ESNEK ÇALIŞMA EKONOMİSİ-1-
- KONUSU, ARAŞTIRMA
ALANI, KURAMSAL BİLGİLER ARASINDAKİ ÇELİŞKİLER-
“Harvard
Üniversitesi iktisatçısı Juliet Schor The Overworked American (Aşırı Çalışan
Amerikalı) adlı çalışmasında şöyle yazmaktadır: "1948'den bu yana ABD
işçisinin verimlilik düzeyi iki katından fazlasına yükseldi. Başka bir deyişle,
artık 1948'deki yaşam standardımızı yarısından daha az zamanda üretebiliyoruz.
Verimliliğin her artışında ya daha fazla boş zaman, ya da daha fazla para
imkânı bize sunuluyor. Biz dört saatlik gününü ya da altı aylık bir çalışma
yılını ücretli olarak seçebilirdik. Hatta ABD'deki her işçi şu anda bir yıl
çalışıp, bir yıldan sonra ücretli olarak izin alabilirdi." Bunun yerine
Amerikalılar aynı saatler boyunca çalışmakta ve iki kat fazla para
kazanmaktadırlar.” (s.56, Alan Dürning, Tüketim Toplumu ve
Dünyanın Geleceği)
Alan Dürning’in kitabında alıntı yapmış olduğu gibi, özellikle yirminci yüzyılın son çeyreğinde, üretim teknoloji ve yöntemlerindeki gelişmelerle üretimin aşırı artması, aşırı artışın ekonomileri tüketim toplumuna dönüştürmesi, israf, çevre ve doğanın giderek yok olması, doğal kaynakların giderek tükenmesi, işsizliğin giderek artması sorunlarına bağlı olarak, çalışma saatlerinin azaltılması ve değiştirilmesi üzerine araştırmalar yoğunlaşmış ve ekonominin bir alt bölümü olarak “Esnek Çalışma Ekonomisinin”, ayrı bir alan olarak incelenmesi ve öğrenilmesi gereği ortaya çıkmıştır.
Ancak üretim arttı, çalışma saatlerini
herkes için düşürelim, çalışan nüfusun bir kısmına boş zaman verirken diğer
kısmını istihdam ederek çalıştıralım, diyerek harekete geçmek o kadar doğru ve
kolay bir ekonomik dengeler seçeneği olmamaktadır. Endüstrileşme arttıkça
endüstrinin ürettiği mal ve hizmet ürünlerinin çeşitliliği artmakta bu artışa
bağlı olarak üretim faaliyet ve çalışma saatleri de artmakta, bunun sonucu
insanların çok daha fazla hızlı ve çok çalışmaları gerekmektedir. “ Fresno'daki Kaliforniya Devlet
Üniversitesi'nden psikolog Robert Levine, ülkeler endüstrileştikçe ve
ticarileştikçe yaşam hızının arttığını göstermek üzere, altı ülkede şehrin
caddelerindeki ortalama yürüyüş hızından, posta memurlarının ortalama konuşma
hızına kadar her şeyi ölçmüştür. Buna göre, Japon şehirlerinde yaşayanların
hızı en yüksek değerdedir. Onları Amerikalılar, İngilizler, Tayvanlılar ve
İtalyanlar izlemektedir. Endonezyalılar hepsinden daha yavaş hareket
etmektedirler. Başka bir deyişle, ülkeler zenginleştikçe aceleleri artmaktadır.
“(s.19,
Alan Dürning, Tüketim Toplumu ve Dünyanın Geleceği)
“İktisatçı E. F. Schumacher,
1978'de bu gözlemi doğrulayan bir iktisat yasası önermiştir:
"Bir toplumdaki gerçek boş zaman miktarı, genellikle bu
toplumda kullanılan işgücünden tasarruf ettiren araçların miktarı ile ters
orantılıdır." İnsanlar zamana ne kadar değer verirlerse ve dolayısıyla
zamandan tasarruf etmek için ne kadar çaba sarf ederlerse rahatlarına bakıp,
zamanın tadını çıkarmaktan o kadar aciz kalırlar. Boş zaman aylaklıkla
"harcanmayacak" kadar değerli hale gelmekte ve fiziksel egzersiz bile
bir tüketim biçimine dönüşmektedir. 1989'da Amerikalılar, 1 milyar çalışma
saatinden elde edilen geliri Day-Glo Lycra vücut geliştirme giysileri, rüzgar
tüneli testinden geçmiş bisiklet ayakkabıları, uzay çağı polimerlerinden
dokunmuş yağmurluklar ve tasarımcı elinden çıkmış şortlar gibi spor giysileri
almaya ayırmışlardır. Bu arada Japonya'da bir reja bumu (boş zaman patlaması)
doğaya yönelik artan bir ilgiyle birleşerek, İngiltere'den ithal edilen dört
çekerli Range Roverlar'ın ve Amerika'dan ithal edilen kütüklerden yapılan
kulübelerin satışını yükseltmiştir. “(s.19, Alan Dürning,
Tüketim Toplumu ve Dünyanın Geleceği)
Çalışma saatlerin azaltılması, esnek çalışma sistemine geçilmesi ile kazanılan boş zamanların kullanılması dahi yeni ekonomik gereksinmeler ortaya çıkarmakta, yeni mal ve hizmet ürünleri bir yandan tüketimi arttırırken diğer yandan çalışma saatlerinin artması üzerine baskı yapmaktadır.
"Diğer yandan "tüket ya da kaybet" görüşü doğrultusunda tüketimin azaltılması, örneğin araba kullanımını yarıya indirmemiz, benzin istasyonu çalışanlarının ve bunun yanı sıra araba teknisyenlerinin, otomotiv işçilerinin,
tekerlek fabrikası işçilerinin, otomobil sigortası acentelerinin ve araba
yatırım uzmanlarının yarısını işlerinden edecektir. Ekonomide dalga dalga
yayılan bu işsizliklerin şoku, Büyük Kriz'in bir tekrarı ile sonuçlanabilecek
olan, bunların dışındaki diğer iş kayıplarının oluşturduğu bir zincir
reaksiyona sebep olabilir. “ (s.45, Alan Dürning, Tüketim Toplumu ve
Dünyanın Geleceği)
Tüket ya da
kaybet anlayışına alternatif ekonomik anlayış olarak Alan Dürning, tüketim
ekonomisinden kademeli olarak vazgeçilmesini önermektedir. Tüketim ekonomisi
yerine “devamlı bir düşük tüketim ekonomisinin” diğer bir deyişle devamlılık
ekonomisinin yerleşmesi olanağına kavuşulacaktır. Bu amaç doğrultusunda,
tüketim ekonomisinin yüksek çalışma saatleri düşürülerek, çalışanların gelirlerinde
düşüş sağlanacak, düşen gelirlere bağlı olarak tüketimde yavaş da olsa düşme
olacaktır. Tüketimde düşmeye bağlı olarak doğal kaynakların kullanımında
oldukça düşüşler olacaktır.
Bu
oldukça sade görülen ekonomik çözüm yolu ne yazık ki gerçekçi değildir. İçinde
birçok çelişkiler barındırır. Bir yandan teknolojik gelişmelerden yararlanarak
doğal kaynakların daha az tüketimi mümkün olabilir, denilirken, diğer yandan
çalışma saatlerin yarı yarıya düşürülmesi ile tüketimin, çalışanların boş zaman
tercihlerinde bulunacağı varsayılarak düşürülebileceği düşünülmektedir. Ancak ekonomik sistem tam gün çalışma
ısrarını sürdürmektedir. ABD’de Haftalık Çalışma Saatleri 1950'den 1970'e kadar
biraz kısalmış, fakat o zamandan bu yana da hızla artmıştır. Amerikalılar
ortalama olarak haftada 38 saat çalışmaktadırlar ve 1970'den bu yana
programlarına tam bir aya bedel iş eklemişlerdir. Diğer yandan “…yarı zamanlı çalışma genellikle daha
az beceri gerektirmektedir, daha az ilginçtir ve karşılığında daha az ücret
alınır, çünkü emeklilik ve sigorta gibi yan getirileri yoktur. Bu yüzden
çoğumuz iyi tam zamanlı işler ya da kötü yarı zamanlı işler arasında seçim
yapmak durumunda”, kalmaktadır. (s.49,
Alan Dürning, Tüketim Toplumu ve Dünyanın Geleceği) Bu nedenle çalışanların ve
sendikaların çoğu emeklilik haklarında, gelirlerde büyük düşüşlere neden olan
böyle bir esnek çalışma ve çalışma saatlerinin azaltılmasını istememektedir.
Ancak, herkes
fazla para yerine boş zamanı ısrarla tercih ederse, işgücü verimliliğindeki
normal kazanımlar tüketici sınıfının çalışma saatlerini 2020 yılına kadar yarı
yarıya azaltacaktır; bu da bize kişisel gelişme ile aile ve toplum etkinlikleri
için bol bol zaman verecektir.” (s.50, Alan Dürning, Tüketim Toplumu ve Dünyanın
Geleceği)
Diğer yandan ürünlerdeki yenileştirme ve
geliştirmelerle talep koruma ve arttırma üzerine kurulu olan ekonomik sistem, çalışma saatlerinde azaltma ile gelirlerin
kısmen düşmesi, tüketimin düşmesini çok etkilemeyecektir. Tüketimin düşmesini
ekonomik sistem kendiliğinden engelleyecektir. Yenileştirmelerle tüketimin
korunması üzerine kurulu sistem, bir alanda üretimin azaltılması veya zorunlu
olarak düşmesi, yeni bir ürün ile üretime geçilmesini zorunlu kıldığından, yeni
istihdam, yeni tüketim artışlarını da zorunlu kılarak ekonomik dengelerin
yeniden kurulmasını gerektirecektir.
Çalışma
saatlerinin azaltılması ve esnek çalışma, dönüşümlü işgörme sistemine
geçilmesinin en büyük etkisi istihdamın arttırılarak işsizliğin önlenmesine
yararı olmasıdır. Ekonominin yavaşlatılması, tüketimin azaltılması ise ancak
yeni ürün üretimlerinin kısıtlanmasına bağlıdır. Çünkü her yeni üretim
girişimi, tüketimin, çalışma saatlerinin, kaynak kullanımının artması demektir.
Bu nedenle, ortaçağda yeni üretime geçişler izine bağlanmış, engellenmiştir.
Her yeni ürün üretimi, rekabeti, gelir dengesizliğini, tüketimi, çalışma hızını
arttıracaktır: “Sadece gündelik ve vasıfsız işçiler
"çalışmaları" karşılığı ücret alıyorlardı; zanaatkarlar, birlik ve
lonca denen mesleki sendikalar tarafından belirlenen bir barem üzerinden
"eserleri" karşılığında ücret atıyorlardı. Bu Loncalar, bütün
yenilikleri ve her türlü rekabet biçimini sert biçimde yasaklıyordu. XVII.
yüzyılda Fransa'da, yeni teknik veya makinelerin, dört tüccar ve dört dokumacı
tarafından oluşturulan yaşlılar konseyi tarafından onaylanması, sonra da
yargıçlarca izin verilmiş olması gerekiyordu. Gündelik işçilerin ve çırakların
ücretleri birlik tarafından belirlenmişti ve üzerlerinde pazarlık yapılması
mümkün değildi.”(s.31, Andre Gorz, İktisadi Aklın Eleştirisi)
Fakat yenilik üreten birisi, arada bir ortaya çıkıyor ve bulmuş olduğu ürün ile tüm sistemi dinlemeyerek bozuyor, ister istemez bu ürünü piyasalar kabul ederek yeni fiyatlandırmaların ortaya çıkmasına, yeni arz ve talep dengeleri kurulmasına neden oluyor. Ortaçağın Lonca sisteminin getirdiği kurallarla işleyen üretim sistemi, yenilik ve gelişmeyi engelleyen ekonomik sistem, ülkeler arasındaki yeniliklerin, bilimsel ve teknikteki ilerlemelerin farklılığının ortaya çıkardığı rekabet ile uzun süre sürmemiştir ve günümüzde de sürmemektedir. Bu nedenle bazı iktisatçılar aşırı serbest piyasa koşullarına göre (aşırı rekabet ve arz- talep) çalışan ekonominin, partiler üstü kişilerden seçilmiş, ahiliğin kurallarını benimseyen bir Yüksek Kurul tarafından sınırlanmasını savunmuşlardır. Çünkü bütünü ile Pazar ve rekabet yasalarına bağlı, sınırlandırılmamış, kendi işleyişine bırakılan ekonomik mekanizma toplumun tamamen parçalanmasına ve biyosferin geri dönüşsüz yıkımına neden olacaktır.
Şu an içinde bulunduğumuz toplumsal ve ekonomik en büyük sorun, üretim teknoloji ve yöntemlerine bağlı olarak üretimin aşırı artmasına rağmen çalışma saatlerinin azalmaması, istihdamın azalışı ve çalışma ücret ve gelirlerindeki dengesizlik nedeniyle gelir dağılımındaki büyük dengesizliktir. Bu sorunların da ortaya çıkardığı ekonomik ve toplumsal krizlerdir. Esnek Çalışma Ekonomisinin konusu ve kapsamı; özellikle içinde bulunduğumuz dönem içinde yapay zeka teknolojilerinin giderek üretimde kullanımının hızla artmasıyla, ekonomik dengelerin bozulmasıyla ortaya çıkan bunalımlara, özellikle gençler arasında ortaya çıkan işsizliğe, çözümler getirmektir. Bu amaçla üretim faaliyetlerinin dönüşümlü çalışmayla, çalışma saatlerinin azaltılarak yerine getirilmesini, bu faaliyetlerinin nitelik ve koşullarını, uygulama oran ve ölçütlerini, istihdam edilemeyenlere gelir desteğinin(yurttaşlık ücreti-evrensel ödenek) yapılıp yapılamayacağını, gelir hakkı veya desteğinin ödenme koşul ve miktarlarını araştırır. Bu araştırmalarıyla bağlantılı olarak, ekonomide son yüzyıl içinde artan aşırı tüketim, doğal kaynakların yok olması, eko sistem ve doğal sistemin bozulması, çevre kirliliği sorunlarına çözüm önerileri sunar.
Gerek hizmet üretimi, gerekse mal
üretiminin yapay zeka teknolojileriyle, robot iş makineleri ve hizmet
makineleri ile toplumlarda yaygınlaşması, işlerin otomatikleştirilmesi,
istihdamı artmasının önünü kestiği gibi işsizlik oranlarını yüzde yirmi
oranlarına kadar arttıracaktır. Genç nüfusun artışına bağlı olarak istihdamın
oluşturulamaması, özellikle yeni iş yaşamına girmeye çalışan genç işsizliği
arttırmaktadır. Genç işsizlik büyük bir ekonomik ve toplumsal sorun olarak tüm
ülkelerde yayılmakta, ülkemizde de yüzde otuz beş oranlarına girmektedir. Andre
Gorz çalışma saatlerinin azaltılmasının, esnek çalışma sisteminin çalışma
hayatında uygulanmasının tüm ekonomik sorunların çözümünü sağlayacağını ısrarla
yazmış ve ayrıntılı olarak esnek çalışma ekonomisinin çalışma biçimini ortaya
koymaya çalışmıştır. O’na göre Çalışma süresinin ücret kaybı olmaksızın
sistematik olarak azaltılması, büyük tarihi bir fırsat olarak mümkündür ve
çalışma saatlerinin azaltılması, döngüsel-esnek çalışma sisteminin uygulanması
istihdamın arttırılmasının en önemli çözüm yoludur.
Dergimizin önümüzdeki sayında Andre Gorz’un
kitaplarındaki ayrıntılı çalışmalarından
hareket ederek, olanaklı olan ve olmayan görüşleri üzerinde eleştirel düşünerek,
gerçekçi bir esnek çalışma ekonomisi sisteminin işleyişini ele almaya
çalışacağız.