PKK TERÖR ÖRGÜTÜ ELEBAŞILIĞINDA SON KÜRT
AYAKLANMASINI OLUŞTURAN ETKENLER VE AYAKLANMAYI SONA ERDİRECEK KARŞI
EYLEMLERİNİN NİTELİKLERİ (1)
CUMHUTİYET DÖNEMİNDE ORTAYA ÇIKAN KÜRT AYAKLANMALARI VE AYAKLANMALARI ORTAYA
ÇIKARAN ETMENLER:
1982 yılının ağustos ayında Suriye’nin
Dera kentinde yapmış olduğu toplantıda Türkiye’de bağımsız bir Kürt devleti
kurmak amacıyla gerilla savaşı başlatma kararı alan PKK’nın ilk saldırısını 15
Ağustos 1984 tarihinde Siirt’in Eruh ve Hakkari’nin Şemdinli ilçelerine yapması
ile Türkiye Cumhuriyetine karşı yeni bir Kürt ayaklanması başlamıştır. Bu
saldırı sonucunda 1 jandarma eri
şehit olmuş 6 er ve 3 sivil yaralanmıştır. Aynı tarihte Hakkâri ili Şemdinli ilçesinde Jandarma subay açık hava gazinosu, subay
lojmanları ve ilçe jandarma Karakolu'na yapılan silahlı saldırıda 1 subay, 1 astsubay ve 1 er yaralanmıştı. Her iki ilçeyi bir süre
kontrol altında tutan örgüt militanları, ilçe meydanından ve cami minaresinden
bir süre propaganda yaptıktan sonra Kuzey Irak’a dönmüşlerdir. PKK sonraki her
15 Ağustos’u önceleri “ilk kurşun günü” sonra da “Diriliş Bayramı” olarak yeni
eylemlerle kutlama kararı aldı.
Sadece
Eruh’ta 1 askerin şehit düştüğü, ölü sayısının az olmasına da bakılarak ilk
anda çok önemsenmeyen bu olay gerçekte 1984’te başlayıp Ocak 2016 tarihi ile
çok değişik aşamalardan geçerek otuz iki yılı aşkın bir süre ile günümüze kadar
gelen PKK’nın elebaşılığının ortaya çıkardığı Bir Kürt ayaklanmasıdır.
Bu süre içinde PKK’nın düzenlemiş olduğu
eylemlerde Jandarma Genel Komutanlığı Teşkilatında 161’i subay, 209’u astsubay,
187’si uzman jandarma, 141’i uzman erbaş ve 2.407’si erbaş ve er olmak üzere
toplam 3.105 Jandarma Genel Komutanlığı personeli; 6’sı Emniyet Müdürü, 15’i
Başkan, 3’ü Emniyet Amiri, 27’si Komiser, 16’sı Komiser Yardımcısı, 471’i Polis
Memuru, 54’ü Çarşı ve Mahalle Bekçisi, 1’i Teknisyen Yardımcısı ve 1’i Öğretmen
olmak üzere toplam 594 emniyet mensubu şehit olmuştur.
Güncel veriler dışında istatistiklere
geçen bilgilere göre bu süre içinde 35 bin 576 kişi bu ayaklanmadan doğan terör
eylemlerinde yaşamını yitirmiş, 14 ilde 62 bin 448 hanede 386 bin 350 kişi
köylerinden şehirlerinden Batı Anadolu’da
değişik illere ve az bir nüfus da Kuzey Irak’a göç etmek zorunda kalmıştır.
Rahmetli
Uğur MUMCU’ya göre Cumhuriyet öncesi üç Cumhuriyet sonrası son ayaklanma ile
birlikte onaltı olmak üzere toplam 19 büyük Kürt ayaklanması ortaya çıkmıştır.
25 Mart 1992 tarihinde Milliyette yazmış olduğu yazıda son çıkan ayaklanmayı
19’ncu Kürt ayaklanması olarak sıralar. Yazısının başlığı da “19. Ayaklanma”dır:
“ “19.
AYAKLANMA
Güneydoğu’da
yaşanan olaylar, tam anlamıyla “eylemli kalkışma”
boyutlarındadır.
PKK ve örgütün silahlı eylem kolu ERNK, “Nevruz”
nedeniyle
ayaklanma girişiminde bulunmuşlardır.
Bu,
Cumhuriyet döneminde etnik kökenli “16. ayaklama” oluyor.
Bu
ayaklanmalardan “Nasturi ayaklanması” dışındakiler Kürt
ayaklanmalarıdır.
Nasturi ayaklanmasının da Kürt ayaklanmasıyla dolaylı
ilgisi
bulunmaktadır.
Cumhuriyet
dönemindeki etnik kökenli on altı ayaklanmanın adları ve
tarihleri
şöyle:
1.
Nasturi Ayaklanması (12-28 Eylül 1924)
2. Şeyh
Sait Ayaklanması (13 Şubat-31 Mart 1925)
3.
Reçkotan ve Raman Ayaklanması (9-12 Ağustos 1925)
4. 1.
Ağrı Ayaklanması (16 Mayıs-17 Haziran 1926)
5. Koçuşağı
Ayaklanması (7 Ekim-30 Kasım 1926)
6.
Mutki Ayaklanması (26 Mayıs-25 Ağustos 1927)
19
7. 2.
Ağrı Ayaklanması (13-20 Eylül 1927)
8.
Bicar Ayaklanması (7 Ekim-17 Kasım 1927)
9. Asi
Resul Ayaklanması (22 Mayıs-3 Ağustos 1929)
10.
Tendürük Ayaklanması (14-27 Eylül 1929)
11.
Zeylan Ayaklanması (20 Haziran-7 Eylül 1930)
12.
Oramar Ayaklanması (16 Temmuz-10 Ekim 1930)
13. 3.
Ağrı Ayaklanması (7-14 Eylül 1930)
14.
Pülümür Ayaklanması (8 Ekim-14 Kasım 1930)
15. Dersim Ayaklanması (21 Mart-10 Kasım
1937)
Cumhuriyet
öncesinde de Kürt ayaklanmaları olmuştur. Bunlar da
sırasıyla:
1. 1914
Molla Selim ve Şeyh Şehabettin Ayaklanması.
2. 1919
Ali Batini Ayaklanması.
3. 15
Kasım-17 Haziran 1921 Koçkiri Ayaklanması…..”
Cumhuriyet
döneminde ortaya çıkan Kürt ayaklanmalarından, son ayaklanma dışındakiler
birbirleri ile büyük benzerlikler taşıdığı halde PKK elebaşılığında ortaya
çıkan son ayaklanmanın diğer ayaklanmalarla arasında çok ayırıcı nitelikler
vardır.
Cumhuriyetin
kuruluşunun ilk yıllarında ortaya çıkan Kürt ayaklanmalarının dini, gerici ve nitelikler
taşıdığı ve siyasi alanda doğrudan temsilcileri olmadığı görülür. PKK’nin (Kürdistan
İşçi Partisi) elebaşılığını yapmış olduğu son ayaklanma ise, Doğu Blok’u
çökünceye değin Leninist-Marksist siyasi bir ideoloji ile kısmen Kürt
milliyetçiliğini kullanarak ihtilal peşinde koşan, sonrasında doğrudan Kürt
etnik duygularını kullanan PKK terör
örgütü ile bu örgütün amaçları ile çakışan bir siyasi programa sahip siyasi
Parti temsilcilerinin TBMM’nde aktif olarak çalıştığı, açık olarak desteklediği
“Genel” (Türkiye çapında) bir ayaklanmadır.
PKK
ve TBMM’deki savunucularının hedefi,Tarık Ziya Ekinci’nin ,“Kürt Siyasal
Hareketlerinin Sınıfsal Analizi”, adlı yayınında özellikle vurgulamaya
çalıştığı özerk, özyönetim değil, Avrupa Birliği’ne katılım girişimlerinin
getirdiği daha gelişmiş özgürlük koşullarının vermiş olduğu cesaretle, bir oldu
bitti ile bağımsız ayrı bir Kürt devleti Kurmaktır.
Siyasi alanda faaliyet göstererek
kendilerini temsil eden Parti başkanların basın karşındaki açıklamaları,
Silahlı Kuvvetlerin Güvenlik Güçleri ile başlatmış olduğu özellikle PKK’nın BOTAN
Eyaleti (Cizre, Silopi, Nusaybin, Şırnak) olarak adlandırdığı bölgede
ayaklanmayı ortadan kaldırma Harekâtında, PKK örgütünün terör timlerini savunan,
koruyan açıklamaları bu bölgelerde ayrı bir devlet kurma hedeflerinin bir itirafını oluşturmuştur.
“İki temel mevzuyu netleştireceğiz. Birincisi Kürt
halkının siyasi statü meselesi. Bu da özerklikle ilgilidir. İkincisi yine Kürtlerin
yaşadığı Kürdistan bölgesi ve Türkiye'nin tamamını da ilgilendiren idari
yönetim modeli, bu da özerklikle ilgili. Bu ikisini en dengeli şekilde
birbirini boşa çıkarmayacak, birlikte yaşamı olanaklı kılacak ama içeriği de
dolu nasıl bir yönetim inşa edebiliriz, bunun yetkilerini, mekanizmasını
hiyerarşisini tabandan yukarı nasıl kurabiliriz diye bunu bütün dünyaya
hatırlatma nedeniyle bu toplantı çok önemli olacaktır…. Kürtlerin kendi coğrafyasında,
Ortadoğu'nun orta yerinde siyasi bir irade olacağı görüşünü savunan Selahattin
Demirtaş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Tıpkı
yüzyıldır okyanusun altında kalan bir geminin yeniden okyanusun üstüne çıkıyor
olması gibi Kürdistan kendi küllerinden yeniden doğuyor. Ortadoğu'da orta
yerinde güneş gibi ışıldıyorsa dostlarımız bundan mutluluk duymalıdır, bize
kardeş duyanlar, et ve tırnağız diyenler bundan mutluluk duymalıdır. Korkacak
bir şey yok, gerçekler gün yüzüne çıkıyor. Korkunun ecele faydası da yok.
Durdurabileceğiniz bir durum da değil. Durdurmak, engellemeye çalışmak yerine
güç verseniz, yan yana olsanız omuz omuza olsak hep birlikte kazanacağız. Artık
gelecek yüzyılda bir Kürdistan gerçeği olacak. Belki bağımsız devletleri de
olacak Kürtlerin, federal devletleri de, kantonları da, özerk bölgeleri de olacak.
Kürdistan kocaman bir coğrafyadır. Bu coğrafyada kim nasıl yaşamak istiyorsa
önce kendisi karar verir geri kalanlar buna saygı duyar. Kardeşlik hukuku da
böyle bir şeydir." http://www.bugun.com.tr/ - 26/12/2015
PKK’nın BOTAN Eyaleti adını verdiği Cizre, Silopi, Nusaybin,
Şırnak’ı kapsayan bölgede harekatın ve
çatışmaların yoğunlaşmasının nedeni
PKK’nın 1989 yılı planlamasında alınan kararların uygulamasına bağlı olarak bölgeyi ayaklanmanın üssü ve kurtarılmış bölge
modeli olarak planlayarak burada askeri yığınak yapmış olmaları sonucudur. Bu
program ve hedef doğrultusunda terör örgütünün elebaşılığında örgüt ve siyasi
üyelesi, destekleyicisi, sempatizanları olan Kürtler bu yerleşim yerlerinde
caddelerde, sokaklarda barikat ve hendekler
açmışlar, özel düzenekli bombalar yerleştirmişlerdir. PKK bu çalışmalarla
siyasi temsilcileri olan yerel yönetimlerin olanaklarından da yararlanarak
ayaklanmanın başarısı için caddeleri, sokakları cepheler durumuna getirmiştir. Sayın
Ahmet Cem ERSEVER, yaşanan terör olaylarının
doğrulamış olduğu araştırma, gözlem ve görgülerini yazdığı Kürtler, PKK ve Abdullah Öcalan adlı kitabında
bu durumu aşağıdaki gibi dile getirir:
“Buna göre BOTAN Eyaleti; Parti(PKK),
Cephe (ERNK), ordu (ARGK) örgütlenmelerinin merkezi olacaktır. Bu yönüyle hem
diğer eyaletlerin pratikte sevk ve idare merkezi olacak, hem de buraları
takviye ve destekleme alanı olacaktır. Ayrıca BOTAN'daki Parti, cephe, ordu
örgütlenmesi diğer eyaletlere modellik yapacaktı. BOTAN eyaleti, adeta
kurulacak olan "Bağımsız Birleşik Demokratik Kürdistan'ın prototipi
olacaktı. Partinin (PKK) iç merkezi burada üslenecekti. Cephe (ERNK)
faaliyetlerine burada yön verilecekti. Diğer yandan Cephenin örgütlenmesi (Temsil
ve yönetim - İktidar gücü) gene burada hayat bulacaktı. Ordunun (ARGK) Askeri
Konseyi (Genel Kurmay), burada üslenip savaşı yönetecekti. ARGK'nin ilk Gerilla
Tugayı BOTAN'da, 1988 yılı içinde inşa edilecekti. Bütün askeri güçler bu
Gerilla Tugayının kuruluşunda yer alacaktı. Bu nedenlerle BOTAN Eyalet
sorumluları, eyalet planlamalarını yaparken plana, "BOTAN FETİH
PLANI"ismini verdiler. Planlamayı yaparlarken de hedefleri daha da
büyüterek ordu kuruluşunu TUGAY değil de TÜMEN düzeyinde başlatmayı kararlaştırdılar.
Kurtarılacak bölgenin sınırlarını tüm BOTAN eyaletini kapsayacak şekilde
genişlettiler. “ (s.128)
Cumhuriyet döneminde çıkan Kürt ayaklanmaları, İngilizlerin Orta
Doğudaki çıkarları ile bölgedeki ağa ve şeyhlerin çıkarlarını korumak için doğrudan
Kürt aşiret ve bölge halkının, dini ve etnik duygularını kışkırtarak ortaya çıkartıldığı
halde son Kürt ayaklanması dolaylı olarak, PKK terör örgütü tarafından bölgedeki
halka baskı yapılarak, terör uygulanarak etnik temele dayalı siyasi görüşlerin
zorla bölgedeki halka sahiplendirilmesi
ile ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Ayaklanmanın bu temel hareket ilkesini
yine Cem ERSEVER kitabında şöyle açıklamaktadır:” PKK=APO, bu yöntemlerle
Güneydoğu'da güçlenmiştir. İşte bunun için PKK'nın her talimatı yerine
getirilmekte, gençler kendilerinin ve ailelerinin korkularından örgüte
katılmaktadırlar. Buna benzer uygulamalar antik çağlarda barbarlar tarafından
yapılmaktaydı. PKK, barbar ikna yöntemleri konusunda tüm Kürtlere kendisini
ispat etmiş durumdadır. Devlet, vatandaşını barbar PKK'nın elinden
kurtaramamaktadır. Bu durumda vatandaş ne yapsın? Elbette PKK desteklenecektir.
Siz olsaydınız ne yapardınız? 1984 yılında bazı militanlar APO'ya rapor
yazarak; "Halk bizi desteklemek istemiyor, kimse bize kapısını açmıyor,
ekmek bile alamıyoruz." diyorlardı. APO, militanlarına gönderdiği cevabi
talimatlarda militanlarına şöyle öğüt vermektedir; "BARZANİ Irakla
yönetime ilk başkaldırdığında kendi aşiret fertlerinden başka destekçisi yoktu.
Bu nedenle aşiretinden 2000 seçme adamını yanına alarak Kuzey Irak'ı baştan
başa dolaştı, diğer aşiret ve kabileleri sindirdi. Birçok köyü yağmaladı,
birçok insanı kurşuna dizdi. Neticede otoritesini tesis etti. Hatta her köyden
ve kabileden onlarca genci zorla alıkoyarak süreç -içersinde bütün Kuzey Irak'ı
kendisine bağladı. Yanına aldığı gençler zaman içinde çatışmalarda öldüler,
komutan oldular, evlendile yeni nesiller bunun için BARZANİye sempati duyar ve
destekler. " (s.122, Cem Ersever)
Uygulanan bu yöntemle 1985’li yıllardan
sonra PKK tarafından gerçekleştirilen eylemlerle bazen Kürt ailelerin tüm
mensupları öldürülmüştür. PKK Kürtleri katlettiği alanlarda devlet güçleri ile yerel halk
arasında bir duvar örmüş, 1990’lı yıllarda halk devlete karşı olan güven
duygusunu yitirmeye başlayarak, ortaya çıkan bazı dış ve iç etkenlerle etnik
siyasal görüş altında kalarak bölgede, PKK terör örgütünün siyasal Parti temsilcilerine oy vermeye başlamıştır. Bölgede terör örgütünün yerel yönetimlerle
güçlenmesi ile şiddet sarmalı gelişmiş, ayaklanma da gün geçtikçe büyümüştür.
Cumhuriyet döneminde ortaya çıkan Kürt
ayaklanmalarını tek tek ortaya çıkış nedenleri ve gelişmeleri ile birlikte
rahmetli Uğur MUMCU’nun: “Geçenlerde Şeyh Said İsyanı ile ilgili bir araştırma
yapıyordum. Bu amaçla Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığınca yayımlanan “Türkiye
Cumhuriyetinde Ayaklanmalar (1924-1938)” adlı kitabı okumak istedim ama bu
kitabı kitaplıklarda bulamadım. Bu kitabın okunması yasakmış!”, (Cumhuriyet, 8
Mayıs 1990)”, dediği belgeleri, Genel Kurmay Belgelerinde Kürt İsyanları 1-2,
Kaynak yayınları, 1992 adlı kitapta ve Kürt ayaklanmaları ve terörü ile ilgili
yazılan diğer bazı kitap karşılarda karşıtlaşmalı olarak ele almaya çalışacağız.
Son olarak günümüzdeki Kürt Ayaklanmasını ortaya çıkaran etmenleri, ayaklanmanın sürecini ve ortadan kaldırılması
için alınması gereken karşı etkileri geniş olarak ele alacağız.
CUMHURİYET DÖNEMİNDE ORTAYA ÇIKAN KÜRT AYAKLANMALARI
VE NEDENLERİ:
Fransız ihtilali ile
Osmanlı ülkesinde meşruti yönetim yanlısı aydınların yapılan ıslahatların
kalıcı olması ve Fransız İhtilâli ile ülkeye giren milliyetçilik fikirlerinin
olumsuz etkilerinden kurtulmak amacı ile 3 Kasım 1839 tarihinde Tanzimat
Fermanı Gülhane Parkında ilan edilmiştir. Bu yenileşme fermanının Gülhane
Parkında ilan edilmiş olması nedeniyle diğer bir adı da Gülhane-i Hattı
Hümayunudur. Ancak Tanzimat fermanının ilanından sonra imparatorluğun her zor
kaldığı durumlarda İmparatorluğu bölmek isteyen İngiltere, Fransa ve Rusya’nın
kışkırtmaları ile azılıklar ayaklanmıştır. Bu azınlıkların içinde Kürtler de
vardır. Birinci Dünya Savaşı öncesi ve sonrasında Osmanlı’yı ve Anadolu’da Türk
birliğini bölmeyi amaçlayan birçok örgüt kurulmuştu. Özellikle İngilizlerin koruması ve yönetimi altında
Rumlar İstanbul Patrikhanesinde örgütledikleri Mavri Miva Cemiyetinde, Rum
okullarında kurdukları izci teşkilatlarında, İstanbul’daki merkeze bağlı
Trabzon, Samsun ve tüm Karadeniz kıyılarında şubelerini açtıkları Pontus Rum
Cemiyeti’nde yıkıcı faaliyetlerini sürdürüyorlardı. Yine İngiliz ve Rusların
kışkırttığı ve koruduğu İstanbul’dan idare edilen Diyarbakır, Bitlis, Van,
Elazığ illerinde Kürt Teali Cemiyeti ülkeyi bölme çabaları için kurulmuştu.
Ancak etnik temele dayanan bu
ayaklanmalar, Osmanlı İmparatorluğunda ortaya çıkan tüm ayaklanmalar da olduğu
gibi toplumun çok duyarlı olduğu dini inançların kendi siyasi amaçları yönünde
kullanılması ile çıkarılıyordu. Cumhuriyet döneminde de ortaya çıkan Kürt
ayaklanmaları, günümüzde çıkan son ayaklanma dışında, bölgedeki ağa ve şeyhlerin çıkarlarını
korumak için, yöre halkının dinsel inançları kötüye kullanılarak ve milliyetçilik
duyguları kışkırtılarak, özellikle İngilizlerin Orta Doğudaki çıkarlarının
korunması amacıyla çıkarılmıştır. Cumhuriyet döneminde Ortaya çıkan Kürt
ayaklanmaları, bu ayaklanmalarla ilgili sahip olunan çok büyük bir deneyim
birikiminin de anlatıldığı Genel Kurmay Belgelerinde, ayaklanmaların neden ve
gelişmeleri, alınan önlemlerle ile birlikte aşağıdaki şekilde sıralanmıştır: ( Genel Kurmay Belgelerinde Kürt İsyanları 1,
Kurm.Alb. Reşat HALLI, Kaynak Yayınları:100, 1.Baskı, Mart 1992)
1-Nasturi Ayaklanması 12-28 Eylül 1924 :
İngilizlerin Milletler Cemiyetinde Musul
sorunu görüşmelerinin kendi
lehlerinde sonuçlanması için özellikle Erzurum ve Bitlis çıvarında Kürt
aşiretlerini, Hakkari çıvarında da Nasturileri ayaklandırmaları ile ortaya
çıkmıştır. “ İngilizler…Türkleri Musul sorununda tamamıyla aciz bırakmak ve
hatta daha ileri giderek Türkiye’nin doğu ve güneydoğu kısımlarını ele geçirmek
istiyorlardı….Türklerin gayesi ve karşı tedbirler almaktan maksatları,
İngilizlerin Hakkari iline Nasturileri kullanarak uzattıkları eli kırmak ve
aynı zamanda Musul sorunu Cemiyeti Akvamda görüşüldüğü sırada İngilizler Haliç
Konferansında tesbit edilen sınırın güney kısımlarının Irak’a ait olduğunu
iddia ettikleri için buraları işgal etmek suretiyle Nasturileri defetmek ve
Musul görüşmelerinde hakim bir durum
sağlamaktı.” (s.46) İngilizlerin silahlandırdığı Nasturiler 07 Ağustos 1924’te Hakkari valisini Hangediği
civarında yaralayarak esir alırlar ve birlikte olduğu jandarma komutanı ile
birkaç eri şehit ederler. Bu suretle ayaklanma fiilen başlamış olmaktadır. Hakkari
ilindeki Hangediği olayı üzerine 14 Ağustos 1924 tarihinde Bakanlar kurulu toplanarak Nasturi ayaklanmasının mümkün olan en kısa
zamanda ve hızla, bölgedeki aşiretlerden de yararlanarak bastırılması için
Genel Kurmay Başkanlığı memur edilir. Bakanlar Kurulunun 14 Ağustos 1924 tarihli kararını alan Genelkurmay Başkanlığı
da gerekli olan harekat için birliklere şu kuruluş ve konuş emirlerini
vermiştir. “ 7’nci Kolorduda: 17’nci
tümenin Diyarbakır’daki 62’ncı alay 1’nci Taburu Şırnak’a, Elazığ’da bulunan
alay karargahı ile 2’nci Taburu Diyarbakır’a, Malataya’daki 6t3’ncü alayı
Elazığ’a, 17’nci tümen Komutanı Nurettin Paşa’nın tümeninin emir komutasını
geçici olarak tugay komutanına bırakarak 2’nci tümen komutanlığına vekalet
etmek üzere 2’nci tümene, Nusaybin’deki 7’nci Kolordu Süvari Bölüğü ile 14’ncü
Süvari Tümeninin Mardin’deki 5.Suvari alayı Cizre bölgesine;
9’ncu Kolorduda: 9’ncu Tümenin bir piyade
alayı ile bir dağ bataryası Van’a, 12’nci Tümenin Van’a gitmek üzere
hazırlanmış bir piyade alayı ve bir dağ bataryası Bitliss’e
gönderilecek……Harekata hava kuvvetlerinden sekiz uçaklı bir bölüğün
katılacağını ve bu maksatla 3’ncü Ordu Müfettişliği uçak uzmanının derhal
Diyarbakır’a 7’nci Kolordu emrine gönderilmesini……Harekatı bizzat 7.Kolordu
Komutanının yönetmesini” (s.55)
Harekatın
başarılması için asker ve halkın kendine güvenini sağlayacak,başarı inancı ve
mücadele gücünü ortaya çıkararak arttıracak(moralini arttıracak) karşı propaganda çok önemlidir. “
İngilizlerin her vakit yaptıkları gibi bu kez de aşiretler arasında, kolordu
içinde, vilayette, hatta Ankara’da bizzat Genelkurmay başkanına kadar;
kuvvetlerinin çokluğuna, yapacağımız harekatın başarılamayacağına dair
mübalağalı propagandaları alınacak tedbirlerle göz önünde tutulması bu konuya
karşılık olarak dört tümenle ki, toplam olarak kırk bin kişi ile taarruz
edileceğini duyurmak lazımdı.” (s.62) Hatta 14’ncü süvari tümeninin Gaziantep
ve Urfa’da bulunan kuvvetlerinden bir iki bölüğünün Nusaybin’den taarruz ederek
Musul’u geri alacağının propaganda olarak yayılması önemli bir karşı propaganda
olacaktı.
16-18 Eylül 1924 tarihleri arasında
yapılan harekatlarla Nasturi aşiretleri bir kısmı top ve tüfekle imha edilerek
Pervari’ye çekilmek zorunda, bir kısmı Zap’ın doğusunda Martmiram
dolaylarındaki mağaralara, bir kısmı Valto dağının doğusu ve güneyindeki
mağaralara kaçmak zorunda kalmışlardır. 22 Eylül 1924 tarihinde bu mağaralar
kuşatılarak ayaklanmacılar bu mağaralardan temizlenmiştir. Genelkurmay
Başkanlığı 7.Kolordunun 30 Eylül tarihli raporuna karşılık 2 Ekimde verdiği
emirle “ Zap doğusunda kimse kalmadığına göre tedip (Yola getirme, uslandırma)
harekatının fiilen sona erdiğini”, bildirmiştir.
2- Şeyh Said Ayaklanması ve bastırılması:13 Şubat-31 Mayıs 1925
Şeyh
Said Ayaklanmasının temelinde de İngilizlerin, Musul’un Milletler Cemiyetinde alınacak bir kararla Türkiye’nin
yönetimine geçmemesi için Kürtleri Diyarbakır ve çevresinde
başlayarak Türkiye’ye karşı ayaklanmaya
kışkırtmaları oluşturmuştur. Böylece İngilizler Musul’un Türkiye ile birleşmek
istemediklerini Milletler Cemiyetine kanıtlamış olacaklardı.
1926 yılının ilkbahar aylarında İngilizlerin
silah desteği verdiği Diyarbakır’da başlayacak olan ayaklanmaya, diğer yandan
Şeyh Said’in İstanbul’daki Kürtlerle birlikte dini bir nitelik verdiği
ayaklanma ile destek verilecekti. “Türkiye, Musul halkının Kürt olması ve Kürt
çoğunluğun da Türk idaresi altında bulunması sebebiyle, keza ırk, din ve
milliyet bakımlarından Musul’un mülhaki
ile birlikte Türkiye ye verilmesi ve bu görüşün gerekirse bir soruşturma
komisyonunun yerinde yapacağı kontrol suretiyle ispatlanabileceği tezini
savunuyordu ….Kürt kitlesinin bağımsız
peşinde koştuğu bir sırada Musul Kürtlerini de Türkiye Cumhuriyeti idaresi
altına koymak , Milliler Cemiyetinde elbette doğru görülmeyecekti.” (s.113)
Ayaklanma dini bir nitelik taşıdığı için
İstanbul ve Anadolu’da diğer yurttaşların da katılması tasarlanıyordu. “
…Asiler silahlı Kürt kuvvetlerinin idaresinde Vilayeti, Kolorduyu ve Emniyet
müdürlüğünü basarak hükümeti ele geçireceklerdi. Kürtler tabanca ve kılıçla
donanmış oldukları için İngilizler bomba, tüfek ve altın para yardımı
yapacaklardı. İstanbul bu suretle asilerin eline geçince , ayaklanma hemen
Bursa, Konya ve İzmir’e yayılacak ve Ankara Şeyh Sait ile meşgulken iki ateş arasında
kalacaktı. Cumhuriyet hükümeti bu suretle ortadan kaldırılırken İngilizler,
derhal Vahdettin’i İstanbul’a getireceklerdi.” (s.118-119)
Kendi ağalık ve şeyhlik düzenlerini sürdürmek amacıyla Cumhuriyet
yönetimine karşı halkın dini duygularını sömüren Şeyh Said ve etkisi altındaki
aşiretler Kürtlük propagandası ile
İngilizlerden de destek alarak Türkiye Cumhuriyeti devletini yıkmak için
ayaklanmışlardır. “ M.V Guinet, Kürt İsyanı adlı eserinde Şeyh Sait’in
liderliğinde vaki olan Kürt ayaklanmasının gerçek sebeplerini şöyle
anlatmaktadır. Bu ayaklanma, Kürt derebeyliğinin Cumhuriyet Hükümetine karşı
bir tepkisidir.[ Gerçekte İngiltere Yönetiminin Musul olayında Milletler
Cemiyetinde kendi lehine karar çıkmasını sağlamak için Kürtleri etnik ve dini
duyguları ile kullanarak kışkırtmalarının sonucudur.] Ankara’ nın yeni devrim
nizamları Kürtler ilk kez modern kanunların nüfuz ve hakimiyetine boyun eğmeye
mecbur kalmış, Kürt aşiretlerini muntazam bir hayatın adetlerine uymaya ve
onları hiç tanımadıkları bir takım mecburiyetlere zorlamıştı…Devrimciler,
memleket idaresini mezkezileştirmek, şeyhlerin nüfusunu temelinde yıkmak,
kabilelerin kendilerine has özelliklerini ortadan kaldırmak ve nihayet bütün
gelenekleri yok etmek istemişlerdi.”(s.119)
“…kendisinin Allah tarafından tekrar şeriat
kanunlarını yürütmek için gönderildiğini ileri süren….yeşil sanacağını
dalgalandıran şeyh…tamamen din heyecanı etkisi altında bulunan bu binlerce
fakir ve cahil insanlar cumhuriyete karşı ayaklandılar.”(s.122)
Kürtlerin
Cumhuriyet tarihinde ortaya çıkarmış oldukları yaygın, en büyük ayaklanmalardan
biri olan Şeyh Said ayaklanması birçok Kürt yazarın yazdığı gibi aslında
milliyetçilik nitelikleri ile ortaya çıkan bir ayaklanma değildir, gerçekte
dini duyguların sömürülmesi ile Şeyh ve Ağaların geleneksel çıkarlarının
korunması ve bu grubun İngilizlerin Musul’daki çıkarları için çıkarılan bir
ayaklanmadır……
KAYNAKÇA:
1-Ahmet Cem ERSEVER, Kürtler, PKK ve
A.Öcalan, 1993 Ankara, Kiyap Yayın Dağt.
2- PKK
Terör Örgütü Tarihsel Süreç ve 28 Mart Diyarbakır Olayları Analizi, İhsan BAL, Uşak, Uluslararası
Güvenlik, Terörizm ve Etnik Çatışmalar Merkezi Başkanı.
3- Genel
Kurmay Belgelerinde Kürt İsyanları 1, Kurm.Alb. Reşat HALLI, Kaynak Yayınları:100,
1.Baskı, Mart 1992
4-TBMM.İnsan Hakları İnceleme Komisyonu, Terör
ve Şiddet Olayları Kapsamında Yaşam Hakkı İhlallerini İnceleme Raporu, 13 Şubat
2013
5- Tarık Ziya Ekinci, Kürt Siyasal Hareketlerinin
Sınıfsal Analizi, Sosyal Tarih Yayınları, 1.Basım Mart 2011
6- Ruşen ÇAKIR, Türkiye’nin Kürt Sorunu,
Metis Yayınları, Haziran 2004
İsmail İNCİ,
09/02/2016