PARA EKONOMİSİ (1)
Para, toplumlarda işbölümünün ortaya
çıkışına bağlı olarak çok çeşitli türde mal ve hizmetlerin takası ile
gereksinmelerin karşılandığı toplumların “takas ekonomisi” evresinde zorunlu
gereksinmeden ortaya çıkan bir araçtır. Bu araç önce değerli madenler olan
altın ve gümüş, sonra kağıt banknot, günümüzde de giderek yaygınlaşan
elektronik ortamda ödemelerin yapıldığı banka kartları şeklinde görülmektedir.
Kısaca parayı, tüm mal ve hizmetlerin alım ve satımında kullanılan toplum tarafından
kabul edilen ortak bir araç olarak tanımlayabiliriz.
TOPLUMLARDA PARAYI ORTAYA ÇIKARAN
GEREKSİNİM:
“....Kentlerde
değiş tokuş işlemlerinin zorluğundan dolayı altına ve gümüşe ihtiyaç
duyulur…İşlem zorluğuna şöyle bir örnek verebiliriz. Bir çiftçi, örneğin saban
yaptırmak istediğinde bunun karşılığında demirciye vermek için yanında erzaktan
başka bir şey bulunmayabilir. Bu durumda onlar kendi aralarında yapacak
oldukları işlemi tamamlayamazlar. Dolayısıyla, potansiyel olarak her şeyin
yerinde geçecek bir şeyin ortaya konulması zorunludur. Öyle ki, çiftçi aldığı
sabanın karşılığı olarak bir şeyi demirciye verir, demirci de ihtiyaç duyduğu
ve istediği her şeyi bununla elde eder.” Ünlü
düşünür İbni Rüşt’ün bu
sözleri takas ekonomisinden, para ekonomisine geçişin zorunlu,
toplumsal-ekonomik gelişimini anlatır. Ortak kullanım aracının kullanılması
zorunluluğu, gereksinmelerin zamanında, tam ve kolaylıkla karşılanabilmesini
olanaklı kılmasındandır. Toplum
tarafından kabul edilen bir ortak kullanım aracı, mal ve hizmet ürünleri
arasında takas ile ortaya çıkan zor alış veriş koşullarını kişilerin yer,
zaman, uzaklık gibi zorluklarını ortadan kaldırarak, doğrudan
erişimli(etkileşimli) olmasını sağlayarak kolaylaştırır, her türlü mal ve
hizmetin alım satımını yapılabilir duruma getirir.
Takas ekonomisinde mal
ve hizmetlerin alışverişinin zorluğu hatta olanaksızlığı; takas edilecek
kişilerin birbirlerini yer, zaman ve kişi olarak bulmakta ve takas edilecek malların
kişiler arasında tesliminde çok ağır koşullar taşıyor olmasındadır. Örneğin
buğdayı ayakkabı ile değiştirmek isteyen birisi, peynire ihtiyacı olan bir
ayakkabı üreticisinden ayakkabı ihtiyacını karşılayabilmesi için önce bir
peynir ile buğdayı takas edecek üreticiyi bulmak zorunda kalmaktadır. Bu arayış
zincirleme olarak ürün sayısı arttıkça çok daha zorlaşmaktadır.
Bu zorluğu aşmak için önce toplumlar takas ekonomisinin
anlayışının etkisiyle, ortak kabul edilen bir mal ile mal ve hizmetlerin
alışverişini yapmayı kabul etmişlerdir. Tarihe bakıldığında fildişi, balina
dişi, öküz, inek gibi büyük baş hayvanların, deniz kabuğu, çeşitli baharatlar,
papirüs gibi çok çeşitli malların ortak alışveriş araçları olarak kullanıldığı
görülmektedir. Ancak bu malların taşınmasının, bölünmesinin zorluğu ve
dayanıksız oluşları insanları değerli madenlere yöneltmiş, altın ve gümüşten
sikkeleri ortak alışveriş aracı olarak kabul etmeye götürmüştür. Yaşanan
alışveriş deneyimlerinden ortak mal ve hizmet alımında kullanılacak olan
aracın, paranın kolay taşınabilir, hesaplanabilir bunun için bölünebilir ve dış
koşullara karşı dayanıklı olması, paslanmaması, kokuşmaması gerektiği
anlaşılmıştır. Altın ve gümüş madenleri bu özellikleri taşıdığından para olarak
kullanıma en uygun araçlar olmuştur. İlk olarak altın ve gümüşün para olarak
basılarak kullanımına M.Ö 560 yıllarında Batı Anadolu’da Likya Krallığında
rastlıyoruz. Kâğıt paranın ilk ortaya çıkışı da ondokuzuncu yılın sonlarında
altın karşılığında bankalar tarafından piyasalara sürülmesi ile gerçekleşiyor.
Daha sonra kendi değerini taşıyan kâğıt paralar devletlerin merkez bankalarında
basılması ile ortak alışveriş aracı olarak piyasalarda yerini alıyor. Bu gün
kullanılan paranın kendi dışında bir değeri yoktur. Devletler ülkelerinde yasal
değişim aracı ve değeri olarak ilan ettikleri için, geçmişte altın ve gümüşün değişim aracı
olarak basılarak ilan edilmesinde olduğu gibi kâğıt paralar da ortak mal ve
hizmet alan araçlar olarak kullanılmaktadır.
PARANIN KULLANIMI İLE TOPLUMSAL İŞBÖLÜMLERİ ARASINDAKİ İLİŞKİ VE
PARANIN BULUŞUNUN SANATLARIN GELİŞMESİNE ETKİLERİ:
Bütün ticaretin takas
yoluyla gerçekleştiği toplumlarda işbölümünün olmadığı veya gelişmediği,
ailelerin kendi ihtiyaçlarını kendi üretimleri ile karşılamak zorunda oldukları
görülür. İşbölümünün olmadığı veya yeni başlamış olduğu bu yaşama biçiminde
toplumlar da gelişmemiş, küçük köy ve kabileler halinde kendi gereksinmelerini
kendileri karşılayarak yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Adam Smith Milletlerin
Zenginliği adlı ünlü eserinde bu durumu şu sözlerle anlatır:
“..Bu iki ulus arasında daha uygarı olan Perulular'ın bile, altın ve
gümüşten süs olarak yararlanmakla birlikte, basılmış paraları yoktu. Bütün
ticaretleri trampa yolu ile oluyordu. Dolayısıyla da aralarında hemen hiçbir
işbölümü yoktu. Toprağı işleyenler evlerini, ev eşyalarını, giyeceklerini,
ayakkabılarını, tarım aletlerini kendileri yapmak zorunda idiler. “ (s.119,
Milletlerin zenginliği)
Bir çalışanın tüm
meslekleri öğrenmesi ve en iyi biçimde yerine getirmesi ussal yeteneklerin
farklı oluşundan, bütün mesleklerin öğrenilmesi için gerekli eğitim ve öğrenim
için zamanın olmaması, insan ömrünün yetmemesi nedeniyle olanaksızdır. Herkes
her işi yapabilecek yetenek sahibi olamaz ve her işi yapmak için çalışmak
kesinlikle verimsiz bir iş ile sonlanır. Bu nedenlerle toplumlarda zorunlu
olarak toplumsal işbölümü ortaya çıkmıştır ve toplumsal işbölümünün gelişmesine
bağlı olarak toplumlar büyümüştür. Bir toplum ancak işbölümünün ortaya çıktığı
ve geliştiği aşamada tüm gereksinmelerini karşılayacak işlerini verimli olarak
yerine getirebilir.
Toplumlar gereksinmelerin
karşılanmasına bağlı olarak yürütmüş oldukları üretim etkinlikleri alanlarında
doğal ve zorunlu olarak işbölümlerine gittikleri gibi, takasa dayanan
alışverişin güçlükleri karşısında ticarette bir ortak kullanım aracını, diğer
deyişle parayı da kullanmaya başlamışlardır. Pratikten gelen zorunlulukla
ortaya çıkan işbölümü ve paranın kullanımı, birbirinden ayrılmaz bütünün iki
parçasını oluşturur. İşbölümü ve sanatların gelişerek çeşitlenmesi paranın
kullanımını zorunlu kıldığı gibi, ortak
bir değişim aracının (paranın) bulunarak kullanılması sanatların gelişip
çeşitlenmesinde doğrudan, hızlandırıcı etkide bulunmaktadır. Ortak kullanım
aracı ile ürünler arası değişim, doğrudan erişimli(etkileşimli) durumuna
gelerek, her mesleğin kendi alanında çalışarak üretme hız ve yeteneğini
geliştirir, hacmini arttırır. Bütün işbölümlerinde küçük ve dev şirketlerin
salt kendi alanlarında odaklanarak üretimde bulunmaları ortak kullanım aracının
dolaşımda olması ile gerçekleşebilir.
Tersinden bu ekonomik
olguya bakacak olursak; ortak kullanım biriminin bulunmadığı bir ekonomide
üreticiler, ürettikleri mal ve hizmetleri gereksinim duydukları mal ve
hizmetlerle takas için, uygun zaman, yer ve kişi araştırması yapacağından, buna
bağımlı olduğundan, üretim yetenek ve verimleri yavaşlayacak hatta
olanaksızlaşacaktır. Bu nedenlerle, ortak kullanım biriminin yokluğu
işbölümlerinin ve işbölümlerinde uzmanlaşmanın oluşmasını engelleyecek, miktarındaki
yetersizlik de üretim ve verimi düşmesine neden olacaktır.
Ortak kullanım aracı
üretimde verimliliği ve işbölümünü getirdiği gibi, yeni işbölümlerinin
oluşmasını, yaratılmasını; zenginleşmeyi uygarlaşmayı etkiler. Gerek zorunlu,
gerekse refah ürünlerinden pay almak isteyen, ürün ve hizmetlerden daha çok
satın almak isteyen bireyler, yeni ürün ve işbölümleri geliştirirler. Kişinin
yetenek ve kolaylıklarına göre gereksinme duyduğu ürünleri temin etmek için
yeni işbölümleri yaratması, ortak kullanım biriminin etkisi ile hızlandırılmış
olmaktadır.
İşbölümü ve ürünler özgülleştikçe,
ürünlerin tümüne erişme çabası ile bireyler ivmelerini arttırırlar. Bu ivme
üretimi ve gelişmeyi hızlandırır. Bir işbölümü kendi alt işbölümlerini zorunlu
kılarak istihdamı arttırır.
Ortak kullanım biriminin
(paranın) ahlaki sorunlara neden olması olumsuz yanını oluşturmaktadır. Ancak
ürünlerin doğrudan kendileri de ahlaki sorun olabilmektedir. Üretmeden,
üretenlerin ürünlerini kullanarak yaşamak yani hırsızlık, kullanım biriminin
doğası gereği kişileri etkilemektedir. Kolay taşınabilir oluşu hırsızlık ve hilekârlığı
özendirebilmektedir. Ancak bu paranın zorunluluğunu ortadan kaldırmaz, bu yönde
girişim uygarlıkta geri gitmektir. Toplumların gelişmesini kolaylaştıran
yöntemleri ortadan kaldırmak, diğer deyişle toplumsal yasaları ortadan
kaldırmak olanaklı değildir. İnsan doğadaki yasalara olduğu gibi toplumsal
yasalara da uyum sağlayarak yaşamını sürdürebilir.
Bu gerçeklik tarihte M.Ö
9’cu yüzyılda Likurgus’un kral olduğu Sparta devletinde yaşanarak önemli bir
toplumsal deneyim olarak ortaya çıkmıştır. Likurgus tüm varsıllığın küçük bir
azınlığın elinde toplandığı Sparta halkının, gelirleri arasından bulunan
ürkütücü eşitsizliği ortadan kaldırmak için toprak bölüşümünü yasalarla yeniden
düzenler ve tüm altın gümüş paranın dolaşımdan çekilmesini sağlar:
“Tüm altın ve
gümüş paranın dolaşımdan çekilmesini sağladı ve yalnızca büyük ağırlığına
karşın değeri çok az olan demirden yapılmış bir tür paranın dolaşımda kalmasına
izin verdi. Daha sonra bunun oldukça büyük bir kütlesi için oldukça düşük bir
değer saptadı. On mina değerindeki bir parayı saklamak için büyük bir oda ve
yerinden kaldırabilmek içinse en az bir çift öküz gerekiyordu. Bu para dolaşıma
girer girmez hemen birçok haksızlık türü Isparta’dan sürgüne gitti. Çünkü kim
böyle bir para için bir başkasını soyardı?.... Bundan sonra Likurgus tüm
gereksiz ve yararsız sanatların yasa dışı olduğunu bildirdi. Aslında böyle bir
yasaklama olmaksızın da bunların çoğu altın ve gümüşle birlikte ortadan
kalkacaklardı, çünkü şimdi kullanımda olan para bu tür yaratılar için uygun bir
ödeme aracı olmaktan çıkmıştı. Demir para Yunanistan’ın geri kalanına
taşınabilecek gibi değildi… Dolayısıyla bundan böyle yabancı malları ve
ürünleri satın almak için ellerinde herhangi bir araç kalmadı. Tecimciler
Lakonya limanlarına yüklü gemi göndermeye son verdiler. Hiçbir diluzluğu
öğretmeni, hiçbir gezgin falcı, hiçbir fahişe pazarlayıcı, altın ve gümüş
işleyici, oymacı, mücevherci geçerli bir parası olmayan bir ülkeye adımını
atmazdı.” ( s.20,21, Petrark, Yaşamlar, Likurgus-Numa Pompilius)
Paranın kullanımdan
kalkmasına bağlı olarak Sparta ile hiçbir ülke ticaret yapmayacak, hiçbir
tüccar yüklü gemilerini Sparta limanlarına göndermeyecektir. Birçok meslekten
kişi de bu ülkede üretim yapmayacaktır. Yurttaşları, her alanda varolan sanatlar üzerinde özgür
olarak çalışan, üreten, ticaret yapan, daha varsıllaşmak için tüm yeteneklerini
büyük bir hırsla kullanan bir ülkede, sanat sahiplerinin bazılarının varsıllaşarak, bazılarının yoksullaşması; gelirleri arasında
aşırı dengesizliklerin ortaya çıkması beklenen olgulardır. Bu olguların aşırı
artması sonucu toplumsal düzen bozulma eğilimi gösterirse, gelir dağılımı
sosyo-ekonomik yasalarla düzenlenir. Bu olguların toplumsal düzeni bozucu yönde
gelişmemesi için, adaletsiz ve haksızca yapılan zenginleşmelerin, gelir
dağılımlarının sosyo-ekonomik yasalarla denetim altında tutulmaları gerekir.
Para; ürünlerin
değişimine dayanan takas ekonomisinin zorluklarını, değişimi olanaksızlaştıran
niteliklerini ortadan kaldıran; her türlü yer ve zaman koşullarında değişimi
kolaylaştıran niteliği ile üretime, yeni ürünler ortaya koymaya bağlı olarak
mesleklerin gelişmesine, üretimin artmasına; ürünlerin çeşitlenmesine, uygarlığın ve refahın ilerlemesine neden olan
en büyük buluşlardan biridir.
Paranın bu önemli
işlevlerini yerine getirebilmesinde bir ülke ekonomisinde paranın piyasalardaki
dolaşım miktarı, (emisyon hacmi) dengesi çok büyük önem taşır. Dergimizin
önümüzdeki sayısında bu önemli konu üzerinde duracağız.
İsmail
İNCİ, 07/07/2015