18 Aralık 2014 Perşembe

17-25 ARALIK 2013 YOLSUZLUKLARININ YILDÖNÜMÜNDE DEVLETİN YAPILANMASI ÜZERİNE



YILDÖNÜMÜNDE 15-27 ARALIK YOLSUZLUK OLAYLARI  ÜZERİNE: DEVLETİN YAPILANMASI (1)



“…DESPOTİZM:
Siyasal devlet yönetimlerinin, halkın seçimiyle kurulduğu özellikle çağımızdaki toplumlarda, sık olarak devlet ile devletin temsilcisi olan siyasal devlet yapısının birbirinden giderek ayrıştığı görülmektedir.. Bu ayrışmanın nedenini siyasi parti yönetimlerinin devlet yapısına zarar veren özel çıkarları ve yetersiz yönetimsel yapıları ortaya çıkarmaktadır. Devlet genel çıkarların örgütlenmesi olarak kendini görevlendirirken siyasal partilerden oluşan hükümet örgütlenmelerinin siyasal amaçları,  özel çıkarları genel çıkarlara karşıt bir siyasal örgütlenme olarak kendini göstermektedir.
Siyasal devletin, bürokrasinin gücünü kötüye kullanarak, özel çıkarları için yasaları yok sayması veya toplumun genel yasaları yerine, iktidara geldiğinde kendi özel yasalarına göre devlet egemenliğini kurması toplumda despotizmi adını verdiğimiz bir yönetimi ortaya çıkarır. Despotik bir yönetimde genelin iyiliğini sağlayan yasalar ortadan kaldırılmıştır…

CUMHURİYET VE DEMOKRASİ YÖNETİM ANLAYIŞLARININ GELİŞME SÜRECİNDE GÜNÜMÜZDE KAZANDIĞI ANLAM AYRIMLILIĞI:
Demokrasi, devleti yönetenlerin halkın seçimleriyle belirlendiği, aynı zamanda toplumun evrensel yasalarla yönetildiği, bütün zamanlarda bütünsel iyiliğinin sağlandığı yönetimdir.  Cumhuriyet yönetiminin demokratik yönetimlerden ayrımlılığı, çoğunluğun iradesinin seçimle ortaya çıkmış olmasına rağmen, despotizm de olabilen bir yönetim biçimi olabilmesidir. Bu nedenle bir krallık veya meşruti yönetim demokratik bir yönetime sahip olabilir,  ancak bir cumhuriyet yönetimi, evrensel yasalara sahip olmadığı sürece demokratik olması olanaksızdır.
Yasalara karşı egemenlik kurmak isteği, halkın egemenliğine karşı kendi egemenliğini kurma amaçlarından doğar. Bu amaçlar siyasal iktidarları hukuku çiğnemeye götürür.

GÜÇLÜ DEVLET(DERİN DEVLET) ÖRGÜTLENMESİNİN ZORUNLU GEREKSİNMELERDEN ORTAYA ÇIKIŞI:
Siyasal devlet örgütlenmesi tüm yönetim biçimlerinde siyasal bir yapı olarak toplumun tüm özel yaşamını etki altına alır. Özellikle Demokratik yönetimler olmak üzere tüm yönetim sistemlerinde halkın genel çıkarlarını koruyan bir örgüt olması gereken devlet siyasal yapısı, kendi özel,  örgütsel (topluluk) çıkarlarını sağlayan bir yapı durumuna gelir ve halkın özel yaşam alanını, devlet yapısını korumak anlayışı ile egemenliği altına alır. Bu eylem,  tüm yönetim biçimlerinde hükümranlığın (egemenliğin) toplumu oluşturan bireylerden uzaklaşmasına neden olur.

Bu durum toplumun genelinin iyiliği için kurulmuş olan devletin varlığının korunması sorununu ortaya çıkarmıştır.
Siyasal iktidar olan kişi ve kişilerden oluşan bürokratik örgütün, devletin olanaklarından doğan güç ve yeteneklerini kendi keyfi çıkarlarını sağlamaları yönünde kullanmalarını önlemek için toplumun yargı, yürütme, yasama kurumlarının; sivil toplum ve derneklerinin yetkileri hakları, görevleri birbirini denetleyecek biçimde ayrılmıştır.
Düzenli işleyen toplumsal yapının ortaya çıkış süreci içinde bu önlemlere rağmen siyasal devleti oluşturan iktidarlar kendi oligarşik çıkarlarını sağlamak ve korumak için, yasama güçlerini kullanarak yürütme ve yargıyı denetim altına almaktadırlar. Bu gelişme, devletin kurumlarının birbirini denetleme görevlerini yerine getirememelerine neden olmakta, devlet örgütlenmesinin ortadan kaldırılması yolunu açmaktadır.
Hükümetlerin bu eğilimleri karşısında Büyük Devlet olma niteliğine sahip olan toplumlar, güçlü bir devlet yapısının varlığı için, siyasal iktidarların, onların devlet memurlarının, bürokrasisinin tutkularına, özel çıkarlarına ve devleti yıkarak despotik bir devlet oluşturmalarına karşı olarak güçlü bir devlet örgütü ile devletleri desteklemişlerdir. Devletin varlığının korunması, sürdürülmesi; güçlü bir devlet varlığı için siyasal devlete karşı siyasal olmayan gizli-derin bir devlet örgütlenmesinin ortaya çıkmasını gerektirmiştir.
Derin devletin=koşut devletin (güçlü devlet örgütlenmesinin) ortaya çıkışı siyasal devletin (siyasal iktidarların ve bağlı olan bürokrasinin) özel çıkarlarını sağlamak yönünde devleti ele geçirmesinin ve devletin çöküşüne neden olacak eylemlerinin önlenmesi düşüncesi sürecinin zorunlu bir aşaması olarak ortaya çıktığı görülmektedir. Bu zorunluluk nedeniyle Derin Devlet yapılanmasının güçlü devletlerin hemen tümünde varolduğu görülür ve ortaya çıkışının önlenmesi çok güçtür…

… Güçlü devlet örgütlenmesinin üyelerini başta güvenlik, savunma, yargı kolları oluşturuyor görünürse de her tür sivil örgüt, sendika, odalar birliği, ülkenin ileri gelen bilim ve meslek insanlarının da katıldığı bir birlikten oluşur. Bu birlik, siyasal devletin özel çıkarlarına, devletin varlığını tehdit eden uygulamalarına karşı, genel çıkarı koruyucu yönde varolan yasaları koruyup kollayarak yürütme ile birlik, dayanışma içinde çalışır. Siyasal devletin anayasaya aykırı davranışlarının ortaya çıkması, yasama ve yargılama gücünü kötüye kullanması sonucunda yargı ve yürütme ile dayanışma içine girerek yargının genel çıkarları koruyucu yönde çalışmasını sağlar.
Devlet içindeki farklı kurum ve örgütler, devlet örgütünün temel amaç ve çıkarları ile çatışmadığı sürece varolur. Çağımızda devlet doğrudan toplumun egemenliğini yansıtan siyasal güç olmalıdır. Halkın egemenliğine karşıt bir egemen siyasal güç, gizli bir devlet egemenliğidir ve örgütsel çıkarları için çalışan gizli bir örgütten farklılığı yoktur...
… gerçek devlet örgütlenmesinin varlığının ve niteliklerinin belirlenerek netleştirilmesinin ölçütü, sade yurttaşın haklarını, hukuklarını koruyan toplumsal… devlet örgütlenmesi olmasıdır.”
DİZGESELCİ, www.iinci.blogspot.com., Derin Devlet Ya Da Koşut Devlet, Eşanlamıyla Güçlü Devlet Örgütlenmesinin Özünün Çözümlemesi, 11/12/2014

 “….Recep Erdoğan’ın derin devlet konusundaki sözleri bu kapalı, yasadışı örgütlenmenin varlığını kabullenmeyi yansıtır:”… dünya da hiçbir ülkenin, devletin derin devleti kendi bünyesinde bitirdiğine, temizlediğine bir siyasetçi olarak ben inanmıyorum. Her ülkenin kendi içinde derin devleti vardır, bunu onlar öyle kazıyıp, temizlemek gibi bir duruma ulaşamazlar. O bir virüs gibidir. Uygun fırsatı bulduğu anda, zemini bulduğu anda o virüs ortaya çıkar ve yapmak istediğini orada yapmaya çalışır.”
Toplumların devlet yapılanmalarını idealist görüş açıları ile koruyucuları olarak gören bu örgütlenmeler, bireylerin özgür iradelerine karşı olarak istedikleri iktidarları kurarak, istediklerini ayakta tutarak, istemediklerini de iktidardan düşürerek bu görevlerini yerine getirdikleri sanırlar. Gerçekte ise toplumda anarşist ve nihilist görüşlerin yayılmasını sağlayarak devleti ortadan kaldırma çabası içinde kalırlar.
“…Yakın tarihimizde geçen olayların açıklaması aşağıdaki cümlelerde anlatılan gerçeklerin içinde bulunmaktadır:
Avrupa Parlamentosu'nun konumuzla ilgili karar tasarısındaki şu sözler dikkat çekici:
"... Avrupa Topluluğu'na üye pek çok ülkede gizli, paralel istihbarat ve silahlı operasyon örgütlerinin 40 yıldır var olduğu Avrupa hükümetleri tarafından ortaya çıkarılmıştır. 40 yıldır bu örgütlerin demokratik kontrolden kurtulduğu ve NATO ile işbirliği halinde ABD gizli servislerince yönetildiği anlaşılmaktadır…”

"... Talat Turhan'ın sözünü ettiği ve 25 Mayıs 1964 günü Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nın verdiği emir ve Orgeneral Ali Keskiner'in imzasıyla yürürlüğe giren bu talimatname öyle bir talimatname ki; 'Gayri Nizami Kuvvetlere Karşı Harekât' kapsamında... Özel Harpçilere... 'adam öldürme, bombalama, silahlı soygun, işkence, kötürüm hale getirme, adam kaçırmak suretiyle tedhiş, olayları tahrik, misilleme, rehinelerin alıkonması, kundakçılık sabotaj, propaganda, yalan haber yayma, zorbalık ve şantajın da...' yollarını açın" diyor. (Cüneyt ARCAYÜREK, Derin Devlet, s.26)

 “….Bu sav: "CIA'ın kontrgerillaya hayat verirken milliyetçi faşist hareketi desteklediği... İtalya'da ve daha sonra Avrupa ülkelerinde NATO'ya bağlı veya doğrudan ilişkili gizli örgütler ortaya çıkanldı. Türkiye'deki kontrgerilla adındaki örgütü Türkeş, Bozkurtlardan oluşturdu," diyor. Ganser bu konuda fazla ileri yargılara varmışa benziyor: Zira kontrgerilla (derin devlet) konusuna eğilen yüzlerce yazıda, araştırmada, kitapta bu savı, Türk Gladio'su kontrgerillanın Türkeş'in Bozkurtlarıyla özdeşleştiği savını doğrulayan bilgiye rastlamadık. Ne çare yadsınması olanaksız kimi anlatımlar var: Birinci gerçek, Talat Turhan, kontrgerilla sözcüğünü ilk kez Ziverbey Köşkü'nde kendisine işkence yapanlardan işittiğini ve "işkencecilerin çoğunluğunun Türk istihbarat servisi MİT'ten ve Bozkurt’lardan çıkma adamlar olduğunu" söylüyor. Bu ifadeyi boşlamamak gerekiyor.” ...(Cüneyt ARCAYÜREK, Derin Devlet, s.36-37)...
“…Soğuk Savaşın ortaya çıkardığı toplumsal bir gereksinmenin karşılanması olarak benimsenen Derin Devlet örgütlenmesi [Kontrgerilla Devleti örgütlenmesi], toplumsal barışın bozulmasına, kargaşa ve özgürlüklerin ortadan kaldırılmasına neden olmuştur. Bireylerin iradelerine ve gerçek devlet örgütünün işlevini yerine getirmeye bırakılarak çözüm aranması gerekirken, Derin Devlet örgütlenmesine gidilmesi, gerçek devlet yapısını da bozmuş, devletin kurumlarını birbirine düşürmüş, ayrıştırmıştır:
“Eski MİT’çi Mehmet Eymür’ün ifadesi, Ağar’ın “Bir tuğlayı çekersem duvar çöker” dediği, siyasetçi, istihbaratçı, askerler ve mafyadan oluşan yapıyı yıkmak üzere.. Eski İstihbaratçının ifadesini okurken çok şaşıracaksınız.. İşte o ifade...
Özel Yetkili Ankara Cumhuriyet Savcısı Hakan Yüksel’in yürüttüğü faili meçhul cinayetlerle ilgili soruşturma kapsamında geçen hafta sorgulanan eski MİT’çi Mehmet Eymür’ün dokuz sayfalık ifadesi ortalığa saçıldı.

“Gayri resmi oluşumun MİT ayağını oluşturmak”la suçlanan ve yurtdışı yasağı getirildikten sonra serbest bırakılan Eymür, ifadesinde, içinde özel harekât polisleri, askerler, dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar’ın da yer aldığı oluşumun adam kaçırdığını, infazlar yaptığını ve haraç aldığını örneklerle anlattı. Bu yapılanmaya karşı mücadele ettiği için tehdit edildiğini söyleyen Eymür’ün dokuz sayfalık ifadesinin geniş özeti Taraf Gazetesi'nde de yayınlandı.
… Susurluk olayı patlak vermeden önce MİT Kontr-terör Dairesi Başkan Yardımcısı olarak tüm MİT bölge başkanlıklarına bir yazı yazdım. Devlet içinde görev yapan etkili şahısların güdümünde bir kısım kamu görevlilerinin de içinde olduğu, siyasi cinayetler işleyen, haraç toplayan bir terör örgütü geliştiği, isimlerini tek tek yazdığım bu şahısların izlenerek konu üzerinde hassasiyetle durulması gerektiğini belirten bir yazı yazdım. Yazı üzerine daha sonra duyduğum kadarıyla MİT İstihbarat Başkanı olan Miktat Alpay isimli kişinin bu yazıyı tek tek bölge başkanlıklarından geri aldığı, yazının kayıtlı olduğu defteri eksilterek, yeni kayıt defteri açtığını öğrendim...

“…Soğuk Savaş veya Sınırlı Savaş’ın bir gereksinmesi olarak ortaya çıkan Derin Devlet yapılanmaları, birden fazla devleti içine alan örgütlenme birlikleridir. Birlikte örgütlenme gereği de olsa her devlet açık devlet örgütlenmesi içinde çözüm araması gerekir. Bu gerçek dikkate alınmadığı için devlet örgütlenmelerinin karmaşaya sürüklendiği, iktidarların dış devletlerin örgütleri tarafından kurulduğu ve düşürüldüğü dönemler başlamıştır:
“Sınırlı Savaş taktiklerine ne zaman başvurulacaktı?
Amerikalı teorisyenlere göre Sınırlı Savaş taktiklerine başvurulacak iki durum söz konusudur: 1. Hükümet ABD taraftarıdır, ayaklanma söz konusudur. Ayaklanma bastırılmaya, pasifize edilmeye çalışılacaktır. 2. Ayaklanma ile ya da başka bir şekilde hükümet, ABD aleyhtarı bir değişime uğramıştır. Bu durumda askeri darbe ile ya da suikastlarla aleyhteki yönetici unsurlar bertaraf edilecek ve yerlerine dost unsurlar getirileceklerdir. Yani iki durumda da Sınırlı Savaş'a başvurularak ABD aleyhtarı akım ya da hükümetler safdışı edileceklerdir. Washington, bu politikanın gerçekleştirilmesini özellikle CIA eliyle yürütmektedir. Asya, Afrika ve Latin Amerika ülkelerinde milli nitelik taşıyan, Amerikan çıkarlarına hizmet etmeyen hükümetlerin CIA tertipleriyle düşürüldükleri, örneğin, Musaddık, Peron, Betancourt, Goulart, Nukrumah, Lumumba ve benzerleri hatırlanırsa, Amerikan çevrelerinin bu ikinci meseleye ne kadar önem verdikleri kendiliğinden anlaşılır…


“…Doğu Blok’unun dağılması sonrası ortaya çıkan bazı cinayetler, henüz soğuk savaşın etkilerinin sürdüğü ülkelerde soğuk Savaşı sürdüren Derin Devlet yapılanmasının varlığını sürdürmesidir. Bu etkilerin bu ülkelerde de ortadan kalkması ile islam devlet örgütlenmesinin desteklendiği, ortaya çıkarılmaya çalışıldığı görülmektedir. Artık Doğu Blok’unun ideolojilerine karşı aşırı Ulusalcı ideolojiler gereksiz olduğundan, bu ideolojileri taşıyan güçler bir kenara itilebilir. NATO’nun veya Doğu Blok’u güçlerinin yeni hedefi İslamcı akımı ortadan kaldırmak değil tersine canlandırarak güçlü bir biçimde ortaya çıkarmak olabilir. Nedeni, Derin Devlet örgütlenmesinin[Kontrgerilla Devleti örgütlenmesinin] varlığını sürdürmesini sağlayacak etkinin varlıklaşmasının gerekliliğidir.”
(DİZGESELCİ, www.iinci.blogspot.com , Derin Devlet, 26/12/2012

“…İnternette rakmanenuff adlı bir blogçu, “ Zihin Kontrolü ve Silahların Geleceği,” adlı bloğunda Nikola Tesla’nın buluşlarının günümüzde insan beynini etkileyerek insanları birer makine gibi uzaktan yönlendirebilme uygulamalarının gizli sonuçlarını bilimsel dayanaklarıyla açıklamaya çalışmıştır. Bu açıklamaların ve bilimsel sonuçlarının tümü Nikola Tesla’nın elektron dalgalarının görünmeyen, kablosuz iletimi ve bu elektron dalgalarının dalga boyları farklılığı, titreşimlerinin sayı ve biçim yönünden farklılıklarını ve bu farklılıkların doğada canlılar ve cisimler üzerine etkilerinin sonuçlarını ortaya koyan deneylerini kapsar.

“gözlerinizle gördüklerinizi bilgisayar ekranına yansıtmanız mümkündür. Bu işlem, talamusdaki, gözle görülenlerin yönetildiği ve yorumlandığı LGNleri (Lateral Geniculate Nucleus) bölgesini hafifçe uyarılmasıyla gerçekleştirilir. Bunun yanında retina nakli ve kör birine tekrar görme yeteneği verebilen nakiller yapılmaktadır.” Bu insan beyninde oluşan bir tasarım, düşünce, imge görünümünün, diğer insan ve canlıların beynine de özdeş olarak elektron dalgaları ile aktarılarak oluşturulabildiğini bize anlatır.
“Yapay (takma) organlara sahip insanlar, beyinlerine yerleştirilen BrainGate[3] çipleri sayesinde robot kolları ve bacakları hareket ettirebilmektedir. Sibernetik[4] nöroteknolojik, iki beyin yarıküresi arasında bağlantı ve bilgi akışı, tele kayıt (uzaktan kayıt), telestimülasyon (uzaktan uyarım), elektronik beyin haritası, telemetri (uzaktan ölçüm), nörogörüntüleme, kablosuz beyin uyarımları bu uygulama sonrası gerçekleştirilebilmektedir.  Bir tuz tanesi büyüklüğündeki mikroçip, insan beynine yerleştirilebilir ve bu, o kişiyi uzaktan yönetmek için yeterlidir.”
“Elektromanyetik enerji ile bir kişiyi uzaktan telkin altına alabilir, sakatlayabilir ya da öldürebilirsiniz.
Elektromanyetik enerji ile bir kişiyi uzaktan telkin altına alabilir, sakatlayabilir ya da öldürebilirsiniz”.
“. Elektronik zihin kontrolü ile bir kişiyi mutlu, üzgün, yorgun, uyanık, intihara meyilli, yürüyen bir ölü, ölümcül hasta, etkisiz, nefret dolu yapabilirsiniz. Bu listeye her türlü zihinsel ve duygusal durumu ekleyerek uzatabilirsiniz.

Belirli bir hareketin frekans dalgasını yönlendirerek bir kişiyi dışarıdan yönetebilirsiniz. Bu şekilde düşünce, fikir, hipnotik tetiklemeler ve beyin programlamalarını insan aklına sokmanız mümkündür. Timothy McVeigh[11 in uzaktan idare edildiği ve suikaste programlandığı iddia edilir. Buttons ve Svoboda isimli pilotların kullandığı uçağın 1997de bir dağa çakılması ya da Kaptan Hessin birden oturup kendini 26 defa bıçaklaması da diğer gizemli vakalar arasındadır”.
Frekans silahları 6.6 hz ile depresyona yol açabilir. 7.83 Hz (Schumann Rezonansı[12] , yeryüzünün doğal titreşimi) kendini iyi hissettirir. 10.80 Hz panik hali oluşturur. 16-25 Hzlik ölümcül ELF ise hayata kasteder. (ELF: Fazladan Düşük Frekans, ULF: Aşırı Düşük Frekans). Titreşimi hafifletilmiş mikrodalgalar doğal beyin frekanslarını taklit eder. Mesela frekans dalga boylarına maruz bırakarak uyuşturucu kullanmayan bir kişiye ketamin[13] kullanmış etkisi verilebilir.
İbadet eden kişilerin beyinlerinin ilahi bölümünün salgıladığı kendini iyi hissetme kimyasalları salgılatılarak bir keyif hali yaşadıkları kanıtlanmıştır. Bir insanı bu frekans dalga boyuna maruz bırakırsanız o kişide yapay bir dindarlık ve derin bir mutluluk hissi uyandırabilirsiniz.” Tüm bu açıklamaların bilimsel dayanakları vardır…”
(Dizgeselci, iinci.blogspot.com., Uzaktan Zihin Denetimi, El Kaide Örgütü ve Afganistan’da  Bir Aşure Günü Düzenlenen Terör Eylemi, 15/12/2011)

Ergenekon, Balyoz..vb operasyonları ile 15-24 Aralık 2013 operasyonları  büyük benzerlikler taşımaktadır. Bu operasyonlar bir yandan bir kontrgerilla devletinin operasyonlarını anımsatırken, diğer yandan da gerçekten Türkiye Cumhuriyeti devletinin Güçlü Devlet olarak(sade yurttaşın haklarını, hukuklarını koruyan toplumsal… devlet örgütlenmesi…[olarak]) varlığını sürdürme çabasının bir eylemi olarak görülmektedir. Her iki durumda da toplumda geçmişte yapılan yanışlıkların, toplumda yanlış örgütlenmelerin (tarikat, mezhep ayrılıkları) ve sürmekte olan devleti yıpratan yönetim anlayışlarının uzaktan denetimli bir hesaplaşması gibi görünmekte, bu açıdan “yoğunlaştırılmış ve odaklanmış radyo dalgaları ışınları” (HAARP) projesinin yeniden bilimsel olarak açıklanması ve anımsanmasını gerektirmektedir. Sonraki yazımızın konusu bu olacaktır.



İsmail İNCİ,  18/12/2014

26 Kasım 2014 Çarşamba

PKK TERÖRÜNÜN ÖNLENMESİNDE TEMEL DÜŞÜNCELER




KÜRT TERÖRÜNÜN ÖNLENMESİ SİYASETİNDE ÇÖZÜM SÜRECİ ANLAYIŞI VE KÜRT TERÖRÜNÜN ÖNLENMESİ İÇİN TEMEL DÜŞÜNCELER


TEVRAT'A GÖRE İSRAİL’İN BÜYÜK İSRAİL DÜŞÜ:
3.Musa'ya söylediğim gibi, ayak basacağınız her yeri size veriyorum.
  4. Sınırlarınız çölden Lübnan'a, büyük Fırat Irmağı'ndan bütün Hitit ülkesi dahil batıdaki  Akdeniz'e kadar uzanacak.”    TEVRAT: BÖLÜM 1-YEŞU,

 “23. Önünüzden kovacağım ulusların törelerine göre yaşamayacaksınız. Çünkü onlar
  bütün bu kötülükleri yaptılar. Bu yüzden onlardan nefret ettim.
  24. Oysa Siz onların topraklarını sahipleneceksiniz. Bal ve süt akan bu ülkeyi siz
  mülk olarak vereceğim, dedim. Sizi öteki uluslardan ayrı tutan Tanrınız RAB benim.” TEVRAT: BÖLÜM 20-LEVİLİLER.

PKK TERÖR ÖRGÜTÜNÜ ORTAYA ÇIKARAN NEDEN:
PKK terörü ve Kürt azınlık başkaldırısını sona erdirebilmek için her şeyden önce varlığını ortaya çıkaran nedeni ortaya koymak, temel niteliğini belirlemek gerekir: PKK terörü ve Kürt azınlık başkaldırısının temel niteliği, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bölmek, zayıflatmak için İsrail,  Amerika, bazı Avrupa ülkeleri, eski Sovyetler, şimdiki Rusya gibi ülkelerin Türkiye üzerindeki emellerinin ortaya çıkardığı bir terör örgütü hareketinin olmasıdır. “…Türkiye bir ağaçtır. Gürlediği zaman budanacak, ölmeye yüz tuttuğu zaman da sulanacak. Eğer Amerika, Avrupa, eski Sovyetler, şimdiki  Rusya, Türkiye üzerindeki emellerinden vazgeçerlerse Türkiye'deki terör bıçakla pastayı kesmiş gibi biter. Eğer emellerinden vazgeçmezlerse, ASALA biter, PKK başlar, PKK biter, ASALA başla... "

1984 yılında ASALA terör örgütü zayıflarken, PKK terör örgütünün ortaya çıkması bir rastlantı değil, hazırlanan bir projenin uygulanmasının sonucudur. PKK terör örgütünü ortaya çıkaran neden, yukarıda belirtildiği gibi bazı ülkelerin emellerine ulaşabilmek için Kürt yurttaşlarımızı ve komşu ülkelerdeki Kürtleri kışkırtarak soğuk bir savaş, hatta zaman zaman PKK yetkili ve temsilcilerinin meydan okuyan açıklamalarında da görüldüğü gibi sıcak savaş ortamlarını aratmayan eylemleriyle ortaya çıkan bir savaş oyunu olmasıdır. Bu niteliği ile PKK terör hareketini basit bir terör olayı olarak değil, kentleri de içine alan bir savaş olarak görmek gerekir.

ASALA TERÖR ÖRGÜTÜ İLE PKK TERÖR ÖRGÜTÜNÜN ORTAKLIĞI VE ORTAK NİTELİKLERİ:
PKK terör örgütü ile ASALA terör örgütünün ortaya çıkardığı terör olayları arasında büyük benzerlikler vardır.
Ermeni terör örgütü ASALA’nın gerçekleştirmiş olduğu terör olayları özelikle 1979 yıllarında artmış, yapılan saldırılarda 42 Türk diplomat ile 4 yabancı uyruklu kişi yaşamını kaybetmiş, 15 Türk ve 66 yabancı uyruklu kişi yaralanmıştır
ASALA’nın, Yunanistan'ın Egina adasında bir gizli askeri üssü bulunduğu, burada PKK örgütü mensuplarına da askeri eğitim verildiği ve eğitimi Yunanlı General Matafias'ın bizzat verdiği öğrenilmiştir.
PKK’yı da İsrail’in, (İsrail istihbarat örgütü MOSSAD’ın) eğitip Türkiye’ye gönderdiği çeşitli kaynaklarda belirtilmektedir.
ASALA, 1981 yılı sonunda açıkladığı "siyasi programıyla" amaçlarını ve hedeflerini dünya kamuoyuna yayınlamıştır. Buna göre ASALA'nın amacı: "Demokratik, sosyalist ve devrimci bir hükümetin önderliğinde birleşmiş bir Ermenistan'ın kurulmasıdır." Bu amaca yönelik olarak birinci aşamada sosyalist ülkelerin ve diğer sempatizan ülkelerin desteği alınacak, ikinci aşamada terör yayılarak savaş dönemi başlatılacaktır. ASALA Ermeni terörü, Ermenilerin kurtuluş mücadelelerinin bir parçası olarak dünya kamuoyuna tanıtılacak, Türkiye’nin bütünlüğüne karşı bir hareket ile bütünleşecektir.

Bu stratejide ASALA-PKK terör örgütü arasında tam bir eşleşme bulunmaktadır ve bu eşleşme bu iki örgüt arasında  geçmişte işbirliği oluşturmuştur.  PKK terör örgütü ile ASALA terör örgütü aynı amaçları izleyen ve aynı temel niteliklere sahip, ortak birer örgüttür.

ASALA terör örgütü, İsrail, Amerika, sosyalist ülkeler ve Fransız yönetiminden ve çeşitli Ermeni kuruluşlarından almış oldukları büyük destekle rahatlıkla eylemler yapabilmiştir.

Ancak gelişen süreç içinde ASALA terör örgütünün,  ulusal kurtuluş davası güden bir örgüt değil, uluslar arası uyuşturucu ticareti yapan, kara para trafiğini yöneten, dünyada üst düzey bürokratlara şantaj yapan bir örgüt niteliği ile çıkması sonunu hazırlamıştır. Sovyetler Birliği ASALA liderlerinden, Agop Agopyan'ı  kendisi için  tehlikeli görmeye başlamıştı. ASALA Ermeni terör örgütü Papa suikasti, uluslararası uyuşturucu ticaretine karışmış birçok üstdüzey bürokratla ilgili birçok şey biliyordu. Atina'da bütün bildikleriyle birlikte, sabaha karşı, esrarengiz bir şekilde bir çifteyle öldürülmüştür.

Bir iddiaya göre Fransa Ebu Nidal'in vasıtasıyla Fransız gizli servisi, Agopyan'a muhalif bir Ermeni örgütüne sızmış, Agopyan'ın öldürülmesini sağlamıştı. Fransa Agopyan'ı ancak bir sebepten ötürü ödürmüş olabilirdi:  Agopyan'ın Fransa'da bakan seviyesinde ilişkileri vardı. Çok şey biliyor olabilirdi. Örneğin Orly katliamı Fransız istihbaratı tarafından önceden bilinmesine rağmen engellenmemişti. Bu katliamdan sonra Agopyan haricinde hemen hemen herkes yakalanmasına rağmen Agopyan yakalanamamıştı.

Orly havaalanı Baskını'ndan sonra Fransa bütün diğer Avrupa ülkeleri başkentler, ASALA üzerindeki korumalarını kaldırdılar. Marksist doktrine sahip bir örgüt olan ASALA terör örgütü,  "glasnost ve peresteroika" politikaları, Marksist doktrinin Süreç Mantığının tutarsızlığı sonucunda zayıflaması, bağlı olarak Doğu Blok’unda dağılma ile önemini ve değerini kaybetmeye başlar ve ASALA,   Filistin Kurtuluş Örgütü ile yakın bağlarından dolayı İsrail tarafından da tehlikeli olarak görülmesiyle eski gücünü daha da yitirir.
Bir iddia ya göre de ASALA'nın FKÖ ile anlaşmasından son derece rahatsız olan MOSSAD, Agop Agopyan'ı Atina'da öldürtmüştü.

ASALA'nın FKÖ ile anlaşmasından son derece rahatsız olan MOSSAD, MİT'e Lübnan'da bazı kampları basacağını, bu kampların arasında ASALA'nın da bulunduğunu, isterse operasyonlara katılabileceğini belirtmişti. MİT MOSSAD'ın bu teklifini kabul ederek MOSSAD'la birlikte yürütülen bu operasyonla ASALA’ya büyük darbe indirilmiştir. Bu operasyonda MİTin bir dönem en önemli ismi olan Hiram Abas'ı görevlendirilmişti. Hiram Abas,  Ermeni terörüne karşı MİT içinde ayrı bir şebeke kurmuştu.. Yapılan operasyonlar oldukça başarılı geçmişti. MOSSAD'ın ele geçirdiği bilgiler arasında ASALA'nın para kaynakları Türk diplomatlarının listesi ve bazı çok önemli bilgi kaynaklarının ismi bulunuyordu.


İSTİHBARAT ÖRGÜTLERİ SAVAŞI VE ASALA TERÖR ÖRGÜTÜNÜN SAHNEDEN AYRILMASININ NEDENLERİ:
Avrupa ülkelerinin ASALA üzerindeki korumaya kaldırmaları ve istihbarat örgütlerinin Türk istihbaratçıları işbirliği sonucu ASALA terör örgütü elemanları tek tek avlanarak ortadan kaldırılmıştır. ASALA’nın ortadan kaldırılmasında, çeşitli uyuşturucu suçlarına adı karışan Ülkücülerin rolü abartılmaktadır. Hiram Abbas’ın MİT içinde yapmış olduğu düzenlemeler ve karşı casusluk faaliyetlerini ortadan kaldırması, ASALA  üzerindeki uluslararasındaki koruma şemsiyesinin kalkması, Marksist-sosyalist sistem doktrinin zayıflaması, ASALA terör örgütünü sahneden silmiş ancak, uluslar arası emeller sahneye ortağı ve benzer nitelikleri sahip PKK  terör örgütünü koymuştur.  

PKK terörün uzun süre önlenememesinin nedeni yapılan hatalar olmuştur. Bu hataların içinde bu hareketin temel niteliğinin belirlenememesi, Kürt terörünün ulusal bir kurtuluş hareketi olarak görülmesi, Marksist doktrine sahip olması ve uluslararası doktrin süreçlerindeki gelişmelerin anlaşılamaması ön planda gelmektedir. Bu bilinçsizlik ile birlikte istihbarat, güvenlik ve askeri güçler arasında eşgüdümsüzlük; istihbarat içinde karşı istihbarat hareketlerinin önlenememesi, istihbarat  birimlerinin dağıtılması; disiplinsizlik; siyaset alanındaki  kararsızlık, tutarsızlık terörün cesaretlendirilmesine, güçlenmesine neden olmuştur.

PKK TERÖRÜNÜN SAHNEDEN KALDIRILMASI STRATEJİSİ:
Bir terörün ortadan kaldırılması için öncelikle,  hastalıkların ortadan kaldırılması için mikrobunun kaynağının kurutulması zorunluluğu  mantığında olduğu gibi,  terörü ortaya çıkaran, besleyen, büyüten, güçlendiren; yöneten ve yönlendiren, organize eden kaynaklarının ortadan kaldırılması zorunludur. “ Taviz vermeyeceğiz, hukuk düzenini sağlayacağız, yaktırmayacağız, yıktırmayacağız, kardeşliği saplayacağız…vb” gibi söyleyişlerle PKK Kürt terörü önlenemez.   
                                                                                                                                                    PKK terör örgütünü sahneden silmek için bu örgütün eylemlerinin soğuk bir savaşın oyunu olduğu bilincine sahip olarak gerekli savaş stratejileri geliştirmek gerekmektedir. PKK  terör örgütünün elebaşları;  bir yandan uluslararası  istihbarat örgütleri ile işbirliği sağlanarak, ortak çıkarlar çerçevesinde işbirliğine ikna ederek kentlerde etkisiz hale getirilirken kırsalda, baskınlarla, gerilla savaşları..vb ile tek tek ortadan kaldırılmalıdır. Ortak işbirliği ve hareketin sağlanmasının,  ulusların çıkarlarının PKK terör örgütünü korumak, kollamak, desteklemekten geçtiği düşüncesini ortadan kaldırılmadan sağlanamayacağı bilincinde olmalıdır. Diğer yandan hukuk ve yasal yollarla terörün siyasal kaynaklarının ortadan kaldırılması zorunludur. Hukukun tüm açık yolları kullanılarak görünürde salt siyaset yapan aslında ise sevk ve idare eden, terörü organize eden, koruyan, besleyen, güçlendiren kaynakların başında gelen siyasal güçlerinin de ortadan kaldırılması, bu terörün sonlandırılması için zorunlu olarak görülmelidir. 
Açık ve etki altında kalmayan bir düşünce süreci olarak bu uygulamalar, AK Parti iktidarının “Açılım” veya “ Çözüm Süreci” siyaseti ile karşılaştırıldığında, uygulanan siyasetin ülkenin bölünmesi için ideal bir ortam oluşturduğu apaçık görülür. Bu siyaset ile İsrail ve diğer ülkelerin emellerinin gerçekleşmesine çalışılmaktadır. PKK terörünün ortadan kaldırılmasında AK Parti iktidarının değişmesi çok büyük önem taşımaktadır.

PKK TERÖRÜNÜN VE ULUSLAR ARASI TERÖR HAREKETLERİNİN ORTADAN KALDIRILMASINDA ULUSLAR ARASI ORTAK SİYASETİN ÖNEMİ: DÜNYA ULUSLARININ GELECEĞİ
Dış siyasetin güçlendirilmesi terörün önlenmesinde devleti güçlendirerek, PKK terör örgütünü zayıflatacaktır. Dış siyasetin güçlendirilmesi ortak işbirliği ve hareketi sağlayacağından terör örgütünün ortadan kaldırılmasının yolunu açacak ve hızlandıracaktır. Bunun yolunun da ulusların çıkarlarının PKK terör örgütünü korumak, kollamak, desteklemekten geçmediği, Türk devletinin dostluğundan, ortaklık ve işbirliğinden geçtiği düşüncesini kabul ettirmek gerekmektedir. Bazı ülkelere bu düşünceye ikna etmek için dış siyasette gerekli değişiklikler yapılmalı, ülkenin çıkarları ile aynı doğrultuda ülkelerle ortaklıklara gidilmelidir. Aynı amaca yönelik olarak ortak çıkarlarımızın çeliştiği ülkelerle de ortaklıklar sonlandırılmalıdır.

Son aşamada PKK terörü ve her türlü uluslar arası terörün, uluslar arası soğuk ve sıcak savaşların ortadan kaldırılmasının, giderek kıtlaşan dünyanın ekonomik kaynaklarının en verimli şekilde değerlendirilmesinin, ulusların ortak dış siyasal görüşlere sahip olma zamanının artık geldiği ve geçmekte olduğu bilincine sahip olmalarında bulunmaktadır.

 ABD’nin ve İsrail’in sürdürmüş olduğu Orta Doğuda ve hatta dünyadaki dış siyaset Türkiye’nin çıkarları ile çelişen bir siyasettir. Çünkü Kuzey Irak’taki Kürtlerle Türkiye’deki Kürtleri ayırmadan uygulanan bu siyaset,  Kürtleri bağlı olarak PKK’yı destekleyen, güçlendiren bir siyasettir. Bu siyaset Orta Doğudaki Arap çıkarları ile de çelişen bir siyasettir. Türkiye ve Arap ülkeleri için zararlı olan bu siyasette. Arap ülkeleri ile Türkiye’nin ve İran’ın çıkarları ortaktır. Bunun için bu ülkelerle Türkiye’nin ortak siyaset yürütmeyi amaçlaması gerekir. Avrupa Birliği, Türk Toplulukları devletleri, Arap ülkeleri ile birlik ve ortaklıkları arttırmak, katılmak yararlı olur. Dünyanın iyi bir geleceği de bu ortaklık ve birliklerin artmasına bağlıdır.

İsmail İNCİ,  26/11/2014

SAVAŞ EKONOMİSİ VE PANDEMİ EKONOMİSİ-ORTAK NİTELİKLER VE ALINACAK ÖNLEMLER-

  ORTAK VE FARKLI STRATEJİLERİ İLE SAVAŞ EKONOMİSİ VE PANDEMİ EKONOMİSİ (1)        Savaş dönemleri ile Pandemi dönemlerinde ülkelerin iç...