24 Temmuz 2020 Cuma

SALGIN HASTALIKLARIN EKONOMİ ÜZERİNE ETKİLERİ VE ALINACAK ÖNLEMLER




SALGIN HASTALIKLARIN (VE KORONA VİRÜS 2019’UN) EKONOMİ ÜZERİNE ETKİLERİ VE ALINACAK ÖNLEMLER

       İnsanların bireysel hastalıkları yanında, ülkelerin belirli bir yerinde veya bölgesinde zaman zaman yaygın olarak hastalıklar ortaya çıkmaktadır. Yerel ve bölgesel hastalıklar birbirine bulaşan nitelikte olduğunda salgın hastalık olarak yayılmaktadır. Bulaşıcı hastalığın gücüne bağlı olarak ve alınan sağlık önlemleri ile salgın hastalıkların bir kısmı, çıkmış olduğu yörenin ve bölgenin dışına çıkmadan ortadan kalkar. Belirli bir yörenin, alanın sınırları içinde tahmin edilebilir bir oranda meydana gelen salgın hastalıklar “ endemik” hastalık olarak tanımlanır. Ülkenin belirli bir coğrafik bölgesinde, toplum içinde yaygınlaşan salgın hastalık ise “ epidemi” olarak tanımlanır ve ülkelerin içinde ortaya çıkan salgın hastalıklar için kullanılan çok genel bir salgın hastalık tanımıdır. Kanalizasyon suyunun içme suyuna karışması ile ortaya çıkan ve alınan önlemlerle bir alanda kalan bir tifo hastalığı endemik, bölgesel olarak salgın durumu alan bir kolera hastalığı epidemik bir salgın hastalıktır.
     Sivrisineklerle yayılan sıtma, bitlerle insan insana bulaşan tifüs, farelerle yayılan veba, karasineklerin bulaşıcılığı yaygınlaştırdığı içme suları, yiyeceklerle bulaşan dizanteri..vb hastalıkları insanlık tarihinde çok sık yaşanmış olan epidemilerdir. Epidemi için aşağıdaki alıntımız iyi bir örnek oluşturur:
     “Âniden ortaya çıkan kolera salgınlarının bir sebebi çoğu kez suların kirlenmesidir.698 Epidemiler, nehir, ırmak, dere gibi akarsuların veya kanalların geçtiği bölgelerin çevresinde görülmektedir. Epideminin şiddeti bölgenin nüfus yoğunluğuna, halkın beslenme ve fizyolojik durumuna göre değişmektedir.699 Bağdat ve diğer Irak şehir ve kasabalarından bir çoğunun içme ve temizlenme suyunun kaynağı Dicle’dir. Nehirin geçtiği yerlerde belirli su alma-temizlenme noktaları vardır ve buraların ahalisi tarafından sürekli olarak kullanılmaktadır. Halkın “akan su pis tutmaz” zihniyetini genel bir inanç diye kabul ettiği esasen herkes tarafından bilinmektedir. Doğal olarak büyük şehir ve kasabalarda kirlenen nehir, tifo ve kolera mikrobunu ve dizanteri amip ve basillerini naklederek büyük salgınlara sebep olmuştur. Bağdat’taki kolera vakaları, Suriye’den Cerabulus-Fırat yoluyla gelen askeri birlikleriyle taşınmıştır. Bu yol, Bağdat’a Suriye’den en kısa yoldur. 1916 Mayıs ayından 1917 Mayıs ayına kadar Bağdat’ta koleradan ölüm oranı yüzde 25’tir. 700 “ (s.261, Salgın Hastalıklardan Ölümler, 1914-1918- Hikmet Özdemir)
    Pandemik hastalıklar ise coğrafi bölgeleri aşan bir salgın anlamına geliyor. “Pandemi”;  bir ülkenin coğrafik bölgelerinin tamamında,  ülkeler arasında ve dünyanın tamamında yayılmış olan hastalıklar için kullanılan bir terimdir.
     Bütün salgın hastalıklar önce fare, sivrisinek, bit, pire, corona virüste tahmin edildiği gibi yarasa gibi bazı hayvanlarla ve kirli su, yiyecek, hava aracılığı ile insanlara bulaşmakta, sonrasında bir yandan bu taşıyıcılar, diğer yandan da insandan insana bulaşarak yayılır. Kıtalararası, dünya çapındaki pandemik hastalıklar, genel olarak önce dünyanın bir ülkesinde ortaya çıkarak bu ülkede salgın durumuna gelmekte, diğer ülkelere de bu ülkeden ticari, askeri ve gezi amaçlı yer değiştirmelerle ortaya çıkan ilişkileri ile diğer ülkelere bulaşarak yayılmaktadır. 1830 yılındaki Hindistan’da çıkarak Orta Doğu, Yakın Doğu ve Avrupa ülkelerine yayılan kolera salgını, 1344’te ortaya çıkan Avrupa’da ve Asya’da milyonlarca kişinin ölümüne neden olan veba hastalığı pandemik salgın hastalığa örneklerdir.

     Pandemik hastalıklar tüm dünya insanlarının sağlığını ölümcül olarak etkilediğinden, hastalığın önlenmesi için tüm ülkelerin ortak önlemler almaları, birbirleri ile yardımlaşma ve dayanışma içinde olmaları gerektiği düşüncesini ortaya koymuştur. Bütün ülkelerde erken önlemler alınarak, ortak olarak pandemi ile mücadele etmek amacıyla, çeşitli tarihlerde toplanan uluslararası konferanslar sonucunda 1923’te Cenevre’de Dünya Sağlık Örgütü kurulmuştur. Dünya Sağlık Örgütü hakkında ne kadar olumsuz eleştiriler haklı olsa da, böyle bir örgütünün varlığı yine de her açıdan dünya sağlığı için önemlidir. 
    Salgın hastalıklardan korunmada öncelikli olarak alınacak en önemli önlem, hastalığı yayan bulaştırıcılardan korunmak, uzak durmaktır. Veba’da fare ve pirelerden, tifüs’te bitlerden; kolera ve tifo hastalıklarında karasinekten ve kanalizasyon suları ile kirlenen su ve yiyeceklerden uzak durmak ve korunmak ve aynı zamanda tüm bu hastalıkların taşıyıcısı durumuna gelmiş hasta insanların sağlıklı insanlardan uzakta durması, eşya ve yiyeceklerinin kullanılmaması gerekmektedir. Hastalığın çıktığı ve yayıldığı ülkelerin, hastalığın bulunmadığı veya yeni ortaya çıktığı ülkelerle ilişkilerde bulunmamalıdır. Bu salgın hastalıklardan uzak durma önlemleri karantina önlemleri ile sağlanmaktadır.
     Karantinayı şu şekilde tanımlayabiliriz: Tüm salgın hastalıklarda hastalığı bulaştıracak bulaşlardan sağlıklı olanları korumak ve bulaşıcı hastalığın yayılmasını önlemek için başta evden dışarıya çıkma yasağı olmak üzere alınan sağlık önlemlerinin tümü ve salgın hastalığın bulunduğu ülkelerden gelen eşya ve yolcuların, girmek istedikleri ülke halkı ile hastalıkla temasını önlemek önce belirli bir yerde belirli bir süre tecrit (izole) edilmeye mecbur tutulmalarıdır.
     Zorunlu karantina önlemlerinin, toplumsal ve ekonomik çok büyük olumsuz sonuçları olmaktadır. Bir yandan Karantina önlemleri nedeniyle üretim yerleri kapandığından üretim faaliyetleri durmakta, diğer yandan talebin-tüketimin düşmesi sonucu üretim faaliyetleri düşmekte, dünya ticareti yapılamadığından üretim zincirinin kopması nedeniyle üretim koşulları zorlaşmaktadır. Bütün bu ekonomik olumsuzluklar ticari yaşamın durmasına, işsizliğe, yeterli ürünün üretilememesine neden olmakta, sonuçta ekonomide büyümenin durmasına, yoksullaşmaya, kıtlığa ve hatta açlığa giden sonuçlara yol açmaktadır.  
     Dünyada içinde bulunduğumuz Korona Virüsü 2019 pandemisinin de ekonomik olumsuz etkileri ülkemizde ve tüm ülkelerde hissedilmektedir. Türk ekonomisinde kapasite kullanım oranı yüzde altmışlara, hatta bazı sektörlerde yüzde doksanlara kadar düşmüştür. Turizm gelirleri buna örnektir. Birçok sektör amaçlarının artık kar elde etmekten çok hayatta kalmak olduğunu söylemektedir.
     Birçok ülkenin Korona Virüs salgınını önlemek için sınırlarını kapatmış olması küresel ticarete engel olmuş durumdadır. Diğer yandan Çin başta olmak üzere hammadde ve ara malı üreticisi ülkelerde işine gidemeyen çalışanlar nedeniyle üretimin yapılamaması ve azalması, ara malı tedarik edilemediği için talebi olan bazı ürünlerin üretimi de yapılamamaktadır. Dünyada birçok büyük ve küçük şirket yüksek teknolojili ürünlerini ve ara mallarını Çin’de üretmektedir. Güney Kore ve Japonya ile birlikte Çin’de üretilen bu ara malların dünya ticaretinin Korona Virüs nedeniyle durmasıyla tedarik edilememesi, dünya üretimini olumsuz etkilemiştir. Bu durumdan Çin’in bir sorumluluğu yoktur. Dünyanın büyük şirketleri dahil bir çok şirket, çok düşük emek maliyetiyle rakabet avantajı elde etmek ve bir buçuk milyarlık nüfusu ile dünyanın en büyük pazarından biri olan Çin’den yararlanarak çok daha büyük karlar sağlamak amacıyla fabrikalarını bu ülkeye taşımışlardır. Dünyada üretim yapan şirketlerin birçoğunun tedarik zincirlerini Çin’e bağlaması, Korona virüs salgını sonrasında dünyadaki üretimi durdurmuştur:
Wuhan’da işçiler otomotiv, elektronik, eczacılık ve moda endüstrisi için küresel tedarik zincirinde kilit önemde bir yere sahipler….Hyundai tedarik zincirinde bozulmalara meydana geldiğini çoktan kabul etti; Güney Koreli otomotiv kuruluşu yedek parça sıkıntısı nedeniyle bazı fabrikalardaki üretimi askıya aldı.
Çin devasa  bir ara ürün imalatçısı. Fabrikaları bir kez kapattınız mı, herkesi etkileyecektir. “(s.12, Fortune Dergisi, Nisan 2020) 

    Pandemik salgın hastalıklarda hastalıktan korunmak amacıyla alınan önlemlerden öncelikle hizmet sektöründe çalışan şirketler ve insanlar etkilenmektedir. Dolaşımın ve gezilerin yasaklanması ile Seyahat ve turizm şirketleri, insanların birbirleri ile temasının önlenmesi için alınan karantina önlemleri ile otel, lokanta, restaurant, kafe, kahvehane ve kıraathaneler, berber ve kuaförler, eğlence merkezleri, spor karşılaşmaları,  her türlü aracılık hizmeti gören ofis ve yazıhaneler, alışveriş merkezleri ve mağazalar, okul ve mahkemeler..vb  kapatılmak zorunda kalmaktadır. Kapatılan bu çalışma yerlerinde işsiz kalanlar geçimlerini sağlayacak gelirden yoksun kaldıklarından büyük bir yoksullukla ve zor yaşam şartlarıyla karşı karşıya kalmaktadır.

     Kamu hizmetlerine ait olan iş alanlarında özellikle güvenlik ve sağlık hizmetlerinde,  gıda sektörlerindeki üretim, dağıtım gibi temel gereksinmeler niteliği taşıdığından tam zamanlı çalışmalar sürmektedir. Adalet çalışmaları acil durumlar dışında sonlandırılmakta,  eğitim çalışmalarında okullar tamamı ile kapatılarak Korona virüs 2019’da görüldüğü gibi uzaktan eğitim çalışmaları ile sürdürülmeye çalışılmaktadır.
     Alınan önlemlerle çalışma olanağı olmayan bütün endüstri alanında fabrikalar da kapanmaktadır. Özet olarak lüks, keyif, rahatlık sağlanan tüm ürün ve hizmetlerin üretimi temel gereksinim dışında kaldığından üretim faaliyetlerini durdurulmaktadır. İnsanlığın gelişim evresinde ilkçağlarda sürdürdüğü temel yaşama biçimi olan salt gıda gereksinimini karşılama çabası her ekonomik çalışmanın önüne geçmektedir. Kendi gereksinimini karşıladığı, ticaret ve pazarlara yönelik üretimin bulunmadığı bir yaşama biçimi ortaya çıkmaktadır. Korona Virüs 2019 pandemisinde de görüldüğü gibi insanın temel yaşama gereksinmelerini sağlayan gıda, yeme içme, barınma, ısınma ürünlerine ilişkin sektörler ile ilaç, medikal ürünler, küçük ev aletleri, bazı elektronik ürünler, temizlik ve hijyen ürünler üreten sektörler dışında tüm ekonomik faaliyetler durmakta, toplumun büyük kısmı tüketici olmaktadır. 
SALGIN HASTALIKLARA KARŞI ALINACAK EKONOMİK ÖNLEMLER:
-        Salgın hastalıklar Tarihinde görülen örneklerinden hareketle Pandemiler genel olarak bir buçuk yıl sürdüğünden, bu süre içinde her türlü ekonomik faaliyetin duracağı gözönüne alınarak ülkelerin en az bir buçuk yıllık  gıda ve yaşamsal ürün (ilaç, hijyen ürünler, küçük makine ve aletler, ulaşım, iletişim araç gereçleri..vb)  stoku bulunmalıdır.
-        Tam zamanlı çalışanların gelirleri belli olduğundan ürünlerin temini sorunu onlar için yoktur. Karantina nedeni ile işini ve işyerini kaybedenlerin gereksinmelerini karşılayabilmeleri için gelirlerinin dağıtımı devlet yönetimine düşmektedir. Bireylerin Temel gereksinmelerin karşılanması toplum için önem taşır çünkü toplumsal olaylar ihtiyaçtan dolayı patlayabilir. Pandemiler ancak toplumsal dayanışma, yardımlaşma; devletin sosyal devlet olma özelliği ile aşılabilir. Bireysel çabalar büyük toplumsal sorunlara, kargaşa ve insanlık dramlarına neden olacaktır. Dünyanın en gelişmiş ülkesi kabul edilen Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşanan sağlık sorunları ve ortaya çıkan toplumsal olaylar bu gerçeğin ders alınması gereken örneği olmuştur.
-        İşini ve işyerini kaybedenlerin gereksinmelerinin karşılanması İşsizlik Fonunda birikimi olan çalışanların bu fondan yararlanma koşullarına göre yararlandırılarak karşılanırken, böyle bir fonda birikimi olmayanların gereksinmeleri doğrudan devlet eli ile “Temel Sosyal Gereksinme Yardımı” adı altında belirli miktarlarda nakit olarak kişi ve ailelere yapılacak ödemelerle karşılanacağı gibi; doğrudan gıda yardımı, su, elektrik, kira..vb temel yaşama gereksinmelerinin devlet tarafından ödenmesi ile karşılanabilir. Pandemi süresince bütün gıda ve temel gereksinme ürünlerinin fiyatları ve satış yerleri devlet eli ile denetlenerek fiyat artışlarının ve yetersiz ürün dağıtımının önüne geçilmelidir.

-        Devlet bu harcamaları bütçesindeki tüm yatırımlarını Pandemi Harcamaları başlığı altında toplayarak pandemi sona erinceye kadar bu kalemden karşılayabilir. Ayrıca belirli bir miktarın üzerinde (örneğin 5000TL.) aylık geliri olanlara pandemi sona erinceye kadar “ Sosyal Dayanışma Vergisi” (%5-10) koyarak karşılar.  Bireylerin aralarındaki, sivil toplum kuruluşları ve kurumları aracılığı yapılan dayanışmaları teşvik eder, destekler.
-        Eğer pandemi süresince yeterince gıda ve gerekli temel ürün stoku bulunmuyorsa veya pandeminin uzun sürmesi ile eksiklik ortaya çıkmış ise, gerekli önlemler alınarak gıda ve temel gereksinme üretimi harekete geçirilir.
-        Pandemiler göstermiştir ki esas olan bir ülkenin başta gıda olmak üzere diğer temel gereksinme ürünlerini kendi ülkesinde kendi üreterek karşılamasıdır. Dünya ticareti durduğundan ithal ürünlerle gıda ve diğer temel gereksinmelerin karşılanması olanaksızdır.
-        Pandemi dönemleri ülke ekonomilerinin yeniden düzenlenmesi için bir fırsat olabilir. Gereksiz ve piyasalarda gereğinden fazla sayıda hizmet ve lüks ürün üretimi yapmak üzere kurulan esnaf ve şirketlerin sayısının kendiliğinden sınırlanması ekonomik verimliliği arttıracağı gibi ekonomik krizlerin ortaya çıkmasına da engel olacaktır. İnşaat, mobilya, otomotivi, beyaz eşya, turizm, kafe, restoran.. vb. birçok sektördeki aşırı sayıdaki artışlar yerini akıllı teknolojilerle, elektronik siparişlerle, yerinden hizmetlerle mal ve hizmet üreten yeni sektörlere bırakacaktır. Verimliliğin sağlanma, israfın önlenmesi, kaynakların en iyi biçimde harcanması, çevrenin korunması, sağlıklı bir toplumun oluşturulmasına dayanan ekonomik bir sistem için fırsatlar ortaya koymaktadır.


     Sağlıklı bir ekonomi için her şeyden önce salgın hastalıkların ortaya çıkardığı ekonomik sorunlarla toplumlar karşı karşıya kalmamalıdır.  Bunun için de salgın hastalıkların ortaya çıkmasını engelleyecek önlemler almak gerekir. Bütün salgın hastalıklar sağlıksız büyük nüfus artışları ve belirli bölgelerde nüfus yoğunlaşmaları, şehirleşme, çevrenin ve doğanın dengesinin bozulması ve bunlara neden olan büyük toplumsal hareketlerle ortaya çıkmaktadır. Gelişmiş bir sanayi ve uygarlığa sahip olmak salgın hastalıkların ortaya çıkmasına engel değil tersine nedeni durumuna gelmiştir. Bill Gates’in de içinde bulunduğu birçok ünlü iş adamı, düşünür ve sanatçının toplumlarındaki sanayileşme ve sağlıksız nüfus gelişmelerine bakarak, gelecekte büyük bir salgın hastalığın ortaya çıkacağı öngörüde bulunmaları şaşırtıcı bir durum değildir. Dünyadaki sağlıksız nüfus artışının, şehirleşme ve endüstrileşmenin ileride büyük salgın hastalıkların çıkmasına neden olacağını yazanlardan birisi de Carlo Cipolli’dir:
  “10 yıl geçtikten sonra, şimdi daha iyi anlıyoruz ki "artan nüfusun beslenmesi" ne tek mesele, ne de çözümü en zor olanıdır. Dünyanın nüfusu arttıkça, karşımıza çıkan güçlükler bu artışa oranla daha da büyük boyutlar kazanmaktadır. Tıp ilmi ve kamu sağlığı alanında son yüzyılda o kadar büyük başarılar elde edildi ki, salgın hastalıklarla mücadele konusunda kendimize gereğinden fazla güvenmeye başladık. Oysa, hiç beklemediğimiz bir anda yeni, alışılmadık öldürücü salgınlarla karşılaşmamız hiç de imkansız değildir. Disiplinli, düzenli bir sanayi toplumu için böyle bir felaketle karşılaşmak çok uzak bir ihtimaldir elbette. Ama çok büyük kalabalıkların yoksulluk içinde sağlıksız çevre şartlarında yığıştığı bir dünyada hem de siyasal ve sosyal karışıklıklar, istikrarsızlıklar içindeki bir dünyada böyle bir Felaketle karşılaşmak uzak bir ihtimal değil, yakın bir tehlikedir.”(s.102,Carlo Cipolla, Dünya Nüfusunun İktisat Tarihi)
     Yangınlar, seller, savaşlar, göçler ve sığınmacılar, isyanlar, kıtlıklar, depremler..vb büyük doğa ve toplumsal olaylar, toplum ve doğadaki dengeleri bozduğundan dolayı  büyük salgın hastalıkların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Birçok salgın hastalıkları uzmanı, araştırmacı ve düşünür bu görüştedir:
 “Andrew Nikiforuk insanlar niçin hastalanırlar sorusunun yanıtını, 19.
yüzyılda iri yarı Prusyalı ve tıp reformcusu Rudolf Virchow’un kesin olarak
verdiği görüşündedir. Bakteriyolog Rudolf Virchow, mikroplar üzerine
uzun incelemelerinden sonra, hastalığın en iyi ve en kısa tanımını
yapmıştır: “Değişen koşullardaki yaşam.” Onun değişen koşullardan kastı,
yemek alışkanlıkları, ticaret, seyahat, ev yaşamı, giysiler ve hava durumu,
kısaca tüm çevredir. Yaşam koşullarına müdahale edildiğinde, insanlar
ile mikroplar arasındaki ilişkinin önceden kestirilemeyen, çoğunlukla
da ölümcül bir sona doğru değişeceğini öne sürmüştür.” (s.6, Salgın Hastalıklardan Ölümler, 1914-1918- Hikmet Özdemir)

“Osmanlı İmparatorluğu’nda -bir eğilim olarak- isyanlar, eşkıyalık olayları,
muhaceret, kıtlık, deprem, yangın ve sel baskınları sonrası salgın
hastalıkların ortaya çıktığı öne sürülmüştür. Bu tez imparatorluk coğrafyasında
salgınların baş göstermesinde savaş faktörünün çok ciddi etkisinin
göz ardı edilmemesi koşuluyla kabul edilebilir ve bir eğilim olarak
kuşkusuz bu olgu bütün ülkeler ve bu arada Osmanlı İmparatorluğu için
geçerli olabilir…Buna göre, Osmanlı İmparatorluğu coğrafyasının
salgın hastalıklar için her zaman bir açık alan şeklinde kabul
edilmesi tezi, daha gerçekçi ve bilimsel bir yaklaşımdır. Bu ilginç tezin
sahibi, Fransız tarihçi Daniel Panzac, Osmanlı İmparatorluğu’nda Veba başlıklı
çalışmasında; modern çağda sağlık, daha doğrusu sağlıksızlık konusunda
Atlas Okyanusu ile Basra Körfezi arasında kalan geniş bölgenin
kesin bir ortaklık gösterdiğini kanıtlamıştır. .” (s.49, Salgın Hastalıklardan Ölümler, 1914-1918- Hikmet Özdemir)

“Çünkü harp demek hareket demektir. Harp yalnız hudutta kalmıyor.
Harbe giden askerler, memleketin muhtelif noktalarından gelip geçiyorlar,
yalnız askerlerden değil, harbin zorunluluklarından, sonuçlarından
olan muhacirin ve mültecilerin bir yerden öbür cihete gelip gitmesi
hastalıkları öteye, beriye götürüyor. Bir kere hastalık gelince, derhal atlatılmış
olmuyor. Bunu Sıhhiye Müdüriyet-i Umumiyesi de itiraf ediyor.”  (s.97, Salgın Hastalıklardan Ölümler, 1914-1918- Hikmet Özdemir)
      Osmanlı yurttaşı ve milletvekili olan bir Ermeni’nin Sağlık Bakanlığı bütçesi görüşmelerinde yapmış olduğu, salgın hastalıkların önlenememesi karşısında çaresizliğini yansıtan sözleri çok anlamlıdır:
1918 senesi Sıhhiye Nezareti bütçesi görüşmelerinde söz alan Halep
Mebusu Artin Boşgezenyan Efendi’nin konuşması, savaş ve salgın hastalıkların
ilişkisi ve tehcir nedeniyle karşılaşılan facialara tepkisini dile getirmiştir:
“Harp, istilâyı tevlid eyledi. İstilâ, muhacereti ve nakl-i nüfusu tevlid
eyledi. Nakl-i nüfus ve muhaceret, açlığı, çıplaklığı tevlid eyledi. Açlık,
çıplaklık da şimdi bahsedilen menhus ‘tifüs’ü tevlid eyledi. O menfus ‘tifüs’ün
biaman tırpanı ne kadar kurbanlar aldı…“Evet, ne kadar nâz ve nimetle perverde olmuş pakize ve düşizeler, kurtlardan kuşlardan eşnâ [daha fena] birtakım canavarların dendan-ı hırs
ve şehvetine kurbân oldu; neler oldu neler... İşte ben tekrar ediyorum:
Bizim hayata karşı hürmetimiz bu derece iken, dönüp de umur-ı sıhhiye
ile meşgul olmaklığımız ne kadar gülünç bir şeydir... Biz evvela hayat-ı
insaniye riayet etmeyi öğrenelim. Ondan sonra umur-ı sıhhiye-yi düşünelim…
…“Bütün cihanın terk-i silâh eylemesini temenni ediyorum. Madem ki cihan, terk-i silâh etmiyor, biz de terk etmemeye mecburuz. Diyorum ki, bütün cihan ile beraber
olarak harbi neticelendirelim, sonra sıhhat-ı umumiyyeyi düşünelim. Şimdi
hayat-ı insaniyenin hiçbir hükmü, hiçbir kıymeti kalmadığı bir zamanda
bu Sıhhiye bütçesi de beyhude bir külfettir. Onun için bu bütçeyi ilga
edelim.”294.” (s. 99-100, Salgın Hastalıklardan Ölümler, 1914-1918- Hikmet Özdemir)
    Salgın hastalıkların önlenebilmesi için herşeyden önce savaşların sona erdirilmesi zorunludur.   



    Korona Virüs 2019 pandemisinin ortaya çıkışında da en büyük etken Orta Doğu ve Yakın Doğu’da süren iç savaşlar, göçler, sığınmacılar, yüzbinlerce insanın ölümü, çevrenin ve havanın kirlenmesine önlem almayan endüstrileşme ve modern yaşamın yanında 2019 sonbahar aylarında Avustralya’da çıkan, altı ay süren ve büyük bir çevre felaketine neden olan orman yangınlarıdır. Uzmanlar bu orman yangınlarında 6 milyon hektardan fazla alanın kül olduğunu belirtiyor. Bu alan, iki Belçika ülkesinin büyüklüğünde toprak parçası demek. Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) Avustralya, yaptığı en son açıklamada 1,5 milyar hayvanın hayatını kaybettiğini tahmin ettiklerini belirtmiştir. Bu hayvanlardan yayılan mikroorganizmaların sonucunun ne olduğunu tahmin etmek zor değildir.
 “Yanan alanlardan çıkan dumanlar 3 bin kilometre ötedeki Yeni Zelanda’nın Christchurch şehrini bile etkiliyor. Coğrafyaya sıcak ve kurak hava ile şiddetlenen alevler hükmediyor artık. Yaklaşık 600 derecelik alevlerin yol açtığı bulutlar (pyrocumulonimbus), yıldırım fırtınalarına yol açıyor,” (Atlas, şubat 2020)
    NASA, yangınlar nedeniyle stratosfere ulaşan dumanın Dünya’nın çevresini en az bir kere dolanacağını açıkladı. Brezilya ulusal uzay araştırmaları enstitüsüne bağlı uzaktan algılama birimi,  Twitter’dan Avustralya’daki dumanların Brezilya’nın güneyindeki Rio Grand’e do Sul eyaletine ulaştığını gösteren uydu görüntülerini yayınladı.
Grip hastalığına yol açan influenza virüsünün korona virüsü gibi birkaç türü vardır. Bu türlerin çoğu güneş ışınlarına karşı dayanıksızdır ancak havadaki toz bulutları ile çok uzaklara taşınmaktadır. Korona virüsünün de,  günümüzde büyük bir pandemiye yol açan covit-19 olmak üzere birkaç alt türü vardır. Korona virüsü türlerinin güneş ışınlarına karşı daha dayanıklı olduğu ve influenza virüsleri gibi kirli, tozlu hava akımları, toz bulutları ile atmosferde çok büyük uzaklıklara taşınabilmektedir. Hava kirliliğinin yoğun olduğu bölgelerde, sanayi şehirlerinde salgın hastalıkların çok daha fazla yayılmasının nedenini virüslerin bu özelliğinde aramak gerekir.

      Bütün bu olaylar salgın hastalıklar ile çevre arasında, ayrılmaz bir bağ olduğunu göstermektedir. Pandemilerin dünya ekonomisi üzerine yıkıcı etkileri olduğu ve çevrenin yok edilmesinin pandemilerin ortaya çıkışının en büyük nedeni olduğu için “Çevre Ekonomisi” ekonominin ayrılmaz,  temel bir öğesidir. Önümüzdeki sayımızda Çevre Ekonomisi üzerinde durmaya çalışacağız. 

     İsmail İNCİ,  24/07/2020
     https://twitter.com/ismailinci






















SAVAŞ EKONOMİSİ VE PANDEMİ EKONOMİSİ-ORTAK NİTELİKLER VE ALINACAK ÖNLEMLER-

  ORTAK VE FARKLI STRATEJİLERİ İLE SAVAŞ EKONOMİSİ VE PANDEMİ EKONOMİSİ (1)        Savaş dönemleri ile Pandemi dönemlerinde ülkelerin iç...