2 Şubat 2025 Pazar

SİYASAL VE EKONOMİK SİSTEM ÇATIŞMALARINDA SON DURUM

 

SİYASAL VE EKONOMİK SİSTEM ÇATIŞMALARINDA SON DURUM: GLADYO, ÇETE, MAFYA, TOPLUMSAL ŞİDDET, VATANSEVERLİK-VATANA İHANET


      TÜRKİYE’DE VE BİRÇOK NATO ÜLKESİNDE GLADYO TÜRÜ YAPILAR, KOLOMBİYA ÖRNEĞİNİN GÖSTERMİŞ OLDUĞU GİBİ, NATO VE NATO’YA YAKIN ÜLKELERİN DOĞU BLOK’U İDEOLOJİLERİNİN SALDIRILARINDAN KORUNMASI AMACI İLE BELİRLİ KİŞİ, GRUP, İŞ ADAMI VE SİYASİ PARTİLERİN İKTİDARINI KORUMAK İÇİN ÖZEL GİZLİ SİLAHLI GÜVENLİK VE SALDIRI GÜÇLERİNİN OLUŞTURULMASI YÖNÜNDE YIKICI BİR PROGRAM VE PLANIN UYGULAMAYA KONULDUĞUNU GÖSTERİR. 1992 YILINDAN İTİBAREN DOĞU BLOK’UNUN DAĞILMASINA, DÜNYADA SİYASAL VE İDEOLOJİK GÖRÜŞ AÇILARI VE GÜVENLİK KOŞULLARI DEĞİŞMİŞ OLMASINA RAĞMEN BAĞIMSIZ DÜŞÜNME YETENEKLERİNİ KULLANARAK YENİ DÜNYA KOŞULLARINA UYUM SAĞLAYAMAMIŞ OLAN TÜRKİYE VE LATİN AMERİKA GİBİ ÜLKELERDE BU PLAN VE PROGRAMIN UYGULAMAYA DEVAM ETTİĞİ GÖRÜLÜR. HATTA BU PLAN VE PROGRAM YENİ BİR BAKIŞ AÇISI İLE SÜRDÜRÜLEREK BU ÜLKELERİN EKONOMİK VE DEMOKRATİK GELİŞMELERİNİN ÖNÜNÜN KESİLMESİ, İÇ BARIŞ VE GÜVENLİĞİN ORTADAN KALDIRILMASI YÖNÜNDE ABD BAŞTA OLMAK ÜZERE BAZI BATILI ÜLKELER TARAFINDAN SÜRDÜRÜLDÜĞÜ, KIŞKIRTILDIĞI GERÇEĞİ YAŞANAN OLAYLARLA GÖRÜLMÜŞTÜR VE HALA GÖRÜLMEKTEDİR.

     HABERTÜRK'TEKİ "TÜRKİYE'NİN NABZI" PROGRAMINDA DİDEM ARSLAN YILMAZ'IN SORULARINI CEVAPLANDIRAN GENELKURMAY İSTİHBARAT DAİRE BAŞKANLIĞI YAPMIŞ, EMEKLİ ORGENERAL İSMAİL HAKKI PEKİN’İN BİZZAT DENEYİM VE GÖZLEMLERİ DE BU TOPLUMSAL OLAYLARA “BİLİRKİŞİ NİTELİKLERİ” İLE TANIKLIK ETMEKTEDİR.  (https://www.yenicaggazetesi.com.tr/derin-devlet-kimmis-1-399883h.ht - 07/12/2018)

"Türkiye'de silâhlı kuvvetler veya askerî öğrenciler içinden seçilen gençlere Seferberlik Tetkik Kurulu ve sonra da Özel Harp Dairesi'nde görev verilirdi. Bunların kim olduğunu sadece MİT bilirdi. MİT ise zaten CIA ile Ankara'da aynı binada altlı üstlü çalışırdı. Maaşlarını ABD verirdi.

Bu kadrolar içinden devşirilen insanları sonra ABD ve İngiliz istihbaratı Türkiye aleyhine kullandı. Muammer Aksoy, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok, Necip Hablemitoğlu gibi kamuoyunu uyarmaya çalışan değerlerin ortadan kaldırılmasında bu yapının rolü vardır. Türkiye 12 Eylül'e bu kadrolar tarafından sürüklenmiştir.



Fetullah Gülen, Mehmet Şevket Eygi gibi isimler 1959'da bu yapı içinde görevlendirildi. Görevleri, Yeşil Kuşak projesi çerçevesinde komünizmle mücadele faaliyetleriydi. 12 Eylül'den sonra yakalanan Fetullah Gülen'in serbest bırakılması için Genelkurmay Başkanı aradı ve serbest bırakıldı.

Bu tür insanların bir kısmı CIA tarafından devşirildi ve şimdi FETÖ dediğimiz istihbarat örgütü kuruldu."

Devletin omurgası ele geçirilmişse, siyasi yapı bu işin dışında tutulabilir miydi? Siyaset de ele geçirilmiş olduğu için Türkiye 1952'den beri savrulmaktadır.

Biz bu konuyu yakın tarihte şöyle yansıtmıştık:

FETÖ'nün darbe girişimi ile ilgili değerlendirmelerin hiçbiri meselenin esasına girmiyor. Bir defa 1960 darbesinden itibaren Türkiye Cumhuriyeti Devleti içinde ağını kurmuş bir örgütten, Cumhurbaşkanlarının, Başbakanların, Genelkurmay Başkanlarının ve MİT Müsteşarlarının haberdar olmaması mümkün değildir! Soru şudur: Devlet bunu neden yaptı? Bülent Ecevit, ilk başbakanlığı sırasında, "kontrgerilla"nın varlığından tesadüfen haberi olduğunu söylemişti. Özel Harp Dairesi Başkanı Sabri Yirmibeşoğlu ise kendisine teminat vermiş, devletin siyasi partiler içinde de örgütlenme yaptığını, hatta çeşitli partilerden birçok milletvekilinin bu yapının üyesi olduğunu söylemişti.

Fetullah Gülen ve Müslüm Gündüz ise daha askerlik çağında iken 1960-61'de keşfedildiler. İskenderun'da birlikte askerlik yaparken, eğitime alındılar. Fetullah Gülen, askerlikten sonra da kendisi gibi bir "görevli" olan ve tahsili yeterli olmadığı halde Diyanet İşleri Başkan Yardımcılığı'na getirilen Yaşar Tunagür'ün açtığı yolda ilerledi. Türk Cumhuriyetleri'nde okullar açmak için ilgili ülkelerin devlet başkanlarına tavsiye mektuplarını Turgut Özal ve Süleyman Demirel yazdı. Abdullah Gül de Dışişleri teşkilâtına cemaate yardımcı olmaları için talimat verdi. Devleti yönetenler, bu işleri, kendi akıllarıyla yapmadı. Devleti yönetenler, NATO'nun Gladio yapısı ile birlikte Türkiye'nin bütün istihbaratını avucunun içine almış olan ABD'nin taleplerini yerine getirdi! Devlet, Abdullah Öcalan'ı nasıl kontrolden kaçırıp Türkiye'nin başına belâ ettiyse Fetullah Gülen'in de aynı şekilde bir bumerang gibi dönüp devleti vurmasına yol açtı!


Türkiye'nin, kuruluş ilkelerine sarılmaktan başka çaresi yoktur ama şimdiki yapılanma da FETÖ artıkları ve federasyonculardan oluşturuldu. Bu da bir Amerikan-İngiliz ortak yapımıdır. Görevleri, Türk egemenliğini yıkmak ve Orta Doğu Birleşik Devletleri'ne zemin hazırlamaktır!”

      BU ÜLKELERİN EN BÜYÜK YANILGISI 1992 YILINDA DOĞU BLOK’UN YIKILMASI İLE DEĞİŞMİŞ OLAN YENİ DÜNYA KOŞULLARINA UYUM YETENEĞİ GÖSTEREMEMELERİDİR. OTUZBEŞ YILDAN FAZLA BİR ZAMAN BERİ BÜYÜK TOPLUMSAL KAYIPLARINA RAĞMEN HALA ESKİ DÜNYA KOŞULLARINI SÜRDÜREN KURUMLARI SAHİPLENMEKTEDİRLER. İTALYA “ TEMİZ ELLER” OPERASYONLARI İLE  ESKİ DÜNYANIN SOĞUK SAVAŞ KURUMLARINI ORTADAN KALDIRARAK YENİ DÜNYA KOŞULLARINA EN İYİ UYUM SAĞLAYAN ÜLKE OLMUŞTUR. OYSA ESKİ DÜNYANIN BU SİLAHLI VE SİYASAL ÖRGÜT VE KURUMLARININ KİRLİ ELLERİ, DEĞİŞEN DÜNYANIN KOŞULLARINA UYUM SAĞLAMA YETENEĞİNİ GÖSTEREMEMİŞ ÜLKELERDE TOPLUMLARIN SİYASAL VE EKONOMİK KURUMLARI ÜZERİNDE ETKİLERİNİ SÜRDÜRMEKTEDİR. BU NEDENLE DE BU ÜLKELERDE SİYASAL VE EKONOMİK KAOS, ÇETE, MAFYA, GLADYO TİPİ OLUŞUMLAR, VATANSEVERLİK-VATANHAİNLİĞİ HAREKETLERİ, TOPLUMSAL ŞİDDET, KENDİ ÇIKARLARININ SÜRMESİ AÇISINDAN SÖMÜRGE SİYASETLERİNE UYGUN OLARAK BAZI YABANCI ÜLKELERİN DE DESTEĞİ İLE SÜRMEKTE VE OLAYLAR HALK TARAFINDAN DA YAŞANIP İZLENMEKTEDİR.



     Daren acemoğlu ve James  Robinson  “Ulusların Düşüşü” adlı eserlerinde tüm siyasal ve ekonomik olayların nedenini demokratik ve kapsayıcı kurumlarla sömürücü kurumların varlığı-yokluğu ile kanıtladıklarını yazarlar. Görüşümüze göre tüm siyasal ve ekonomik olayların nedenini bu tek nedene bağlı olarak açıklamak, olayların gerçek yakın nedenlerini açıklamakta çok yetersiz ve yüzeysel kalmaktadır. Özellikle de son yarım yüzyıldır gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkeler, sömürgeci devletler tarafından Yoksullaştırılmakta ve siyasal yönetimler Düşürülmektedir. Ülkeler Düşmemekte Düşürülmekte, kapsayıcı ve demokratik kurumların yokluğundan Yoksullaşmamakta, bu sömürgeci devletler tarafından Yoksullaştırılmaktadır. Bu gerçekliğe en iyi örnek de yazarların kitaplarında vermiş oldukları Kolombiya örneğidir. Tezlerine kanıt olarak ileri sürmüş oldukları Kolombiya’nın çağdaş siyasal ve ekonomi tarihine ilişkin açıklamaları, Türkiye dahil birçok ülkeyi de kapsamaktadır ve yukarıda büyük harflerle yazmış olduğumuz ibretlik ders bu ülkelerin hepsi için geçerli olmaktadır:

“ …1981'de Kolombiya'daki başlıca komünist gerilla grubunun, Fuerzas Armadas Revolucionarias de Colombia'nın (Kolombiya Devrimci Silahlı Kuvvetleri, FARC) üyeleri, sıcak ülke 'de Antiouquia eyaletinin kuzeydoğusundaki Amalfi adlı küçük bir kentte yaşayan bir mandıracı olan Jesus Castafio'yu kaçırdı. FARC, Kolombiya kırsalında küçük bir servet anlamına gelen 7.500 dolar tutarında fidye istedi. Aile çiftliği ipotek ederek parayı karşıladı; fakat yine de babalarının cesedini bir ağaca zincirlenmiş halde buldular. Castafio'nun oğulları Carlos, Fidel ve Vicente'nin canına tak etmişti, FARC üyelerinin peşine düşüp bu olayın hesabını sormak için Los Tanqueros adında bir milis grubu kurdular… . Ülkenin pek çok bölgesindeki Kolombiyalılar solcu gerillalardan mustaripti ve bunlara karşı sağcı milisler oluşturuldu. Milisler toprak sahipleri tarafından kendilerini gerillalara karşı savunmak için kullanılıyorlardı fakat aynı zamanda uyuşturucu kaçakçılığı, haraç, adam kaçırma ve cinayetle de meşguldüler. (BU CÜMLELERDEKİ OLAYLARLA ÜLKEMİZDEKİ YAŞANAN OLAYLARA DİKKAT)



….yani Senato için Jairo Merlano ve Kongre için Muriel Benito Rebollo'nun yüzlerini görsünler diye Plan Parejo corregimiento'suna götürüldü. (ÜLKEMİZDEKİ VE BENZER ÜLKELERDEKİ SİYASAL GELİŞMELERLEOLAN PARALELLİĞE DİKKAT. YASALARA UYAN SEÇİMLER YOK) 1997'ye gelindiğinde Castafio kardeşlerin liderliğindeki milisler Autodefensas Unidas de Colombia (Kolombiya Birleşik Savunma Kuvvetleri, AUC) adında bir ulusal milis örgütü kurmayı başardılar. AUC ülkenin geniş kesimlerine yayıldı, özellikle de sıcak ülkedeki Cordoba, Sucre, Magdalena ve Cesar eyaletlerine. 2001'de AUC'nin emrinde belki de 30 bin kadar silahlı adam mevcuttu ve farklı bloklar halinde örgütlenmişti. Cordoba'daki milis kuvveti Bloque Catatumbo, Salvatore Mancuso tarafından idare ediliyordu. AUC güçlenmeye devam ederken stratejik bir karar alarak siyasete yöneldi. Bazı AUC liderleri Cordoba'nın Santa Fe de Ralito kentinde önde gelen siyasetçilerle bir toplantı düzenlediler. AUC'nin önde gelen üyelerinden "Jorge 40"(Rodrigo Tovar Pupo'nun lakabı), Adolfo Paz (Diego Fernando"Don Berna" Murillo'nun takma adı) ve Diego Vecino (gerçekadı Edwar Cobo Tellez) ile aralarında senatör Willliam  Montes ve senatör Miguel de La  Espriella’nın da olduğu siyasetçiler “Ülkeyi yeniden inşa etme” çağrısında bulunan bir ortak belgeye, bir pakta imza attılar. Bu noktada Kolombiya'nın pek çok bölgesi AUC'nin kontrolündeydi ve 2002 Kongre ve Senato seçimlerinde kimin seçileceğini ayarlamak onlar için gayet basitti… Cadena'nın gönderdiği kamyonlar San Onofre'nin mahallelerini, corregimiento'larım ve kırsal kesimlerini dolaşıp adam topladı…

Salvatore Mancuso bile olanları bir röportajda şöyle anlatıyordu: Kongre'nin yüzde 35'i Savunma gruplarının eyaletlerindeki bölgelerden seçildi. Bu eyaletlerde vergileri toplayan bizdik, adaleti biz sağlıyorduk, ordu ve bölgenin kontrolü bize aitti ve siyasete girmek isteyen herkes oradaki siyasal temsilcilerimizin üstesinden gelmek ekonomik kurumlar ve kamu düzeni üzerindeki etkisini tasavvur etmek zorundaydı. Siyaset ve toplum üzerinde bu boyutta bir milis hakimiyetinin ekonomik kurumlar ve kamu düzeni üzerindeki etkisini tasavvur etmek zor değildir. AUC'nin yayılması barışçıl bir hadise değildi. Yalnızca FARC'la savaşmadılar, aynı zamanda masum sivilleri öldürdüler, yüzbinlerce insanı korkutup yuvalarından ettiler.(s.363) (KOLOMBİYA'DAKİ SİYASAL MODELİN PLANI TÜRKİYE DAHİL BİRÇOK ÜLKEDE OLDUĞU GİBİ UYGULANMIŞTIR)


…. Manusco'nun belirttiği gibi milisler hükümeti ve tüm işlevlerini üstlenmişlerdi; tabii topladıkları vergilerin sadece kendi ceplerini dolduracak olması kaydıyla. Kolombiya'nın doğusundaki Casanare eyaletinde milis lideri Martin Llanos (gerçek adı Hector Gerrnan Buitrago) ile Taurarnena, Aguazul, Mani,Villanueva, Monterrey ve Sabanalarga belediye başkanları arasındaki sıra dışı bir antlaşma, bu belediye başkanlarının "Casanare Köylü Milisleri"nin emriyle uymak zorunda oldukları aşağıdaki kuralları sıralıyordu: (s.364)

.......

09) Belediye bütçesinin yüzde ellisinin idaresinin Casanera Köylü Milislerinin eline verilmesi.    

10) Belediye'nin her ihalesinin yüzde 10'unun Casanare Köylü Milisleri'ne  verilmesi  

11) Casanare Köylü Milisleri'nin düzenlediği tüm mitinglere zorunlu destek verilmesi.   

12) Casanare Köylü Milisleri'nin tüm altyapı projelerine dahil edilmesi.

13) Casanare Köylü Milisleri'nin kuracağı yeni siyasal partiye üye  olunması.  

14) Bu partinin idari programına riayet edilmesi....

Aslında milisler güçlenir güçlenmez sistematik istimlak faaliyetlerini yoğunlaştırmışlardı. Denildiğine göre, bizzat Mancuso 25 milyon dolar değerinde kentsel ve kırsal gayrimenkul edinmişti. Kolombiya'da milisler tarafından yapılan arazi istimlaklerinin tüm kırsal kesimin yüzde 10’nunu bulduğu tahmin ediliyor.

      Kolombiya örneğinde olduğu gibi bazı ülkelerde siyasal ve ekonomik sistem Savaşları üzerinde gelişen Soğuk savaş koşullarında ortaya çıkan toplumsal bölünme, soğuk savaş koşullarının ortadan kalkmış olmasına rağmen sürmektedir. Bu ülkelerde ulusal devlet kurumlarının dışında ve üzerinde, Derin Devlet olarak adlandırılan, yasa ve hukuk tanımayan güçler ortaya çıkmakta, kendi silahlı, mali güçleri ile devlete ve siyasal iktidara sahip olmak için devletin de desteğini alarak kendi ekonomik ve siyasal çıkarları yönünde, ülkenin genel çıkarları düşünülmeden eylemlerine davam etmektedirler. Bu koşullara bağlı olarak varlığını sürdürmeye çalışan bu ülkelerde yasa ve düzen sağlanamamaktadır. Daren Acemoğlu ve ortak çalışma arkadaşının kitapta belirtmiş olduğu gibi Siyasetin ve kaynakların kontrolü daha ziyade alternatif grupların ve Mancuso gibi kişilerin elindedir.



       Hukuk ve adalet de bu yönde işlemektedir. Merkezi devlet kurumlarına dayalı siyaset yapmaya çalışanlar; siyasete ve hükümete hakim olanların derin devlet güçlerine kendi yöntemlerini uygulamaları için ortamı başıboş bıraktığında, hükümete sahip siyasetçilerin kanunsuzluğu istismar etmelerine engel olamamaktadır. Daren Acemoğlu ve ortak çalışma arkadaşının deyişiyle: “Bu tür kısır döngülerde şiddet olayları merkezi devlet kurumlarının olmayışıyla birleşerek toplumun işlevsel organlarını idare eden siyasetçilerle simbiyotik bir ilişkiye girer. Böyle bir simbiyotik ilişkinin doğmasının nedeni, ulusal hükümet milis kuvvetlerinin kendi yöntemlerini uygulamaları için başıboş bıraktığında ulusal siyasetçilerin ülkenin periferisindeki kanunsuzluğu istismar etme imkânı bulmasıdır. “(s.365, Daron ACEMOĞLU, James ROBİNSON, Ulusların Düşüşü)

      Ülkelerin bu koşullar içinde varlığını sürdürme çabaları ise sömürgeci ülkelerin çıkarlarına hizmet etmiş olmaktadır.

 

 KAYNAK:

- Daron ACEMOĞLU, James A.RABINSON, Ulusların Düşüşü, Doğan Egmont Yayıncılık,  Doğan Kitap, 5.Baskı, Haziran 2014

 - https://www.yenicaggazetesi.com.tr/derin-devlet-kimmis-1-399883h.ht


                                                                                                           02/02/2025

 



İsmail İNCİ,  02/02/2025
ismailinci60@gmail.com

SİYASAL VE EKONOMİK SİSTEM ÇATIŞMALARINDA SON DURUM

  SİYASAL VE EKONOMİK SİSTEM ÇATIŞMALARINDA SON DURUM: GLADYO, ÇETE, MAFYA, TOPLUMSAL ŞİDDET, VATANSEVERLİK-VATANA İHANET       TÜRKİYE’DE V...