ORGANİK ÜRÜN EKONOMİSİ
“Son yıllarda
kimyacılar laboratuarlarında en karmaşık organik maddelerin yüzlerce ve
binlercesini yapmaktadırlar. Bunların bazısı o kadar karmaşıktır ki yapısal
formüllerini yazmayı düşünmek bile kolay değildir.”(s.113, L.Vlasov D.Trifonov,
107 Kimya Öyküsü, Tubitak Popüler Bilim Kitapları)
“Günümüzde, yerküre üzerindeki yaklaşık laboratuarlarda her gün on
tane yeni madde sentezlenmekte ve bu günlük verim yıldan yıla artmaktadır. Kimyasal
bilgilendirme servisi bize aşağı yukarı iki milyon kimyasal bileşiğin doğal hammaddelerden
izole edildiğini veya yapay olarak üretildiğini söyler.”(s.119, L.Vlasov
D.Trifonov, 107 Kimya Öyküsü, Tubitak Popüler Bilim Kitapları)
ORGANİK ÜRÜN EKONOMİSİNİN DOĞUŞU:
İnsanlığın refahını arttırmak, artan nüfusla birlikte gelecekte
ortaya çıkabilecek açlık tehlikesiyle karşı karşıya kalmamak ve yoksulluğu
önlemek için birim üretimden en yüksek verim alınmak istenilmiş, özellikle
kimya bilimi ve teknolojisinde yapılan idealist ve özverili çalışmalarla çok
büyük ilerlemeler sağlanmıştır.
Kimya Bilimindeki İlerlemeler Sonucu Yapay Ürünlerin Yaşamın Her
Alanında Kullanıma Girmesi:
Bitkilerin klorofil yapılarında bulunan demir ve magnezyum
elementlerinin bitkiye orantılı olarak verilmesi çok önemlidir. Bitkilerin iyi
fotosentez yapmaları için bu iki elementle birlikte mikroelement adı verilen diğer
elementlere; bakır, çinko, manganez, molibdene gereksinimleri vardır. Bir bitki
çok az miktarda da olsa demir içermeyen toprakta yetiştirilirse, yaprakları ve
sapı kâğıt gibi beyaz olacaktır. Bu bitkiye bir demir tuzu çözeltisi püskürtülürse,
doğal yeşil rengini hemen kazanır.
Molibden yetersizliği, bitkinin molibdensiz özümleyemediği
nitratların aşırı birikmesi yüzünden, yaprak hastalığına neden olur.
Bitkinin fotosentez yapabilmesi için bakır da gereklidir; bakır
azotun bitki
organizması tarafından özümlenmesini sağlar. Bakır bu etkisi ile
azotun bitki tarafından alınarak protein oluşmasına, sonuçta bitkinin
büyümesine etkide bulunur. Azot, bitki ve hayvan kökenli tüm protein
moleküllerinin yapı taşıdır. Azotsuz protein oluşumu olmaz. Bitki ve
hayvanlarda büyüme için bu kadar önemli olan azot toprakta çok yetersizdir. Atmosferde
ise çok fazla serbest durumda azot vardır ve hesaplamalara göre atmosferdeki
tüm azot gübreye dönüştürülse dünyadaki tüm bitkileri bir milyon yıl beslemeye
yeterlidir. 1903'de iki Norveçli, bilim adamı Kristian Birkeland ve mühendis
Samuel Eyde, atmosfer azotunu elektroliz yardımıyla elde etmeyi endüstriyel
verimlilikte başardılar.
Bitkilerle hayvanların büyüme ve gelişmesinde, yaşamlarını sürdürebilmelerinde
karbon, hidrojen, oksijen azot, kalsiyum, potasyum, fosfor, kükürt, magnezyum,
demir, bakır, çinko, manganez, magnezyum
ve molibden elementlerini özümlemeleri zorunludur. Topraktan özümledikleri bu
maddeleri, toprak yitirdiğinde toprağa geri vermek gerektiği kimya ve biyoloji
bilimlerinin ortaya koyduğu önemli bir bilimsel aşamadır. Bu gerçek kimya
biliminin, araştırmalarını bu alanda yoğunlaştırarak yapay gübre üretimini
endüstriyel düzeyinde başarması ile sonuçlanmıştır. Bugün düzinelerle farklı
gübrenin kimyasal yöntemlerle üretimi bilgisine ulaşılmış ve endüstriyel
düzeyde üretimine geçilmiştir. Bu gübrelerin en önemlileri potasyumlu, azotlu
ve fosfatlı gübrelerdir.
Almanya'daki Stassfurt tuz yatakları Antik Çağ'dan beri
bilinmekteydi. Bu yataklar başta potasyum ve sodyumunkiler olmak üzere pek çok
tuz içeriyordu.. Bilim tarihçileri, potasyum tuzlarını işleyen ilk fabrikanın
1811'de Almanya'da kurulduğunu yazar. Bir yıl sonra dört fabrika daha kuruldu
ve 1872'de otuz üç Alman fabrikası, yılda yarım milyon tondan fazla saf olmayan
tuz işliyordu. Potasyumlu gübre fabrikaları kısa sürede birçok ülkeye yayıldı.
Mikroelementler, hayvan organizmasında da önemli bir rol oynar.
Hayvan yeminde hiç vanadyum bulunmamasının iştahsızlığa, hatta ölüme yol
açabileceği saptanmıştır. Öte yandan, domuz yemindeki vanadyum miktarının
arttırılması, hızlı büyümeye ve kalın bir yağ tabakası oluşumuna neden olur.
At sineğinin Rusya'da her yıl milyonlarca ruble kayba yol açtığı
hesaplanmıştır. Yaban otlarının her yıl Amerika'ya dört milyar dolara mal
olmaktadır. Çekirgeler, çiçekli alanları çıplak ve cansız çöllere dönüştüren gerçek
bir felakettir. Kimyacılar Böcek öldürücü olarak insektisidleri, kemirgenleri
öldürmek için zoosidleri, yabani otlan yok etmek için herbisidleri
yapmışlardır. Bütün bu kimyasal maddeler organik bileşiklerden laboratuarlarda
üretilmiştir. Doğa, birçok bileşik maddelerde üstünlüğü laboratuarlarda insan
eliyle üretilen ürünlere bırakmıştır.
Doğanın bileşiminde bulunmayan, İnsanlar tarafından
laboratuarlarda üretilen florokarbon bileşiklerinin ürünleri yalıtkan ve yapı
malzemesi, motorlarda soğutucu akışkan, uzun ömürlü makine yağı olarak
kullanılır.
Organik maddelerle metalik elementlerin kimya laboratuarlarında
oluşturulan bileşiklerinin ürünlerinin kullanım alanları çok çeşitlidir ve
tükenmek bilmez. Hetero-organik bileşikleri Plastik ve lastik hazırlanmasında,
yarı iletken ve süper saf metal üretiminde, tıbbi ilaç ve tarımsal böcek
öldürücü olarak, roket ve motor yakıtı bileşeni olarak kullanılırlar.
Poliüretan lastiklerin kauçuktan elde edilmiş olan doğal
lastiklere göre gerilmeye karşı dirençleri fazladır ve hemen hemen hiç
eskimezler. Poliüretan elastomerler, döşemecilikte, lastik kopuk yapımında
kullanılır. Son yıllarda, bilim adamlarının önceleri hayal bile edemeyeceği
lastikler geliştirilmiştir. Bunlar esas olarak organosilisyum ve florokarbon
bileşiklerinden türetilen elastomerlerdir. Bu elastomerlerin ısıl kararlılığı,
doğal lastiğinin iki katıdır, Ozona, dumanlı
sülfürik ve nitrik asitlere dayanıklıdırlar.
Nükleer
enerjinin temel elementi olan Uranyumun nükleer enerji üretiminde ancak %5’i
kullanılır, geri kalan %95’i atık uranyumdur. Enerji üretimi sonucunda yığılan
atık uranyumlar, bazı metal ürünlerle, birçok organik ürünlerin gelişiminde
değerlendirilmektedir. Uranyum bazı meyvelerin yanı sıra
havuç
ve pancarın şeker oranını önemli ölçüde arttırmaktadır. Uranyum, değerli toprak
mikroorganizmalarının gelişmesine yardım eder. Yapılan bir denemede bir yıl boyunca
küçük miktarlarda uranyum tuzları verilen farelerin ağırlıkları iki katına
çıkmıştır. Araştırmacılar, en önemli yaşamsal elementler olan fosfor, azot ve
potasyumun özümlenmesinde uranyumun büyük ölçüde yardımcı olduğuna inanırlar.
Uranyumun metalürjide kullanımı yaygındır. Demirle
oluşturduğu alaşımı(ferrouranyum), oksijen ve azotu ayırmak için çeliğe
katılarak kullanılır. Ferrouranyumla yapılan çelikle çok düşük sıcaklıklarda
çalışılabilir. Uranyum nikel çelikler "kral suyu" (nitrik ve
hidroklorik asit karışımı) gibi en etkin kimyasal ayraçlara karşı bile
dayanıklıdır. Uranyum ve bileşiklerinin diğer çok önemli kullanımı da pek
çok kimyasal tepkimede katalizör oluşlarıdır. Uranyum oksit, metanın oksijenle
oksitlenmesini, karbon monoksit ve hidrojenden metil ve etil alkollerin üretimini,
asetik asidin hazırlanmasını hızlandırır. Radyoaktif ışınları polietilenin elde
edilmesinde katalizör olarak kullanılarak maliyetleri yarı yarıya düşürür.
Uranyum katalizörlerinin yardımıyla elde edilen organik kimya ürünleri hiç de
az değildir.
Başlangıçta kimya,
hekimlere yalnızca doğada bulunan maddelerden yararlanarak ve sınırlı çeşitlerde
ilaç üretiminde yararlı olabiliyordu. Ama tıp hastalılarla mücadele edebilmek
için bu kadarla yetinmeyerek kimyanın oluşturduğu sentetik ilaç kullanımına
geçmek gerekliliğini duymuştur.
Modern bir reçete el kitabına bakıldığında, ilaçların sadece yüzde
25'inin doğal maddelerden hazırlandığı görülür. Bunlar, çeşitli bitkilerden
hazırlanmış özütler, esanslar ve şuruplardır. Tüm diğer ilaçlar doğada
bilinmeyen, kimyanın yardımıyla oluşturulan sentetik ilaçlardır. Günümüzde
birçok ilacın temelini oluşturan, romatizmayı iyileştirici özelliği olan, bitkisel
hammaddelerden hazırlanması çok zor ve pahalı salisilik asit ilk sentetik ilaç
olarak 1874 yılında üretilmiştir.
Tarımsal ürünlerin yapay yöntemlerle verimliliğini artırmanın
diğer bir yöntemi genetik yapılarının değiştirilmesi (GDO’lu ürünler)
uygulamasıdır. Bu uygulamayla, doğa koşullarına ve hastalıklara dayanıklı, ürün
verimi yüksek bitki türleri elde edilerek tarım yapılmakta ve üretim büyük
ölçeklerde arttırılmaktadır. Örneğin mısıra zehir salgılayan bir bakteriden gen
transfer edilerek mısırın böcek öldüren zehir üretmesi sağlanır.
Yapay (kimyasal) Ürünlerin Yaşam Üzerine Olumsuz Etkileri:
Yukarıda birçok örneğiyle birlikte gördüğümüz kimya bilimindeki
buluşlarla yapay olarak üretilen ürünlerin günlük yaşamda yaygınlaşmasıyla
insan refahında büyük bir gelişme olmuştur. Ancak insan refahının artışıyla
ters orantılı olarak bu yapay (doğal olmayan, kimyasal) ürünlerin insan
sağlığına olan zararları ortaya çıkmış ve giderek yayılmaya başlamıştır.
Tarım ürünlerine büyük zararlar veren çeşitli kemirgenler,
böcekler ve yabani otlar arsenik, kükürt, bakır, baryum, flor ve pek çok zehirli
bileşikle öldürülürler. Bilinen en iyi böcek öldürücüler, fosfamid ya da M-81
gibi organofosforlu bileşiklerdir.
Şiddetli bir yağmur veya kuvvetli bir rüzgâr ile tarım ürünlerini koruyucu
olan bu kimyasal maddeler yıkanarak ya da uçarak çevreye yayılmakta ve
insanlara solunum yoluyla, deri yoluyla bulaşmaktadır.
Bilim adamlarının, zararlı böcek
ve bitki organizmalarının yapı farkından yararlanarak geliştirmiş oldukları
kimyasal maddelerin bazıları bitkilere zarar vermediği halde böcekleri
zehirleyerek öldürücü etkide bulunur. Bu kimyasal etki böcekleri olduğu kadar,
bitkilerde kullanım dozu aşıldığında bu bitkileri gıda olarak tüketen insanları
da zehirlemektedir.
Genetiği değiştirilmiş tarım ve hayvansal organizmalar(GDO’lu
ürünler) insanlar üzerinde toksit etki ve hormonal dengeyi bozma riskleri
taşımaktadır. Bu ürünleri tüketen hayvan ve insanlarda antibiyotiklerin etkisi
azalmakta, hücre bölünmesi dengesi bozulmaktadır.
Sanayi ürünleri üreten kuruluşların çevreye yaydığı atıklar ve
ulaşımda kullanılan milyonlarca değişik tür ve kapasitede motorlu araçların
atık ve gazları, günlük yaşamda kullanılan yapay ürünler ve yapay olarak
üretilen besin ürünlerinin tüketimi ile birleşince, insan organizmasının doğal
yapısı da(sağlık sistemi) bozularak, başta kanser olmak üzere çok çeşitli
hastalıklar ortaya çıkmaktadır.
Kimyasal ürünlerin yaygınlaşması ile ortaya çıkan kanser
hastalıklarının tedavisinde onkoloji servisleri, bugün yatarak tedavi görmesi gereken hastalarına
yer bulamayacak duruma gelmiştir.
Şeker hastalığının yaygınlaşmasının nedeni salt şekerli gıdaların
yaygınlaşması ve yaygın tüketimi değildir. Eksoz dumanının yoğun olduğu oto terminallerinde,
ana ulaşım caddeleri üzerinde, oksijen-asetilen kaynağı yapılan işyerlerinde,
boyahanelerde…vb de çalışanlarda, genetiğe bağlı olmayan şeker hastalıklarının
yaygın gözlemlenmesi kana karışan zehirli atıkları işleme fonksiyonunu yerine
getiremeyen karaciğerin yapısının bozulması
sonucudur. Bu bozulma sonucu karaciğerde tümör oluşumu, tüketilen anorganik
ürünlerle daha duyarlı ve yaygın duruma gelmektedir. Akciğer kanserinin, kan
kanserinin, beyin tümörlerinin, kolon kanserlerinin artışı, kalp ve damar
hastalıklarının yaygınlaşması sanayi ve motorlu ulaşım araçları atıklarının
artışı ile birlikte yapay(anorganik) gıda ürünlerinin tüketimi ve yapay (anorganik]
kullanım eşyalarının günlük yaşamda yaygın olarak kullanımı ile etkileşerek, insanının
doğal yapısının, hormonal dengesinin bozulmasına, bağışıklık sisteminin zayıflamasına, neden
olmaktadır.
İnsanlığın gelişmesinin zorunlu sonucu olarak gün geçtikçe üretim
miktarı ve çeşitleri artan, bu kimyasal veya yapay veya anorganik ürün olarak
adlandırdığımız ürünlerin olumsuz etkilerini ortadan kaldırmak ve azaltmak
için, doğal veya Organik Ürünlere duyulan gereksinim, talep sonucu Organik Ürün
Piyasaları ve Organik Ürün ekonomisi ortaya çıkmıştır.
ORGANİK ÜRÜNÜN TANIMI:
Organik sözcüğü, “doğal”, “ekolojik"
ve "biyolojik" sözcükleriyle
eşdeğer anlamı ifade eder.
Organik
ürün, doğal ürün, ekolojik ürün veya biyolojik ürün; üretimlerinde kullanılan temel girdileri kimyasal
işlemlerle elde edilen maddelerden oluşmayan, doğal maddelerden üretilen ürün
olarak tanımlayabiliriz. Bir organik ürün tarımsal, hayvansal olabildiği gibi,
günlük yaşamda kullandığımız birçok eşyadan biri de olabilir.
Organik
Ürün Piyasaları, 1 Aralık 2004 yılında kabul edilen
5262 sayılı Organik Tarım Kanunu'nuyla düzenlenmiştir, ancak bu yasa salt
bitkisel ve hayvansal organik ürünleri kapsadığından yetersiz bir yasadır.
Günlük yaşamda kullanılan ürünleri kapsamamaktadır.
Organik
Tarım ve Hayvansal ürünlerin üretimi 1 Aralık 2004
yılında kabul edilen 5262 sayılı Organik Tarım Kanunu'nuyla düzenlenmiştir.
Organik
tarım faaliyetleri; Organik Tarım Kanununun ( 2004 ),3b maddesinde şu
şekilde
tanımlanır:”Toprak, su, bitki, hayvan ve doğal kaynaklar kullanılarak organik ürün
veya girdi üretilmesi ya da yetiştirilmesi, doğal olan ve kaynaklardan ürün
toplanması,
hasat, kesim, işleme, tasnif, ambalajlama, etiketleme, muhafaza, depolama,
taşıma pazarlama, ithalat, ihracat ve ürün veya girdinin tüketiciye ulaşıncaya
kadar olan işlemleridir”. Organik ürün ise aynı yasada yer alan 3p maddesinde
şu şekilde ifade edilir:
”Organik
tarım faaliyetleri esaslarına uygun olarak üretilmiş ham, yarı mamul veya
mamul
haldeki sertifikalı ürün”.
Kanunda
geçen ifadelerden de anlaşıldığı üzere organik tarım kendine ait kuralları ve
standartları olan bir tarım sistemidir.
Başka
bir deyişle Organik tarım; tarımsal üretimi doğanın dengesini bozmadan yapmak
amacıyla uygun ekolojiler seçerek, yapay kimyasal girdi kullanmadan yalnızca
kültürel önlemler, biyolojik mücadele ve organik girdiler kullanılarak yapılan
bir tarım şeklidir. Organik tarımın
amacı, toprak ve su kaynakları ile
havayı kirletmeden çevre, bitki, hayvan ve insan sağlığını korumaktır. Bu
üretim yönteminde sentetik olarak üretilen azot, fosfor, potasyum vb gübreleri,
ilaç, büyüme hormonları, genetik yapısı bozulmuş organizmalar (GDO)
kullanılmadan, modern tarım aletleri ile toprak işlenerek, teknik bilgiye
dayanan budama, aşılama yapılarak verim ve kalite elde edilir ve sürekliliği
sağlanır.
Organik Tarımın Temel İlkeleri:
ETO Ekolojik Tarım Organizasyonu (ETO) Derneği'nin web sitesinde yapılan tanıma
göre;
Ekolojik Tarımın Temel İlkeleri
Doğal çevre ile uyumlu üretim,
Çiftlik veya yerel kaynakların kullanımına dayanan kendine yeterli kapalı bir sistemin
oluşturulması
Nihai ürün yerine tüm üretim sürecinin kontrol edilip ürünün
sertifikalandırılması,
Bitkisel Üretimde;
Gerektiğinde ve uygun yöntemlerle toprak işleme,
Topraktaki organik madde ve verimliliğinin korunması,
Kimyasal gübre yerine toprak verimliliğinin ekim nöbeti, yeşil ve organik gübrelerle
sağlaması,
Dayanıklı, sağlıklı tohum ve bitki çeşitlerinin seçimi,
Uygun ekim-dikim yöntemleri ve zamanı,
Bitki direncinin arttırılması, hastalık ve zararlılara karşı gerektiğinde
kültürel ve biyolojik yöntemler ile organik kökenli prepatların kullanımı,
Yabancı ot kontrolünde ekim nöbeti, bitkilerinin morfolojik özellikleri gibi
yöntemlerin ele alınıp gerektiğinde mekanik yöntemlerin kullanımı,
Ekolojik yöntemlere uygun hasat, depolama ve dağıtım,
Ekolojik işletme esasları,
Hayvansal Üretimde
- Sağlıklı hayvan yetiştiriciliği,
- Hayvan barınaklarında uygun yaşam koşulları,
- İşletmede yemlerin üretilmesi ve organik yemlerden yararlanma,
- Damızlık ve ırk seçiminde ekolojik uygunluk.

Organik Tarımda Bitkilerin Korunması:
Organik tarımda, sentetik
kimyasal maddelerin (örn. genelde gübreler, ot ilaçları, bitki koruma ürünleri,
insektisitler ve pestisitler) kullanımı yasaklanmıştır. Bitkiler
öncelikle hastalıklara dirençli türlerin seçilmesi ve uygun toprak işleme
metotları vasıtasıyla korunmaktadır. Bunlar:
Ürün rotasyonu, örn. aynı arazide ardışık olarak aynı ürün yetiştirilemez. Bu
metodun temelini oluşturan mantık, parazitler gelişemez ve bitki besinleri
aşırı tüketilmez.
Sıra çalıları ve ağaçların dikilmesi, sadece peyzajı daha hoş yapmaz, aynı
zamanda parazitlerin doğal predatörleri için barınak sağlar ve komşu alanlardan
gelen kirlilik maddelerine karşı fiziksel bir bariyer oluşturur.
Ara ürün yetiştirme, örn. bir ürün diğerlerinin parazitleri tarafından
seviliyorsa, farklı ürünlerin paralel işlenmesi.
Organik tarım, iyi-bozunmuş gübre ve organik kompostlar (örn. çimen vb.) ve
yeşil gübre gibi doğal gübreleri kullanır. Örn. bu amaç için dikilmiş yonca ve
hardal gibi bitkilerin toprağa karıştırılması.
Bitkileri hastalık ve zararlılardan korumak gerektiğinde, bitkisel, hayvansal
veya mineral orijinli doğal maddeler kullanılır, örn. bitki ekstraktları,
faydalı predatörler, kaya unu veya toprak yapısını ve kimyasal kompozisyonunu
ıslah eden ve bitkileri kriptogamik saldırıdan koruyan doğal mineral maddeler.
Toprağımızın
bozulan dengesinin tekrar kurulabilmesi için organik gübreleme şarttır. Organik
gübreleme ile toprağa verilen organik madde toprakta hava- nem dengesinin
kurularak, fiziksel yapının düzelmesine, organik madde takviyesi ile
mikroorganizma faaliyeti artacağından, biyolojik aktivitenin hızlanmasına,
hızlanan biyolojik aktivite sayesinde besin elementlerinin alınabilir hale
gelmesiyle kimyasal yapının düzelmesine neden olacaktır.
Böylece
toprakta fiziksel, kimyasal ve biyolojik denge kurulacaktır. Kurulan vazgeçip,
organik gübrelemenin daha fazla olmasını sağlamalıyız. İşte burada organik
tarımın önemi ön plana çıkmaktadır. Organik tarımda kimyasal gübre
kullanılmaması tarım topraklarının korunması açısından son derece önemlidir. (www.itmturhol.com OCAK,2011 )
ORGANİK ÜRÜN PİYASALARININ YÜKSELİŞİ:
“Günümüzde
organik sektörü dünya genelinde 63 milyar dolarlık bir pazara ulaşmış durumda.
Organik ürünler konusunda dünyanın en büyük fuarı olan BioFach bu yıl 26. Kez
düzenlendi. Fuarda organik normlara uygun olarak üretilen her türlü gıda,
ekolojik mobilya, dekorasyon malzemeleri, kağıt ve kağıt ürünleri, bahçe
ürünleri, tarımsal ve hayvansal ürünler, deri, takı-mücevherat, el işleri,
hediyelik eşyalar, müzik enstrümanları gibi ürünler sergilenirken başta Almanya olmak
üzere; belli başlı Avrupa ülkeleri, ABD, Japonya, Güney
Afrika, Hindistan, Endonezya gibi dünyanın birçok ülkesinden
ziyaretçi geldi.” http://www.haberler.com/turkiye-nin-organik-tarim-urunleri-almanya-da-4353660-haberi/
Almanya’da düzenlenen dünyanın en büyük organik ürünler fuarı
'BioFach 2013 Dünya Organik Ticaret Fuarı'nda da görüldüğü gibi her tür organik
ürüne büyük bir talep vardır. Dünyanın her tarafından fuara katılımın olması ve
başta Avrupa ülkeleri ve ABD olmak üzere dünyanın birçok ülkesinden
ziyaretçilerin gelmesi organik ürünlerin büyük bir gereksinim durumuna
geldiğini göstermektedir. Organik ürün piyasalarının 63 milyar dolara ulaşması,
gelecekte bu sektörün, doğal gaz, petrol ürünleri gibi büyük bir Pazar
olacağını gösterir.
Fuarda Türk organik
ürünleri dünyanın dört bir tarafından gelen organik ürün ithalatçılarının
gözdesi olmuştur.
Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Mustafa TÜRKMENOĞLU’nun da
belirttiği gibi organik üretim ve ihracatında yıllık 250 milyon dolar ihracat
yapan ülkemiz, 2023 yılında 2,5 milyar
dolar ihracat hedeflemektedir. Ancak, bu sektöre olan talebin artışına koşut
olarak organik ürün üretimine yapılacak olan yatırımın önemi üreticilere kavratılacak
olursa, bu gelirin çok daha yüksek miktarlarda gerçekleşmesi olanağı vardır.
Ülkemizin anorganik ürün piyasalarına (sanayi ülkelerine) yakın ve geçiş yolu
üzerinde olması ve organik ürün üretme koşul ve potansiyelinin yüksek olması bu
olanağı gerçekleştirecektir.
ORGANİK TARIMIN
YAPILDIĞI ARAZİLERİN ÖZELLİKLERİ VE BALYA VE ÇEVRESİNİN ORGANİK TARIMA
ELVERİŞLİLİĞİ:
Organik üretim yapılacak bölgelerin ve arazilerin; geleneksel
üretim yapılan bölgelerden, eksoz atıklarının yoğunlaştığı işlek anayollardan,
ağır sanayi tesislerinden, çevreye salınan zehirleyici atıkları yoğun maden
işletmelerinden, kentsel atıkların toplu olarak bırakıldığı alanlardan,
kirletici atıklar içeren akarsu ve yeraltı sularından etkilenmeyecek bir
uzaklıkta olması gerekir.
Bu
bölgelerde, büyük bir gereksinim olacak olan her tür organik ürünün, tam
organik yapıda veya yarı organik yapıda da olsa teşvik edilmesi, üretiminin
yapılması büyük önem taşır. Ekolojik niteliklere sahip olan ve olmayan
bölgelerin tamamında bütünü ile organik üretim yapılması olanaksızdır.
Gereksinmelerin karşılanabilmesi için her tür bilimsel yöntem ve girdiler
üretimde kullanılmak zorundadır. Amaç, insan sağlığını koruyabilmek için ve
özellikle hastalık riski taşıyan kişi ve bölgelerde organik ürün tüketimini
olanaklı olduğu ölçüde arttırmaktır.
Kanser tedavisi gören hastaların organik ürün
üretimi yapılacak niteliklere sahip olan bölgelerde kurulacak ekolojik
hastanelerde, organik ürünlerle gereksinimlerinin karşılanarak, organik
eşyalarla donatılı onkoloji servislerinde tedavilerinin yapılması, sağlıkta
daha büyük oranlarda başarılı sonuçlar alınmasına neden olacaktır.
Bu
koşullara sahip olan bölgelerden birisi de Balya ve çevresinde bulunan arazilerdir.
Bu bölgelerde Organik Bitki, Hayvan ve Organik eşya ürünlerinin üretiminin
teşvik edilmesi, tanıtımı ve eğitiminin yapılması önem taşır. Balya’nın
gelişmesinde varolan bu büyük potansiyelin değerlendirilmesi ile çok yakın bir
bağ vardır. Gerek ekolojik hastaneler kurulabilmesi açısından, gerekse sanayi
kuruluşlarından, hava ve su kirliliğinden uzak, tam ve yarı organik ürünlerin
üretimine çok elverişli bir bölge olarak, Balya’nın Organik Ürün Üretiminde bir
marka olarak piyasalarda yer alması gerekir. Balya üreticisi bu alanda yurt ve
dünya çapında bir Ürün Markası haline geleblir.
ORGANİK ÜRÜN
ÜRETİMİNİN SERTİFİKALANDIRILMASI VE DENETİMİ:
Organik
ürünlerin üretimi, organik tarım ürünleri dışında da büyük yaşamsal öneme
sahiptir. 03/12/2004 tarihli Resmi
Gazetede yayınlanarak yürürlüğü giren 5262 Sayılı Organik Tarım Yasası’nın alanının
genişletilerek yeniden düzenlenmesi gerekir.
03/12/2004
tarihinde Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğü giren 5262 Numaralı Organik
Tarım Yasası’nın kapsamı ikinci maddede tanımlanmıştır.
Madde 2-
Bu Kanun, organik tarım faaliyetlerinin yürütülmesine ilişkin kontrol ve
sertifikasyon hizmetlerinin yerine getirilmesi ve Bakanlığın denetim usul ve
esasları ile yetki, görev ve sorumluluklara dair hususları kapsar.
Beşinci
maddede organik ürün yapan üreticilerin sertifikalandırılması ve denetimi ele
alınmıştır.
Madde 5-Kontrol
ve sertifikasyon kuruluşu veya sertifikasyon kuruluşu tarafından
sertifikalandırılmamış ürünler, organik ürün veya organik girdi adı altında
satılamaz.
Organik
ürünlerin ve üreticilerin sertifikalandırılması süreci kısaca aşağıda
tanımlandığı gibi işler.
“Sertifikasyon; organik
tarım standartlarının belirlediği bütün kontrol yöntemlerinin uygulanması
sonucu işletmenin, ürünün ve girdinin mevzuata uygunluğunun değerlendirilerek
belgelendirilmesidir.
Kontrol ve sertifikasyon
kuruluşlarının, kuruluş tarihlerinden itibaren en geç 2 yıl içerisinde ISO Guide
65’e göre akredite olmaları gerekmektedir. Uluslararası Standardizasyon
Organizasyonu (ISO) tarafından 1996 yılında hazırlanan Guide 65, bir ürünün
sertifikasyon sistemi ile ilgili olarak çalışmakta olan organların genel
kriterlerini belirlemektedir.
Türkiye’de organik
tarımın başlangıcından itibaren kontrol ve sertifikasyon firmaları
faaliyetlerini sürdürmektedir. T.C Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından
yetki verilen kontrol ve sertifikasyon kuruluşlarının sayısı artış
göstermektedir.
Organik tarımda sertifikasyon süreci
müteşebbisin kontrol ve sertifikasyon kuruluşuna başvuru yapması ile
başlamaktadır. Kontrol ve sertifikasyon firması gerekli değerlendirmeleri
yaparak, başvurunun uygunluğu durumunda müteşebbis ile ilgili standartlar
kapsamında üretim yapacağını taahhüt eden bir sözleşme yapar. Üretimdeki her
bir aşamaya göre kontrol planı hazırlanır. T.C Tarım ve Köyişleri Bakanlığı
tarafından yetki verilen bir kontrolör tayin edilerek müteşebbise bildirimde
bulunulur. Kontrolün yılda en az bir kez yapılması zorunludur. Bu sayı ürün ve
üretim ile ilgili riskler değerlendirilerek arttırılabilir. Risk
değerlendirmesine göre kontroller; tarımsal üretim birimleri, hasat ve hasat
sonu işlemler, depolama, taşıma, işleme ve paketleme ve satış gibi her aşamada
yürütülür. Şüpheli durumlarda kontrol ve sertifikasyon kuruluşu önceden
belirtilen kontrol programı dışında habersiz kontroller yaparak düzeltme
faaliyetlerini izleyebilir. Bir sonraki aşamada tespit edilen risklere göre ve
şüpheli durumlarda örnekler alınarak analizler yaptırılmaktadır. Analizler
ISO-17025 standartlarına göre akredite edilmiş laboratuarlarda yapılır ve ancak
bu laboratuarlarda yapılan sonuçlar kabul edilir. Kontrolör yaptığı kontrolün
sonuçlarını belirten detaylı bir rapor hazırlar. Sertifikasyon birimi kontrol
raporunu inceleyerek değerlendirir ve faaliyetin sertifika alıp alamayacağı,
eğer sertifikalandırılma söz konusu ise ilave koşulları ve sertifikalandırma
statüsü belirler. Karar kontrol raporu ile birlikte onay için müteşebbise
gönderilir. Müteşebbis onayından sonra, sertifikasyon için kararda belirtilen
koşullar yerine getirildiğinde “Organik Tarım Müteşebbis Sertifikası” (master
sertifika) hazırlanarak müteşebbise iletilir. Her bir organik ürün için ise
“ürün sertifikası” düzenlenir. Ürün sertifikasında organik ürünün
izlenebilirliği açısından; kontrol ve sertifikasyon kuruluşunun adı, kod
numarası, adresi, sertifika numarası, ürünün adı ve özelliği, sertifikalanma
statüsü, ürün miktarı, hasat yılı, üretim yılı, ürünün kaynağı, sözleşme
numarası, fatura ve sevk irsaliye numara ve tarihileri, ambalaj tipi ve adedi,
parti numara ve kalibresi, G.T.İ.P numarası, alıcı ülke alıcı müteşebbis adı ve
adresi, gönderen ülke, gönderen müteşebbis adı ve adresi, sertifika onay
tarihinin bulunması gerekmektedir.
Kontrol ve sertifikasyon işlemlerinin organik üretimin her
yılında yenilenmesi gerekmektedir.” (http://www.tugem.gov.tr).
NOT: BU YAZININ BİR BÖLÜMÜ BALYA İLÇESİ VE KÖYLERİ KÜLTÜR, YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA DERNEĞİ DERGİSİNİN NİSAN 2013 SAYISINDA YAYIMLANMIŞTIR.
İsmail İNCİ,
25/04//2013