EKONOMİK
BÜYÜME ÜZERİNE ETKİ EDEN FAKTÖRLER
Türkiye İstatistik Kurumu Türk
ekonomisinin 2017 yılı ikinci çeyrek dönemine ait (2017 yılı Nisan-Mayıs-Haziran
aylarına ait) büyüme rakamlarını açıkladı. Buna göre ekonomimizin hacmi 2017
yılının ikinci çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 5,1 arttı.
Üretim yöntemiyle gayrisafi yurtiçi hasıla tahmini, 2017 yılının ikinci çeyreğinde
cari fiyatlarla yüzde 16,3 artarak 734 milyar 211 milyon TL oldu.
Gayrisafi yurtiçi hasılayı oluşturan faaliyetler incelendiğinde; 2017 yılının ikinci çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre zincirlenmiş hacim değeri olarak; tarım sektörü yüzde 4,7, sanayi sektörü yüzde 6,3, inşaat sektörü yüzde 6,8 arttı. Ticaret, ulaştırma, konaklama ve yiyecek hizmeti faaliyetlerinin toplamından oluşan hizmetler sektörünün katma değeri ise yüzde 5,7 arttı.
Gayrisafi yurtiçi hasılayı oluşturan faaliyetler incelendiğinde; 2017 yılının ikinci çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre zincirlenmiş hacim değeri olarak; tarım sektörü yüzde 4,7, sanayi sektörü yüzde 6,3, inşaat sektörü yüzde 6,8 arttı. Ticaret, ulaştırma, konaklama ve yiyecek hizmeti faaliyetlerinin toplamından oluşan hizmetler sektörünün katma değeri ise yüzde 5,7 arttı.
Ekonomik
Büyüme Nedir?
Miray
ÖZDEN’in, “İktisadi Büyüme ve Kalkınma Olgusunda Dış Ticaretin Yeri ve Önemi:
Türkiye Örneği” adlı Yüksek Lisans Tezinde ekonomik büyüme ile ilgili çeşitli
ekonomistlerden almış olduğu tanımlar bulunmaktadır. Bu tanımlardan bazıları
şöyledir :
“Bir toplumun ekonomisinde hem iktisadi
etkinliklerin (faaliyetlerin) ölçeğinde meydana gelen bir büyümeyi; hem de
iktisadi etkinliklerin toplam ölçeğindeki büyüme toplam nüfustaki büyümeden
daha fazla olduğu için, kişi başına hâsılanın da büyümesini işaret eder’’ (Y.S.Tezel
1989, İktisadi Büyüme. Macintosh Bilgisayar Dizgi Tesisleri, Ankara).
‘’ Ekonomik büyüme; kişi başına reel (yani
fiyat değişmelerinden arındırılmış) hâsıladaki artışlardır’’ (A.Kibritçioğlu
1998, Büyümenin Belirleyicileri ve Yeni Büyüme Modellerinde Sermayenin Yeri.
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi.; İ. Parasız 1997, Modern Büyüme Teorileri. Ezgi
Kitabevi. )
‘’Ekonomik büyüme, ekonominin üretim kapasitesinin artırılması ve
dolayısıyla daha fazla mal ve hizmet üretilmesidir’’ (A. Ertek 2005,
Makroekonomiye Giriş. Beta Yayıncılık, İstanbul.)
‘’Ekonomik büyüme, zaman ve mekân bağlamında
bir miktar, ağırlık ve hacim biçimindeki büyüklük artışıdır. Bu artış bireyler
ve ülkeler için güç ve gelir düzeyinde gözlemlenebilecek çeşitli göstergeleri
ifade etmektedir. Nüfus, sermaye, tasarruf ve milli gelir artışları, birer
büyüme göstergesidir. Büyüme bir işletme, bölge ya da ekonomi için miktar ve
büyüklük artışını ifade etmektedir. Ancak bu artışın saymaca (nominal) olarak
değil, gerçek bir artış olması halinde büyümeden söz edilebilir” (A. Özgüven
1988, İktisadi Büyüme, İktisadi Kalkınma, Planlama ve Japon Kalkınması. Filiz
Kitabevi, İstanbul. )
Deliktaş
(2006), iktisadi büyüme sorunun genel anlamda uzun vade sorunu olarak
görüldüğünü belirtmekte ve bunun nedenini de, iktisadi büyümeyi sağlayacak olan
ülkenin üretim ölçeğinin genişlemesi ya da potansiyelinin artması ya da daha
etkin kullanılmasının ancak uzun vadede gerçekleştirilebilecek olan, üretim
faktörlerinin miktarlarında veya üretkenliğinde gerçekleşecek değişiklikler
olarak göstermektedir.
En çok üzerinde kabul gören tanım olarak “
Ekonomik Büyüme”: bir ülkenin bir yıl içinde üretmiş olduğu mal ve hizmet
kapasitesinde meydana gelen, fiyatlardan arındırılmış net artışlardır. Bu net
artışların ölçümü bir yandan ekonomik faaliyetlerin ölçeğindeki miktar
belirlenerek, diğer yandan ülkede birey başına düşen gelir artışı ölçülerek
yapılır.
Nüfus artış hızının üretimdeki artış
hızından büyük olması durumunda, kişi başına üretim azalacak, bu da bireylerin
refahının azalmasına neden olacaktır. Eşdeyişle üretimdeki artış oranının artan
nüfusu besleyememesi, ihtiyaçlarını karşılayamaması, ülkenin refahında bir
artış değil tersine azalışa neden olacaktır. Bu nedenle bir ekonomideki gerçek
büyümeyi hesaplarken üretimdeki artış oranından nüfustaki değişikliklerin
oranını çıkarmak doğru olacaktır. Bunun için kullanılan formül, fiyat
artışlarından arındırılmış yurt içi hâsılanın ülke nüfuna bölünmesi ile elde
edilen kişi başına düşen gelirdir.
Bir ülkenin ekonomik büyümesinin
kaynaklarına veya ekonomik büyümesini belirleyen temel faktörlere bakıldığında
dört temel faktörün bulunduğu görülür. Bunlar; ülkenin sahip olduğu sabit (
makine, araç ve gereçler) ve harcanabilir sermaye ( para, altın, döviz..vb)
birikimi, doğal kaynaklardaki artışları,
sahip olduğu bilgili ve eğitimli insan gücü ve sahip olduğu teknolojik
gelişmişlik düzeyidir.
İktisadi
Kalkınma kavramı ile iktisadi büyüme kavramı sık olarak birbiri yerine
kullanılmasına karşın aralarında içerik ve anlam olarak farklılık vardır.
İktisadi büyüme kavramının içeriğini ve anlamını esas olarak yukarıdaki dört
temel faktör oluştururken, iktisadi kalkınma kavramının içeriğini işsizliğin
azaltılması ve önlenmesi, gelir dağılımı adaletinin sağlanması, eğitimin ve kültürün geliştirilmesi, toplumda
yozlaşmanın önlenerek olumlu gelenek ve göreneklerin, ulusal kültürün
korunması, doğal çevrenin korunarak gelecek kuşaklara yaşanabilir bir dünya
mirası bırakmak, insanlar arasında
tarafsız, adil yargılar veren bir hukuk ve adalet sisteminin bulunmasını, toplumun sahip olduğu kültürel veya kurumsal
etkenlerinin düzeyi, demokrasinin düzeyi, hükümet politikaları ve makroekonomik
istikrar.. vb. gibi ekonomik, kültürel ve siyasal anlamda bir modernleşmeyi
bütün olarak kapsar.
Anlam
ve içerik olarak birbirinden farklı olmalarına rağmen ekonomik büyüme ve ekonomik
kalkınma faktörleri birbiri üzene
doğrudan etkileri nedeniyle birbirinden ayrılamaz bir bütün oluştururlar. Ekonomik büyümek isteyen bir ülke ekonomik
kalkınma faktörlerine de sahip olmalıdır. Bir ülke kalkınabilmek için ekonomik
olarak büyüme faktörlerinin zenginliğine de sahip olmak zorundadır. Örneğin
Ekonomik Büyüme ile birlikte gelir dağılımında sorunların artması ve
yoksulluğun azalmaması büyümenin olumsuz olduğuna işarettir. Olumsuz yönlü bir büyüme ise o ülkenin
kalkınmasının zayıf olduğunu, ekonomik kalkınmasını gerçekleştiremediğini
gösterir.
İkinci üç aylık dönemde
büyümenin arkasında, inşaat yatırımlarının artışı ve ihracat artışı bulunmakta
olup, daha önceki büyümelerde ağırlığı olan özel tüketimin katkısının azalmış
olduğu görülmektedir.
İkinci çeyrekte bir önceki yıla göre 5,1
oranındaki büyümeye oranını, inşaat ağırlıklı yatırımlar yüze 2.9, özel tüketim yüzde 1.9, net ihracatın
(ihracat artışı - ithalat artışı) yüzde 1.7 puanlarının toplamı
oluşturmuştur.
“İlk üç aylık dönemde yüzde 6.0 büyüyen
inşaat kesimi, ikinci üç aylık dönemde yüzde 6.8 ile büyümeyi sürdürdü…
yatırımlardaki büyüme, inşaat yatırımlarındaki büyümeden kaynaklanıyor. Birinci
üç aylık dönemde yüzde 14.0 büyüyen inşaat yatırımları, ikinci üç ayda yüzde
25.0 büyüdü. Buna karşılık makine ve teçhizat yatırımlarında gerileme devam
ediyor. Makine ve teçhizat yatırımları ilk üç ayda yüzde 12.0 gerilemişti.
İkinci üç ayda gerileme yüzde 8.6 oldu…. Dayanıksız mal tüketiminde ağırlığı
mutfak harcamaları oluşturur. İkinci 3 ayda ekonomi yüzde 5.1 büyürken, hane
halkının özel tüketim harcamasındaki artış hızının gerilemesi yüzde 3.2 olması,
büyümenin nimetlerinden orta ve alt gelir grubu hane halkının göreceli olarak
yararlanamadığına işaret ediyor.” (Güngör URAS, Olayların içinden, www.milliyet com.tr, eklenme tarihi
11.09.2017)
Çoğu iktisatçıya göre ekonomik büyümenin
en önemli kaynağı teknolojik gelişmedir. Gelişmiş ülkelere bakıldığında
teknolojik gelişmelerin üst düzeylerde olduğu görülür. Teknolojik yatırımların
artması ekonomik verimliliği, üretimi büyük oranlarda arttırmakta, rekabette
üstünlük sağlayarak ihracatın artışında büyük etken olmaktadır. Daha da ötesi,
uluslararasında siyasal ve askeri güç sahibi olunması, büyük devlet ve ülke
olmak teknolojik olarak ekonominin büyümesine bağlıdır. Ağırlıklı olarak İnşaat
kesiminde gerçekleşen ve kişi başına ulusal gelir artışı sağlamayan ekonomik
büyümeler olumlu büyüme ve kalkınmalar değildir. Teknolojik ağırlık büyüme ise
eğitim ve öğretimin içeriğinin bilimsel-teknik araştırma ve yöntemlerini
bireylere öğretme yeteneği ve ülkelerin sahip olduğu kültür ile orantılıdır.




Ekonomik Büyüme ve Kalkınmada Eğitim-Öğretimin Yöntem ve Temel
Niteliklerine İlişkin Tarihsel Bir Örnek:
Marc J.SEIFER, Nicola Tesla Adlı biyografik kitabında
babasının amcası olan ünlü Elektrik-elektronik
mühendisi ve fizikçi Nicola Tesla’nın yaşamını, içinde bulunduğu zamanın
toplumsal olayları ile birlikte ele alarak anlatır.
Nicola Tesla’nın içinde
yaşadığı çağ, elektrik çağıdır. 1850-1940 yıllar Elektrik üzerine çok büyük ve
çok kişi tarafından araştırma ve deneylerin yapıldığı, patentlerin alındığı,
alınan patent hakları ile zenginlik ve ün sahibi olmanın kavgalarının yoğun
olarak yapıldığı bir çağdır.
Özellikle doğa bilimlerinde (fizik, kimya, biyoloji…vb),
laboratuarlarda yapılan deneyler sonucu bulunan yeni buluşların, bu buluşları
öğrenmek isteyenler tarafından deneylerin yenilenerek denenmesi, hem öğrenme ve
pratiği geliştirme açısından hem de daha ileri, gelişmiş bağlı bilgilere ulaşma
yönünden çok önemli bir yöntemdir. Aynı deneylerin üst aşamalarına ulaşmak daha
önce deneyleri yapılan buluşların denenmesini gerektirmektedir. Bu deneyler o
alandaki deneylerin gerçekleştirilmesi bilgisine sahip olmayı sağlarken, ileri deneylerin
oluşturulması yolunun açılması ve bu alandaki eksikliklerin gözden
geçirilmesinin yapılmasını, eleştirilerle yeni bilgilerin bulunmasını
sağlayan en uygun “ bilimsel yöntemdir”.
Nicola Tesla’nın elektrik-elektronik alanındaki birbiri
ardına gelen buluşların ortaya çıktığı çağının araştırma ve bilimsel çalışma
yöntemi de bu yöntemle olmaktadır.
“Bilimin herhangi bir dalında olduğu gibi, başkalarının
çalışmalarını incelemek ve tekrarlamak bir gelenekti ama elektrik
mühendisliğinde başarı, sadece adını tarihe yazdırmayı değil ama aynı zamanda
maddi faydaları da garantiliyordu. Bu nedenle daha önce adı geçenler gibi
birçok kişi çok fazlı sistemi deneyip kendilerininmiş gibi göstermeye
çalışıyordu.”(s.97)
Fakat bu elektrik-elektronik alanında yılmadan çok büyük
deneyler tasarlayan ve gerçekleştiren, ardından mühendislik bilgileri ile
teknik araçlar üretenler aynı zamanda filozof denecek kadar felsefe bilgisine
sahiptirler. Nicola Tesla’nın kendisi de Carl Stumpf (Felsefeci-psikolog) ile
Davit Hume felsefesini tartışıyor ve bu felsefi tartışmalarla beynin duyu organları ile bilinçli duruma
geldiğini kavrıyor. Doğuştan bilgi yoktur. İlk bilgiler elektrik sinyalleri ile
beyinde oluşur ve ikincil bilgiler sonra işlenerek ortaya çıkar. Aristo ve John
Locke irade ve ruhun duyu organları etkileri ile ortaya çıktığını
söylemektedir. Descartes’e göre insanlar
ve hayvanlar basit makinelerdir ve özdevinime duyu organlarının etkileriyle
kavuşurlar. Göz ve kulağın dış dünyadan verileri toplayarak beyine elektrik
sinyalleri ile ilettiği bilgisini Newton, Herbert Spencer, Goethe…vb. birçok
bilim insanı kabul etmiştir. Fizikçi ve mühendisler gökyüzünün yapısına ait
araştırmalarda, hiçbir fiziksel olayın birbirinden bağımsız olmadığı, en küçük
fiziksel olayın diğer fiziksel olaylardan etkilendiği sonucuna varmıştır….Özet
olarak bilimsel felsefi bilginin tüm değişik görüşlerine Tesla ve çağının bilim
insanları sahiptir ve özgür düşünce ile elektrik-elektronik üzerine
tasarılarını yapmaktadırlar.
Özgür düşünce ve tasarımlamaya dayanarak, en basit
laboratuvar ortamlarından milyonlarca dolar değerindeki laboratuvarlar
tasarlanmış, buralarda sürekli deneyler yapılarak bu günkü elektrik ve
elektronik araç ve gereçlerin sahip olunduğu uygarlık yaratılmıştır. Bu
uygarlığın ortaya çıkmasına aracı olan insanların bulunduğu ülkeler de ekonomik
olarak büyümede ve ülke olarak kalkınmada diğer ülkelerin üstünde çıkmışlardır.
KAYNAKLAR:
1-https://www.cnnturk.com/ekonomi/simsek-buyume-rakamlarini-yorumladi
3-(Miray
ÖZDEN, Namık Kemal Üniv., Fen Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, İktisadi Büyüme ve Kalkınma Olgusunda Dış
Ticaretin Yeri ve Önemi: Türkiye Örneği, Ocak 2014)
5-
Marc J.SEIFER,
Nicola TESLA (Bir Dahinin Biyografisi), : İnkılap Kitapevi- Bahçelievler-ISTANBUL, 5.Baskı, Ağustos 2015
BU MAKALE BALYALILAR DERGİMİZİN EKİM 2017 SAYISINDA YAYIMLANMIŞTIR.
İsmail
İNCİ, 29/10/2017