DERİN DEVLET YA DA KOŞUT
DEVLET, EŞANLAMIYLA GÜÇLÜ DEVLET ÖRGÜTLENMESİNİN ÖZÜNÜN ÇÖZÜMLEMESİ
Devlet varlığını ve gücünü, toplumu oluşturan bireylerin özel ve genel
çıkarlarının gerçekleştirilebilmesi ortak anlayışından alır. Bu anlayış birliği
toplum üzerinde varolan dış (doğaya ve diğer toplumlara karşı kendini savunma)
ve toplumsal olarak yaşamadan doğan iç gereksinmelerin ( güvenlik, gıda ve
barınma gereksinimleri, sağlık, adalet..vb) bireysel olarak karşılanamaması
zorunluluğunun sonucudur. Devletin barış
zamanında varlığı bireylerin bencilliklerinden doğan bütünlüğün korunması
zorunluluğunda, savaş zamanında ise toplumsal varlığını bütünlük içinde koruma
zorunluluğunda ortaya çıkar. Devlet varlığını,
toplumsal örgütlü bir güç olarak özellikle diğer devletler karşısında
bağımsız, egemen oluşu ile belirgin olarak gösterir. Bu zorunluluklara bağlı, ortak çıkarların birliği sonucu devlet
örgütlenmesinin oluşumu, bireylere devlete karşı bir yandan toplumsal görevler
verirken, diğer yandan aynı zamanda toplumsal haklar da verir.
Bireyler devlet örgütlenmesi ile toplumsal yaşam
içinde kendilerini güven ve özgür kılarlar; mal, can ve namusları devlet
örgütlenmesi ile onun ortaya çıkardığı birliğin gücü ile koruma altına alınır.
Bu durum insanlarda duygusal olarak devlete karşı ana-baba sevgisi olarak yansır.
Devletin amaç ve hedefleri, kendi amaç ve hedefleri ile özdeşleşir.
DEVLET
ÖRGÜTÜ ÇEŞİTLİ GÜÇLERDEN OLUŞAN SİYASAL BİR YAPIDIR:
Devlet örgütünün değişik
güçleri, devletin siyasal yapısını oluşturur. Bu siyasal yapının yönetim
anlayışlarına bağlı olarak devletin örgütlenme gücünün kullanım biçimlerinin
çeşitliliği ortaya çıkar. Devletin
siyasal yapısının insan bilinci ile birlikte gelişen yapısı olduğu görülür.
Devletin egemenlik temsilcisi karar verme istencine bağlı olarak tarihsel
süreçte tiranlık ve krallıklardan kralların egemenliklerini yasama meclisleri
ile paylaştığı siyasal devlete ve günümüzde genel olarak toplumun bütününün
egemenliğini ve karar verme iradesini temsil eden ulusal egemenliklere dayalı
siyasal devlet yapısına doğru evrildiği görülür. Süreç içinde Devletin
egemenliğinin niceliği ve yönü giderek daha çok toplumun geneline
yayılmaktadır. Tek bir hükümdar yönetimi yerini, ulusal devletlere bırakarak,
ulusal egemenliğe dayanan devlet örgütlenmeleri geçerli durumuna gelmektedir.
Devletin egemenliğinin ulusal egemenliğe ve onun
temsili olan siyasal devlet örgütlerine her ne kadar yasalarla donatılmış
olarak verilmiş olsa da bir açık keyfilik alanı taşır. Ulusal temsilcilik
taşıyan devlet örgütünde yasalar daha istençli olarak karar vermede öncelikli
kılınmıştır, ancak bu karar verme istenci yine de gizli ve kaçamak olarak
siyasal iktidar olan hükümetler tarafından keyfi olarak kullanılmaktadır. Süreç
olarak keyfilik azalma yönünde devletler gelişmektedir. Bugün siyasal devlet
örgütlenmesinin bu sürecin ulaştığı son gelişme aşamasına göre oluştuğu göz
önüne alınırsa, devletin işleyişindeki sorunlar daha az ortaya çıkacaktır.
Devlet örgütlenmesi, tüm toplumu kapsayan genel
yasalarla genel yararı ve iyiliği sağlar. Siyasal devletin örgütlenme gücü ve
karar verme egemenliği devletin anayapısında varolan genel yasalara uygun
olmalıdır. Krallıkla yönetilen bir devlet örgütünde devlet egemenliğinin
temsilcisi kraldır. Krallar da yasalar karşısında sorumsuz değildirler.
Sorumsuzlukları yasalar karşısında biter. Adaletli ve yasalara uygun devleti
yönetirlerse egemenliklerini sürdürebilirler.
DESPOTİZM:
Siyasal devlet yönetimlerinin, halkın seçimiyle kurulduğu özellikle
çağımızdaki toplumlarda, sık olarak devlet ile devletin temsilcisi olan siyasal
devlet yapısının birbirinden giderek ayrıştığı görülmektedir.. Bu ayrışmanın
nedenini siyasi parti yönetimlerinin devlet yapısına zarar veren özel çıkarları
ve yetersiz yönetimsel yapıları ortaya çıkarmaktadır. Devlet genel çıkarların
örgütlenmesi olarak kendini görevlendirirken siyasal partilerden oluşan hükümet
örgütlenmelerinin siyasal amaçları, özel
çıkarları genel çıkarlara karşıt bir siyasal örgütlenme olarak kendini
göstermektedir.
Siyasal devletin, bürokrasinin gücünü kötüye
kullanarak, özel çıkarları için yasaları yok sayması veya toplumun genel
yasaları yerine, iktidara geldiğinde kendi özel yasalarına göre devlet
egemenliğini kurması toplumda despotizmi adını verdiğimiz bir yönetimi ortaya
çıkarır. Despotik bir yönetimde genelin iyiliğini sağlayan yasalar ortadan
kaldırılmıştır.
Despotizm
ister özel bir kişinin istenci olsun, isterse bir dönem içinde halkın seçimiyle
iktidara gelen, halkın iradesini temsil eden siyasal devletin özel istenci
olsun, yasa yokluğu demektir. Gerçek yasalar tüm zamanlarda geçerli olan,
toplumun tümünün iyiliğini sağlayan kurallardır. Despotizm, seçimlerle gelerek
genel iradeyi temsil ediyor olsa da, keyfi isteklerden oluşan egemenlik olarak
toplumsal bütünlüğü, genel iyiliği sağlayan yasal devlet egemenliğinden
ayrılır.
Platon’un ve
Ariston’un kabul ettiği gibi en iyi
devlet yönetim biçimi, Aristokratların ya da bir filozof kralın yönetimindeki
devlet örgütlenmesi değil, toplumun tümünün iyiliğini kapsayan yasalarla
yönetilen devlet yönetimidir. Bu devlet
yönetimi demokratik bir yönetimdir.
CUMHURİYET VE DEMOKRASİ YÖNETİM
ANLAYIŞLARININ GELİŞME SÜRECİNDE GÜNÜMÜZDE KAZANDIĞI ANLAM AYRIMLILIĞI:
Demokrasi, devleti yönetenlerin halkın seçimleriyle belirlendiği, aynı
zamanda toplumun evrensel yasalarla yönetildiği, bütün zamanlarda bütünsel
iyiliğinin sağlandığı yönetimdir. Cumhuriyet
yönetiminin demokratik yönetimlerden ayrımlılığı, çoğunluğun iradesinin seçimle
ortaya çıkmış olmasına rağmen, despotizm de olabilen bir yönetim biçimi
olabilmesidir. Bu nedenle bir krallık veya meşruti yönetim demokratik bir
yönetime sahip olabilir, ancak bir
cumhuriyet yönetimi, evrensel yasalara sahip olmadığı sürece demokratik olması
olanaksızdır.
Yasalara karşı egemenlik kurmak isteği, halkın
egemenliğine karşı kendi egemenliğini kurma amaçlarından doğar. Bu amaçlar
siyasal iktidarları hukuku çiğnemeye götürür.
GÜÇLÜ DEVLET(DERİN DEVLET)
ÖRGÜTLENMESİNİN ZORUNLU
GEREKSİNMELERDEN ORTAYA ÇIKIŞI:
Siyasal devlet örgütlenmesi tüm yönetim biçimlerinde
siyasal bir yapı olarak toplumun tüm özel yaşamını etki altına alır. Özellikle Demokratik
yönetimler olmak üzere tüm yönetim sistemlerinde halkın genel çıkarlarını
koruyan bir örgüt olması gereken devlet siyasal yapısı, kendi özel, örgütsel (topluluk) çıkarlarını sağlayan bir
yapı durumuna gelir ve halkın özel yaşam alanını, devlet yapısını korumak
anlayışı ile egemenliği altına alır. Bu eylem, tüm yönetim biçimlerinde hükümranlığın
(egemenliğin) toplumu oluşturan bireylerden uzaklaşmasına neden olur.
Bu durum toplumun
genelinin iyiliği için kurulmuş olan devletin varlığının korunması sorununu
ortaya çıkarmıştır.
Siyasal
iktidar olan kişi ve kişilerden oluşan bürokratik örgütün, devletin
olanaklarından doğan güç ve yeteneklerini kendi keyfi çıkarlarını sağlamaları
yönünde kullanmalarını önlemek için toplumun yargı, yürütme, yasama
kurumlarının; sivil toplum ve derneklerinin yetkileri hakları, görevleri
birbirini denetleyecek biçimde ayrılmıştır.
Düzenli işleyen toplumsal yapının ortaya çıkış süreci içinde bu
önlemlere rağmen siyasal devleti
oluşturan iktidarlar kendi oligarşik çıkarlarını sağlamak ve korumak için, yasama
güçlerini kullanarak yürütme ve yargıyı denetim altına almaktadırlar. Bu
gelişme, devletin kurumlarının birbirini denetleme görevlerini yerine
getirememelerine neden olmakta, devlet örgütlenmesinin ortadan kaldırılması
yolunu açmaktadır.
Hükümetlerin bu
eğilimleri karşısında Büyük Devlet olma niteliğine sahip olan toplumlar, güçlü
bir devlet yapısının varlığı için, siyasal iktidarların, onların devlet
memurlarının, bürokrasisinin tutkularına, özel çıkarlarına ve devleti yıkarak
despotik bir devlet oluşturmalarına karşı olarak güçlü bir devlet örgütü ile
devletleri desteklemişlerdir. Devletin varlığının korunması, sürdürülmesi;
güçlü bir devlet varlığı için siyasal devlete karşı siyasal olmayan gizli-derin
bir devlet örgütlenmesinin ortaya çıkmasını gerektirmiştir.
Derin devletin=koşut devletin (güçlü devlet
örgütlenmesinin) ortaya çıkışı siyasal devletin (siyasal iktidarların ve bağlı
olan bürokrasinin) özel çıkarlarını sağlamak yönünde devleti ele geçirmesinin
ve devletin çöküşüne neden olacak eylemlerinin önlenmesi düşüncesi sürecinin
zorunlu bir aşaması olarak ortaya çıktığı görülmektedir. Bu zorunluluk
nedeniyle Derin Devlet yapılanmasının güçlü devletlerin hemen tümünde varolduğu
görülür ve ortaya çıkışının önlenmesi çok güçtür.
DERİN DEVLET ÖRGÜTLENMESİNİN YAPISININ
NİTELİKLERİ:
Derin Devlet yapısının devleti, siyasal devlet
yapılarının olumsuzluklarından koruyarak, güçlendirecek nitelikleri taşıması
gerekir. Güçlü devlet örgütlenmenin yapısının, genel olarak adalet karşısında
hesap verebilir bir niteliği bulunmaz. Bu niteliği ile diğer gizli
örgütlenmelerin işleyişiyle benzerlikler taşımasına rağmen genel çıkarı
koruyucu, toplumun tümünü kapsayan bir örgütlenme olduğundan, topluluklarının
özel çıkarlarını sağlamak için topluma karşıt olarak kurulan diğer gizli
örgütlerden ayrılır. Güçlü devlet örgütlenmesi oluşurken ve amaçlarını yerine
getirirken anayasanın temel ilkelerinden ayrılmaz. İyi bir siyasal devletin
(Hükümetlerin, siyasal iktidarların) çalışmasını da güçlendirir. AK Parti
iktidarının üçüncü döneminin son yıllarına kadar bu koruyuculuk açıkça gözlenmiştir.
Güçlü devlet örgütlenmesinin üyelerini başta
güvenlik, savunma, yargı kolları oluşturuyor görünürse de her tür sivil örgüt,
sendika, odalar birliği, ülkenin ileri gelen bilim ve meslek insanlarının da
katıldığı bir birlikten oluşur. Bu birlik, siyasal devletin özel çıkarlarına,
devletin varlığını tehdit eden uygulamalarına karşı, genel çıkarı koruyucu
yönde varolan yasaları koruyup kollayarak yürütme ile birlik, dayanışma içinde
çalışır. Siyasal devletin anayasaya aykırı davranışlarının ortaya çıkması,
yasama ve yargılama gücünü kötüye kullanması sonucunda yargı ve yürütme ile
dayanışma içine girerek yargının genel çıkarları koruyucu yönde çalışmasını
sağlar.
Devlet içindeki farklı kurum ve örgütler, devlet
örgütünün temel amaç ve çıkarları ile çatışmadığı sürece varolur. Çağımızda
devlet doğrudan toplumun egemenliğini yansıtan siyasal güç olmalıdır. Halkın
egemenliğine karşıt bir egemen siyasal güç, gizli bir devlet egemenliğidir ve
örgütsel çıkarları için çalışan gizli bir örgütten farklılığı yoktur.
GERÇEK DEVLET ÖRGÜTLENMESİNİN BELİRLENMESİ KRİTERİ (ÖLÇÜTÜ):
GERÇEK DEVLET ÖRGÜTLENMESİNİN BELİRLENMESİ KRİTERİ (ÖLÇÜTÜ):
Devlet örgütlenmesinin, siyasal devlet örgütlenmesi ile
karşı örgütlenmelerin(devlet örgütlenmesine zarar verdiği görülen, düşünülen)
ortak bazı noktalarda buluşması ile siyasal devlet örgütlenmesinin desteğini
yitirmesi sonucu, toplumdaki ortaya çıkan örgütler karşısında zayıf duruma
düşerek işlevlerini yerine getirmede etkisizleştiği, bir kaos ortamına düştüğü
olabilir; gerçek devlet örgütlenmesinin varlığının ayırt edilmesi zorlaşabilir.
Bu durumda gerçek devlet örgütlenmesinin varlığının ve
niteliklerinin belirlenerek netleştirilmesinin ölçütü, sade yurttaşın
haklarını, hukuklarını koruyan toplumsal örgütlenmenin gerçek devlet
örgütlenmesi olmasıdır.
KAYNAKÇA:
Hegel’in Hukuk Felsefesi üzerine ve Ak Parti İktidarı ile Ergenekon
Örgütü yapılanması üzerine eleştiriler gözlemler.
İsmail İNCİ, 11/02/2014