışan bir piyasada kendiliğinden yerine geleceği düşüncesi ve sadece aşırı kar amaçlı yapılan yatırımlar sonunda gelir dengesizliği ile birlikte talep yetersizliğine neden olmakta, ülke dışı pazarlar bulunulamadığı taktirde işyerlerinin kapanmasına, zincirleme olarak borsa ve bankaların iflasına yol açarak ekonomik krizleri ortaya çıkarmaktadır.
     “İç Savaş ( 1860- 1865) ile 1900 yıllan arasında insan gücünün yerini buhar ve elektrik gücü aldı, ahşap malzemenin yerini demir ve demirin yerini de çelik aldı. (Bessemer işleminden önce demirin çeliğe dönüşmesi günde ancak 3 ile 5 ton arasında yapılırken, şimdi aynı iş 15 dakikada gerçekleştirilebiliyordu.) Artık makineler çelik araçları taşıyabiliyordu. Petrol makineleri yağlayabiliyor, evleri, caddeleri, fabrikaları aydınlatabiliyordu. İnsanlar ve eşyalar demiryollarıyla taşınabiliyor, trenler çelik raylarda buhar gücüyle işletilebiliyordu. Makineler çiftçiliği de değiştirdi… İç Savaş öncesi bir akrelik alanda buğday yetiştirmek için 61 saatlik bir emek gerekirken 1900'lü yıllarda bu 3 saat 19 dakikada başarılabiliyordu. Buz imalatı yiyeceklerin uzun mesafelere bozulmadan taşınmasını sağladığından paketlenmiş et endüstrisi de bu dönemde ortaya çıktı. Buhar gücü tekstil fabrikalarında iplik büken kirmenleri hızlandırdı, dikiş makinelerini çalıştırdı. Buhar da kömürden elde ediliyordu. Hava basıncı ile çalışan matkaplar, artık kömür bölgelerinde toprağın daha derinine inebiliyorlardı. 1860 yılında topraktan 14 milyon ton kömür çıkarılmıştı. Bu sayı 1884 yılında 100 milyon tona ulaşmıştı. Daha fazla kömür daha fazla çelik demekti; çünkü demir kömür fırınlarında çeliğe dönüştürülüyordu. 1880'li yıllarda bir milyon ton çelik üretilirken, 1910'da 25 milyon ton çelik üretilebiliyordu. Giderek buhar gücü de yerini elektrik gücüne bırakmaya başladı. Elektrik telleri için bakır gerekiyordu. 1880'de 30.000 ton bakır üretilirken 1910'da 500. 000 ton bakır üretilebiliyordu…..

      
William McKinley ise, "üretim fazlalıklarımız için yabancı bir pazar yaratmak zorundayız," demişti. Indiana Eyaleti senatörü Albert Beveridge 1897 yılı başlarında şöyle diyordu: "Amerika'daki fabrikalar Amerikalıların kullanabileceklerinin çok daha fazlasını üretiyorlar; Amerika'nın toprağında tüketebileceğimizden çok daha fazlası yetiştiriliyor. Yani kader bizim nasıl bir politika izleyeceğimizi zaten belirlemiş bulunuyor: Dünya ticaretini ele geçirmek zorundayız ve geçireceğiz de." 1898 yılında Dışişleri Bakanlığı şu açıklamayı yapmıştı: Amerikalı işçi ve zanaatkârlarının yıl boyunca işsiz kalmamaları isteniyorsa, her yıl yabancı pazarlarda satmak zorunda olduğumuz ve giderek artan bir imalat fazlalığı ile karşılaşacağımız belli olmuştur. Bu nedenle, atölye ve fabrikalarımızın ürettiklerini tüketecek yabancı pazarın genişletilmesi, yalnızca ticaret adamlarımızın değil, siyasal liderlerimizin de ciddi bir sorunu haline gelmiştir….


     Walter Lafeber, The New Empire (Yeni İmparatorluk) adlı çalışmasında şunları söylemektedir: " 1893 yılına gelindiğinde Amerikan ticareti dünyadaki ülkelerin, İngiltere dışında, hepsini geçmişti. Toprak ürünleri, özellikle tütün, pamuk ve buğday bölgelerindeki refah, hiç kuşkusuz uzun bir süreden beri uluslararası pazarlara şiddetle bağımlı bir hale gelmişti. " (s.317-318-320, ABD Halklarının Tarihi, Howard ZİNN )
      Birleşik Devletler yayılmacılığı konusu üzerinde çalışan tarihçi Julius
Pratt bu ani değişikliği şöyle anlatmaktadır: Bugüne dek banşcı ve antiemperyalist olarak tanınan ve ticaretin özgür bir dünyada gelişmesi gerektiğini savunan bu gazete, Çin'in paylaşılması tehdidi
karşısında inançlarının temellerinden sarsıldığını gördü. Journal of
Conunerce 400.000.000 nüfuslu Çin pazarlarına özgürce ulaşmanın bütün
Amerika'daki fabrikaların üretim fazlalığı sorununu geniş ölçüde çözeceğini
ilan ederek, bundan böyle yalnızca Çin üzerindeki hakların eşit olması gerektiğini
şiddetle savunmakla kalmadı; aynı zamanda hiç çekinmeksizin bir
Panama kanalının açılmasından, Hawaii'nin ele geçirilmesinden ve deniz
kuvvetlerinin silahlandırılmasından bahsetmeye başladı ki bu üç konu daha
önce gazetenin şiddetle muhalefet ettiği konulardı.( s.370-371, ABD Halklarının Tarihi, Howard ZİNN )
     ABD ve tüm dünyayı etkileyen 1929 yılındaki ekonomik kriz, tüm pazar arayışlarına rağmen üretim fazlalığından ve gelir dengesizliliğinden ortaya çıkan bir krizdir. Üretim fazlalığı ve talep yetersizliğine dayanan ekonomik krizlerin temel nedenleri üretim teknik ve yöntemlerindeki yeniliklerdir ile birlikte gelir dağılımında aşırı dengesizliklerdir. İlerleyen teknolojiye bağlı olarak üretim tekniklerine ve yeni üretim yöntemlerine (Seri üretim yönteminin uygulanmasına)  bağlı aşırı üretimle sonuçlanan yatırımlar,  serbest piyasa ekonomisine dayanan aşırı kar amaçlı üretimler sonucu gelir dengesizliği ile birlikte birleşerek talep yetersizliğine neden olmakta, ekonomik sistem ülke dışı pazarlar bulamadığı taktirde işyerlerinin kapanmasına, zincirleme olarak borsa ve bankaların iflasına neden olarak ekonomik krizleri ortaya çıkarmaktadır.
“Her yerde milyonlarca ton yiyecek vardı; fakat bunları nakletmek ve
satmak karlı değildi. Dükkanlar giyecek doluydu; fakat insanların bunları
satın alacak paraları yoktu. Her tarafta insanlar kiralarını ödeyemedikleri
için zorla boşaltılmış çok sayıda ev görülüyordu ve buralardan
çıkarılan insanlar çöplüklerde, mezbeleliklerde yükselen "Hoover Köyleri"
adı takılan kulübelerde yaşıyorlardı.”(s.409. ABD Halklarının Tarihi, Howard ZİNN )

3-Finans piyasalarında yatırımcıların haksız kazanç sağlamak eylemlerinden (Spekülatif faaliyetlerden) ileri gelen ekonomik krizler.
     Önemli bazı ekonomik krizlerin ortaya çıkışı, aşırı kar hırsı ve rekabet sonucu hisse senetleri üzerinde yapılan spekülasyonlarla ortaya çıkmaktadır. Bazı iş adamları, önemli şirketlerin hisselerinin fiyatlarını düşürmek için satışlarının artışını ortaya çıkarırken aynı zamanda düşen hisseleri düşük fiyatlarla almayı tasarlayarak büyük karlar elde etme amacında olmaktadır. Ancak bu girişimler piyasalarda güveni ortadan kaldırınca banka ve şirketlerin iflasları zincirleme olarak başlamakta ve ekonomik krizler ortaya çıkmaktadır. Amerika’daki 1907 ekonomik buhranı bu spekülatif hareketlerin sonucudur. Ünlü fizikçi Nikola Tesla’nın yaşamının, içinde bulunduğu toplumsal tarihin koşulları ile birlikte anlatıldığı kitapta 1907 ekonomik krizi  aşağıdaki gibi anlatılmıştır:

     ““ Ekim ayında tanınmış spekülatör ve Guggenheim Şirketi’nin düşmanı F.Augustus Heinze, elinde bulunan çok sayıdaki United Copper hissesini satmaya başladı. Heinze, bu hisseleri daha düşük fiyattan geri alma hesaplarında yanılmıştı ve bu entrikası borsada düşüş ve bankası Mercantile Trust Company’nin gişelerine  akınla sonuçlandı. Heinze’ın diğer finansal kurumlarla bağlantıları nedeniyle histeri çabuk yayıldı ve 1907 Ekonomik Buhranı başladı…güçlü bankalar krize sadece rezervleri kadar dayanabilirdi. Knickerbocker Trust Company’nin direktörü Charles Barney tabancasını kafasına dayayarak intihar etti. Bu olayın ardından, özellikle  Knickerbocker’a para yatıran on sekiz bin kişi arasında intihar dalgası yaşandı…. Bold’un bankası Lincoln Trust, Knickerbocker, Merkantile ve bir düzine başka banka hafta sonuna kadar iflas etti.” (s.426, Nikola Tesla, (Bir Dahinin Biyografisi), Marc J.SEIFER)
     “ Borsanın çöküşü Morgan ile Ned Harriman arasındaki acı rekabet nedeni ile gerçekleşti….Morgan …Nothern Pacific’in ne pahasına olursa olsun geri alınması için emir verdi…9 Mayıs günü, borsa pay başına 150 dolardan 1000 dolara fırladı.Nipperden hisse alanları panik kapladı, henüz hisselerini tamamen alamamışlardı çünkü Harriman ve Morgan da hisseleri bırakmamıştı. Yatırımcılar, kayıplarını karşılamak için satış yaparken diğer stokların çoğu düştü….Morgan’ın gözbebeği Amerikan Çelik’te bile, pay başına olan 46 dolar sekiz dolara düştü. Çeşitli yatırımcılar  finansal olarak mahvolmuşlardı ve bazılarının bu nedenle intihar ettikleri söyleniyordu.”(s.350-353, Nikola Tesla, (Bir Dahinin Biyografisi), Marc J.SEIFER)
     “ Ekim ayında tanınmış spekülatör ve Guggenheim Şirketi’nin düşmanı F.Augustus Heinze, elinde bulunan çok sayıdaki United Copper hissesini satmaya başladı. Heinze, bu hisseleri daha düşük fiyattan geri alma hesaplarında yanılmıştı ve bu entrikası borsada düşüş ve bankası Mercantile Trust Company’nin gişelerine  akınla sonuçlandı. Heinze’ın diğer finansal kurumlarla bağlantıları nedeniyle histeri çabuk yayıldı ve 1907 Ekonomik Buhranı başladı…güçlü bankalar krize sadece rezervleri kadar dayanabilirdi. Knickerbocker Trust Company’nin direktörü Charles Barney tabancasını kafasına dayayarak intihar etti. Bu olayın ardından, özellikle  Knickerbocker’a para yatıran on sekiz bin kişi arasında intihar dalgası yaşandı. Başkan Theodore Roosevelt Henry Clay Frick  aracılığıyla, Morgan’ın kontrolünde kullanılmak üzere 25 milyon dolar transfer etti. Bu rakam güçlü kurumların kaybına eşit  bir miktar olsa da, Bold’un bankası Lincoln Trust, Knickerbocker, Merkantile ve bir düzine başka banka hafta sonuna kadar iflas etti.” (s.426, Nikola Tesla, (Bir Dahinin Biyografisi), Marc J.SEIFER)
     Serbest kur sistemi, iletişimin gelişmesi, elektronik ortamda işlemlerin yapılmasının gelişmesi, kolaylaşması finans ürünlerinin de işlemleri kolaylaştırmış ve ulusaşırılaştırmıştır. Bunun sonucunda spekülatörler çok daha rahat olarak spekülatif faaliyetlerde bulunarak ülke ekonomileri üzerinde etkide bulunabilmektedir. Üretim yapmadan, çok büyük tutarlarda haksız kazançların elde edilmesi, uluslar arası etkide olan 2008 krizi gibi büyük ekonomik krizlerin ortaya çıkmasına neden olabilmektedir.

     Dergimizin önümüzdeki sayısında da ekonomik krizlerin önlenmesi için alınması gerekli önlemler, çözüm yolları nelerdir konusunu ele alacağım.

KAYNAKLAR:
1- ABD Tarihi, Allan Nevins-Henry Steele Commager, Çev.Halil İNALCIK, 6.Baskı, Mart 2014, Doğu Batı Yayınları10- Tarih
2- Nikola Tesla, (Bir Dahinin Biyografisi), Marc J.SEIFER, Çev. İnci YILMAZLI, 5.Baskı, Ağustos 2015. İnkılap Kitapevi-
3- ABD Halklarının Tarihi, Howard ZİNN, Çev. Sevinç Sayan ÖZER, 1.Baskı, Nisan 2005, İmge Kitapevi Yayınları
4- Alvin TOFFLER, Ekonominin Çöküşü, Çev. Mete AKÇOK, İnsan Yayınları 71-Alternatif Dizi3, Eko Ofset-İstanbul 1991
5- Davut  Ateş, (2010). Küresel ekonomik kriz, devlet ve dış politika. Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi)

İsmail İNCİ,  16/05/2018
 ismailinci60@gmail.com




TAM METNİNİ YAYIMLAMIŞ OLDUĞUM BU MAKALE, BALYALILAR DERNEĞİMİZİN YAYINI OLAN  BALYALILAR (MADEN) DERGİMİZİN NİSAN 2018 SAYISINDA YAYIMLANMIŞTIR.





































SAVAŞ EKONOMİSİ VE PANDEMİ EKONOMİSİ-ORTAK NİTELİKLER VE ALINACAK ÖNLEMLER-

  ORTAK VE FARKLI STRATEJİLERİ İLE SAVAŞ EKONOMİSİ VE PANDEMİ EKONOMİSİ (1)        Savaş dönemleri ile Pandemi dönemlerinde ülkelerin iç...