10 AĞUSTOS
2014 CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİM SONUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ
Yüksek
Seçim Kurulu tarafından açıklanan 10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı resmi seçim
sonuçlarına göre Recep Tayyip Erdoğan yüzde 51.79, Ekmeleddin İhsanoğlu yüzde 38.44, Selahattin Demirtaş
yüzde 9.76 oranlarında oy almıştır. YSK'nın açıkladığı verilere göre; 12’nci
cumhurbaşkanını seçmek için sandık başına giden seçmen sayısı 41 milyon 283 bin
627, oy vermeyen seçmen sayısı ise 14 milyon 409 bin 213; geçerli oy sayısı 40
milyon 545 bin 911, geçersiz oy sayısı 737 bin 716 olarak belirlendi. Seçime
katılım oranı yüzde 74,13’de kaldı.
Bu
seçim sonuçlarına göre R.Tayyip Erdoğan’ın yüzde 1.79 gibi tartışmaya açık bir
oranla 12’nci Cumhurbaşkanı seçildiği açıklandı.
SEÇİM SONUÇLARINA İLİŞKİN SİYASİ PARTİLERİN GÖRÜŞLERİ:
Muhalefetin seçimi, doğru
aday, politikalar ve söylemle kazanabileceğini belirten LDP Genel
Başkanı Cem Toker’in seçim sonuçlarını değerlendirmesi şöyledir:
"Erdoğan, bütün başbakanlık,
medya imkânlarına rağmen yüzde 51 ile seçildiyse bu tabii ki başarı
değildir. Algı yönetimi mükemmel yapıldı. Seçimden önce sosyal medyada
CHP'ye 'Boş verin Ekmel Bey'i tanıtmayı siz önce ekâbir seçmeniniz sandığa
taşımaya odaklanın' dedim. Zira belliydi. Bu sonucu CHP seçmeninin ekâbirliğine
bağlıyorum. Bir de MHP'nin tabanını iyi yönetememesi, kontrol edememesi pasif
kalması da bu sonucu getirdi.
DSP Genel Başkanı Masum Türker,
cumhurbaşkanı seçimini Başbakan Erdoğan'ın kazanmasının nedenlerinden birinin,
"kamuoyu araştırmalarıyla Erdoğan'ın yüzde 57-58 alacağının söylenmesi ve
bu nedenle bazılarının 'nasıl olsa kazanır' düşüncesiyle oy kullanmaması
olduğunu" öne sürmüştür: " MHP ve CHP yönetimleri,
örgütleri, ellerinden geleni yaptılar. Ben de sahada olduğum için bunları
gördük. Belki merkezi strateji oluşturulamadığı için bu kamuoyuna daha
belirgin yansımadı. Mitingler haline getirilemedi. Bunlar yapılsaydı durum
daha farklı olabilirdi."
Cumhurbaşkanı seçiminde
AK Parti'nin
yerel yönetimler seçimlerindeki oyunu aldığını, ciddi bir oy artışı
sağlayamadığını savunan Türker, "Buna karşı CHP ve MHP ile
destek veren diğer partilerin toplam seçmeninin yaklaşık 6 milyonu sandığa
gitmedi, önemli bir kısmı 'ikinci turda' dedi.
Hak ve Adalet Partisi (HAP) Genel
Başkanı, cumhurbaşkanı seçimi sürecinde İhsanoğlu'nun aday olarak görevini
yaptığını ve halka gereken mesajları verdiğini belirterek "Fakat ne yazık
ki çatı partisi olan CHP ve MHP, görevlerini yapmadı. Üyelerini ve bizleri
toplayıp halkın huzuruna çıkmadılar, miting yapmadılar. Biz, kendi çapımızda
çalışmalar yaptık", demektedir. CHP ve MHP'nin vatandaşları sandığa
getiremediğini dile getiren Yiğit Zeki Öztürk : "Bu sizin ayıbınız. Demek
ki size inanmıyor vatandaş. Burada Ekmeleddin Bey kaybetmemiştir, CHP ve
MHP kaybetmiştir. Çünkü seçmenine söz geçirememiştir. CHP ve MHP, adayı
anlatamadı. Seçimin kaybedilmesinin tek nedeni CHP ile MHP'nin oylarına
sahip çıkamayışıdır. Miting yapılmadı, halka ulaşılmadı" dedi.
DYP Genel Başkanı Çetin Açıkgöz,
cumhurbaşkanı seçimi için MHP ve CHP'nin bir aday üzerinde birleşmiş olmasının,
Türkiye'de bir uzlaşma kültürünün başlangıcı olduğunu söyledi. Bazı
CHP'li milletvekillerinin sol görüşlü bir adayın gösterilmesi gerektiği yönündeki
değerlendirmelerine katılmadığını dile getiren Açıkgöz: "Buna katılmamız
mümkün değil. Eğer sol şeritten bir aday gösterilseydi Başbakan, bu
seçimden yüzde 70-75 oy olarak çıkardı. Onların bu değerlendirmeleri
sağlıklı değil" görüşünü savundu.
Ekmeleddin İhsanoğlu'nu başarılı
bulduğunu ifade eden Açıkgöz, şunları kaydetti:
"Daha başka bir adayla daha
yüksek bir oyun gelmesini beklemiyorduk. CHP içinde Eklemeddin İhsanoğlu’nu
içlerine sindirememiş bir grup var. Bizzat CHP milletvekilleri de 'Bu grup çalışmadı'
diyor. Bize de öyle geliyor. Çalışmadıkları gibi nereye oy verdikleri de belli
değil. İstemediler, asgari müştereklerde birleşilmesi gerekiyordu."
CHP’nin de görüşlerini yansıtan
ortak bir metin olduğu anlaşılan Sn. Devlet Bahçeli MHP’nin seçim sonuçlarına
ilişkin görüşlerini, resmi olmayan seçim sonuçları ortaya çıktığında biraz da
dramatik bir biçimde, halka açıkladı:
“AKP’nin adayı Erdoğan seçim kampanyasını hiçbir adalet hiçbir vicdan hiçbir
ahlak gözetmeden icra etmiştir. Devletin tüm imkânları Erdoğan’ın emrine
girmiştir. Yandaş medya kiralık kalemler çıkarlarından başka herhangi bir
kaygısı olmayan çevreler her tezgâhtan medet ummuşlardır. Demokrasi
çiğnenmiştir. Erdoğan ve paralı lejyonları yalan ve ihtiras silahıyla
donanmışlar kin ve nefretle hareket etmişlerdir. Haksızlık hukuksuzluk tavan
yapmıştır. Bugün rüşvet onay görmüş dürüstlük kaybetmiştir. Yolsuzluk olur
almış adalet gerilemiştir. Haram yükselmiş helal düşmüştür. Dik duruş temiz
yönetim geriye düşmüştür.
Çirkef sözleri çamur siyaseti vicdanı ve zihnen mahkûm etmiştir. Birliğin
huzurun ve kardeşliğin yanında durmuştur….
Ekranlarda muhalefete laf
yetiştirmekle görevli olanlar ahlak sahibi iseler önce aday Erdoğan’ın devleti
arkasına alarak, rüşvetçileri yanına katarak gerçekleştirdiği kampanyayla
ilgili fikir ileri sürmelidir. Türkiye’de muhalefet sorunu var diyerek yaygara
koparanlar AKP’nin değirmenine su taşıyanlar kirlenen iktidar karşısında
nedense suskundur.
Türkiye ve Türk sevdalısı ülkücü hareketten, bölücülere, müzakerecilere,
soygunculara, Osloculara İmralı kapısında nöbet tutan tavizkarlara asla oy
gitmez, gitmemiştir. Aday Erdoğan bugün bir zafer kazanmamış, şike ve hileyle
Çankaya’ya çıkmıştır. Bu şahıs her ne kadar sandıktan çıksa da vicdanlarımızda
cumhurbaşkanı görülemeyecek kadar şaibelidir.
Herkes sussa da biz gerçekleri
milletimizin yararına olacak doğruları haykırmayı sürdüreceğiz. Herkes dursa da
biz durmayacak herkes vazgeçse de biz yılgınlığa düşmeyeceğiz. AKP’yi iktidar
koltuğundan demokrasinin imkânlarıyla indireceğiz.
Bunu kesin olarak izah edebilecek
bir bilgiye kamuoyu sahip değildir. Bu konuda erken yorum yapanlar Recep Tayyip
Erdoğan’ın hizmetkârlarıdır…
…Kamuoyu araştırmalarına baktığınız
vakit Sayın İhsanoğlu başarılı. Başarısız olan Erdoğan. Hepsi yüzde 53-57
arasında şans veriyorlardı, İhsanoğlu’na yüzde 38-36 veriyorlardı. Recep Tayyip
Erdoğan yüzde 57-58’le cumhurbaşkanı olarak parlamenter rejimi değiştirme
hayalleri suya düşmüştür.”
Aldıkları oy oranını değerlendiren
HDP Genel Başkanı Demirtaş, şöyle konuştu; "Elde ettiğimiz sonuç, oran
itibariyle de hemen hemen hedeflerimize yaklaşmış bir orandır. Ama şu hususa
dikkat çekmek istiyorum. Sandıklar ilk başta büyük bir hızla açılırken,
yaklaşık 45 dakikadır yüzde 98'de tıkalı kalmıştır. Geriye kalan yüzde 2'lik
sandıklar, bir türlü açılmıyor, sonuçlar elimize ulaşmıyor. YSK'nın resmi
sitesinde oy oranımız şu anda yüzde 9,7 olarak görülmektedir. Halen açılmayan
yüzde 10 civarında sandık YSK'nın sonuçlarına yansımamıştır. 45 dakikadır
Anadolu Ajansı'nın yüzde 98'lik sandık açılma oranının neden üstüne çıkmadığını
merak ediyoruz. Bu durumun nedenlerini araştırıyoruz. Birçok yerde şaibe, hile
iddiası var. Her yerden bize şikayet geliyor…”
SEÇİM
SONUÇLARINI DEĞERLENDİREN DEĞİŞİK GÖRÜŞLERİN IŞIĞINDA SEÇİM SONUÇLARININ SEÇİMİN
YAPILDIĞI DÜNYA VE ÜLKE KOŞULLARINA BAĞLI OLARAK YENİDEN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Seçim sonuçlarının en önemli
değerlendirilmesi, İktidar adayının seçimleri kazanmış olarak açıklanmasına
rağmen, muhalefetin Ortak Aday’ın seçimleri kaybetmediği düşüncesidir. Çünkü iktidarın
cumhurbaşkanı adayı yasa ve hukuk kurallarını hiçe sayarak, devletin her türlü
olanaklarını kullanmaktan çekinmemiş, medyayı değişik yöntemlerle baskı altında
tutarak, anket kuruluşlarını algı yaratma yönünde kullanarak, yapmış olduğu propagandalarla seçmeni
istekleri doğrultusunda yönlendirebilmiştir.
İktidarın ve iktidarı destekleyen
grupların bütün bu yasa ve hukuk kuralı dinlemeyen çalışmalarına rağmen
cumhurbaşkanlığı seçimlerini yüzde 1.76 gibi bir tartışmalı oranla kazanması,
seçimlerde hile ve şaibe yapıldığı düşüncesini uyandırmıştır.
Seçimlerin gizli oy, açık sayım ve
seçim sonuçlarının bilgisayar destekli sistemle girilmesi aşamalarında, hukuku
ve yasaları her şekilde çiğneyen ve kendi çıkarları yönünde değiştirmeyi doğal
bir davranış durumuna getiren, hükümetlerinin sürmesi için her türlü çaba
içinde olanların seçim sonuçlarının verilerini değiştirmeleri de doğal bir
davranıştır. Yarı manuel yarı bilgisayar destekli olan seçim sistemi buna bir fırsattır. Doğrudan elektronik ortamda seçimlerin
yapılması daha güvenli bir seçim için çözüm yolu olabilir. Daha 5 ay önce yapılan
yerel seçimlerde Ortak Adayı temsil eden partilerin almış olduğu oy 20.6
milyon iken cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aldığı oyların 15.5 milyonda kalması
düşündürücüdür.
Dünya siyasetinde ve uluslar arası
ilişkilerde sanayisi gelişmiş, ekonomileri sağlam, bilimsel ve teknoloji
açısından üstün olan dünya devletleri, bilim ve teknolojide geri kalmış,
ekonomileri zayıf dünya devletlerini kendi siyasetleri etkisi altına almak için
açık ve gizli olarak etkide bulunurlar. Etki altında olan ülkeler de bu
etkilerden kurtulamayarak, kendi bağımsız siyasetleri yerine bu ülkelerin
siyasetlerini güderler.
1950’de
iktidara gelen Demokrat parti, Sovyetler Birliğinin getirmiş olduğu tehditlerin
de etkisi ile Batı Bloğuna yaklaşarak, Batılı ülkelerin etkisi altında kalan
bir siyaset izlemiş, iktidarını sürdürebilmek için son yıllarda muhalefete her
türlü baskıyı uygulamıştır. basında muhalefetin odağını oluşturan Vatan, Tan ve
Tasviri Efkar gazeteleri süresiz kapatılmıştır. DP
hükümetinin basın ve muhalefet üzerindeki baskısı artarak, birçok muhalif
gazeteci hapis cezasına çarptırılmaya başlanmış, üniversitelerde öğrenci
olayları meydana gelmeye başlamıştır. Ana muhalefet partisi lideri İsmet
İnönü’nün 1959’da başlayan Ege gezisinde olaylar çıkmış, İnönü Uşak’ta başına atılan
bir taşla yaralanmıştır. Aynı dönemde Millet Partisi lideri Osman Bölükbaşı ise
meclise hakaretten hapis cezasına çarptırılmıştır.
1960-1980’li yıllardaki hükümetler
Soğuk Savasın etkisi altında kalarak kurulmuş ve siyaset yapmak zorunda
kalmışlar, ulusal bir siyaset uygulayamamışlardır.
1985-2000 yıllardaki siyaset
anlayışı, Doğu Blok’unun da çökmesine yol açan, dünyadaki Liberal demokrasi düşüncesine
dayalı siyasettir. Ancak Bu siyasetin tam olarak nasıl uygulanacağını anlamadan
kurulan hükümetler ve uygulanan siyasetler, ülkede zaman içinde yolsuzluk,
hukuksuzluklarla birlikte karmaşaya neden olmuştur.
Son yıllarda demokratik sistemle
yönetilen ülkelerde, hükümetlerin birkaç dönem iktidarda kalması yönünde,
iktidarların desteklenmesi anlayışının egemen olduğu görülmektedir. İngiltere
ve Amerika bu anlayışta başa çeken ülkelerdir. Bu anlayışa bağlı kalan
işadamları, teknokrat, bürokratlar grubunun oluşturduğu oligarşik yapı ile
hükümetler arasında, hükümetlerin sürekliliği için gizli bir sözleşmenin
varlığı ve bu sözleşmenin uygulanması için yasal olmayan yollar dahil her türlü
çaba içinde oldukları görülmektedir. Bu sözleşmenin sonucu,
cumhuriyet-demokratik yönetim sisteminin yerini, bu ülkelerde yönetim sistemi
olarak halk demokrasiyi seçmiş olmasına rağmen oligarşik bir yönetim
almaktadır. Resmi yönetim biçimi cumhuriyet olan, oligarşik yönetim sistemi
uygulanan ülkelerde seçimler birer göstermelik uygulamadır.
Ancak Cumhuriyet yönetimlerinin
erdemi olan doğru, adaletli yönetimleri başa getirme yollarının kapalı olması,
zaman içinde oligarşilere karşı halkın içinde zorunlu tepkiler ortaya
çıkarmaktadır. Taksimdeki “ Gezi Parkı” olaylarının tüm yurda yayılması bu
oligarşik yönetime karşı ortaya çıkan ve her zaman için çıkması kaçınılmaz olan
halk tepkileridir.
İbrahim KÜÇÜKKAYA (http://iyteadt.com/secimlere-bir-degerlendirme/)’nın
görüşlerinde de belirttiği gibi, Sn.Ekmeleddin
İHSANOĞLU’nun adaylığı kötü bir seçim değildir: “Bir tarafta Soma’nın,
Uludere’nin, Reyhanlı’nın, Gezi’nin sorumlusu “emri ben verdim” diyen,
sınırımızın hemen yanındaki savaşları körükleyen, terör örgütlerini besleyen
bir adam varken öteki tarafta yaptığı akademik çalışmalarla kazandığı bir çok
ödül olan, yazdığı onlarca kitap ile kendisini dünyaya tanıtmış, Filistin
davasında gösterdiği çaba ile takdir toplamış bir adam…”
Sn.Ekmeleddin İHSANOĞLU’nun varlığı
Tayyip Erdoğan’ın oylarının anket firmalarının halka dayattığı rakamlarını
yüzde 57-58’lerden yüzde 51’lere çekmek
zorunda bırakmıştır.
Ortak aday etrafında birleşen
partiler, Devlet Bahçeli’nin de belirttiği gibi AK Parti ne kadar çalışmışsa,
onlar da AK Partiden daha fazla çalışmıştır. Ortak adayda uzlaşan her partide, CHP’de
kendine Ulusalcı kanat adını verenlerin içinden küçük bir seçmen grubunda
olduğu gibi, çalışmayanlar ve oy vermeyenler olmuş, bu dokuz partinin uzlaşarak
ortaya çıkardığı adayın başarısını etkileyecek ölçüde olmamıştır. Ancak seçim öncesinde,
İtalya’da Gladyo benzeri yapılanmayı ortaya çıkarma çabalarının bir sonucu olarak
Balyoz, Ergenekon..vb yargılananlardan serbest
kalanların oligarşik sistemin sözleşmesine dahil olarak ve aynı usulsüzlüklerle
ortak aday aleyhine seçimlerin sonucunu etkileyecek şekilde çalışmalarda bulunanlar
varsa, bu etkiyi önemsemek gerekir.
Ortak partilerin içinde ortak adaya
karşı çıkan bu küçük grupların, birinci turda her partinin kendi adayını
desteklemesi, ikinci turda ortak adayın desteklenmesi düşüncesi de çok
mantıksız bir düşüncedir, çünkü ikinci turda yasaya göre en çok oy alan iki aday
seçime gireceğinden ortak aday belirlenmesi çalışması yapılması olanaksızdır.
Zorunlu olarak Tayyip Erdoğan karşısında kalan muhalefetin adayının dokuz parti
tarafından kabul edilmesi ve oy verilmesi, ortak aday olarak uzlaşılmış bir
aday olmadığından olanaksızdır. Bu durum İktidarın cumhurbaşkanı adayının yüzde
70-75 oranları ile seçilmesi olasılığı ortaya çıkarırdı.
Bugün halen varolan, hükümetin
varlığının her ne şekilde olursa olsun devam ettirilmesi sözleşmesinin
etrafında birleşen oligarşik yapı karşısında, CHP’nin başarısızlığının
sözkonusu edilmesi ve seçimli Küçük Kurultay düzenlenerek Genel Başkan
değişikliğinin yapılması yanlıştır. Sorun Genel Başkanın değiştirlmesinde değildir.
Sorunun çözümü, muhalefetteki partilerin cumhurbaşkanlığı seçimindeki uzlaşmaya
sürdürerek, Oligarşik sistemi ortadan kaldıracak olan birlik ve bütünlüğü korumak,
iktidar karşısında birlik içinde hareket ederek güçlü olmaktır.
İsmail
İNCİ, 04/09/2014