SOLON’UN AĞIR ZİNA YASASININ NEDENLERİ, ROMA VE SPARTA YASALARI
İLE KARŞILAŞTIRILMASI VE LİKURGUS’UN ISPARTA DEVLET YÖNETİM MODELİ (2)
LİKURGUS’UN
SPARTA DEVLET MODELİ:
Likurgus Sparta’ya döndüğünde ülke yine
büyük bir karışıklı içindeydi: halkın krallara güveni ve inancı, saygısı yoktu;
kral da halkı yönetmede zor durumdaydı. Salt bir iki yasa değişikliği ile
düzenin sağlanamayacağını bildiğinden “ varolan düzeni baştan sona yeniden
değiştirecek yasal değişiklikler” in yapılması zorunlu görünüyordu. Isparta’nın
ileri gelenlerini ve kralı da yanına alarak yasalarını uygulamaya başlar. Likurgus’un Isparta yönetim biçimi, bugün
Krallıkla yönetilen Avrupa ülkelerinin monarşik demokrasi yönetimlerinin bir
örneğidir.
Likurgus’un devlet yönetiminde getirdiği
yeniliklerin önde geleni, kralın gücüne eşit bir gücü olan bir Yaşlılar Konseyinin
(Senatonun) kurulmasıdır. Böylece Likurgus Platon’un da anlattığı gibi, devlete
güvenlik ve ılımlılık getirmiş oldu. “Çünkü demokrasiyi dizginlemek gerektiği
zaman yirmi sekiz senatör her zaman krallardan yana çıkarken, öte yandan saltık
tekerkliğin getirilmesine karşı halkın gücünü desteklediler.” (s.16)
Likurgus’tan sonra gelen krallar Likurgus’un modelini daha demokratikleştirerek
halkla yönetim sorumluluğunu paylaşırlar. Bu düzenleme ile halkın tepkisinden
uzaklaşan yönetimleri daha güvenli duruma gelmiştir. Ardılı krallar
yönetimlerini daha ılımlı duruma, ” oligarşik öğenin getirdiği yasaları atanan
eforların gücü ile denetlemeyi” getirerek sağlarlar. Atama ile gelen Eforların
gücü, bugün varolan anayasa mahkemelerinin gücü olarak düşünülebilir. İktidarlarını
korumak isteyen krallar, halkının görüşünü almak, adaletli olmak, yönetimi halkla
paylaşmak zorundadır. Adaletli olabilmek için, yargılarında, kararlarında tarafsız
olmalıdır. Yönetimde bu demokratikleşme ile İleriki tarihlerde Messene ve Argos
halklarının başına gelen yıkımlar, Sparta krallarının başına gelmemiş ve
Likurgus’un yönetim düzenlemesinin ne kadar öngörüce ve bilgece olduğunu
göstermiştir:
“
Likurgus’un ölümünden yaklaşık yüz otuz yıl sonra, Theopompos’un hükümranlığı
sırasında Elatos ve meslektaşları ilk eforlar olarak atandılar. Theopompos bir
gün kraliçesi onu kraliyet gücünü çocuklarına onu atalarından kalıt aldığından
daha küçük bir ölçekte bırakacağı için kınadığı zaman: ‘Hayır’, diye yanıtladı.
‘ daha büyük, Çünkü daha uzun sürecek. Çünkü gerçekten de aşırı istemlerin
ılımlı sınırlara indirgenmesiyle, Sparta krallarının tüm daha öte kıskançlıklardan
ve her zaman bunlara eşlik eden tehlikelerden kurtuldular ve hiçbir zaman
Messene ve Argos’ta kralların başına gelen yıkımları yaşamadılar. Çünkü bunlar
erklerini çok katı olarak sürdürdükleri ve halka birazını bile bırakmadıkları
için sonunda tümünü yitirdiler.”
Petrark’ın her ne kadar her alanda övgüyle
anlatmasına rağmen, Likurgus’un ekonomik- toplumsal sistemde getirmiş olduğu
yeniliklerden başarı ile sözetmek olası değildir.
Likurgus’un Ekonomik
Toplumsal Modeli:
Roma kralı Numa Pompilius, Likurgus’un
askeri baskıya dayanarak varsıllık ve yoksulluk arasındaki ayrımlılığı,
eşitsizliği önleyen yönetiminin tersine,
varsıllık elde etmenin her türlü yoluna özgürlük tanımıştır. Bu
özgürlükle gelen, kişilerin yeteneklerinin ayrımlılığı sonucu ortaya çıkan
büyük eşitsizlikleri, varsıllık-yoksulluk arasındaki ayrımlılıkları azaltmaya
çalışmamış, tersine varsıllık kazanmayı bütünüyle kısıtlamasız bırakarak,
yoksulluğun büyük ölçüde ülkede aşamalı olarak artışını hiçbir biçimde dikkate
almamıştır.
Petrark, insancıl bir bakışla ancak
ülkelerin gelişmelerini, refahlarının artışını bütün zamanlarda göz önünde
gözlemlemeden Likurgus’un bu modelinden övgüyle söz eder: “Henüz insanların
geçim araçlarında hiçbir genel ya da büyük eşitsizlik yokken ve insanlar aşağı yukarı
aynı düzlemde yaşamayı sürdürürken, Likurgus’un yaptığı gibi hırsa karşı
çıkması ve zararlarına karşı önlemleri onun alması gerekiyordu. Çünkü bunlar
önemsiz şeyler değillerdi ve sonraki zamanların en yaygın ve en büyük
kötülüklerinin tohum ve kaynağını oluşturuyordu.” (s.95)
Likurgus’un askeri güçle, başka
toplumları köleleştirerek onları sömürmeye dayanan, halkına başka mesleklerde
çalışmayı hor gören toplumsal sisteminde,
askeri eşitlik baskısı ile yurttaşlar arasında ayrı ayrı zenginleşmenin
olması olanaksızdır. Ancak, askeri baskıyla başka toplumu sömürmeye dayanan
sistemden, diğer tüm sanatlarla üretim yapmak için özgürlükler tanınırsa,
sanatları yerine getirmede yeteneklerin farklılığı nedeniyle varsıllıklarla
yoksulluklar arasında ayrımların ortaya çıkması önlenemez. Bu ayrımın
isteklendirme (motivasyon) gücü toplumların ilerlemesinin, gelişmesinin
formülünü oluşturur. Her alandaki sanatlarda yurttaşların özgür olarak üretim
yapma ve ürettikleri ürünleri birbirleri ile değişim yapma yollarını açan bir
toplumda sanatlar gelişir; gelişen sanatlara bağlı olarak uygarlık ve refah
düzeyleri de gelişir.
Likurgus devletin yönetim biçimini düzenlemesinden
sonra en tehlikeli olan düzenlemeyi yapmak için harekete geçer. Bu düzenleme, halkın
gelirlerinin eşitlenmesidir. Isparta’da halkın gelirleri arasında ürkütücü bir
eşitsizlik olup, tüm varsıllı küçük bir azınlığın elinde toplanmıştır.
“Buna göre, devletten kibir ve haset, lüks ve suç,
yoksulluk varsıllık gibi daha da derinlere kök salarak birer alışkanlığa dönmüş
hastalıkları uzaklaştırabilmek için ve tümünün bir arada eşit bir koşulda
yaşamalarını sağlayabilmek için yurttaşları mülkiyetlerinden vazgeçmeye
inandırdı ve toprağın yeniden bölüşülmesi için onay aldı…Isparta kentine bağlı
parçayı dokuz bin eşit parçaya böldü. Bunları yine o sayıda eşit Spartalı
arasında dağıttı…
“Bununla yetinmeyerek, aralarında geriye istenmeyen hiçbir
ayrım ya da eşitsizlik kalmasın diye taşınmaz mülklerini de bölüştürmeye karar
verdi. Ama bunu açıkça yapmasının çok tehlikeli olacağını anlayarak bir başka
yol seçti ve yurttaşlarının hırslarının üstesinden politik yöntemlerle gelmeyi
başardı. Tüm altın ve gümüş paranın dolaşımdan çekilmesini sağladı ve yalnızca
büyük ağırlığına karşın değeri çok az olan demirden yapılmış bir tür paranın
dolaşımda kalmasına izin verdi. Daha sonra bunun oldukça büyük bir kütlesi için
oldukça düşük bir değer saptadı. On mina değerindeki bir parayı saklamak için
büyük bir oda ve yerinden kaldırabilmek içinse en az bir çift öküz gerekiyordu.
Bu para dolaşıma girer girmez hemen birçok haksızlık türü Isparta’dan sürgüne
gitti. Çünkü kim böyle bir para için bir başkasını soyardı?”(s.20)
“Bundan sonra Likurgus tüm gereksiz ve yararsız sanatların
yasa dışı olduğunu bildirdi. Aslında böyle bir yasaklama olmaksızın da bunların
çoğu altın ve gümüşle birlikte ortadan kalkacaklardı, çünkü şimdi kullanımda
olan para bu tür yaratılar için uygun bir ödeme aracı olmaktan çıkmıştı.
Demir para Yunanistan’ın geri kalanına taşınabilecek gibi
değildi…Dolayısıyla bundan böyle yabancı malları ve ürünleri satın almak için
ellerinde herhangi bir araç kalmadı. Tecimciler Lakonya limanlarına yüklü gemi
göndermeye son verdiler. Hiçbir diluzluğu öğretmeni, hiçbir gezgin falcı,
hiçbir fahişe pazarlayıcı, altın ve gümüş işleyici, oymacı, mücevherci geçerli
bir parası olmayan bir ülkeye adımını atmazdı.
Böylece yavaş yavaş onu besleyen ve kışkırtan şeyden yoksun
kalan lüks de değersizleşti ve kendiliğinden ölüp gitti… Böylece gündelik ve
zorunlu şeylerin yapımında oldukça becerikli sanatçılar oldular. Yatak odası
mobilyaları, iskemleler ve masalar ve daha başka ev eşyaları gibi şeyler ülkede
hayranlık bir düzeyde iyi yapılır oldu.” (s.21)
Petrark’ın övdüğü birkaç mobilya ev
eşyası sanatı dışında Sparta’da hiçbir sanat kalmıyor ve bir daha hiçbir sanat
ortaya çıkmıyor ve hiçbir sanat gelişmiyor. Çünkü Petrark, kendi gözlemi ile de
gözlemlemiş olduğu gibi: ”Likurgus tüm gereksiz ve yararsız sanatların yasa
dışı olduğunu bildirdi. Aslında böyle bir yasaklama olmaksızın da bunların çoğu
altın ve gümüşle birlikte ortadan kalkacaklardı, çünkü şimdi kullanımda olan
para bu tür yaratılar için uygun bir ödeme aracı olmaktan çıkmıştı.
Para; ürünlerin değişimine dayanan takas
ekonomisinin zorluklarını, değişimi olanaksızlaştıran niteliklerini ortadan
kaldıran; her türlü yer ve zaman koşullarında değişimi kolaylaştıran niteliği ile
üretime, yeni takas ürünler ortaya koymaya bağlı olarak mesleklerin gelişmesine,
üretimin artmasına; ürünlerin çeşitlenmesine,
uygarlığın ve refahın ilerlemesine neden olan en büyük buluşlardan
biridir. Paranın bu önemli işlevlerini yerine getirebilmesinde bir ülke
ekonomisinde paranın piyasalardaki dolaşım hacmi, (emisyon hacmi) dengesi çok
büyük önem taşır. (Bkz. “ Ortak Kullanım Birimi (Para) İle İşbölümleri ve
Üretim Arasındaki Bağlantılar, www.iinci.blogspot.com, 26/04/2010)
Paranın kullanımdan kalkmasına bağlı
olarak Sparta ile hiçbir ülke ticaret yapmayacak, hiçbir tüccar yüklü
gemilerini Sparta limanlarına göndermeyecektir. Birçok meslekten kişi de bu
ülkede üretim yapmayacaktır. Sanatlarda ve üretimde bu durumu ile Sparta çok
büyük bir yoksulluk içine düşmüş olması gerekir. Ancak bu yoksulluktan bir
yandan, takas ekonomisinin kıt ve zor koşullarını yerine getirirken diğer
yandan ve daha çok olarak, başka toplumları, özellikle Helotlar halkını
sömürerek kurtulacaktır. Sparta bu ekonomik modelini yüzyıllarca sürdürmeyi,
Antik çağın askeri gücünün, teknik güçten çok insanların fiziki kas gücüne
dayanan yapısına bağlı olarak başarmıştır.
“…[Likurgs’u] lükse ve varsıllık tutkusuna karşı daha da
etkili bir vuruş yapmaya götüren üçüncü ve en büyük başarısı herkesin hep
birlikte aynı ekmeği ve aynı eti yemeleri ve bunların daha önceden belirlenmiş
türlerde olması konusunda getirdiği kural oldu. Bundan böyle yaşamlarını pahalı
koltuklara uzanarak ve pahalı masalara oturarak evlerinde geçirmeyecekler,
kendilerini tıpkı yaban hayvanları gibi…”(s.22)
“[Spartalıların] eğitimleri yetişkinlik çağında da sürerdi.
Hiç kimseye kendi keyfine göre yaşama izni verilmezdi. Kent bir tür askeri kamp
gibiydi. Orada herkes gereksinmelerini ve üzerine düşen payını saptanmış bulur,
kendini kişisel ereklere olmaktan çok ülkesinin çıkarına hizmet etmek için
doğmuş görürdü. ..Likurgus’un halkına sağladığı en büyük ve en yüksek
armağanlardan biri özgür zamanın bolluğuydu. Bu onlara ne türden olursa olsun
bayağı ve mekanik işler yapmayı yasaklamasından geliyordu. Sıkıntı içinde
uğraşıp didinerek para kazanma ve varsıllık biriktirme konusuna gelinde, böyle
bir şeye hiç gerek yoktu, çünkü ülkelerinde varsıllık onlara ne onur ne de
saygınlık kazandırıyordu. Bunun yanı sıra Helotlar topraklarını onlar için
ekiyor ve onlar için saptanan miktarı onlara payına hiçbir sıkıntı olmaksızın
her yıl ürün olarak ödüyorlardı.
…Birinin kendini mekanik sanatlara ve para kazanma işine
vermesini tam bir kölelik olarak görüyorlardı…durum herkesin gereksinmelerinin
karşılanmasında tam bir eşitlik ve o gereksinmeler çok küçük olduğu için, bir
bağımsızlık durumuydu. Tarlalarda geçirdiklerinin dışında tüm zamanları koral
danslar, ziyafetler ve şenlikler tarafından dolduruluyor, avcılıkla
ilgileniyorlar ve yaşamları beden eğitimi alanlarında ve kamusal söyleşi
yerlerinde geçiyordu.”(s.44)
“…krupteia ya da ‘gizli servis’ Aristoteles’in dediği gibi
Likurgus’un kurumlarından biriydi…Gizli servisin doğası şöyleydi…özel olarak en
yetenekli genç erkeklerin bir bölümünü kırsal alana gönderiyorlar…[bunlar]
geceleri yollara çıkıyor ve yakaladıkları tüm Helotları öldürüyorlardı. Kimi
zaman onlara tarlalarda çalışırken güpe gündüz saldırdıkları da oluyor ve
içlerinden en gürbüz ve en iyi olanları öldürüyorlardı…Spartalıların onlara başka
bakımlardan da çok sert davrandıkları herkes tarafından kabul edilir.
..Sparta'da özgür kişi dünyadaki başka herkesten daha özgürken, orada köle
olansa dünyadaki en tam köleydi.”(s.48-49)
“Onlara ülke dışında yaşamayı, yabancı ülkelerde dolaşarak
tuhaf ahlak kurallarına bağlanmayı, kötü eğitimli insanların alışkanlıklarına
öykünmeyi ve değişik hükümet görüşlerini benimsemeyi yasaklamasının nedeni
buydu.” (s.48)
Isparta Devlet Yönetim Modelinin
ekonomik toplumsal yapısı, Isparta
yurttaşlarının yaşamlarını sürdürebilmek için gereksinmelerinin karşılanmasını
kendi yurttaşlarının üretimine değil, köle olan Helotların ve diğer halkların
üretim çalışmalarına bağlayan bir yapıdır. Gereksinimlerinin karşılanması Helot
halkının köleliklerinin sürmesine bağlı olduğundan, bu halkın kendilerine karşı
güçlenmemeleri için en ağır ve korkunç baskıyı, kıyımı yapmak zorundadır. Bu baskıyı açık
olarak yaparak, tepkileri arttırmamak için gizli bir askeri örgüt kurarlar. Sparta
devlet yönetim modeli, Sparta halkının askerlik mesleği dışında başka
mesleklerle uğraşmasını gereksiz kıldığından, Sparta halkının gerçekten boş
zamanı çoktur. Bu boş zamanlarını zorunlu olarak ağır askeri eğitimlerle ve
avcılıkla, eğlencelerle meşgul olarak geçirirler. Boş zamanlarında
bilimle, teknolojik buluşlarla
ilgilenmek, yeni buluşlara bağlı olarak
teknik mesleklerde üretimde bulunmak ve bu alanlarda ilerlemek yoktur. Daha çok
ve salt bedensel güçlerini ve yeteneklerini geliştirme uğraşısı vardır. Bu
ilkel, basit kendini geliştirme uğraşısı onların, zamanla teknik güç ve uygarlık olarak diğer
halkların gerisinde kalmalarına neden olacaktır. Yaşamları da bilimle,
sanatlarla, ticaretle uğraşan toplumlar kadar da iyi olmayacaktır.
Petrark, eşitlikçi olan Likurgus’un devlet yönetim modelini
yeri geldikçe övmesine rağmen, Sparta devlet yönetim modeli yurttaşlarını
yabanileştiren, halkını kaçınılmaz olarak
uygarlığın gerisine iten bir modeldir. Petrark, Sparta Devlet Yönetim Modelinin
başarılı bir devlet yönetimi olduğunu, beş yüz yıl ayakta kaldığını söyler. Bu
doğru olsa bile, Sparta bu yönetim biçimi ile genişleyememiş, dar bir alanda
kalmış ve bir refah ülkesi olamamıştır. Uygarlığın gerisinde kalarak sonunda
ortadan kalkmıştır. Bu kadar uzun süre varlığını uygarlığın gücünden uzak
olarak sürdürmesini, Antik Çağda teknolojik uygarlığın yavaş ilerleyen
yapısında bulabiliriz. Sparta Devletinin varlığını uzun sürdürmesi,
egemenliğin, o günkü koşullarda bedensel, fiziksel güce, dayanıklılığa bağlı
askeri örgütlenmeyle gerçekleşmesinden ve bu niteliğin yüzyıllarca sürmesindendir.
Yirminci yüzyılda böyle bir devlet modeli uygarlığın, teknoloji ve bilimin çok
hızlı ilerleyen özelliği karşısında uzun ömürlü olamazdı. Bilim ve teknolojide
gösterilen büyük ve hızlı ilerlemelerle çok büyük askeri güce ve yaşama
düzeyine ulaşan devletler karşısında, böyle bir yönetim modelinin ve devletin
varlığını sürmesi olanaksızdır. Bu gerçeğin somut bir örneği yüzyılımızda yaşanarak
test edilmiştir. Devlet yönetim biçimi ile Isparta modeline yakın olan SSCB Devlet
ve yönetim modeli, bir yüzyıl bile
varlığını sürdürememiştir. Diğer ülkelerin uygarlıklarını gerisinde kalmalarına
neden olan sistemin yanlışlığının bilincine varan yurttaşların tepkisi ile
yönetim; demokratik, özgür, bireysel
yeteneklerin girişimine dayalı ekonomik sistemli bir yönetim modelini
benimsemek zorunda kalmıştır.
Yurttaşları, her alanda varolan sanatlar üzerinde özgür
olarak çalışan, üreten, ticaret yapan,
daha varsıllaşmak için tüm yeteneklerini büyük bir hırsla kullanan bir
ülkede, sanat sahiplerinin bazılarının varsıllaşarak, bazılarının yoksullaşması; gelirleri arasında
aşırı dengesizliklerin ortaya çıkması beklenen olgulardır. Bu olguların aşırı
artması sonucu toplumsal düzen bozulma eğilimi gösterirse, gelir dağılımı
sosyo-ekonomik yasalarla düzenlenir. Bu olguların toplumsal düzeni bozucu yönde
gelişmemesi için, adaletsiz ve haksızca yapılan zenginleşmelerin, gelir
dağılımlarının sosyo-ekonomik yasalarla denetim altında tutulmaları gerekir.
İsmail İNCİ,
15/03//2013