SALGIN HASTALIKLARIN (VE KORONA VİRÜS 2019’UN) EKONOMİ ÜZERİNE
ETKİLERİ VE ALINACAK ÖNLEMLER
İnsanların bireysel hastalıkları
yanında, ülkelerin belirli bir yerinde veya bölgesinde zaman zaman yaygın
olarak hastalıklar ortaya çıkmaktadır. Yerel ve bölgesel hastalıklar birbirine
bulaşan nitelikte olduğunda salgın hastalık olarak yayılmaktadır. Bulaşıcı
hastalığın gücüne bağlı olarak ve alınan sağlık önlemleri ile salgın
hastalıkların bir kısmı, çıkmış olduğu yörenin ve bölgenin dışına çıkmadan
ortadan kalkar. Belirli bir yörenin, alanın sınırları içinde tahmin edilebilir
bir oranda meydana gelen salgın hastalıklar “ endemik” hastalık olarak
tanımlanır. Ülkenin belirli bir coğrafik bölgesinde, toplum içinde yaygınlaşan
salgın hastalık ise “ epidemi” olarak tanımlanır ve ülkelerin içinde ortaya
çıkan salgın hastalıklar için kullanılan çok genel bir salgın hastalık
tanımıdır. Kanalizasyon suyunun içme suyuna karışması ile ortaya çıkan ve
alınan önlemlerle bir alanda kalan bir tifo hastalığı endemik, bölgesel olarak
salgın durumu alan bir kolera hastalığı epidemik bir salgın hastalıktır.
Sivrisineklerle yayılan sıtma, bitlerle
insan insana bulaşan tifüs, farelerle yayılan veba, karasineklerin bulaşıcılığı
yaygınlaştırdığı içme suları, yiyeceklerle bulaşan dizanteri..vb hastalıkları insanlık
tarihinde çok sık yaşanmış olan epidemilerdir. Epidemi için aşağıdaki alıntımız
iyi bir örnek oluşturur:
“Âniden
ortaya çıkan kolera salgınlarının bir sebebi çoğu kez suların kirlenmesidir.698
Epidemiler, nehir, ırmak, dere gibi akarsuların veya kanalların geçtiği
bölgelerin çevresinde görülmektedir. Epideminin şiddeti bölgenin nüfus
yoğunluğuna, halkın beslenme ve fizyolojik durumuna göre değişmektedir.699
Bağdat ve diğer Irak şehir ve kasabalarından bir çoğunun içme ve temizlenme
suyunun kaynağı Dicle’dir. Nehirin geçtiği yerlerde belirli su alma-temizlenme
noktaları vardır ve buraların ahalisi tarafından sürekli olarak
kullanılmaktadır. Halkın “akan su pis tutmaz” zihniyetini genel bir inanç diye
kabul ettiği esasen herkes tarafından bilinmektedir. Doğal olarak büyük şehir
ve kasabalarda kirlenen nehir, tifo ve kolera mikrobunu ve dizanteri amip ve
basillerini naklederek büyük salgınlara sebep olmuştur. Bağdat’taki kolera vakaları,
Suriye’den Cerabulus-Fırat yoluyla gelen askeri birlikleriyle taşınmıştır. Bu
yol, Bağdat’a Suriye’den en kısa yoldur. 1916 Mayıs ayından 1917 Mayıs ayına
kadar Bağdat’ta koleradan ölüm oranı yüzde 25’tir. 700 “ (s.261, Salgın
Hastalıklardan Ölümler, 1914-1918- Hikmet Özdemir)
Pandemik hastalıklar ise coğrafi bölgeleri
aşan bir salgın anlamına geliyor. “Pandemi”;
bir ülkenin coğrafik bölgelerinin tamamında, ülkeler arasında ve dünyanın tamamında
yayılmış olan hastalıklar için kullanılan bir terimdir.
Bütün salgın
hastalıklar önce fare, sivrisinek, bit, pire, corona virüste tahmin edildiği
gibi yarasa gibi bazı hayvanlarla ve kirli su, yiyecek, hava aracılığı ile
insanlara bulaşmakta, sonrasında bir yandan bu taşıyıcılar, diğer yandan da
insandan insana bulaşarak yayılır. Kıtalararası, dünya çapındaki pandemik
hastalıklar, genel olarak önce dünyanın bir ülkesinde ortaya çıkarak bu ülkede
salgın durumuna gelmekte, diğer ülkelere de bu ülkeden ticari, askeri ve gezi
amaçlı yer değiştirmelerle ortaya çıkan ilişkileri ile diğer ülkelere bulaşarak
yayılmaktadır. 1830 yılındaki Hindistan’da çıkarak Orta Doğu, Yakın Doğu ve
Avrupa ülkelerine yayılan kolera salgını, 1344’te ortaya çıkan Avrupa’da ve
Asya’da milyonlarca kişinin ölümüne neden olan veba hastalığı pandemik salgın
hastalığa örneklerdir.
Pandemik
hastalıklar tüm dünya insanlarının sağlığını ölümcül olarak etkilediğinden,
hastalığın önlenmesi için tüm ülkelerin ortak önlemler almaları, birbirleri ile
yardımlaşma ve dayanışma içinde olmaları gerektiği düşüncesini ortaya
koymuştur. Bütün ülkelerde erken önlemler alınarak, ortak olarak pandemi ile
mücadele etmek amacıyla, çeşitli tarihlerde toplanan uluslararası konferanslar
sonucunda 1923’te Cenevre’de Dünya Sağlık Örgütü kurulmuştur. Dünya Sağlık
Örgütü hakkında ne kadar olumsuz eleştiriler haklı olsa da, böyle bir örgütünün
varlığı yine de her açıdan dünya sağlığı için önemlidir.
Salgın
hastalıklardan korunmada öncelikli olarak alınacak en önemli önlem, hastalığı
yayan bulaştırıcılardan korunmak, uzak durmaktır. Veba’da fare ve pirelerden,
tifüs’te bitlerden; kolera ve tifo hastalıklarında karasinekten ve kanalizasyon
suları ile kirlenen su ve yiyeceklerden uzak durmak ve korunmak ve aynı zamanda
tüm bu hastalıkların taşıyıcısı durumuna gelmiş hasta insanların sağlıklı
insanlardan uzakta durması, eşya ve yiyeceklerinin kullanılmaması
gerekmektedir. Hastalığın çıktığı ve yayıldığı ülkelerin, hastalığın
bulunmadığı veya yeni ortaya çıktığı ülkelerle ilişkilerde bulunmamalıdır. Bu
salgın hastalıklardan uzak durma önlemleri karantina önlemleri ile
sağlanmaktadır.
Karantinayı şu şekilde tanımlayabiliriz: Tüm
salgın hastalıklarda hastalığı bulaştıracak bulaşlardan sağlıklı olanları
korumak ve bulaşıcı hastalığın yayılmasını önlemek için başta evden dışarıya
çıkma yasağı olmak üzere alınan sağlık önlemlerinin tümü ve salgın hastalığın
bulunduğu ülkelerden gelen eşya ve yolcuların, girmek istedikleri ülke halkı
ile hastalıkla temasını önlemek önce belirli bir yerde belirli bir süre tecrit
(izole) edilmeye mecbur tutulmalarıdır.
Zorunlu
karantina önlemlerinin, toplumsal ve ekonomik çok büyük olumsuz sonuçları
olmaktadır. Bir yandan Karantina önlemleri nedeniyle üretim yerleri
kapandığından üretim faaliyetleri durmakta, diğer yandan talebin-tüketimin
düşmesi sonucu üretim faaliyetleri düşmekte, dünya ticareti yapılamadığından üretim
zincirinin kopması nedeniyle üretim koşulları zorlaşmaktadır. Bütün bu ekonomik
olumsuzluklar ticari yaşamın durmasına, işsizliğe, yeterli ürünün
üretilememesine neden olmakta, sonuçta ekonomide büyümenin durmasına,
yoksullaşmaya, kıtlığa ve hatta açlığa giden sonuçlara yol açmaktadır.
Dünyada içinde
bulunduğumuz Korona Virüsü 2019 pandemisinin de ekonomik olumsuz etkileri
ülkemizde ve tüm ülkelerde hissedilmektedir. Türk ekonomisinde kapasite
kullanım oranı yüzde altmışlara, hatta bazı sektörlerde yüzde doksanlara kadar
düşmüştür. Turizm gelirleri buna örnektir. Birçok sektör amaçlarının artık kar
elde etmekten çok hayatta kalmak olduğunu söylemektedir.
Birçok ülkenin Korona Virüs salgınını
önlemek için sınırlarını kapatmış olması küresel ticarete engel olmuş
durumdadır. Diğer yandan Çin başta olmak üzere hammadde ve ara malı üreticisi
ülkelerde işine gidemeyen çalışanlar nedeniyle üretimin yapılamaması ve
azalması, ara malı tedarik edilemediği için talebi olan bazı ürünlerin üretimi
de yapılamamaktadır. Dünyada birçok büyük ve küçük şirket yüksek teknolojili
ürünlerini ve ara mallarını Çin’de üretmektedir. Güney Kore ve Japonya ile
birlikte Çin’de üretilen bu ara malların dünya ticaretinin Korona Virüs
nedeniyle durmasıyla tedarik edilememesi, dünya üretimini olumsuz etkilemiştir.
Bu durumdan Çin’in bir sorumluluğu yoktur. Dünyanın büyük şirketleri dahil bir
çok şirket, çok düşük emek maliyetiyle rakabet avantajı elde etmek ve bir buçuk
milyarlık nüfusu ile dünyanın en büyük pazarından biri olan Çin’den
yararlanarak çok daha büyük karlar sağlamak amacıyla fabrikalarını bu ülkeye
taşımışlardır. Dünyada üretim yapan şirketlerin birçoğunun tedarik zincirlerini
Çin’e bağlaması, Korona virüs salgını sonrasında dünyadaki üretimi
durdurmuştur:
“Wuhan’da işçiler
otomotiv, elektronik, eczacılık ve moda endüstrisi için küresel tedarik
zincirinde kilit önemde bir yere sahipler….Hyundai tedarik zincirinde
bozulmalara meydana geldiğini çoktan kabul etti; Güney Koreli otomotiv kuruluşu
yedek parça sıkıntısı nedeniyle bazı fabrikalardaki üretimi askıya aldı.
Çin devasa bir ara ürün imalatçısı. Fabrikaları bir kez
kapattınız mı, herkesi etkileyecektir. “(s.12, Fortune Dergisi, Nisan
2020)
Pandemik salgın
hastalıklarda hastalıktan korunmak amacıyla alınan önlemlerden öncelikle hizmet
sektöründe çalışan şirketler ve insanlar etkilenmektedir. Dolaşımın ve
gezilerin yasaklanması ile Seyahat ve turizm şirketleri, insanların birbirleri
ile temasının önlenmesi için alınan karantina önlemleri ile otel, lokanta, restaurant,
kafe, kahvehane ve kıraathaneler, berber ve kuaförler, eğlence merkezleri, spor
karşılaşmaları, her türlü aracılık
hizmeti gören ofis ve yazıhaneler, alışveriş merkezleri ve mağazalar, okul ve
mahkemeler..vb kapatılmak zorunda
kalmaktadır. Kapatılan bu çalışma yerlerinde işsiz kalanlar geçimlerini
sağlayacak gelirden yoksun kaldıklarından büyük bir yoksullukla ve zor yaşam
şartlarıyla karşı karşıya kalmaktadır.
Kamu
hizmetlerine ait olan iş alanlarında özellikle güvenlik ve sağlık hizmetlerinde,
gıda sektörlerindeki üretim, dağıtım
gibi temel gereksinmeler niteliği taşıdığından tam zamanlı çalışmalar
sürmektedir. Adalet çalışmaları acil durumlar dışında sonlandırılmakta, eğitim çalışmalarında okullar tamamı ile
kapatılarak Korona virüs 2019’da görüldüğü gibi uzaktan eğitim çalışmaları ile
sürdürülmeye çalışılmaktadır.
Alınan
önlemlerle çalışma olanağı olmayan bütün endüstri alanında fabrikalar da
kapanmaktadır. Özet olarak lüks, keyif, rahatlık sağlanan tüm ürün ve
hizmetlerin üretimi temel gereksinim dışında kaldığından üretim faaliyetlerini
durdurulmaktadır. İnsanlığın gelişim evresinde ilkçağlarda sürdürdüğü temel
yaşama biçimi olan salt gıda gereksinimini karşılama çabası her ekonomik
çalışmanın önüne geçmektedir. Kendi gereksinimini karşıladığı, ticaret ve
pazarlara yönelik üretimin bulunmadığı bir yaşama biçimi ortaya çıkmaktadır.
Korona Virüs 2019 pandemisinde de görüldüğü gibi insanın temel yaşama
gereksinmelerini sağlayan gıda, yeme içme, barınma, ısınma ürünlerine ilişkin
sektörler ile ilaç, medikal ürünler, küçük ev aletleri, bazı elektronik
ürünler, temizlik ve hijyen ürünler üreten sektörler dışında tüm ekonomik
faaliyetler durmakta, toplumun büyük kısmı tüketici olmaktadır.
SALGIN
HASTALIKLARA KARŞI ALINACAK EKONOMİK ÖNLEMLER:
-
Salgın
hastalıklar Tarihinde görülen örneklerinden hareketle Pandemiler genel olarak
bir buçuk yıl sürdüğünden, bu süre içinde her türlü ekonomik faaliyetin
duracağı gözönüne alınarak ülkelerin en az bir buçuk yıllık gıda ve yaşamsal ürün (ilaç, hijyen ürünler,
küçük makine ve aletler, ulaşım, iletişim araç gereçleri..vb) stoku bulunmalıdır.
-
Tam zamanlı
çalışanların gelirleri belli olduğundan ürünlerin temini sorunu onlar için
yoktur. Karantina nedeni ile işini ve işyerini kaybedenlerin gereksinmelerini
karşılayabilmeleri için gelirlerinin dağıtımı devlet yönetimine düşmektedir.
Bireylerin Temel gereksinmelerin karşılanması toplum için önem taşır çünkü
toplumsal olaylar ihtiyaçtan dolayı patlayabilir. Pandemiler ancak toplumsal
dayanışma, yardımlaşma; devletin sosyal devlet olma özelliği ile aşılabilir.
Bireysel çabalar büyük toplumsal sorunlara, kargaşa ve insanlık dramlarına
neden olacaktır. Dünyanın en gelişmiş ülkesi kabul edilen Amerika Birleşik
Devletleri’nde yaşanan sağlık sorunları ve ortaya çıkan toplumsal olaylar bu
gerçeğin ders alınması gereken örneği olmuştur.
-
İşini ve
işyerini kaybedenlerin gereksinmelerinin karşılanması İşsizlik Fonunda birikimi
olan çalışanların bu fondan yararlanma koşullarına göre yararlandırılarak
karşılanırken, böyle bir fonda birikimi olmayanların gereksinmeleri doğrudan
devlet eli ile “Temel Sosyal Gereksinme Yardımı” adı altında belirli
miktarlarda nakit olarak kişi ve ailelere yapılacak ödemelerle karşılanacağı
gibi; doğrudan gıda yardımı, su, elektrik, kira..vb temel yaşama
gereksinmelerinin devlet tarafından ödenmesi ile karşılanabilir. Pandemi
süresince bütün gıda ve temel gereksinme ürünlerinin fiyatları ve satış yerleri
devlet eli ile denetlenerek fiyat artışlarının ve yetersiz ürün dağıtımının
önüne geçilmelidir.
-
Devlet bu
harcamaları bütçesindeki tüm yatırımlarını Pandemi Harcamaları başlığı altında
toplayarak pandemi sona erinceye kadar bu kalemden karşılayabilir. Ayrıca
belirli bir miktarın üzerinde (örneğin 5000TL.) aylık geliri olanlara pandemi
sona erinceye kadar “ Sosyal Dayanışma Vergisi” (%5-10) koyarak karşılar. Bireylerin aralarındaki, sivil toplum
kuruluşları ve kurumları aracılığı yapılan dayanışmaları teşvik eder, destekler.
-
Eğer pandemi
süresince yeterince gıda ve gerekli temel ürün stoku bulunmuyorsa veya
pandeminin uzun sürmesi ile eksiklik ortaya çıkmış ise, gerekli önlemler
alınarak gıda ve temel gereksinme üretimi harekete geçirilir.
-
Pandemiler
göstermiştir ki esas olan bir ülkenin başta gıda olmak üzere diğer temel
gereksinme ürünlerini kendi ülkesinde kendi üreterek karşılamasıdır. Dünya
ticareti durduğundan ithal ürünlerle gıda ve diğer temel gereksinmelerin
karşılanması olanaksızdır.
-
Pandemi
dönemleri ülke ekonomilerinin yeniden düzenlenmesi için bir fırsat olabilir.
Gereksiz ve piyasalarda gereğinden fazla sayıda hizmet ve lüks ürün üretimi
yapmak üzere kurulan esnaf ve şirketlerin sayısının kendiliğinden sınırlanması
ekonomik verimliliği arttıracağı gibi ekonomik krizlerin ortaya çıkmasına da
engel olacaktır. İnşaat, mobilya, otomotivi, beyaz eşya, turizm, kafe,
restoran.. vb. birçok sektördeki aşırı sayıdaki artışlar yerini akıllı
teknolojilerle, elektronik siparişlerle, yerinden hizmetlerle mal ve hizmet üreten
yeni sektörlere bırakacaktır. Verimliliğin sağlanma, israfın önlenmesi,
kaynakların en iyi biçimde harcanması, çevrenin korunması, sağlıklı bir
toplumun oluşturulmasına dayanan ekonomik bir sistem için fırsatlar ortaya
koymaktadır.
Sağlıklı
bir ekonomi için her şeyden önce salgın hastalıkların ortaya çıkardığı ekonomik
sorunlarla toplumlar karşı karşıya kalmamalıdır. Bunun için de salgın hastalıkların ortaya
çıkmasını engelleyecek önlemler almak gerekir. Bütün salgın hastalıklar
sağlıksız büyük nüfus artışları ve belirli bölgelerde nüfus yoğunlaşmaları,
şehirleşme, çevrenin ve doğanın dengesinin bozulması ve bunlara neden olan
büyük toplumsal hareketlerle ortaya çıkmaktadır. Gelişmiş bir sanayi ve
uygarlığa sahip olmak
salgın hastalıkların ortaya çıkmasına engel değil tersine nedeni durumuna
gelmiştir. Bill Gates’in de içinde bulunduğu birçok ünlü iş adamı, düşünür ve
sanatçının toplumlarındaki sanayileşme ve sağlıksız nüfus gelişmelerine
bakarak, gelecekte büyük bir salgın hastalığın ortaya çıkacağı öngörüde
bulunmaları şaşırtıcı bir durum değildir. Dünyadaki sağlıksız nüfus artışının,
şehirleşme ve endüstrileşmenin ileride büyük salgın hastalıkların çıkmasına
neden olacağını yazanlardan birisi de Carlo Cipolli’dir:
“10 yıl geçtikten sonra, şimdi daha
iyi anlıyoruz ki "artan nüfusun beslenmesi" ne tek mesele, ne de
çözümü en zor olanıdır. Dünyanın nüfusu arttıkça, karşımıza çıkan güçlükler bu
artışa oranla daha da büyük boyutlar kazanmaktadır. Tıp ilmi ve kamu sağlığı
alanında son yüzyılda o kadar büyük başarılar elde edildi ki, salgın
hastalıklarla mücadele konusunda kendimize gereğinden fazla güvenmeye başladık.
Oysa, hiç beklemediğimiz bir anda yeni, alışılmadık öldürücü salgınlarla
karşılaşmamız hiç de imkansız değildir. Disiplinli, düzenli bir sanayi toplumu
için böyle bir felaketle karşılaşmak çok uzak bir ihtimaldir elbette. Ama çok
büyük kalabalıkların yoksulluk içinde sağlıksız çevre şartlarında yığıştığı bir
dünyada hem de siyasal ve sosyal karışıklıklar, istikrarsızlıklar içindeki bir
dünyada böyle bir Felaketle karşılaşmak uzak bir ihtimal değil, yakın bir
tehlikedir.”(s.102,Carlo Cipolla, Dünya Nüfusunun İktisat Tarihi)
Yangınlar,
seller, savaşlar, göçler ve sığınmacılar, isyanlar, kıtlıklar, depremler..vb
büyük doğa ve toplumsal olaylar, toplum ve doğadaki dengeleri bozduğundan
dolayı büyük salgın hastalıkların ortaya
çıkmasına neden olmaktadır. Birçok salgın hastalıkları uzmanı, araştırmacı ve
düşünür bu görüştedir:
“Andrew Nikiforuk insanlar niçin
hastalanırlar sorusunun yanıtını, 19.
yüzyılda iri yarı Prusyalı ve tıp
reformcusu Rudolf Virchow’un kesin olarak
verdiği görüşündedir.
Bakteriyolog Rudolf Virchow, mikroplar üzerine
uzun incelemelerinden sonra,
hastalığın en iyi ve en kısa tanımını
yapmıştır: “Değişen koşullardaki
yaşam.” Onun değişen koşullardan kastı,
yemek alışkanlıkları, ticaret,
seyahat, ev yaşamı, giysiler ve hava durumu,
kısaca tüm çevredir. Yaşam
koşullarına müdahale edildiğinde, insanlar
ile mikroplar arasındaki ilişkinin
önceden kestirilemeyen, çoğunlukla
da ölümcül bir sona doğru
değişeceğini öne sürmüştür.” (s.6, Salgın Hastalıklardan Ölümler, 1914-1918- Hikmet
Özdemir)
“Osmanlı İmparatorluğu’nda -bir
eğilim olarak- isyanlar, eşkıyalık olayları,
muhaceret, kıtlık, deprem, yangın
ve sel baskınları sonrası salgın
hastalıkların ortaya çıktığı öne
sürülmüştür. Bu tez imparatorluk coğrafyasında
salgınların baş göstermesinde
savaş faktörünün çok ciddi etkisinin
göz ardı edilmemesi koşuluyla
kabul edilebilir ve bir eğilim olarak
kuşkusuz bu olgu bütün ülkeler ve
bu arada Osmanlı İmparatorluğu için
geçerli olabilir…Buna göre,
Osmanlı İmparatorluğu coğrafyasının
salgın hastalıklar için her zaman
bir açık alan şeklinde kabul
edilmesi tezi, daha gerçekçi ve
bilimsel bir yaklaşımdır. Bu ilginç tezin
sahibi, Fransız tarihçi Daniel
Panzac, Osmanlı İmparatorluğu’nda Veba başlıklı
çalışmasında; modern çağda
sağlık, daha doğrusu sağlıksızlık konusunda
Atlas Okyanusu ile Basra Körfezi
arasında kalan geniş bölgenin
kesin bir ortaklık gösterdiğini
kanıtlamıştır.
.” (s.49, Salgın Hastalıklardan Ölümler, 1914-1918- Hikmet Özdemir)
“Çünkü harp demek hareket
demektir. Harp yalnız hudutta kalmıyor.
Harbe giden askerler, memleketin
muhtelif noktalarından gelip geçiyorlar,
yalnız askerlerden değil, harbin
zorunluluklarından, sonuçlarından
olan muhacirin ve mültecilerin
bir yerden öbür cihete gelip gitmesi
hastalıkları öteye, beriye
götürüyor. Bir kere hastalık gelince, derhal atlatılmış
olmuyor. Bunu Sıhhiye Müdüriyet-i
Umumiyesi de itiraf ediyor.” (s.97, Salgın
Hastalıklardan Ölümler, 1914-1918- Hikmet Özdemir)
Osmanlı yurttaşı ve milletvekili olan bir Ermeni’nin Sağlık Bakanlığı
bütçesi görüşmelerinde yapmış olduğu, salgın hastalıkların önlenememesi
karşısında çaresizliğini yansıtan sözleri çok anlamlıdır:
“1918 senesi Sıhhiye Nezareti bütçesi
görüşmelerinde söz alan Halep
Mebusu Artin Boşgezenyan
Efendi’nin konuşması, savaş ve salgın hastalıkların
ilişkisi ve tehcir nedeniyle
karşılaşılan facialara tepkisini dile getirmiştir:
“Harp, istilâyı tevlid eyledi.
İstilâ, muhacereti ve nakl-i nüfusu tevlid
eyledi. Nakl-i nüfus ve
muhaceret, açlığı, çıplaklığı tevlid eyledi. Açlık,
çıplaklık da şimdi bahsedilen
menhus ‘tifüs’ü tevlid eyledi. O menfus ‘tifüs’ün
biaman tırpanı ne kadar kurbanlar
aldı…“Evet, ne kadar nâz ve nimetle perverde olmuş pakize ve düşizeler,
kurtlardan kuşlardan eşnâ [daha fena] birtakım canavarların dendan-ı hırs
ve şehvetine kurbân oldu; neler
oldu neler... İşte ben tekrar ediyorum:
Bizim hayata karşı hürmetimiz bu
derece iken, dönüp de umur-ı sıhhiye
ile meşgul olmaklığımız ne kadar
gülünç bir şeydir... Biz evvela hayat-ı
insaniye riayet etmeyi öğrenelim.
Ondan sonra umur-ı sıhhiye-yi düşünelim…
…“Bütün cihanın terk-i silâh
eylemesini temenni ediyorum. Madem ki cihan, terk-i silâh etmiyor, biz de terk
etmemeye mecburuz. Diyorum ki, bütün cihan ile beraber
olarak harbi neticelendirelim,
sonra sıhhat-ı umumiyyeyi düşünelim. Şimdi
hayat-ı insaniyenin hiçbir hükmü,
hiçbir kıymeti kalmadığı bir zamanda
bu Sıhhiye bütçesi de beyhude bir
külfettir. Onun için bu bütçeyi ilga
edelim.”294.” (s. 99-100, Salgın
Hastalıklardan Ölümler, 1914-1918- Hikmet Özdemir)
Salgın hastalıkların önlenebilmesi için herşeyden önce savaşların sona
erdirilmesi zorunludur.
Korona Virüs
2019 pandemisinin ortaya çıkışında da en büyük etken Orta Doğu ve Yakın Doğu’da
süren iç savaşlar, göçler, sığınmacılar, yüzbinlerce insanın ölümü, çevrenin ve
havanın kirlenmesine önlem almayan endüstrileşme ve modern yaşamın yanında 2019
sonbahar aylarında Avustralya’da çıkan, altı ay süren ve büyük bir çevre
felaketine neden olan orman yangınlarıdır. Uzmanlar bu orman yangınlarında 6 milyon hektardan fazla alanın
kül olduğunu belirtiyor. Bu alan, iki Belçika ülkesinin büyüklüğünde toprak
parçası demek. Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) Avustralya, yaptığı en
son açıklamada 1,5 milyar hayvanın hayatını kaybettiğini tahmin ettiklerini
belirtmiştir. Bu hayvanlardan yayılan mikroorganizmaların sonucunun ne olduğunu
tahmin etmek zor değildir.
“Yanan alanlardan çıkan
dumanlar 3 bin kilometre ötedeki Yeni Zelanda’nın Christchurch şehrini bile
etkiliyor. Coğrafyaya sıcak ve kurak hava ile şiddetlenen alevler hükmediyor
artık. Yaklaşık 600 derecelik alevlerin yol açtığı bulutlar (pyrocumulonimbus),
yıldırım fırtınalarına yol açıyor,” (Atlas, şubat 2020)
NASA, yangınlar nedeniyle stratosfere ulaşan dumanın Dünya’nın çevresini
en az bir kere dolanacağını açıkladı. Brezilya ulusal uzay
araştırmaları enstitüsüne bağlı uzaktan algılama birimi, Twitter’dan
Avustralya’daki dumanların Brezilya’nın güneyindeki Rio Grand’e do Sul eyaletine
ulaştığını gösteren uydu görüntülerini yayınladı.
Grip hastalığına yol açan influenza virüsünün korona
virüsü gibi birkaç türü vardır. Bu türlerin çoğu güneş ışınlarına karşı
dayanıksızdır ancak havadaki toz bulutları ile çok uzaklara taşınmaktadır. Korona
virüsünün de, günümüzde büyük bir
pandemiye yol açan covit-19 olmak üzere birkaç alt türü vardır. Korona virüsü türlerinin
güneş ışınlarına karşı daha dayanıklı olduğu ve influenza virüsleri gibi kirli,
tozlu hava akımları, toz bulutları ile atmosferde çok büyük uzaklıklara
taşınabilmektedir. Hava kirliliğinin yoğun olduğu bölgelerde, sanayi
şehirlerinde salgın hastalıkların çok daha fazla yayılmasının nedenini
virüslerin bu özelliğinde aramak gerekir.
Bütün bu
olaylar salgın hastalıklar ile çevre arasında, ayrılmaz bir bağ olduğunu
göstermektedir. Pandemilerin dünya ekonomisi üzerine yıkıcı etkileri olduğu ve
çevrenin yok edilmesinin pandemilerin ortaya çıkışının en büyük nedeni olduğu
için “Çevre Ekonomisi” ekonominin ayrılmaz,
temel bir öğesidir. Önümüzdeki sayımızda Çevre Ekonomisi üzerinde
durmaya çalışacağız.
İsmail İNCİ, 24/07/2020
https://twitter.com/ismailinci
