4 Eylül 2014 Perşembe

10 AĞUSTOS CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİM SONUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ




10 AĞUSTOS 2014 CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİM SONUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ
Yüksek Seçim Kurulu tarafından açıklanan 10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı resmi seçim sonuçlarına göre Recep Tayyip Erdoğan yüzde 51.79,   Ekmeleddin İhsanoğlu yüzde 38.44, Selahattin Demirtaş yüzde 9.76 oranlarında oy almıştır. YSK'nın açıkladığı verilere göre; 12’nci cumhurbaşkanını seçmek için sandık başına giden seçmen sayısı 41 milyon 283 bin 627, oy vermeyen seçmen sayısı ise 14 milyon 409 bin 213; geçerli oy sayısı 40 milyon 545 bin 911, geçersiz oy sayısı 737 bin 716 olarak belirlendi. Seçime katılım oranı yüzde 74,13’de kaldı.

Bu seçim sonuçlarına göre R.Tayyip Erdoğan’ın yüzde 1.79 gibi tartışmaya açık bir oranla 12’nci Cumhurbaşkanı seçildiği açıklandı.


SEÇİM SONUÇLARINA İLİŞKİN SİYASİ PARTİLERİN GÖRÜŞLERİ:
Muhalefetin seçimi, doğru aday, politikalar ve söylemle kazanabileceğini belirten LDP Genel Başkanı Cem Toker’in seçim sonuçlarını değerlendirmesi şöyledir: 

"Erdoğan, bütün başbakanlık, medya imkânlarına rağmen yüzde 51 ile seçildiyse bu tabii ki başarı değildir. Algı yönetimi mükemmel yapıldı. Seçimden önce sosyal medyada CHP'ye 'Boş verin Ekmel Bey'i tanıtmayı siz önce ekâbir seçmeniniz sandığa taşımaya odaklanın' dedim. Zira belliydi. Bu sonucu CHP seçmeninin ekâbirliğine bağlıyorum. Bir de MHP'nin tabanını iyi yönetememesi, kontrol edememesi pasif kalması da bu sonucu getirdi.

DSP Genel Başkanı Masum Türker, cumhurbaşkanı seçimini Başbakan Erdoğan'ın kazanmasının nedenlerinden birinin, "kamuoyu araştırmalarıyla Erdoğan'ın yüzde 57-58 alacağının söylenmesi ve bu nedenle bazılarının 'nasıl olsa kazanır' düşüncesiyle oy kullanmaması olduğunu" öne sürmüştür:  " MHP ve CHP yönetimleri, örgütleri, ellerinden geleni yaptılar. Ben de sahada olduğum için bunları gördük. Belki merkezi strateji oluşturulamadığı için bu kamuoyuna daha belirgin yansımadı. Mitingler haline getirilemedi. Bunlar yapılsaydı durum daha farklı olabilirdi." 
Cumhurbaşkanı seçiminde AK Parti'nin yerel yönetimler seçimlerindeki oyunu aldığını, ciddi bir oy artışı sağlayamadığını savunan Türker, "Buna karşı CHP ve MHP ile destek veren diğer partilerin toplam seçmeninin yaklaşık 6 milyonu sandığa gitmedi, önemli bir kısmı 'ikinci turda' dedi.

Hak ve Adalet Partisi (HAP) Genel Başkanı, cumhurbaşkanı seçimi sürecinde İhsanoğlu'nun aday olarak görevini yaptığını ve halka gereken mesajları verdiğini belirterek "Fakat ne yazık ki çatı partisi olan CHP ve MHP, görevlerini yapmadı. Üyelerini ve bizleri toplayıp halkın huzuruna çıkmadılar, miting yapmadılar. Biz, kendi çapımızda çalışmalar yaptık", demektedir. CHP ve MHP'nin vatandaşları sandığa getiremediğini dile getiren Yiğit Zeki Öztürk : "Bu sizin ayıbınız. Demek ki size inanmıyor vatandaş. Burada Ekmeleddin Bey kaybetmemiştir, CHP ve MHP kaybetmiştir. Çünkü seçmenine söz geçirememiştir. CHP ve MHP, adayı anlatamadı. Seçimin kaybedilmesinin tek nedeni CHP ile MHP'nin oylarına sahip çıkamayışıdır. Miting yapılmadı, halka ulaşılmadı" dedi.


DYP Genel Başkanı Çetin Açıkgöz, cumhurbaşkanı seçimi için MHP ve CHP'nin bir aday üzerinde birleşmiş olmasının, Türkiye'de bir uzlaşma kültürünün başlangıcı olduğunu söyledi.  Bazı CHP'li milletvekillerinin sol görüşlü bir adayın gösterilmesi gerektiği yönündeki değerlendirmelerine katılmadığını dile getiren Açıkgöz: "Buna katılmamız mümkün değil. Eğer sol şeritten bir aday gösterilseydi Başbakan, bu seçimden yüzde 70-75 oy olarak çıkardı. Onların bu değerlendirmeleri sağlıklı değil" görüşünü savundu. 

Ekmeleddin İhsanoğlu'nu başarılı bulduğunu ifade eden Açıkgöz, şunları kaydetti:
"Daha başka bir adayla daha yüksek bir oyun gelmesini beklemiyorduk. CHP içinde Eklemeddin İhsanoğlu’nu içlerine sindirememiş bir grup var. Bizzat CHP milletvekilleri de 'Bu grup çalışmadı' diyor. Bize de öyle geliyor. Çalışmadıkları gibi nereye oy verdikleri de belli değil. İstemediler, asgari müştereklerde birleşilmesi gerekiyordu."

CHP’nin de görüşlerini yansıtan ortak bir metin olduğu anlaşılan Sn. Devlet Bahçeli MHP’nin seçim sonuçlarına ilişkin görüşlerini, resmi olmayan seçim sonuçları ortaya çıktığında biraz da dramatik bir biçimde, halka açıkladı:
“AKP’nin adayı Erdoğan seçim kampanyasını hiçbir adalet hiçbir vicdan hiçbir ahlak gözetmeden icra etmiştir. Devletin tüm imkânları Erdoğan’ın emrine girmiştir. Yandaş medya kiralık kalemler çıkarlarından başka herhangi bir kaygısı olmayan çevreler her tezgâhtan medet ummuşlardır. Demokrasi çiğnenmiştir. Erdoğan ve paralı lejyonları yalan ve ihtiras silahıyla donanmışlar kin ve nefretle hareket etmişlerdir. Haksızlık hukuksuzluk tavan yapmıştır. Bugün rüşvet onay görmüş dürüstlük kaybetmiştir. Yolsuzluk olur almış adalet gerilemiştir. Haram yükselmiş helal düşmüştür. Dik duruş temiz yönetim geriye düşmüştür.
Çirkef sözleri çamur siyaseti vicdanı ve zihnen mahkûm etmiştir. Birliğin huzurun ve kardeşliğin yanında durmuştur….


Ekranlarda muhalefete laf yetiştirmekle görevli olanlar ahlak sahibi iseler önce aday Erdoğan’ın devleti arkasına alarak, rüşvetçileri yanına katarak gerçekleştirdiği kampanyayla ilgili fikir ileri sürmelidir. Türkiye’de muhalefet sorunu var diyerek yaygara koparanlar AKP’nin değirmenine su taşıyanlar kirlenen iktidar karşısında nedense suskundur.
Türkiye ve Türk sevdalısı ülkücü hareketten, bölücülere, müzakerecilere, soygunculara, Osloculara İmralı kapısında nöbet tutan tavizkarlara asla oy gitmez, gitmemiştir. Aday Erdoğan bugün bir zafer kazanmamış, şike ve hileyle Çankaya’ya çıkmıştır. Bu şahıs her ne kadar sandıktan çıksa da vicdanlarımızda cumhurbaşkanı görülemeyecek kadar şaibelidir.
Herkes sussa da biz gerçekleri milletimizin yararına olacak doğruları haykırmayı sürdüreceğiz. Herkes dursa da biz durmayacak herkes vazgeçse de biz yılgınlığa düşmeyeceğiz. AKP’yi iktidar koltuğundan demokrasinin imkânlarıyla indireceğiz.
Bunu kesin olarak izah edebilecek bir bilgiye kamuoyu sahip değildir. Bu konuda erken yorum yapanlar Recep Tayyip Erdoğan’ın hizmetkârlarıdır…

…Kamuoyu araştırmalarına baktığınız vakit Sayın İhsanoğlu başarılı. Başarısız olan Erdoğan. Hepsi yüzde 53-57 arasında şans veriyorlardı, İhsanoğlu’na yüzde 38-36 veriyorlardı. Recep Tayyip Erdoğan yüzde 57-58’le cumhurbaşkanı olarak parlamenter rejimi değiştirme hayalleri suya düşmüştür.”

Aldıkları oy oranını değerlendiren HDP Genel Başkanı Demirtaş, şöyle konuştu; "Elde ettiğimiz sonuç, oran itibariyle de hemen hemen hedeflerimize yaklaşmış bir orandır. Ama şu hususa dikkat çekmek istiyorum. Sandıklar ilk başta büyük bir hızla açılırken, yaklaşık 45 dakikadır yüzde 98'de tıkalı kalmıştır. Geriye kalan yüzde 2'lik sandıklar, bir türlü açılmıyor, sonuçlar elimize ulaşmıyor. YSK'nın resmi sitesinde oy oranımız şu anda yüzde 9,7 olarak görülmektedir. Halen açılmayan yüzde 10 civarında sandık YSK'nın sonuçlarına yansımamıştır. 45 dakikadır Anadolu Ajansı'nın yüzde 98'lik sandık açılma oranının neden üstüne çıkmadığını merak ediyoruz. Bu durumun nedenlerini araştırıyoruz. Birçok yerde şaibe, hile iddiası var. Her yerden bize şikayet geliyor…”

SEÇİM SONUÇLARINI DEĞERLENDİREN DEĞİŞİK GÖRÜŞLERİN IŞIĞINDA SEÇİM SONUÇLARININ SEÇİMİN YAPILDIĞI DÜNYA VE ÜLKE KOŞULLARINA BAĞLI OLARAK YENİDEN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Seçim sonuçlarının en önemli değerlendirilmesi, İktidar adayının seçimleri kazanmış olarak açıklanmasına rağmen, muhalefetin Ortak Aday’ın seçimleri kaybetmediği düşüncesidir. Çünkü iktidarın cumhurbaşkanı adayı yasa ve hukuk kurallarını hiçe sayarak, devletin her türlü olanaklarını kullanmaktan çekinmemiş, medyayı değişik yöntemlerle baskı altında tutarak, anket kuruluşlarını algı yaratma yönünde kullanarak,  yapmış olduğu propagandalarla seçmeni istekleri doğrultusunda yönlendirebilmiştir.
İktidarın ve iktidarı destekleyen grupların bütün bu yasa ve hukuk kuralı dinlemeyen çalışmalarına rağmen cumhurbaşkanlığı seçimlerini yüzde 1.76 gibi bir tartışmalı oranla kazanması, seçimlerde hile ve şaibe yapıldığı düşüncesini uyandırmıştır.
Seçimlerin gizli oy, açık sayım ve seçim sonuçlarının bilgisayar destekli sistemle girilmesi aşamalarında, hukuku ve yasaları her şekilde çiğneyen ve kendi çıkarları yönünde değiştirmeyi doğal bir davranış durumuna getiren, hükümetlerinin sürmesi için her türlü çaba içinde olanların seçim sonuçlarının verilerini değiştirmeleri de doğal bir davranıştır. Yarı manuel yarı bilgisayar destekli olan seçim sistemi buna  bir fırsattır.  Doğrudan elektronik ortamda seçimlerin yapılması daha güvenli bir seçim için çözüm yolu olabilir. Daha 5 ay önce yapılan yerel seçimlerde Ortak Adayı temsil eden partilerin almış olduğu oy 20.6 milyon iken cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aldığı oyların 15.5 milyonda kalması düşündürücüdür.


Dünya siyasetinde ve uluslar arası ilişkilerde sanayisi gelişmiş, ekonomileri sağlam, bilimsel ve teknoloji açısından üstün olan dünya devletleri, bilim ve teknolojide geri kalmış, ekonomileri zayıf dünya devletlerini kendi siyasetleri etkisi altına almak için açık ve gizli olarak etkide bulunurlar. Etki altında olan ülkeler de bu etkilerden kurtulamayarak, kendi bağımsız siyasetleri yerine bu ülkelerin siyasetlerini güderler.
1950’de iktidara gelen Demokrat parti, Sovyetler Birliğinin getirmiş olduğu tehditlerin de etkisi ile Batı Bloğuna yaklaşarak, Batılı ülkelerin etkisi altında kalan bir siyaset izlemiş, iktidarını sürdürebilmek için son yıllarda muhalefete her türlü baskıyı uygulamıştır. basında muhalefetin odağını oluşturan Vatan, Tan ve Tasviri Efkar gazeteleri süresiz kapatılmıştır. DP hükümetinin basın ve muhalefet üzerindeki baskısı artarak, birçok muhalif gazeteci hapis cezasına çarptırılmaya başlanmış, üniversitelerde öğrenci olayları meydana gelmeye başlamıştır. Ana muhalefet partisi lideri İsmet İnönü’nün 1959’da başlayan Ege gezisinde olaylar çıkmış, İnönü Uşak’ta başına atılan bir taşla yaralanmıştır. Aynı dönemde Millet Partisi lideri Osman Bölükbaşı ise meclise hakaretten hapis cezasına çarptırılmıştır.
1960-1980’li yıllardaki hükümetler Soğuk Savasın etkisi altında kalarak kurulmuş ve siyaset yapmak zorunda kalmışlar, ulusal bir siyaset uygulayamamışlardır.
1985-2000 yıllardaki siyaset anlayışı, Doğu Blok’unun da çökmesine yol açan, dünyadaki Liberal demokrasi düşüncesine dayalı siyasettir. Ancak Bu siyasetin tam olarak nasıl uygulanacağını anlamadan kurulan hükümetler ve uygulanan siyasetler, ülkede zaman içinde yolsuzluk, hukuksuzluklarla birlikte karmaşaya neden olmuştur.

Son yıllarda demokratik sistemle yönetilen ülkelerde, hükümetlerin birkaç dönem iktidarda kalması yönünde, iktidarların desteklenmesi anlayışının egemen olduğu görülmektedir. İngiltere ve Amerika bu anlayışta başa çeken ülkelerdir. Bu anlayışa bağlı kalan işadamları, teknokrat, bürokratlar grubunun oluşturduğu oligarşik yapı ile hükümetler arasında, hükümetlerin sürekliliği için gizli bir sözleşmenin varlığı ve bu sözleşmenin uygulanması için yasal olmayan yollar dahil her türlü çaba içinde oldukları görülmektedir. Bu sözleşmenin sonucu, cumhuriyet-demokratik yönetim sisteminin yerini, bu ülkelerde yönetim sistemi olarak halk demokrasiyi seçmiş olmasına rağmen oligarşik bir yönetim almaktadır. Resmi yönetim biçimi cumhuriyet olan, oligarşik yönetim sistemi uygulanan ülkelerde seçimler birer göstermelik uygulamadır. 


Ancak Cumhuriyet yönetimlerinin erdemi olan doğru, adaletli yönetimleri başa getirme yollarının kapalı olması, zaman içinde oligarşilere karşı halkın içinde zorunlu tepkiler ortaya çıkarmaktadır. Taksimdeki “ Gezi Parkı” olaylarının tüm yurda yayılması bu oligarşik yönetime karşı ortaya çıkan ve her zaman için çıkması kaçınılmaz olan halk tepkileridir.
İbrahim  KÜÇÜKKAYA (http://iyteadt.com/secimlere-bir-degerlendirme/)’nın görüşlerinde de belirttiği gibi,  Sn.Ekmeleddin İHSANOĞLU’nun adaylığı kötü bir seçim değildir: “Bir tarafta Soma’nın, Uludere’nin, Reyhanlı’nın, Gezi’nin sorumlusu “emri ben verdim” diyen, sınırımızın hemen yanındaki savaşları körükleyen, terör örgütlerini besleyen bir adam varken öteki tarafta yaptığı akademik çalışmalarla kazandığı bir çok ödül olan, yazdığı onlarca kitap ile kendisini dünyaya tanıtmış, Filistin davasında gösterdiği çaba ile takdir toplamış bir adam…” 


Sn.Ekmeleddin İHSANOĞLU’nun varlığı Tayyip Erdoğan’ın oylarının anket firmalarının halka dayattığı rakamlarını yüzde 57-58’lerden yüzde  51’lere çekmek zorunda bırakmıştır.
Ortak aday etrafında birleşen partiler, Devlet Bahçeli’nin de belirttiği gibi AK Parti ne kadar çalışmışsa, onlar da AK Partiden daha fazla çalışmıştır. Ortak adayda uzlaşan her partide, CHP’de kendine Ulusalcı kanat adını verenlerin içinden küçük bir seçmen grubunda olduğu gibi, çalışmayanlar ve oy vermeyenler olmuş, bu dokuz partinin uzlaşarak ortaya çıkardığı adayın başarısını etkileyecek ölçüde olmamıştır. Ancak seçim öncesinde, İtalya’da Gladyo benzeri yapılanmayı ortaya çıkarma çabalarının bir sonucu olarak Balyoz,  Ergenekon..vb yargılananlardan serbest kalanların oligarşik sistemin sözleşmesine dahil olarak ve aynı usulsüzlüklerle ortak aday aleyhine seçimlerin sonucunu etkileyecek şekilde çalışmalarda bulunanlar varsa, bu etkiyi önemsemek gerekir.


Ortak partilerin içinde ortak adaya karşı çıkan bu küçük grupların, birinci turda her partinin kendi adayını desteklemesi, ikinci turda ortak adayın desteklenmesi düşüncesi de çok mantıksız bir düşüncedir, çünkü ikinci turda yasaya göre en çok oy alan iki aday seçime gireceğinden ortak aday belirlenmesi çalışması yapılması olanaksızdır. Zorunlu olarak Tayyip Erdoğan karşısında kalan muhalefetin adayının dokuz parti tarafından kabul edilmesi ve oy verilmesi, ortak aday olarak uzlaşılmış bir aday olmadığından olanaksızdır. Bu durum İktidarın cumhurbaşkanı adayının yüzde 70-75 oranları ile seçilmesi olasılığı ortaya çıkarırdı.

Bugün halen varolan, hükümetin varlığının her ne şekilde olursa olsun devam ettirilmesi sözleşmesinin etrafında birleşen oligarşik yapı karşısında, CHP’nin başarısızlığının sözkonusu edilmesi ve seçimli Küçük Kurultay düzenlenerek Genel Başkan değişikliğinin yapılması yanlıştır. Sorun Genel Başkanın değiştirlmesinde değildir. Sorunun çözümü, muhalefetteki partilerin cumhurbaşkanlığı seçimindeki uzlaşmaya sürdürerek, Oligarşik sistemi ortadan kaldıracak olan birlik ve bütünlüğü korumak, iktidar karşısında birlik içinde hareket ederek güçlü olmaktır.






İsmail İNCİ,  04/09/2014








SAVAŞ EKONOMİSİ VE PANDEMİ EKONOMİSİ-ORTAK NİTELİKLER VE ALINACAK ÖNLEMLER-

  ORTAK VE FARKLI STRATEJİLERİ İLE SAVAŞ EKONOMİSİ VE PANDEMİ EKONOMİSİ (1)        Savaş dönemleri ile Pandemi dönemlerinde ülkelerin iç...