18 Mayıs 2013 Cumartesi

OTORİTER DEMOKRASİ, ÖZGÜRLÜKÇÜ DEMOKRASİ ÇATIŞMASI



AVRUPA PARLAMENTOSU (AP) SOSYALİST GRUP BAŞKANI HANNES SWOBODA İLE CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU ÇEKİŞMESİ VE OTORİTER DEMOKRASİ, ÖZGÜRLÜKÇÜ DEMOKRASİ ÇATIŞMASI


Chp genel başkanı sayın Kemal KILIÇDAROĞLU’nun Brüksel’deki Avrupa Parlamentosu’nda düzenlediği basın toplantısında Sn. Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN ile Beşar Esat’ın baskıcı yönetimler olarak birbirine benzediğini, aralarında sadece ton farkı olduğu açıklamalarına  AP Sosyalist Grup başkanı Swoboda:  "KILIÇDAROĞLU'nun bu açıklamayı geri çekmesini veya düzeltmesini istedik. KILIÇDAROĞLU'nun, AP Sosyalist Grubu logosu önünde Esad-Erdoğan kıyaslamasını yapmasını kabul etmemiz mümkün değil, diyerek tepki göstermiştir. Sayın Kılıçdaroğlu da: "Ben fikir özgürlüğünü savunuyorum. Kimse fikrimizi beyan etmemizi engelleyemez. Düşünceyi açıklama özgürlüğünü kabul etmeyene de demokrat denmez. Düşünce özgürlüğünü savunmayan kimseyle görüşmem o görüşmeyi de yapmadım." Demiştir.
"Bize benim yaptığım açıklama nedeniyle rahatsız olduğu söylendi. Benim yaptığım açıklamadan rahatsız olanla ben görüşmem dedim işin özü budur."
Sayın Kılıçdaroğlu, gerçekte Sn. Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN ile Beşar Esat’ın özdeş olmadığını, birbirlerinin ortak nitelikleri olduğunu belirterek benzer olduklarını ve Reyhanlı’daki terör eyleminden Sn. Başbakanın sorumlu olduğunu söylemiştir.


Faşist ve dikta yönetimlerinin niteliklerini içinde barındıran otoriter bir demokrasiye gidiş ile AK Parti iktidarının Suriye’deki yönetim biçimiyle benzeştiğini, günlük toplumsal olaylardan örneklerle kanıtlamaya çalışmıştır.
Kılıçdaroğlu, basın açıklamasında sözlerine şöyle devam etmiştir:
"(Yasama ve yargı, bizim için ayak bağıdır) diyen bir Başbakanı demokrat olarak tanımlayan kişi çıksın. İster Avrupa'da, ister Amerika'da, ister Çin'de, ister Rusya'da... Böyle bir insana asla demokrat denmez. Şimdi ben o kişilere soruyorum, 'Yasama ve yargı ayak bağıdır' diyen Başbakanın sözü ortada dururken, siz ne yaptınız? Siz ne söylediniz? Çünkü birileri Türkiye'ye üçüncü sınıf demokrasiyi uygun görüyor da ondan. Bu halk birinci sınıf demokrasiye layıktır, üçüncü sınıf demokrasiye değil. Birinci sınıf demokrasiyi savunacağız biz."

Avrupa Parlamentosu (AP) Sosyalist Grup Başkanı Hannes Swoboda ile görüşmesinin iptal edilmesi konusundaki haberleri okuduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "Özellikle bir gazete, manşete çekmiş. O gazetenin, o haberinin gece 11.00'de değiştirildiğini biliyorum. Şimdi merak ediyorum. Gece 11.00'de o talimatı kim verdi? Biz demokrasi mücadelesi veriyoruz, özgürlük mücadelesi veriyoruz, AKP yalakaları burada her türlü çabayı gösteriyorlar. Ne zaman Brüksel'e gitsem efendim şu oldu, bu oldu ama gideceğim. Türkiye'nin gerçeklerini Mısır'daki sağır sultana kadar anlatacağım. Kararlıyız bu konuda. Hiç dönmeyeceğiz yolumuzdan. Medya ne yazarsa yazsın. Baskı altında kalan medyanın, zaten haberleri bizim için çok önemli değil. Biz inandığımız yoldayız. Düşündüğümüz yoldayız. Diktatörlere izin vermeyeceğiz, bu ülkede. Yasamayı yok edersin. Kendi arka bahçen haline getirirsin. Yargıyı yok edersin, sonra kalkacaksın bana demokrasiden söz edeceksin, batılılar da bize üçüncü sınıf demokrasiyi hak görecekler, 'siz demokrasicilik oynayın' diyecekler. Kabul etmiyoruz. Senin ülkende birinci sınıf demokrasi varsa Türkiye'de de birinci sınıf demokrasi olacak. İşin özü budur"


OTORİTER DEMOKRASİ, ÖZGÜRLÜKÇÜ DEMOKRASİ:

Son dönemlerde demokratik sistemlerle yönetilen ülkelerin devlet anlayışlarında totaliter devlet anlayışının niteliklerinin, güçlü devlet, güçlü iktidar, güçlü siyaset, istikrarlı siyasi yönetim ve siyasi kadrolar anlayışının etkisiyle demokratik yönetim ve siyasete egemen olduğu görülmektedir. Bireyleri, yurttaşların haklarını kenara iten, devletin amaç ve hedefleri birinci plana alan, bu hedeflere ulaşmak için her yolu geçerli sayan bir iktidar yavaş yavaş ortaya çıkmakta ve bu iktidar, günlük her türlü siyasal oyunlarla güvence altına alınmaya çalışılmaktadır.

Bu tip demokrasilerde ütopik bir gelecek vaadi ile bin yıllık bir iktidar düşüncesi parti üyelerine ve topluma aşılanmaya çalışılır. İktidara destek veren yoğun bir propaganda yürütülür. Bu amaçla tüm medyaya baskı uygulanarak tekeline alınmak istenir. Sivil toplum kuruluşları ve muhalif partilerin gösterileri üzerinde güvenlik güçleri ile şiddet ve baskılar kurulur ve bu baskılar gün geçtikçe artar. İktidarın yönetim uygulamalarına karşı olan sivil toplum örgütleri üzerinde baskılar ve yıldırma politikaları uygulanmakta, muhalefet partilerine uygun olmayan yöntemlerle şiddetli biçimde saldırılmaktadır.

Düşünce özgürlüğü, yönetim aleyhine tek bir düşünceye tahammül edilmeyecek şekilde sınırlanmak istenir. Buna bağlı olarak Liderin eleştirilmesine tahammül yoktur. Lider her şeye tek başına karar vermektedir ve otoritesi kesindir.

Tüm bu niteliklerin yanında akraba ve yakın kişilerin kayırılarak yolsuzlukların yapılması, bu yolsuzlukların ortaya çıkmaması için denetim organlarının (Sayıştay'ın)  görev dışı bırakılmaları, demokratik yönetimlerin totaliter niteliklerle ortak niteliklere sahip olarak, diktatörlük rejimlerine benzer otoriter demokrasiler durumuna gelmelerini hızlandırmaktadır.

Doğaya ve topluma ait, oluşarak kendini varlıklaştıran her varlık, varlık olarak kendini ortaya koyduktan sonra varlığını sürdürme eğilimi taşır. İçindeki eğilim ve iç güç ile varlığını sürdürmek için her türlü yola başvurur. Bu doğal ve toplumsal ilkeye bağlı olarak ve aynı zamanda yapılarında var olan otoriter iktidar olma anlayış ve düşünüşünün oluşturduğu istenç ile seçimle iktidara gelen otoriter demokratik yapıdaki iktidarlar, demokratik sistemin iktidarları denetleyici ve değiştirici kuralları ve kurumları ile çatışmaya düşmektedir.

Bu sistemi para ve her türlü zenginlik, ün ve makam sahibi olma tutkuları ile savunan ve sürdürmek isteyenler kendi iş adamları çevrelerini, medyalarını, gazetecilerini, bürokrasilerini oluştururlar. Bu kişi ve kurumlar, iktidarın varlığının sürmesi için en açık ekonomik, siyasal ve toplumsal gerçekliklere saldırır ve çarpıtırlar.

Otoriter demokrasinin iktidarları, bu niteliklere büründüklerinde, toplumların daha iyi yöneticiler bulmasını sağlayan demokrasi yönetimini ortadan kaldırmış olurlar. Bütün dikta rejimlerinde olduğu gibi, seçimlerle yönetimin değiştirilememesiyle toplumda iktidarı ele geçirmek için zora, şiddete dayanan çatışmalar ve savaşlar ortaya çıkar.  Seçimlerle yeni hükümetler kuruluyor görünümüne rağmen, iktidarların değişmeyen siyasi parti ve siyasal kadroları, totaliter yönetimlerin niteliklerini taşır. Özgürlükçü bir demokraside bu nitelikler bulunmaz. İktidar diğer siyasi parti ve kadrolarla paylaşıldığı için iktidar savaşları ortaya çıkmaz. Açık gerçekler, doğrular bazı güçlerin çıkarları için gizlenmediğinden, daha doğru kararlar alınır ve tüm toplumun çıkarları için daha başarılı iktidarlar ortaya çıkar. Özgürlükçü demokrasiler daha erdemli yönetim biçimleridirler.


Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve birçok aydın yazar ve düşünürün, içinde birebir yaşayarak, duyumsadıkları, algıladıkları gerçeklerden, AK Parti yönetimindeki demokratik sistemin, Sn. AP Sosyalist Grup başkanı Swoboda’nın uzaktan belirsiz algılamalarının tersine; güçlü, istikrarlı bir iktidara sahip olmak düşüncesi ile totaliter niteliklere sahip bir otoriter demokrasiye gitmekte olduğu görülmektedir. Bu demokrasinin, siyasal yönetimlerin güçlendirilmesi ile ilgisi yoktur. Arap ülkelerinde, Arap Baharı denilen kanlı dönüşümlere neden olan, Suriye’de de henüz tüm şiddeti ile süren totaliter yönetimlerin niteliklerine benzer durum almaktadır.

Otoriter demokrasinin varlığının sürmesini bilinçli olarak AK Parti yöneticileri mi istemektedir, yoksa Ak Parti iktidarının bilinç denetimini ele geçiren uluslar arası güçler mi istemektedir, sorusu önemlidir. Bu sorunun genel yanıtı, yönetimin çevresini oluşturan güçlerin davranışları üzerindeki gözlemlerle bulunabilir. İktidarı çevreleyen ülke içinde ve dışında bazı iş adamları, medya, güvenlik ve istihbarat güçleri, bürokrasi, iktidarın ele alınması, sürdürülmesi, yönlendirilmesinde her türlü çabayı göstermektedir. Bu çabanın önüne Ak Parti bile geçemeyecek durumdadır.


İsmail İNCİ,  18/05//2013

My facebook page:https://www.facebook.com/bgi.inci
My twitter page:https://twitter.com/ismailinci




 


SAVAŞ EKONOMİSİ VE PANDEMİ EKONOMİSİ-ORTAK NİTELİKLER VE ALINACAK ÖNLEMLER-

  ORTAK VE FARKLI STRATEJİLERİ İLE SAVAŞ EKONOMİSİ VE PANDEMİ EKONOMİSİ (1)        Savaş dönemleri ile Pandemi dönemlerinde ülkelerin iç...