6 Ağustos 2010 Cuma

UFO Olgusu ve Gizli Örgüt, Tarikatlar







GİZLİ ÖRGÜTLER, TARİKATLAR VE UFO OLGUSU




Toplumların içinde; taş devrindeki ilkel topluluk ve uygarlıkların aşılarak, işbölümlerinin, üretim tekniklerinin ve araç gereçlerinin geliştiği, üretim ve ürünlerin türselleşip zenginleştiği toplumların büyüdüğü ve zenginleştiği maden devri ve uygarlığı aşamasında, en eski uygarlıklardan olan eski Mısır, Sümer, Babil toplumlarında görüldüğü gibi birçok dinsel ve dinsel olmayan topluluk (cemaat), grup gizli örgütler kurulmuştur. Bu örgütlerin en eskilerinden biri, birtakım doğaüstü güçlere sahip olduklarına kendilerini inandıran Osiris Rahiplerinin kurduğu gizli örgüttür.


GİZLİ ÖRGÜTLERİN KURULUŞ NEDENLERİ VE ORTAK NİTELİKLERİ:
Tüm Gizli Örgütlerin kökeni ve kuruluş nedenleri, nüfus olarak büyüyen, ekonomik olarak gelişen ve zenginleşen toplum içinde, insanlar ve toplumun zenginlikleri üzerinde yönetim ve denetim gücüne sahip olabilmek, egemen güç olmak istekleridir. Toplumun bireyleri ve zenginlikleri üzerinde egemen güç sahibi olma isteği ile kurulan gizli örgütleri taşıdıkları amaçları yönünden iki bölüme ayırmak gerekir: Birinci bölümdeki örgütler doğrudan üyelerine,toplum içindeki diğer bireylere karşı ve zararına olarak toplumun bireyleri ve zenginlikleri üzerinde egemenlik kurmayı, güç, makam ve zenginlik sahibi olmalarını amaçlar. İkinci bölümdeki örgütler, büyüyen ve zenginleşen aynı zamanda kötülük, bozgunluk ve karmaşanın arttığı toplumda düzeni getirmek için egemenlik, güç ve makam sahibi olmayı amaçlarlar.
Sonuçta her iki tip gizli örgüt üyelerinin zengin, egemen, makam ve iktidar sahibi olmalarını amaçlar. Tüm gizli örgütler ortak nitelikler taşırlar. Bu ortak nitelikleri genel olarak aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:


1. Her örgütün, üyelerinin uymak zorunda olduğu, içinde yaşadıkları toplumun yasalarından ayrı ilke ve yasaları ardır. Örgüt içinde yaşadıkları toplumun yasalarını değil kendi yasalarını uygularlar. Yaşadıkları toplumu düzenleyen yasaları önemsemezler. Bu nitelikleri ile birçoğu toplum düzenini bozan çete, mafya durumuna gelir.


2. Üyeleri arasında yardımlaşma ve dayanışma vardır. Üyelerinin toplum içinde güç elde etmeleri, egemen olmaları için çaba gösterirler. Ancak örgütün kendi üyeleri arasında da, içinde bulundukları toplumdan daha büyük bir rekabet vardır.


3. Örgüt içinde sert bir hiyerarşik düzen vardır.


4. Üyeleri arasında gizli bir iletişim ağı kurulmuştur.


5. Örgüte üyelik için özel ayinlere benzer törenler düzenlenir.


6. İçinde bulundukları toplumun yasalarına karşı yapıları üyeleri birbirine yakınlaştırır.


7. Her gizli örgütün kendi cezalandırma sistemi vardır. Bu cezalandırma genellikle ölüm ve toplumdaki bütün hak ve güçlerinin elinden alınmasıyla sonuçlanır.


8. Bütün gizli örgütlerin insanları etkileme ve anlıklarını yönetme yöntemleri vardır. Bu yöntemlerin temel ilkeleri ortaktır.


Gizli örgütler yapıları gereği içindeki toplum yapısına düşman olarak kurulmuşlardır. Açık toplumun yasalarına ve bireylerine karşı düşmandırlar ve çıkarları ile çatışır. Açık toplum üzerinde iktidar sahibi olmak, egemenlik sağlamak, zorunlu olarak onları açık toplumun düşmanı durumuna getirir. Üyeleri de açık toplumun üyelerinin birer düşmanı durumundadır.Dinsel ve dinsel olmayan gizli örgütler sonuçta diğer toplum üyelerini sömürmek için kurulmuşlardır.


Üyelerinin toplumda güç ve iktidar sahibi olması için örgüt içinde yardımlaşma ve dayanışma olmasına karşın, üyeler arasında ve diğer örgütler arasına büyük bir rekabet vardır.Üst yönetimdeki örgüt üyelerinin çıkarları ile alt kademelerdeki üyelerin çıkarları arasında çatışma zamanla, özellikle örgütün toplumdaki etkisi arttıkça artar. Bunun sonucu yardımlaşma ve dayanışmanın yerini güvensizlik ve huzursuzluk alır. İçinde bulundukları toplumla ters ve yasa dışı yapıları bu huzursuzluklarını arttırır.
Gizli örgütlerin üyelerini cezalandırma sistemleri temel insan haklarına aykırıdır. Genel yurttaşlık hukukunun ilkelerine göre yargılama yapılmadan, salt örgütün çıkarları göz önüne alınarak cezalandırma en ağır biçimde gerçekleştirilir.


Bütün bu nitelikler göz önünde bulundurulduğunda, gizli örgütlerin üyelerine mutsuz ve huzursuz bir yaşam verdiğini görürüz.


GİZLİ ÖRGÜTLERİN İNSANLARI ETKİLEME VE ANLIĞI YÖNLENDİRME İLKELERİ:
Eski Mısır’da Osiris Rahiplerinin kurduğu tarikatının etkileme gücü, Rahiplerin doğa üstü güçlere, büyülere sahip oldukları inancını yerleştirmelerinden gelir. Büyü ve doğa üstü güçlere sahip olma, doğaya ve doğadaki güçlere egemen olmak, sınırsız bir güce sahip olmak demektir. Bu ise insanların gereksinmelerinin karşılanması için bir güç sahibi olmak demektir. Büyünün ve büyüyü yapanın insanlar üzerindeki etkisi ve insanların anlığını yönlendirme gücü bu etkilerden gelir.


Bazı topluluklar, gruplar veya toplumlar yaptıkları bilimsel ve teknik araştırma ve çalışmalarla, diğer toplumlardan çok önde olurlar. Bu bilgi ve tekniklere sahip olanlar, sahip olmayan toplum ve topluluklara üstün nitelikler taşırlar. Bu üstünlük, düşük uygarlık düzeyine sahip toplumların üzerinde büyü ve tanrısal güç etkisi yaratır.


“Saba Melikesi Belkıs’ın Allaha inanması, Hz.Süleyman’ın yaptırdığı görkemli Sarayının tekniğindendir.” Saba Melikesi'nden bahseden sure ve ayetlerde aynı zamanda Hz. Süleyman'dan da bahsedilir. Kuran'da Hz. Süleyman'ın muhteşem sarayı ve hükümranlığı hakkında birçok detay verilir.


Bu bilgilere göre, Hz. Süleyman'a Allah tarafından döneminin en ileri tekniği verilmişti. Sarayında göz alıcı sanat eserleri ve görenleri hayran bırakıp etkileyen değerli eşyalar vardı. Sarayın giriş bölümünün tabanı da camdan yapılmıştı. Kuran'da, bu estetik yapı ve bunun Saba Melikesi üzerinde yaptığı etki şöyle vurgulanır:


«Ona: "Köşke gir" denildi. Onu görünce derin bir su sandı ve (eteğini çekerek) ayaklarını açtı. (Süleyman) Dedi ki: "Gerçekte bu, saydam camdan olma düzeltilmiş bir köşk-zemindir." Dedi ki: "Rabbim, gerçekten ben kendime zulmettim; (artık) ben Süleyman'la birlikte alemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oldum.”Kurân-ı Kerîm, Neml Suresi, 44.


Kuranda. Saba Suresi'nde de Hz. Süleyman'ın, Allah'ın yardımıyla inkârcı cinleri kullandığı anlatılır. Böylece Hz. Süleyman, kendi gücünden ve iktidarından korkan şeytanları da hayır yolunda kullanabilmiştir.


Dolayısıyla, Tapınak'ın inşasını üstlenen Hiram ve yanındaki duvarcılar da, Kuran'ın deyimiyle Hz. Süleyman'ın emrine verilmiş "şeytanlar"dır. Hiram'ı, bu gerçeğin tam tersine Hz. Süleyman'ın en yakını ve yardımcısı olarak gösteren Masonik kaynaklarsa, bu düşünceye Yahudi kaynaklarından varmışlardır. Yahudilerin böyle bir inanca sahip olmaları da, yine Kuran'ın bildirdiği gibi, Hz. Süleyman hakkında "şeytanların uydurduklarına uymaları"ndan (Bakara, 102) kaynaklanıyor. Hz. Süleyman'a böylece "küfür" (inkar) atfeden Yahudiler, onu doğal olarak Tapınak'ı yapan "bina ustası" şeytanlarla bir tutmuşlardır.” ( Süleyman Mabedi (Kudüs Tapınağı, Templigue Salomonis, Temple of Jerusalem), Mehmet Akif Ardıç, www.gizliilimler.tr.gg.Admin)


Masonluğun kurucularından olan duvar ustası Hiram Abiff’in ve yanında çalışan bina ustalarının, sahip oldukları mimari bilgi ve tekniklerin üstünlükleri, bu üstünlükten doğan gücün uygulamaları ve aynı zamanda Yahudi dinine inanmadıkları için şeytan olarak algılanmalarına ve nitelenmelerine neden olmuştur. Musa Peygamberin Firavun’a ve İsrailoğullarına yaptığı bazı gösteriler de büyü etkisi yaratan tekniklerdir. Bazı gizli bilgilere dayanan uygulamalar, bilgisine erişmemiş olan insanlar için büyü etkisi yaratır ve bu teknik uygulamaları yapan kişileri büyük gücün sahibi kişiler, tanrısal güce sahip veya tanrı tarafından kendilerine güç verilen kişiler olarak görünmelerine neden olurlar.

Sanatın Büyü Etkisi Niteliği:
İnsanlar üzerinde sanatçıların, özellikle müzik yapan sanatçıların dinleyenler üzerindeki hayranlık uyandırdığı etki bir büyü etkisi niteliği taşır. Bu hayranlık etkisinin gücünün arttığı kişilerde bu etki tanrısal etkiye dönüşür. Ezgilerin alt biliçte uyandırdığı nedeni ve sonucu üst bilinçte kavranamayan duygulanımları ve imgelemleri, etkiyi yapana karşı hoşnutluk, bağlılık, isteklilik oluşturur. Sonuçta, büyü niteliğinde etkilenilir ve Tanrısal güç karşısında duyulan bağlılık ve bağımlılık duygulanım ve imgelemi, altbilinci-güdüsü oluşur.Gerçekte ise tanrısal bir güç değil basit bir teknik ve uygulama bilgisinden başka bir gerçeklik değildir.


İngiliz yazar Nesta H. Webster "Ancient Secret Tradition" (Antik Gizli Gelenek) adlı makalesinde, bu konuyu şöyle açıklar:


“Büyücülük, bildiğimiz kadarıyla, Filistin'in İsrailoğulları tarafından işgal edilmesinden önce, Kenanlılar tarafından uygulanıyordu. Mısır, Hindistan ve Yunanistan da kendi kahinlerine ve büyücülerine sahipti. Musa Yasası'nda (Tevrat'ta) büyücülük aleyhinde yapılmış lanetlemelere karşı, Yahudiler, bu uyarıları göz ardı ederek, bu öğretiye kendilerini bulaştırdılar ve sahip oldukları kutsal geleneği, diğer ırklardan aldıkları büyüsel düşüncelerle karıştırdılar. Aynı zamanda Yahudi Kabalası'nın spekülatif yönü, Perslerin büyücülüğünden, neo-Platonizm'den ve yeni Pisagorculuk'tan etkilendi. Dolayısıyla, Kabala karşıtlarının, Kabala'nın saf bir Yahudi kökenden gelmediği şeklindeki itirazlarının haklı temeli vardır.”


Brigadier A. C. F. Jackson'un yazdığı Rose Croix adlı kitapta, Haçlı Seferlerinin ardından Avrupa'ya dönen Tapınakçılar'ın "Diver's lodge" (Dalgıç locaları) adıyla anılan localar kurulduğu bildiriliyor. (Sad Suresi'nin 37. ayetine göre, Hz. Süleyman'ın emrindeki "şeytanların" bazılarının da "dalgıç" olduğunu hatırlarsak, "Diver's lodge"in nereden esinlendiğini daha iyi anlayabiliriz.


Tapınak şövalyeleri tarikatının dağılmasından sonra üyelerinin Mason Loncalarında varlıklarını sürdürmeleri, toplumda güç elde etme ve egemenlik kurma amaçlarını gerçekleştirmek için bilgisini edindikleri kabala ilke ve büyü tekniklerine sahip olmaları itici neden olmuştur. Tapınak Şövalyeleri tarikatıyla sahip oldukları insanları yönlendirme ve kendilerine hizmet ettirme kabala ve büyü teknikleri Mason Localarında yeniden örgütlenmelerine ve bu örgütlerin yaygınlaşmasına neden olmuştur.
Anlaşılan odur ki, Tapınakçılar, Hz. Süleyman'ın emrine verilmiş olan ve Kuran'da bina ustaları ve dalgıçlar olarak tanımlanan şeytanların sahip oldukları geleneği sürdürmeye karar vermişlerdir.
Masonik sır ise, bu şeytanların Yahudi inancına göre Hz. Süleyman'la paylaştıkları büyü ve benzeri yöntemleri kullanma geleneğidir ki, Kabala bu geleneğin ta kendisidir. Kabalacılarla masonlar arasındaki ilişkinin kaynağı da budur. Dolayısıyla, masonluğun kökenini oluşturan gelenek, Kuran'ın ifâdesiyle "şeytânî"dir.


Kabala Öğretisi ve Büyük Yanılgıları:
Kabala öğretisi egoizmi, kişisel istekleri varlığın ve evrimin temel yasası sayar. Bu yasa Üst Güçleri temsil eder ve bu Üst Güçler nedeni ile insan varlığı gelişir, ilerler. İnsan Üst güçlerin etkisi ile öğrenirken ve bilgiye ulaşırken beş duyunun algılamalarını kullanır.


Kabalanın insanın gelişimi ve evrimi için arzuları temel ve olağan insan güçleri olarak gören bu ilkesi nedeni ile insanlarda ve toplumlarda sınırsız isteklerin, tutkuların gelişmesine neden olmuş, bencilliği, kibirliliği yaşamın öğesi durumuna getirmiştir.” Ürünlerin özgüllünün” artması nedeni ile isteklerin sayısı, tutkular ve bencillik daha da artar ve bu olağan bir gelişmedir. Tüm isteklerin, tutku ve bencilliğin insan varlığının gelişmesinin, öğrenmesinin ve mutluluğunun temel Üst Gücü olarak görülmesi ve toplumda bu anlayışta bireylerin sayısının artması, toplumların uyum içinde yaşamasına olanaksız kılar. İnsan bireylerinin ve toplulukların toplumsal yaşamaları ile çelişir. Çünkü toplumsal yaşam Özveri Gücü ile gerçekleşir. Özveri Gücü toplumsal gerçekliğin temel yasasıdır. Bu yasa ise kişisel isteklerle yani Üst Güçle çelişir.

Toplumsal yaşama bireysel isteklerden arınmayı, toplumsal istekler temelinde yaşamayı gerektirir. İnsan varlığı, toplumsal istekler temelinde, kişisel istekleri diğer kişisel ve toplumsal isteklerle çelişmeyecek biçimde ve toplumsal dayanışma içinde gerçekleştirdiği sürece gelişmesini gerçekleştirir. 

Bu açıdan bakıldığında gelişmede Üst Güç Üst Özveridir. Toplum için varlığını ve tüm isteklerini yok sayma, geri çevirme insan evriminin temelidir. Orta Güç kişisel isteklerdir. Alt Güç ise altbilinçte yatan (içgüdüsel bilinç) Özveridir. Soyun sürekliliği için canlıların yavrularının koruma güdüsü bu gücün temelini oluşturur.

Bu Temel Güçler ayrılığı nedeni ile kabala öğretisi yaşamın hiçbir yasasının bilincine varamamış, tarikat ve örgütlenmeleri de toplumları kaosa sürüklemekten başka bir etkiyi yerine getirememiştir.

Tek tanrılı dinlerde Büyünün Yeri:
Tek tanrılı-ilahi dinlerde büyü teknikleri az da olsa, özellikle Hz.Musa’nın dinini yaymasında görülür. Hz. İsa’nın dininde de ölüleri canlandırdığı, körlerin gözlerini açtığı olaylarda görülür. Az da olsa ve büyüye şiddetle karşı çıksalar da dinin yayılabilmesi için insanları inanç sahibi yapmak ve etkilemek için büyü tekniklerinin kullanıldığı görülür. Ancak tek tanrılı dinlerin dolaysız, açık olarak insanları doğruluğa ve adalete, tek tanrıya inanmaya davet eden yöntemleri ile gizli kabalist-büyü teknikleri ile insanları etkileyerek hizmetlerinde kullanmayı amaç edinen, Osiris Rahiplerinin, Mason tarikatlarının ve diğer tüm gizli ve açık tarikatların bilim-dışı yöntemleri birbirinin karşıtıdır. Tek tanrılı-ilahi dinlerin tümü şiddetle büyü ve büyücülere karşıdır ve onların ortadan kaldırılması için bilimi, usu savunur. “Masonluğun tarih boyunca dinle çatışmış ve her türlü din-karşıtı hareketin arkasında yer almış olmasının, sanırız bundan daha anlamlı bir sembolik kökeni de olamaz” ( Süleyman Mabedi (Kudüs Tapınağı, Templigue Salomonis, Temple of Jerusalem), Mehmet Akif Ardıç, www.gizliilimler.tr.gg.Admin)

UFO OLGUSU VE GİZLİ ÖRGÜTLERLE BAĞLANTILARI:
Son yüzyıl içinde, havacılık ve uzay bilgi ve teknolojisinin gelişmesine koşut olarak varlığı ve etkileri gözlenen UFO ve uzaylı varlıkların ortaya çıkışı, anlatılan nitelikleri ile büyü etkisi yaratarak insanları idealleri yönünde etkilemeyi amaçlamaktadır. Bazı topluluklar veya gruplar yaptıkları araştırmalar ve bilimsel çalışmalarıyla çok önde olurlar. Bu bilgi ve tekniklere sahip olanlar, sahip olmayan topluluklara üstün nitelikler taşırlar. Bu üstünlük, düşük uygarlık düzeyine sahip toplumun göz önünde tanrısal güç ve büyü olarak gözükür.


UFO olgusunun arkasındaki topluluk ve tarikatlar, Tapınak Şövalyeleri tarikatı gibi toplumda kendi egemenlik ve iktidarlarını , üyelerinin çıkarlarını sağlamak için kurulmuş, açık toplumlara karşı ve açık toplumun düşmanı gizli örgütlerdir. Yöntemleri tüm gizli örgütlerde olduğu gibi büyü etkisi yaratarak amaçlarına ulaşma biçimindeki yöntemdir: UFO gözlemleri ve sansasyonel iletileri, büyü etkisi uyandırma tekniklerinden başka bir şey değildir. UFO olgusu ve iletilerinin, düşünen ve biraz çağdaş bilim ve teknik bilgiye sahip insanların kavrayabileceği gibi , basit çağdaş bilim ve teknik yeni gelişmelerden başka bir gelişmenin olmadığı görülür. UFO olgularının arkasındaki topluluğun CIA ve benzeri istihbarat ve askeri güçlerle bağlantısının olduğunun söyleyebiliriz Bununla kalmadığını, satanizm gibi sapık tarikatlarla, uzay araştırmalarında bilim ve teknik eleman olarak çalışanlarla, birçok toplumların elit kişileri ile bağlantılarının olması olanaklıdır.




“Okült araştırmacısı James Shelby Downard, Assassination, and the Science of Symbolism” (Sihirbazlık, PASAKLI KIZ, Suikast ve Sembolizm Bilimi) adlı kitabında CIA'nın üst kademelerinde Sirius'a tapan bir kült olduğunu iddia eder. Bu CIA kültünün ayin yerlerinden biri, Kaliforniya’daki Palamar Gözlemevi'nin teleskop odasıydı. Downard'a göre, burada Sirius -askeri istihbarat kültü teleksopik olarak odaklandığı “Köpek Yıldızı”nın (Sirius) ışığının odaya gelmesi ile- eski Mısırlı rahipler gibi ritüellere başlamaktaydı. Amerikan Askeri İstihbaratından Albay Michael Aquino (Satanik “Set Tapınağı”nın başı) okültizmde Set'in Sirius'la eş değer bir tanrı olduğunu söylüyordu.


Anton La Vey'in (Asıl adı; Anton Lvey) “Şeytan Kilisesi”nin birçok üyesinin askeri çevrelerden geldiği bir sır değildir. Burada yeniden Sirius, okültizm ve askeri istihbaratın acayip birlikteliğini görüyoruz.”


Bazı araştırmacılar UFO'ların ve mürettebatlarının giysileri üstünde, “Üçgen içindeki göz” amblemine dikkat çekmişlerdir. Bazı “Kara Elbiseli Adamlar” da aynı amblemi taşıyorlardı ve “Üçüncü göz halkından” olduklarını söylüyorlardı.


Son yıllarda Belçika'da çok görülen UFO'lar içinde, her köşesinde bir ışık yanan üçgen şeklindeki uçan araçlar çok gözlenmiştir. Bu belki de 1997'de Phoeinx/ Arizona'da görülen dev gemi ile aynıydı. Medya'da bu “uçan üçgenler” UFO olarak tanımlanmışlardı, ama gerçekte ABD Hava Kuvvetleri tarafından üretilen “çok gizli” bir uçaktı.


Köpek Yıldızı, Sirius-Işık Lortları-Üçgen İçindeki Göz-İlluminati-Set-Isis-Süleyman Tapınağı, Davit Yıldızı-Tanrının İsrail'le ahidi-Kabala ve Föniks, bütün bu semboller dünya kökenlidir.


Başkan Clinton’un Beyaz Saray eski şefi John Podesto UFO dosyalarının halka açılması konusunda çaba göstermiş birisidir.


Eski Beyaz Saray Şefi John Podesta’nın UFO’lar hakkında ki Ulusal görüşü gayet açık. “Düşünüyorum ki uzun zamandır hükümetin UFO araştırmaları ile ilgili olarak karanlıkta bıraktığı soruların cevaplarının açığa çıkması zamanı gelmiştir.”

51. Bölge ile ilgili sorulduğunda , Podesta ; “Benim eğilimim gizlilikten yana deneme ve yanılma yerine açıklık ve şeffaflık tarafında olmak ve daha fazla bilginin başından sonuna kadar gözden geçirilmesinin harcanan emeğe değecek bir girişim olduğunu düşünüyorum.” 51. Bölge’nin UFO’larla ilgili gizli hükümet bilgilerini ve projelerini barındırıp barındırmadığına dair sorusuna ise Podesta; “Buna evet diye cevap verebilirim” dedi.


General Clemence McMullen Forth Worth’ten General DuBose’u arar ve ondan 8. Hava Kuvvetleri Komutanı General Roger Ramey’yle temasa geçmesini ister. Ramey yeni bir hikaye uydurarak uçan daire hikayesini örtbas etmelidir.


Bunun üzerine General Ramey Forth Worth Üssü’nde bir basın toplantısı düzenleyerek Roswell yakınlarında düşen cismin bir uçan daire değil, meteoroloji balonu olduğunu söyler. Binbaşı Marcel’in bulduğu esrarengiz madde meteoroloji balonu parçalarıyla değiştirilir ve Marcel’e bunlarla birlikte basına poz vermesi emredilir.


UFO TOPLULUĞUNUN FİZİKSEL VE ANLIKSAL ETKİLEME YÖNTEMLERİ:
UFO ve uzaydan geldiklerini ileri süren topluluğun insanlar üzerinde doğrudan birtakım deneyler yaptıkları, kendilerini kaçıran kişilerin tanıklıklarıyla anlatılmaktadır. Bu deneylerin amacı bilimsel bilgiye erişmek gibi görünse de, insanların üzerindeki büyü etkileri ile istedikleri gibi her türlü isteklerini elde etme amacı güttükleri görülür. Mikroçiplerle anlığı, anlığa bağlı insanları denetim altına alma çabaları vardır.


“ Kaçırılanların maruz kaldığı fiziksel müdahaleler önemlidir. Bu insanlar , vücutlarında ortaya çıkan kesik , çürük ve yara izlerinin gemide yaşadıkları işlemler sonucu ortaya çıktığından şüpheleri olmadığını söylüyorlar. Ayrıca bir çok kadın tanık , kaçırılmadan önce hamile olduklarını , gemide uygulanan işlemlerden sonra hamileliklerinin sona erdiğini belirtiyor. Bu deneyimleri yaşayan bir çok kişi , sonraki yaşamlarında elektrikli aletlere dokunduklarında bu aletlerin düzgün çalışmamaya başladığını görmüş. 

Kaçırılma olaylarında sıkça rastlanan bir durum da , uzaylıların bir takım izleme aygıtlarını bu insanların vücuduna yerleştirmeleri. Bu aygıtlar özellikle kafatasının içine yada burun gibi bölgelere yerleştiriliyor. Böylece temas kurdukları bu insanları 24 saat izleyebiliyorlar. Bu aygıtlar deri altına yerleştirilen küçük modüllere benziyorlar .Bazı vakalarda bu türden izleme aygıtları bulunmuş ve elektro mikroskobik ortamda analizleri yapılmıştır.”(Yakın Temas, www.siriusufo.org.tr)


Uzaylılar tarafından kaçırılma olaylarıyla ilgili raporlarda bahsedilen ortak noktalardan biri de, uzay gemilerine alınan kişilerin birtakım fiziksel testlerden geçirildikleri ve vücutlarına ince, uzun iğnelerin enjekte edildiğidir. Bu iğnelerin ucunda, kimi zaman 0.25 cm.den daha az bir çapa sahip, ince metalik toplar bulunmaktadır. Vücuda enjekte edilen bu iğneler çıkarıldığında uçlarındaki topların yerinde olmadığı görülmüştür. Kaçırılma deneyimi yaşayan kişiler, “mikroçip” adı verilen bu parçaların burunlarına, kulaklarına, sinir uçlarına ve hatta göz kapaklarına yerleştirildiğini söylemektedirler. “


Elektronik dalgalarla düşünceleri etkileme ve yön verme, insanlar ve toplumlar üzerindeki egemenlik ve iktidarlarını sürdürme amaçlarını, görüştükleri bazı kişilere ileri tekniklerini ve uygarlıklarını amaçlı olarak anlatırken anlamak olanaklı olmaktadır.


“Akon
“Bizler sıvı Işık aracılığıyla iletişim kuran ve tüm Dünyalılara yüksek yapıda bilgiler ve düşünceler yollayan varlıklarız. Yeterince gelişmiş ve algılayıcı bireyler bu yüksek düşünce dalgalarının alıcısı olabilir. Böyle yaparak da, mesajlarımızın başka kimselere psişik, fiziksel, duygusal ve akılsal düzeylerdeki aktarıcısı haline gelirler. Bu, bireylerin özgür iradelerine müdahale etmeyen plandır. Çünkü, her bir birey, bu bilgileri istediği gibi kabul ya da reddetme hakkına sahiptir. Biz yüksek bilincin aktarıcılarıyız ve çağlardır sahip olduğumuz bilinen tüm bilgeliği sizinle paylaşmaktan dolayı mutluyuz. Bu şekilde, Dünya çok ama çok uzun bir zamandır eğitim zeminlerimizden biri olmuştur ve bizim Dünya gezegeninde epey sorumluluğumuz vardır.” .”(Yakın Temas, www.siriusufo.org.tr)


Yukarıdaki anlatılanlar aldatmacalarla birlikte, insan anlığının üzerindeki etki güçlerini ve etkilemelerini apaçık dile getirmektedir. Bu teknikte ileri bir uygarlık ve etkilenecek bir durum yoktur.Bilimsel ve teknik bir bilginin ortaya konmasından başka bir şey değildir. (Bknz Bireysel ve Toplumsal Duygulanımların Nedenleri ve Sonuçları (1), www.iinci.blogspot.com )


Büyük Örgütlerin Diğer örgütler üzerinde etkileri:
Gizli örgütler ve tarikatlar üzerine araştırmalar yapan birçok yazarın ortak görüşünde olduğu gibi, dünya üzerinde egemenliklerini kurmak ve sürdürmek isteyen büyük örgütlerin alt örgütleri denetimleri ve etkileri altında tuttukları ve yönlendirdikleri gerçektir. Bu gerçeğe bağlı olarak İlluminati ve UFO gibi örgütlerin, dünya çapında gizli ve etkili örgütlerin, üzerinde durduğumuz UFO bağlantılı topluluğun NATO gibi askeri kuruluşları, İtalya’da Gladyo, Türkiye’de Ergenekon gibi gizli örgütleri etkilediği ve yönlendirdiğini görebiliriz.


Bu tip gizli örgütler sınırsız güç arayışında oldukları için, parasal kaynakları denetimleri altına alacaklar, kaçınılmaz olarak kendi mafyalarını kendileri kurarlar veya varolan mafyayı kullanırlar. Varlıklarının nedeni olan gizlilik, toplumun yasalarını değil kendi yasalarını uygulamaları, onları yasa dışı eylemlere yöneltir, çeteleşir, mafyalaşırlar ve toplum dışı topluluk olarak varlıklarını sürdürür duruma gelirler.


“ Bu teşkilatlar kara paranın ve uyuşturucu ticaretinin de tamamen içindedirler. Önemli makamları ve sınırlar ötesi kilit noktaları kontrol ettikten sonra uyuşturucu trafiğini yönlendirmek hiç de zor değildir. Var olan mafya ve büyük işadamlarının bu gizli örgütlerden sıcak kara para nedeni ile yardım istemeleri de kaçınılmazdı: sonuçta tüm ekonomiyi bu gizli mafyöz örgütler yönetir. Bu örgütler dünyada artmakta olan 1 – 1.5 trilyon dolar uyuşturucu parasını kayıtsız şartsız kontrol ederler. Ayrıca bu para, beyaz kadın ticareti, silah ticareti, ilaç endüstrisi,petrol endüstrisi ile iç içedir. Tıpkı dizide anlatıldığı gibi mafya piyondur, bu örgütler ise sistemin patronlarıdırlar.”

TOPLULUK(CEMAAT) BİLİNCİ VE TOPLUM BİLİNCİ:
Doğa üstü, doğa ötesi ve doğaya egemen gizli bir güç ve olgu yoktur. Tüm bilinmeyen, gizli ve gizil olgular bilimsel araştırma ve çabalarla açıklanabilir. Bu nedenle, gizli güçlere, doğa üstü olgulara birtakım usa, mantığa, bilimsel bilgiye aykırı ayin ve törenlerle ulaşmak büyük bir yanılgıdır. Doğanın güçlerinin sırlarına ve doğaya egemen olmak ancak bilimsel bilgiye ulaşarak olanaklıdır.


Kurulan tüm gizli ve açık örgütler ve tarikatlar, topluluklar toplum içinde, topluma karşı kuruluşlardır. Açık toplumların birer düşmanı durumundadırlar. Bireylerde Topluluk bilinci yerine Toplum bilincinin geliştirilmesi gerekir. Tersi durumda toplumsal yaşama biçiminin bozulması, karmaşanın egemen olması bir sonuç olarak kaçınılmazdır. (Bknz. Topluluk (Cemaat) Bilinci ve Toplum Bilinci, www.iinci.blogspot.com )






İsmail İNCİ, 06/08/10/2010
www.iinci.blogspot.com
bgi.inci@mynet.com
bgi.inci@hotmail.com






                                          Efes Meryem Ana. Dilek duvarı









SAVAŞ EKONOMİSİ VE PANDEMİ EKONOMİSİ-ORTAK NİTELİKLER VE ALINACAK ÖNLEMLER-

  ORTAK VE FARKLI STRATEJİLERİ İLE SAVAŞ EKONOMİSİ VE PANDEMİ EKONOMİSİ (1)        Savaş dönemleri ile Pandemi dönemlerinde ülkelerin iç...