ÜRÜNLERİN TÜRLEŞMESİNİN NEDENLERİ, TOPLUMSAL DÜZEN ÜZERİNE
ETKİLERİ VE SOLON’UN BOZULAN TOPLUM DÜZENİNİ DÜZENLEYİCİ YASASI
“ Daha büyük yaşama güvenliği sunduğu için kentin her yanından
sürekli Attika’ya akan insanlarla dolduğunu, toprağın çoğunun çorak ve verimsiz
olduğunu ve denizcilerin onlara karşılık olarak verecek hiçbir şeyleri olmayan
kişiler için mallar getirmeye isteksiz olduğunu görerek, yurttaşların dikkatini
üretim sanatlarına çevirdi ve kendisine bir meslek öğretilmemiş hiçbir oğlun
babasına bakmaya zorlanmamasını sağlayan bir yasa çıkardı.”(s.35, Petrark,
Yaşamlar-Solon)
Solon’un
çağında (İÖ 600) Atina’da deniz ticaretinin ve zanaatların gelişmesi ile
türselleşen ürünlerin ortaya çıkan paranın kullanımı ile hızlanan alışverişi
sonucu, gelir düzeyi düşük olan halkın özellikle çiftçilerin büyük
borçlanmalarla topraklarını soylu ve ticaret zenginlerine kaptırdıkları, büyük
miktarlarda borçlandıkları, bu borçlar sonucu köle olarak çocuk ve kendilerini
sattıkları bir dönem oluşmuştur.
GÖÇLERİN NEDENLERİ:
Göçler salt işsizlik nedeniyle ortaya çıkmaz. Bu nedenden daha zorlayıcı bir
etken olarak insanların, Petrark’ın yazmış olduğu gibi yaşamlarını daha güvende
olduğu ortamlarda sürdürme isteği ve ancak Petrark’ın belki farkına varmadığı
bir etki olarak daha iyi koşullarda, daha fazla ürünün pazarlara sürüldüğü,
daha çeşitli ürünleri tüketme isteği ulusal boyutta göç etmelerine neden olur.
Göçlerin temel nedeni, Attika’nın askeri savunma güçleri nedeniyle sağlanan
güvenli yaşam koşulları olarak görünse de, deniz ticaretinin getirmiş olduğu
ürünlerin zenginliği ortamında yaşama isteği de temel bir nedendir.
Çağımızda
köylerden kentlere göçlerin temel nedeni, gelişmiş, sanayileşen ülkelerden
kentlere gelen ürünlerin sağladığı zenginliklerden yararlanma isteği bu ikinci
temel nedenin varlığındandır.
Bu
temel nedenlerle ortaya çıkan göçler sonucu, göç edilen kentlerde, zaten kıt
olan gıda ürünleri üretimi daha da yetersiz kalır. Ürünlerin yetersizliği sonucu
dağılımında eşitsizlikler, varsıllarla yoksullar arasındaki eşitsizlikleri de
artıracak, Attika’da toplumsal düzenin bozulmasına neden olacaktır. Toplumsal
dengeleri sağlayarak ekonomik yaşamı düzenlemek, ekonomik krizlerin ortaya
çıkmasını önlemek kolay bir siyaset değildir. Toplumsal yaşamdaki üretim ve
tüketim dengelerinin bütünü ile bozulması, toplumsal adalet ve ekonomik
eşitliklerinin yeniden dengelenerek toplumsal düzenin yeniden kurulmasını
zorunlu duruma getirir. Attika halkı, bozulan toplumsal sistemin yeniden
düzenlenmesi görevini ancak Solon’un başaracağına güvenerek önerir. Hatta varsıl ve yoksullar
arasında açılan eşitsizlik nedeniyle bozulan toplumsal düzeni yasalarla
düzeltemeyeceğine inananlar Solon’a tiranlık önerirler. Ancak Solon yasalarla
düzeni sağlama yolunu seçerek geri çevirir. Kimseye ödün vermeden yasaları
düzenler, iyi olanlara dokunmaz.
ÜRÜNLERİN TÜRSELLEŞMESİ: DENİZ TİCARETİ VE ZANAATLARIN (KÜÇÜK
SANAYİNİN) GELİŞMESİ:
Attika
denizcilerinin denizler arası ticaretle Attika’ya, gittikleri ülkelerden
yeterli gıda ürünleri ve diğer çeşitli ürünleri getirerek pazara sunmaları, bu
ürünleri satın alacakların yeterli alım gücüne sahip olmasına, eşdeyişle
dışsatım yapabilecekleri ürünleri üretmelerine
bağlıdır. Yeterince tarımsal ürün
üretme olanağı olmayan ve dışsatım için talep bulunmayan ürünler yerine zorunlu
olarak Attika halkı çeşitli zanaatlarda daha çok ve çeşitli ürünler üretmelidir.
Çocukların zanaat öğrenmesi için çıkarılacak eğitim yasası bu dış arz-talep
dengesini sağlamak için alternatif, takas yapılabilecek ürünlerin üretiminin
tek yoludur.
Temel gıda ürünlerinin ve diğer ürünlerin
dışalımla kente getirilmesi, burada yerleşik nüfusun dışsatım yapabilecek
zanaat ürünlerini üretmesine bağlıdır. Bu amaçla da dışalım talebi oluşturacak
değişik türdeki zanaat ürünlerinin üretiminin yapılabilmesini eğitimle öğretmek
gerekir. Solon Attika’da bu zorunlu koşullar
nedeni ile her babanın oğluna bir meslek öğretmesini yasayla zorunlu duruma
getirir.
Denizcilerin
getirdiği ürünler ve zanaatlarla üretilen çeşitli sanayi ürünleri, ürünlerin
türselleşmesini arttırır. Bu üretim çeşitliliği toplumsal zenginleşmeyi,
toplumların uygarlıkta ilerlemelerini getirir.
Solon’un
çıkardığı babaların oğullarına bir meslek öğretme zorunluluğuna dayanan eğitim
yasası ile eğitim, ürünlerin salt üretiminin nedeni değil aynı zamanda
ürünlerin verimliliğinin, değişim değerinin, rekabet edilebilirliğin de
nedenini oluşturmaktadır. Eğitim yasası çıkarılmasaydı, ürünlerin üretiminin,
rekabetin, verimliliğin, değerinin olanaklı olamayacağını söyleyebiliriz.
Denizcilerin getirecekleri ürünlerle değişimin olanaklı olduğu değişim değeri
taşıyan ürünler eğitilmiş emekle üretilmektedir. Ancak burada son aşamada
değişim değerini bağlı olarak kullanım değerini, denizcilerin ürünlerini
getirdikleri toplumların gereksinmeleri, talepleri belirler.
EĞİTİMLE ÜRETİLEN KULLANIM DEĞERLİ ÜRÜNLERİN TOPLUMLAR ARASI TALEPLE DEĞERLENMESİ: Üretilen zanaat (küçük sanayi) ürünlerinin değerleri, talep oluşturdukları niteliklerine bağlı olarak toplumların gereksinmelerini karşılama önemlerine göre dışalımda oluşur. Ürünlerin değerlerinin oluşumunda nesnel ölçüt toplumlar arası taleptir. Bu değere bağlı olarak eğitim biçimlenir, zanaatlar ortaya çıkar, ürünler çeşitlenir, uygarlık ilerler. (bk. www.iinci.blogspot.com, İNSANIN EKONOMİK DEĞER OLARAK TOPLUMLARDA ORTAYA ÇIKIŞI-ÜRÜNLERİN VE EMEĞİN TOPLUMSAL DEĞERİ, 11/07/2011)
Zanaatların
getirdiği zenginleşme yanında, zenginliğin yoksullarla varsıllar arasında
dengeyi sağlayacak şekilde dağıtılması ve toplumsal düzeni bozacak bir
borçlanma türü olan köleleştirmenin yasaklanması toplumsal düzenin yeniden sağlanmasında
en etkili yasalar olmuştur. Solon’un çağında, ticaretle ve el zanaatları ile
başlayan ürünlerin çeşitlenmesi, tüketicilerin borçlanma ile tüketimini
arttırmış, borcunu ödemeyen tüketici sayısı da artmıştır. Köleliğin bir ticaret
türü, alım satım yapılan bir ürün olması nedeniyle borçlanmalara karşılık
olarak, ipotekli değer olması, borcun ödenmemesi sonucu özgür tüketicileri köle
durumuna düşürüyordu. Solon bu insancıl olmayan toplumsal düzeni bozan ticareti
yasayla ortadan kaldırmıştır.
“ Kimileri kendi
yurtlarında köleler oldu. Kimileri ise yancı ülkeler satıldı. Birçokları kendi
çocuklarını satmak zorunda kaldılar ()çünkü buna karşı hiçbir yasa yoktu.)”
s.23
“Çünkü aldığı kamu
önlemlerinden birincisi varolan borçların silinmesi ve gelecekte hiçbir
kimsenin borç alacak birisine güvence olarak kendi bedeni üzerine ödünç
vermemesi yolunda bir düzenlemeydi.” (s.35)
GÖÇLERİN ASKERİ SINIFIN VE ASKERİ
DEMOKRASİLERİN KURULUŞU ÜZERİNE ETKİSİ: Göçlerle yerli yurttaş olan nüfusun
sayısının azalması ve güvenliği sağlamakta olan yerli nüfusun yetersiz kalması,
ancak güvenlik ve otoritenin yabancılara verilmemesi, bırakılamayacağı
düşüncesi, yerli yurttaşları salt askerlik mesleği ile uğraşması gerekliliğini
ortaya çıkarır. Yerli yurttaşlara çiftçlik, zanaat işleri, ticaret…vb bütün
mesleklerden uzaklaşarak salt askerlik mesleğini yapması gerekliliği düşüncesi
ortaya çıkar . Böylece göç eden, yabancı nüfusu oluşturan yurttaşlar ticaret ve
sanayi ile zenginleşerek ayrı bir sınıfı oluştururken, askerler her zaman
iktidara yakın olarak askerlik ve savaş mesleği sınıfında kalırlar.
“…Helotlar kalabalığı ile dolup taştığı için, Likurgus,
yurttaşlarını emeğe dayalı mekanik uğraşlardan [çiftçilik, zanaat
işleri…vb] çekip aldı ve düşüncelerini silahlara sınırlayarak onlara öğrenmek
ve uygulamak üzere bir tek mesleği verdi. [Askerlik mesleği] Oysa Solon durumu
yasalarına olmaktan çok yasalarını duruma uyarlayarak, ve toprağın onu ekenlere
ancak yetecek kadarını verdiğini ve işsiz güçsüz ve çalışmayan bir kalabalığı
beslemeye yetersiz olduğunu görerek, tüm meslekleri değerli saydı.” (s.35)
Askerlik mesleğinin güvenliği sağlama,
toplumun savunmasını başka mesleklere bırakmama eğilimi, çağlar boyunca
toplumların yönetim biçimleri Krallık, İmparatorluk, Monarşi, Oligarşi ve hatta Demokrasi olsa da
sürer. Bunun sonucu toplumların Resmi Devlet yönetimleri yanı sıra bir resmi olmayan devlet yönetimleri, Derin Devlet
yönetimi ortaya çıkar. Bu gerçeği Roma İmparatorluğunda da, Osmanlı
İmparatorluğunda da görürüz. Roma’da cumhuriyet ile yönetildiği dönemlerde bile
bir askeri oligarşinin her zaman yönetimi etkilediğini tarihte görürüz.
Ancak çağımızda artık askeri demokrasiler,
derin devlet güdümlü demokrasiler yerini, sanayi ve ticaretle zenginleşen
toplum tabakalarının güçlerini ortaya koydukları, halkın kendi güvenliğini,
savunmasını, yönetim sistemi ile karıştırmak istemedikleri gerçek demokrasilere
bırakmaktadır.
İsmail İNCİ, 29/01//2013