26 Nisan 2014 Cumartesi

30 MART 2014 YEREL SEÇİM SONUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ




30 MART 2014 YEREL YÖNETİMLER SEÇİM SONUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ


30 Mart 2014 tarihinde yapılan Yerel Yönetimler Seçimi öncesinde; iktidarla ilgili yolsuzluk, hırsızlık haberleri, ardından iktidarın hukuksuz uygulamaları, ülkedeki siyasal koşulları CHP’nin lehine geliştirmiştir. Siyasal koşullardaki iktidar aleyhine olan bu gelişmelere rağmen yerel seçimlerin CHP’nin beklemiş olduğu büyük oy artışı ile sonuçlanmadığı görülmektedir. Üç büyük partinin 30 Mart 2014 Yerel seçimlerinde almış oldukları Türkiye genelindeki oy oranları aşağıda olduğu gibidir.
AK PARTİ    %45.6
CHP             %29.6
MHP             %14.7

Bu oranlar 2011 genel seçimlerinde ve 2009 yerel seçimlerinde aşağıda gösterildiği gibi sonuçlanmıştır.

2011 YILI GENEL SEÇİM SONUÇLARI:
AK PARTİ  %49.9
CHP     :% 25.9
MHP    :e% 12.9

2009 yılı yerel seçim sonuçları Türkiye genelinde oy dağılımı:

AK PARTİ   %38.8
CHP            %23.1
MHP          %16.1

30 Mart 2014 Yerel Yönetimler seçimleri CHP açısından değerlendirildiğinde aşama aşama son üç dönemde oy oranlarının arttığı görülür: 2011 genel seçimlerindeki oy oranındaki artış 2.8’dir. 2014 yerel seçimlerindeki artış ise 3.7 gerçekleşmiştir. Bu oranlar göz önüne alındığında CHP’nin 30 Mart yerel seçimlerinde başarısız olduğu söylenemez. Ancak Ak Partinin hala büyük gücünü koruduğu ve 2009 yerel seçim sonuçlarına göre daha fazla il ve ilçede belediyelik kazanmış olması göz önüne alındığında CHP’nin bu başarısı gölgede kalmaktadır.

2009 yılında 45 il belediyesi 447 ilçe Belediyesi kazanan AKP, 2014 yılında 48 il Belediyesi ve 560 ilçe belediyesi kazandı. CHP 14 il belediyesi kazanırken, 162 ilçe belediyesinde de birinci parti çıktı. MHP de oyunu arttırmasına rağmen 2 il ve 25 ilçe belediyesini kaybetti.

Parti
     Büyükşehir
        İl
               İlçe
                Belde
             Toplam
AK PARTİ
         18
       32
              559
                 145
                754
CHP
          6
         7
              161
                 17
                191

Gezi olayları ve 17 Aralık olguna, bütün anti demokratik uygulamalara, ortaya çıkan yolsuzluk iddialarına rağmen AKP önemli bir oy kaybı yaşamamış, CHP ve MHP oylarını önemli derecede arttıramamıştır. Hatta CHP’nin Ordu, Artvin, Antalya ve Mersin’deki belediyelikleri kaybetmesi nedeniyle, önemli bir kayba uğradığı bile söylenilebilir.

SEÇİMLERDE AKP’NİN BAŞARISININ, CHP’NİN BEKLENTİLERİ KARŞILAMAYAN SONUÇLARININ NEDENLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Seçimlerde AKP’nin seçimler öncesinde oraya çıkan yolsuzluk ve hırsızlık olaylarıyla ilgili bağlantılarına, dört bakanın yolsuzluk ve hırsızlıktan istifa etmelerine, ardından iktidarın tüm yargı ve güvenlik güçlerini baskı altına almak için hukuksuz yürütmelerine rağmen fazla oy kaybına uğramamasının ve ana muhalefet partisi CHP’nin beklenenin çok altında oylarını arttırmış olmasının bir tek nedeni değil çok çeşitli nedenleri vardır.

CHP Genel Merkezi, ülke geneline yayılan bir ‘Kitle Partisi’ olmak için yerel seçimlerde bazı Belediye başkan adayları ve meclis üyesi adaylarını sağ parti kökenlilerden ve seçimlere kısa bir süre kala belirlemiştir. Genel merkezin ve il yönetimlerinin yetkilendirildiği seçim listelerinde sağ parti kökenli olan belediye meclis üyelerinin ilk sıralara yerleştirilmesinin nedenleri seçmene açıklanmamış, bazı bölgelerde halktan kaçırılır gibi hazırlanan listeler son anda seçim kuruluna teslim edilmiş, CHP’li seçmenin tepkisi önemsenmemiş, listelerin üye sıraları tam olarak seçmene anlatılmamıştır.

Bu durumdan olumsuz etkilenen CHP’li belediye meclis üyelerinin açıklamaları, basında yapılan yayınlar CHP seçmenini olumsuz etkileyerek oyların MHP’ye kaymasına neden olmuştur.


Kitle partisi olmak için sağdan oy almaya dayanan bu seçim stratejisinde başarılı olunamamıştır. Tersine Balıkesir gibi bazı il ve ilçelerde gelen tepkilerle kendi tabanından, MHP’ye oy kayması ile oy kaybına bile neden olmuştur.

Ak Parti iktidarı örnek alınarak belirlenen Kitle Partisi olmak için mutlaka sağdan oy almak, bunun için de sağ partilerden aday belirlemek stratejisi yanlış bir belirlemedir. Çünkü AK Partiyi iktidara getiren ana neden uygulamış olduğu Kitle partisi olma stratejisi değildir. Ak Parti, büyük bir ekonomik kriz sonunda halk tarafından tek kurtuluş yolu ve ülkeyi yönetecek alternatifsiz parti olarak görülerek iktidara gelmiştir. Ak Parti iktidarı, ekonomik kriz nedeniyle ortaya çıkan büyük bir tepkiye bağlı olarak tüm önde gelen siyasetçilerin bir arada kenetlenmesi ile kurulmuş ve iktidar olmuştur. Her düşünceden, ideolojiden siyasetçilerin bulunuyor olması nedeniyle kitle partisi olunmamıştır.

Yeni CHP’nin ilke ve ideolojisi ile siyaset yaparak, her görüşten seçmenin koşulların getirdiği nedenlerle partinin ilkelerinin alternatif bir siyaset olarak benimsemesinin sağlanması kitle partisi olma yolunda doğru olan yöntemdir.
 İktidarın yolsuzluk ve hırsızlıklarını açığa çıkaran telefon konuşmalarının ortaya çıkması sonucu Gülen Cemaati ile İktidar arasında çıkan mücadelede Partinin, Gülen Cemaati ile iktidara karşı yürütülen propaganda ve siyasette yan yana gelmesi seçmende CHP ile Gülen Cemaati arasında siyasal bağ olduğu, CHP’nin parti ilke ve ideolojisinden sapma olduğu düşüncesini ve kaygıyı uyanmıştır. CHP’li seçmene ve laik-demokrat seçmenlere bu aynı tarafta siyaset yapmanın anlamının açıklanması gereği duyulmamıştır. CHP’nin Cemaat ile yakın ilişkiler içinde olduğu inancı CHP’ye yakın seçmen arasında kırılamamasıyla birlikte, seçim öncesinde Ergenekon ve  Balyoz davasından tutuklu olanların serbest bırakılması, bir kısım oyların MHP’ye kaymasına neden olmuş, diğer yandan ise AK Partiden oyların kopması sağlanamamıştır.

CHP’nin kendi parti ilke ve ideolojisi (Sosyal demokrat ideoloji) ile siyaset yapmanın önemi büyüktür. Sosyal Demokrat söylemlerle siyaset yapmak gereklidir
Seçimlerde parti ilke ve ideolojisi ile Genel siyaset yapılarak, yerel siyasette bölgedeki seçmenlerin sorunlarının çözümüne yönelik projeler anlatılarak siyaset yapılmalıydı.

Muhalefetteki CHP ve MHP seçmenle tam iletişim kurarak iktidarın yolsuzluk, hırsızlık ve hukuksuzluk alanlarındaki uygulamalarının ülke için zararlarını tam anlatamamış, halkı inandıramamıştır.

Yerel seçim sonuçlarında AK parti iktidarının yolsuzluk ve hırsızlıklarını açığa vuran telefon dinlemelerine halkın inanmamasında etken olan neden, dışişleri bakanlığında ulusal güvenliği ilgilendiren ve mit ile genelkurmay başkanının da bulunduğu toplantıdaki konuşmaların telefonla kamuoyuna sızdırılmasıdır. Bu telefon konuşması, toplumun hassas olduğu konularda, gizli olması gereken bilgilerin sızdırılmış olması, telefon konuşmaları yayınlarına karşı büyük bir tepki ortaya çıkarmıştır. Bu tepki, şeriat düzenini hedefleyen siyasal güçlere karşı halkın tepkisini yanına çekmek için şeriat yanlılarının camileri bile bombaladığını ileri süren ”camilerin bombalanması” stratejisine benziyor. Ulusal güvenliği ilgilendiren bu dinlemelerin iktidar tarafından bir strateji olarak halka sızdırılmış olma ihtimali yüksektir. Muhalefetin bu son dinleme olayını savunmaması, hatta iktidarın bir komplosu olduğunu seçmene anlatma yolunu seçmesi doğru olurdu
Seçimlerde daha verimli çalışma sağlanabilmesi için Parti içinde daha çok koordineli, kolektif, parti disiplini içinde çalışma gereği vardır.

Kırsal alandaki seçmenin birincil sorunlarının (işsizlik, tarım ve hayvancılıkta karşılaşılan sorunlar, kredi borçlarının ödenmesi…vb) çözümlenmesi siyaseti tam olarak seçmene anlatılamamış ve inandırılamamıştır.

Medyasız seçim kazanmak çağımızda olanaksızdır. Bu gerçek CHP’yi iktidar karşısında, yetersiz parasal kaynakları nedeniyle başarısız kılmaktadır. Medya İktidarın baskısından kurtulamamaktadır. Sonuçta iktidarın seçmen üzerinde yönlendirici etkisi daha çok ortaya çıkmaktadır. Seçmenin İktidara olan bağlılığının çözülmesi, iktidarın kıyaslanamayacak olan mali kaynakları; devlet olanaklarını kullanarak yapmış olduğu seçim çalışmaları, reklam, propaganda ve Yüksek Seçim kurulunun yasaklarına arasında olmasına rağmen seçim çalışmalarında dağıttığı promosyonlar nedeniyle sağlanamamıştır.

Partililerin Parti ilkeleri ve programında dahi partiyi eleştirmeleri, birbirlerini ve yönetimleri basının önünde suçlamaları, partide sürekli kavganın olduğu görünümü seçmende partiye olan güveni sarsmaktadır. Partide itaatin, disiplinin, ahlaki değerlere bağlı çalışmanın yerleştirilmesi, gelenekselleştirilmesi gerekmektedir.

Bu nedenlere bağlı olarak halk henüz CHP’yi iktidar karşısında alternatif bir parti olarak görmemiştir.


EK:

CHP BALIKESİR/ALTIEYLÜL VE KARESİ İLÇELERİ 30 MART 2014 YEREL SEÇİMLERİ DEĞERLENDİRME TOPLANTILARI SONUCUNDA ORTAYA   ÇIKAN GÖRÜŞ
 VE ÖNERİLER:



1) 30 Mart yerel seçimleri adaylarının belirlenmesi sürecinde, 2009 yerel seçimlerinde aday belirlenmesi sürecindeki yanlışlar yeniden yapılmış, benzer koşul ve nedenler aynı sonuçları ortaya çıkardığından 30 Mart yerel seçimleri de önceki dönem yerel seçimler kadar olmasa da olumlu sonuçlanmamıştır.
     Genel merkezin ve il yönetiminin yetkilendirildiği belediye meclis üyelerinin seçim listelerinin sıralanmasında CHP’li seçmenin tepkisi önemsenmemiş, listelerin üye sıraları tam olarak seçmene anlatılamamıştır.
      Başka parti kökenli olan belediye meclis üyelerinin ilk sıralara yerleştirilmesinin nedenleri seçmene açıklanmamış, halktan kaçırılır gibi hazırlanan listeler son anda seçim kuruluna teslim edilerek, basına ve seçmene açıklanmıştır. Bu durumdan olumsuz etkilenen belediye meclis üyelerinin açıklamaları, basında yapılan yayınlar CHP seçmenini olumsuz etkileyerek MHP’nin oylarını arttırmasının bir nedeni olmuştur.
      Büyük şehir belediye başkanı adayı, yanlış bir aday arama ve belirlenme süreci sonunda, seçim propaganda ve çalışmalarına az bir süre kala sağ kökenli bir aday olarak belirlenmiş, CHP’li üye ve seçmene bu durumun siyasi nedenleri açıklanarak alışması ve kabullenmesi sağlanmamıştır. Seçmen ve parti tabanı büyük şehir belediye başkanını benimseyememiştir.
2) İl yönetiminin, seçimlerde adayların belirlenmesi ve sıralanması aşamalarında genel merkez üzerinde görüşlerini açıklama ve etkileme çalışması yetersiz kalmıştır. İl yönetimi kendi içinde koordineli bir çalışmayı sağlayamamıştır. İl başkanı ile yönetim kurulundaki üyeler arasında kolektif çalışmalarda sorunlar vardır. Bunun sonucu olarak seçimlerde gerekli verimli çalışma gösterilememiştir.
3) Aday adaylarının belirlenme  süreci, sağ ideolojiden gelen adaylarla listelerde sıralarının değiştirilmesi, CHP seçmenini olumsuz etkilemiş, MHP’nin oylarını arttırmasının önemli bir nedenini oluşturmuştur.
4) Kırsal alandaki seçmenin birincil sorunlarının (işsizlik, tarım ve hayvancılıkta karşılaşılan sorunlar, kredi borçlarının ödenmesi…vb) çözümlenmesi siyaseti tam olarak seçmene anlatılamamış ve inandırılamamıştır. İktidarın yapmış olduğu yolsuzluk, hırsızlık ve hukuksuzlukları sürekli olarak seçim çalışmalarında açıklanmasına rağmen kırsal kesimdeki seçmenin bu duruma inanması ve bu durumu önemsemesi sağlanamamıştı
Sadece seçim zamanlarında, seçimlere iki ay kala köylere giderek yapılan seçim çalışmaları ile başarılı olmak mümkün olmamaktadır.
5) Eğitim düzeyi düşük kırsal kesimde olsun, eğitim düzeyi oransal olarak yüksek olan ilçe merkezlerinde olsun, parti ilke ve ideolojisi (Sosyal demokrat ideoloji) ile siyaset yapmanın önemi büyüktür. MHP’nin büyük şehir belediye başkanlığında başarılı olmasının imkansız olduğu inandırılamamıştır. Bu seçim çalışmalarında özellikle MHP’nin genel siyasi anlayışına karşı parti ilke ve ideolojisi ile hiç mücadele edilmemiş, bu durum MHP’nin oylarını arttırışının önemli bir nedeni olmuştur
6) İlçe yönetimi ile üyeler arasında tam bir bütünleşme sağlanarak tüm üyelerin seçim çalışmalarına katılımı gerçekleşmemiştir. Seçim çalışmalarının programlarının düzenli olarak yapılarak üyelere zamanında bildirilmesi ile seçim çalışmalarına tüm üyelerinin katılımı sağlanmalıd
7) Yerel yönetimlerle ilgili projeler hazırlanarak halka inecek şekilde anlatılmalıydı. Halktan ve CHP’li üyelerden habersiz, kapalı kapılar ardında kararlar alınmamalıdır. Kararlar üyelere açık tartışılarak alınmalı, tüm üyelerin kararların alınmasında katkısı sağlanmalı ve uygulanmalıdır. Yönetimlerde gençlere daha çok yer verilmelidi
8) Birbirimize, yönetimlere, Genel Merkeze hakaret ederek, başarılı olamayız. AK Partinin başarısının bir nedeni birlik ve bütünleşmeyi sağlamış olmasıdır. Partide bütünlüğün, birleşmenin, parti disiplinin sağlanması başarının önemli bir adımıdır.
9) Seçimlerde “güçlü görünmenin” önemi büyüktür. İl milletvekillerimiz, genel başkan yardımcıları, belediye başkan adayları ve belediye meclis üye adaylarının bütününün bir arada, halkın içinde seçim süreci içinde sık sık görünmeleri sağlanamamıştır.
İl milletvekillerimiz seçimlerde yeterince destek vermemişlerdir.
10) Seçim sandık başında görevliler belirlenirken, görevini özverili, bilinçli olarak yapacak üyelerden seçilmesi,  büyük önem taşımaktadır.
11) İktidarın yolsuzluk ve hırsızlıklarını açığa çıkaran telefon konuşmalarının ortaya çıkması ile Gülen Cemaati İktidar arasında çıkan mücadelede, Partinin Gülen Cemaati ile iktidara karşı yürütülen propaganda ve siyasette yan yana gelmesi, seçmende CHP ile Gülen Cemaati arasında siyasal bağ olduğu, CHP’nin parti ilke ve ideolojisinden sapma olduğu kaygısını uyandırmıştır. özellikle CHP’li seçmene ve laik-demokrat seçmenlere Gülen Cemaati aynı tarafta siyaset yapmanın anlamının açıklanması gerekirdi..Bu başarılamadığından CHP’nin Cemaat ile yakın ilişkiler içinde olduğu inancı CHP’ye yakın seçmen arasında kırılamadı
Seçmenin tepki oylarının MHP’ye  kaymasının önlenmesi ve AK Partiden oyların kopmasının sağlanabilmesi için parti ilke ve ideolojisi ile genel  siyaset yapılmalıydı.
12) Ortaya atılan ve sürekli propagandası yapılan MHP’nin oylarının önde olduğu algısı bir türlü kırılamadı. CHP seçmeninde bu algının kırılamamasında Halk TV’deki yayın ile Gözcü Gazetesindeki yazı etkide bulunmuştur. Bu algının kırılamadığı MHP’nin oylarını arttırmış olmasıyla açıkça ortaya çıkmıştır.
13) Medya’da sesini duyurmadan, medyasız seçim kazanmak çağımızda olanaksızdır. Bu gerçeğin gereği olarak, gazete ve TV yayınlarındaki reklamlarla CHP’nin propaganda ve reklamının yapılması yetersiz parasal kaynaklar nedeniyle sağlanamadı.
13) Seçmenin İktidara olan bağlılığının çözülmesi, iktidarın kıyaslanamayacak olan mali kaynakları; devlet olanaklarını kullanarak yapmış olduğu seçim çalışmaları, reklam, propaganda ve Yüksek Seçim kurulunun yasakları arasında olmasına rağmen seçim çalışmalarında dağıttığı promosyonlar nedeniyle sağlanamadı.
Genel merkezden gelen seçim yardımının yetersizliği nedeniyle görsel ve yazılı reklam verilememiştir.
14) Partililerin Parti ilkeleri ve programında dahi partiyi eleştirmeleri, birbirlerini ve yönetimleri basının önünde suçlamaları, partide sürekli kavganın olduğu görünümü seçmende partiye olan güveni sarsmaktadır. Partide itaatin, disiplinin, ahlaki değerlere bağlı çalışmanın yerleştirilmesi, gelenekselleştirilmesi gerekmektedir.
Seçim çalışmalarında ziyaret edilen bölgenin ve seçmenin analizinin yapılarak seçim konuşma ve propaganda yöntemleri belirlenmelidir. Bunun için Alan çalışması yapan görevlendirmeleri, analistler, anti propaganda uzmanları belirlenmelidir. Bazı konuşmalarımızla AK Partinin biz reklamını yaptık. Bu yanlışlıklara düşmemek için anti propaganda uzmanları ile çalışılmalıdır.
Partide küskünlükleri ortadan kaldırarak, bir ve bütün olarak, nitelikli insan gücümüze önem vererek çalışmalarımızı düzenlemeliyiz.
15) Genel siyaset ve yerel siyaseti birlikte yürütmelidir. Genel siyaseti parti ilke ve ideolojisi ile yapmalı, yerel siyasette bölgedeki seçmenlerin sorunlarının çözümüne yönelik projeler yapılmalı. Önümüzde yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı ve Genel seçimlerine Olağanüstü kongreler yaparak yeni yönetimlerle girilmeli, başarısız görülen yönetimlerle başarılı olma anlayışından vazgeçmeli.
16) Yönetimlerde gençlere daha çok yer verilmeli, hatta artık gençler yönetimlerde bulunmalı. Seçim propaganda yöntemleri yeniden gözden geçirilmeli, yenilenmeli. Hiçbir çalışması olmayan Seçim büroları açmaktan vazgeçmeli, bunun yerine daha çok stand ve alan çalışması yapılmalı. Seçmenle empati kurarak seçmenle yakınlaşma sağlanmalı. Bu amaca yönelik reklam ve propaganda, afiş ve flamaların basımında psikologlardan, sosyologlardan yararlanmalıdır.
17)Kırsal kesime adaylar benimsetilemedi, büyükşehir yasası iyi anlatılamadı, sosyal sorunlara değinilmedi. Sonuç olarak kırsalda partinin genel siyaseti yapılmadı…




İsmail İNCİ,  26/04/2014

12 Mart 2014 Çarşamba

UYGULAMALI SİYASET-2-SİYASETTE DÜRÜSTLÜK VE DOĞRULUĞUN ÖNEMİ





UYGULAMALI SİYASET-2-
SİYASETTE DÜRÜSTLÜK, DOĞRULUK, GÜVENİRLİLİĞİN ÖNEMİ-
YEREL YÖNETİMLER SEÇİMLERİNE PARTİLERİN HAZIRLIK SÜRECİ

SİYASETTE YALAN VE YANILTICI SÖYLEYİŞ, İLETİ VE DAVRANIŞLARIN NEDEN VE SONUÇLARI:
Birçok siyasetçi, seçmenleri ve rakiplerini atlatmak, seçmenlerden daha fazla ilgi görmek ve oy almak, rakip partiler karşısında başarılı olmak için siyaseti hala yalan söylemek, yanıltıcı bilgi vermek, doğruları gizlemek olarak görüyor ve düşünüyor. Öyle ki siyaset sanatı ve bilimi, yalan söylemekle eşleşmiştir. Bunun sonucu olarak siyasetçi de yalancı, kendine güvenilmez, doğrulukla, dürüstlükle ilgisi olmayan bir kişi olarak tanınmaktadır.
Gerçekte ise siyaset bu niteliklere sahip olamaz. Siyaset, ahlaka, dürüstlüğü, sözüne, davranışlarına güvenirliğe dayanır. Siyaset inanırlık ve güvenilirliktir. Yalan söylemek siyasetçiye başarı değil tersine, yalan ve yanlışlar, eninde sonunda ve çoğu kez, Atalar sözünün doğrultusunda “ yalancının mumu yatsıya kadar yanar”, deyişini kanıtlarcasına kısa sürede ortaya çıkarak halk tarafından öğrenildiğinden, kendine olan güven duygusunun, iş başarma inancının yitirilmesi nedeniyle başarısızlık getirir. 

Siyasetteki yalan söyleyişin başarının yollarından biri olduğu yanlış düşünüş ve inanışı, siyaset sanatı ile savaş sanatını birbiriyle karıştırmaktan ileri geliyor. Siyaset bir yönü ile birbirine rakip siyasi görüşlerin mücadelesidir, ancak birbiri ile bir savaş ortamında gibi savaşmak değildir. Siyaset savaşta düşmanı yenmek için güçlü olmak,  bunun için de her türlü yolu kullanmak, uygulamak ve denemek değildir. Tersine, siyasi rakipleri yenmek için, halka ve kendi partili üyelerine dürüst, güvenilir, sözüne inanılır bir kişilikte olduğunu kabul ettirmek, gerçek siyasi başarı getirir. Bu erdemlilikle yapılan siyaset, siyasetçiyi ve siyaseti de halk önünde değerli duruma getirir; büyük bir saygınlık kazandırır. Siyaseti tam anlamı ile halka bilimsel bir sanat olarak benimsetir, kabul ettirir. Siyaseti yalan söylemek sanatı olmaktan, siyasetçiyi de iyi yalan söyleyebilen kişi olmaktan kurtarır.
Doğruları gizlemek ve yanlış bilgiler sunarak siyaset yapmak, dış siyasette uygulama alanları bulabilir. Ancak devletler arasındaki iyi ilişkilerin geliştirilebilmesi, dostlukların pekiştirilebilmesi için barış ortam ve zamanlarında dış siyasette dahi doğru söyleyiş, güvenilir davranışlara dayalı siyaset yapmak, doğru bir siyasi anlayıştır.


SİYASAL ALANLARDA GÖREV ALACAK ADAYLARIN BELİRLENMESİNDE PARANIN ROLÜ: SİYASAL PARTİLERİN YEREL YÖNETİM SEÇİMLERİNE HAZIRLIK SÜRECİ:
Partilerin Yerel yönetimler seçimlerine katılmak isteyen üyeleri belediye başkan aday adaylıkları, belediye meclis üye aday adaylıkları için, partilerinin hazırlamış oldukları formları doldurarak ve başvuru dilekçelerini yazarak her parti tarafından belirlenen süre içinde, bağlı oldukları ilçe başkanlıklarına başvurularını yaparlar.
Her parti yerel seçimlerde aday olmak isteyenlerden aday adaylığı başvuru ücreti almaktadır. Bu başvuru ücretini yatırmayan üyelerin yerel seçimlerde aday adaylıkları kabul edilmemektedir. Başvuruların az ve hatta çok yetersiz olmasında en büyük etken, aday adaylarına aday olamamaları durumunda geri iade edilmeyen, partilerin belirlemiş oldukları başvuru ücretlerinin yüksekliğidir. Partilerin bu tutumlarının ve karar almalarının nedenini bu adaylık başvuru ücretlerini büyük bir gelir kaynağı olarak görmeleri oluşturmaktadır.

Aday adaylığı başvurularında birçok parti genel merkezlerinin aday adaylarından başvuru parası alması, bu paranın birçok üyenin aylık gelirlerinin çok üstünde olması ve bir adayın seçimlere katılacak aday olarak belirlendikten sonra seçim propaganda çalışmaları için büyük miktarlarda paraya gereksinmesi, siyaset alanında paranın rolünü çok büyük ölçüde arttırmaktadır. Siyasi alanda çalışmak için paranın bu büyük rolü üstlenmiş olması, ideal siyasal yönetimlerin oluşabilmesinde büyük bir engeldir. Siyasetin paraya dayanan bu niteliği ile birlikte hukuk sisteminde, hak ve adalet aramak amacıyla dava açma girişimlerinde mahkeme kalemlerinin yüklü miktarlarda harç yatırmayı zorunlu kılmaları; harçlar yatırılmadığı sürece hak aranamaması,  toplumların, uygulamada gerçek demokratik yönetimlere sahip olmalarında en büyük engellerdir. 
Ekonominin kuralları ile değerlendirildiğinde, partilerin giderlerin karşılanması için büyük bir  gelir kaynağı olarak gördük aday adaylığı ücretlerini, daha makul düzeyde (asgari ücreti geçmemek üzere) belirlemesi, daha çok başvurunun olması nedeniyle partilere daha büyük bir gelir oluşturur. Daha da önemlisi, partilerin daha nitelikli adaylarla yerel yönetimlere gelmesini sağlayarak,  daha kaliteli hizmetlerin verilmesi ile partilerin yönetimlerde başarılı olmalarının yolunu açar. Bu siyasetin nitelikli olması, partinin daha uzun süre iktidarda kalması, ülkenin daha iyi yönetilmesi çalışmalarında çok önemlidir.
Başvuru için partilerin vermiş oldukları gerekli süre içinde, yüksek ücretler nedeniyle yeterli başvuru olmama durumunda genel merkezler mazeret dilekçeleri ile aday adaylığı başvurularını kabul etmek zorunda kalmaktadır.
YEREL YÖNETİMLER ADAYLARININ VE SEÇİM LİSTELERİNDE SIRALARININ BELİRLENMESİ:
 Gerekli süre içinde birden fazla belediye başkan aday adayı ve yeterli sayıda belediye meclis üye aday adayı başvurusu yapılması durumunda, Belediye Başkan adayları ve Belediye Meclis üye adaylarının ve Belediye Meclis üye adaylarının seçim listelerindeki sıralarının belirlenmesi amacıyla Ön Seçim,  Aday Yoklaması ve Merkez Yoklaması seçim yöntemlerinden birisi ile seçimler yapılır. Ön Seçim ve Aday Yoklaması seçimleri yargının (Yüksek Seçim Kurulunun) gözetimi ve denetimi ile yapılan seçimlerdir. Bu iki seçim yönteminde oy kullanacakların listesinin hazırlanması, askıya çıkarılması, itirazlarını değerlendirilmesi gibi çalışmalar nedeniyle en az kırkbeş günlük bir süreyi ve seçim memurlarının görevlendirilmesi nedeniyle bir maliyeti gerektirir.  Bu seçimler Yüksek Seçim Kurulunun aracılığı ile resmi ve seçim yasalarına göre yerine getirilir. 

Bu iki resmi seçim yerine, partiler genel olarak o seçim çevresindeki tüm partililerin oy kullandıkları ve genel merkezlerinden gönderilen liste, oy pusulaları ve gözlemcileri ile iki hafta gibi bir süre içinde bile yapabildikleri Merkez Yoklama-(Eğilim Yoklaması) seçimi yaparlar. Bu seçim yöntemi, en son tüm karar ve onama yetkilerinin parti genel yönetim kurullarının elinde olduğu bir çeşit anket benzeri bir seçim yöntemidir.
Birden fazla belediye başkan aday adayının bulunması durumunda belediye başkan adayı ile belediye meclis üye aday adaylarının arasından adayların ve sıralarının belirlenmesinde hangi yöntemle yapılırsa yapılsın seçim yoluna başvurulması, ilçe yönetim kurullarının tarafsız olarak davranışlarını kolaylaştırırı. Seçim yapılmayarak, yerel yönetim adaylarının ve sıralarının belirlenmesini ilçe ve il yönetim kurullarının kararına bırakılması yönetim kurullarının tarafsızlıklarını yitirmesine neden olmakta,  yönetim kurullarını taraf tutmak zorunluluğu ile karşı karşıya kalmaktadır.
Bu taraflılık da zaman zaman partililer arasında kavgalara ve küskünlüklere neden olmaktadır. En doğru yöntem, aday adaylarının zamanında başvurularının alınarak, yargının denetiminde yapılan Ön Seçim ve Aday Yoklaması seçim yöntemleri ile adayların ve sıralarının belirlenmesidir. Bu aynı zamanda en demokratik yöntemdir.
BELEDİYE MECLİS ÜYESİ ADAYLARININ VE SIRALARININ BELİRLENMESİNDE (YEREL YÖNETİM ADAYLARI LİSTELERİNİN OLUŞTURULMASINDA) UYGULANAN SİYASAL YÖNTEM: HALK KONTENJANI, PARTİ KONTENJANI, BELEDİYE BAŞKANI KONTENJANI:
Belediye Meclis üyesi adaylarının ilçe nüfusuna bağlı olarak seçim yasalarınca belli olan sayıdaki üyelerinin bir bölümü, yukarıda anlatılan seçimlerle belirlenmesi, bir bölümü partilerin il, ilçe yönetim kurulları ile parti merkez yönetim kurullarınca belirlenmesi, küçük bir bölümünün de belediye başkan adayları tarafından belirlenmesi siyasi anlayışı bir yöntem olarak benimsenmiştir. Seçimle belirlenen belediye meclis üye adaylarını “Halk Kontenjanı”, partilerin organlarınca belirlenen meclis üye adaylarını “ Parti Kontenjanı”, Belediye Başkanlarınca belirlenen üye adaylarını da “ Belediye Başkanı Kontenjanı” olarak kavramlaştırmak olanaklıdır. Örnek olarak: BALIKESİR/Altıeylül İlçesi Belediye Meclis üye sayısı, nüfusuna oranlı olarak seçim yasaları ile 31 olarak belirlenmiş olup, bu 31 üyenin üç adeti Belediye Başkanı Kontenjanı, ondört adeti Halk Kontenjanı, ondört adeti de Parti kontenjanı olarak ayrılmıştır. Diğer bir anlatımla, belediye meclis üyelerinin üç adetini belediye başkanının kendine çalışma ekibi olarak seçmesi, ondört adetini partinin kendi yönetiminin belirleyerek çalışma ekibi olarak seçmesi, kalan ondört üyenin de halk tarafından seçilerek halkın belirlemesi karma siyasal anlayış ve yöntemi uygun görülmüştür.   
Belediye meclis üyelerinin seçimi bu üç toplumsal güç arasında bölünmüştür. Üyelerin listede sıralanması da bu güçlerin ağırlığına bağlı olarak, mümkün olduğunca adaletli olması gözetilerek fermuar adı verilen bir yöntemin uygulanması uygun görülmüştür. Bu yönteme göre örneğin çift sıralar (2,4,6,..vb) seçimle halk tarafından belirlenmişse, kalan tek sıralamalar (1,3,5..vb) Parti yönetimlerince belirlenir. Bu siyasal anlayış ve yöntem belediye meclisinde görev alacak üyelerin bütününü halkın oylarına bırakarak, niteliksiz adayların siyasette yer almasına engel olmak ve parti yönetimlerinin kendi ekiplerini oluşturarak uyumlu çalışma ortamı oluşturmalarını sağlamak yönlerinden uygun ve mantıklı bir düşünüştür. 

Parti organları ve özellikle partilerin genel merkezleri, uyguladıkları güncel siyasal bakış açıları ile zaman zaman bu kontenjanları tam olarak uygulamamaktadır. Kendi lehlerine Halk kontenjanlarını değiştirmek istemekte ve değiştirmektedirler. Bu girişimler halk kontenjanı (seçimle olan üye belirleme ve sıralamalar) taraftarlarının tepkilerine yol açarak, parti içinde küskünlüklere ve partiden kopmalara yol açmaktadır. Partinin merkez yönetiminin politik anlayış ve uygulamasının benimsenmemesi ve anlaşılamamış olması, diğer taraftan partili üyeler arasında siyasal ikbal ve makam tutkuları, parti içinde küskünlüklere, kopmalara ve bölünmelere neden olabilmektedir.
Partilerin genel yönetim kurullarının politikalarının anlatılmaması ile anlaşılamamış olmasının yanında birçok partili üye ve hatta yönetim kurulu üyesi, kontenjanların ayrılışının bu siyasal mantığını anlamamış durumdadır. Bu siyasal yöntemi bilmeyen ve anlamamış olan üyelere göre tüm belediye meclis üyelerinin tümü halk oyu ile seçimle belirlenmelidir. Siyasal partilerin üyelerince en sık sorulan sorulardan biri de, seçim yapıldığı halde tüm üyelerin seçimle belirlenmemiş olması nedeni ile “ neden seçim yapılmadığı” dır. Meclis üye adaylarının sıralanması sistemi ve mantığını iyi bilmeyen halkın da tartışmalara karışması ile partiler de genel merkez yönetimlerine karşı güven azaltmakta, öfkeyi arttırmaktadır. Genel merkezlerin çalışmaları yanlış görülmekte hatta küçümsenmekte ve sürekli olumsuz eleştirilere neden olmaktadır. Bu olumsuz durumların ortaya çıkmasını önlemek için, siyasal deneyimlerden gelen meclis üye adaylarının seçim ve sıralarının belirlenmesi yönteminin öneminin partili üyelere ve halka iyi anlatılması ve gerekli bilincin sağlanması gerekmektedir.
Diğer bir yandan da, karşılaşılan olumsuzlukların etkisiyle Partilerin genel merkezleri, belediye meclis üyelerinin seçim listelerini ilçe seçim kurullarına bildirme süresinin son gününde vermektedirler. Bu durum listelerin tam ve düzenli hazırlanmasını engellediği gibi, meclis üyelerinin partililerden gizlenmiş olması gibi bir durum ortaya çıkardığından etik olmamaktadır. Genel merkez yönetimlerinin bu korkak, ürkek davranışları üye bildirimlerinde sorunları yol açmakta, ilçe yönetimlerini zora düşürmektedir. Çünkü üyelerin ilçe seçim kurullarına liste ile birlikte yüksek seçim kurulunca istenen bazı evrakları da (adli sicil belgesi, nüfus cüzdan sureti, diploma fotokopisi, adres, telefon bilgileri) eklenmektedir. Belediye Meclis üye adaylarının listelerinin zamanında verilmesi zorunludur. Bunun için de listelerin birkaç gün önceden belirlenerek bir ön hazırlık yapılması önemlidir.


İsmail İNCİ,  12/03/2014





11 Şubat 2014 Salı

DERİN DEVLET EŞANLAMIYLA GÜÇLÜ DEVLET ÖRGÜTLENMESİNİN ANALİZİ







DERİN DEVLET YA DA KOŞUT DEVLET, EŞANLAMIYLA GÜÇLÜ DEVLET ÖRGÜTLENMESİNİN ÖZÜNÜN ÇÖZÜMLEMESİ




Devlet varlığını ve gücünü, toplumu oluşturan bireylerin özel ve genel çıkarlarının gerçekleştirilebilmesi ortak anlayışından alır. Bu anlayış birliği toplum üzerinde varolan dış (doğaya ve diğer toplumlara karşı kendini savunma) ve toplumsal olarak yaşamadan doğan iç gereksinmelerin ( güvenlik, gıda ve barınma gereksinimleri, sağlık, adalet..vb) bireysel olarak karşılanamaması zorunluluğunun sonucudur. Devletin barış zamanında varlığı bireylerin bencilliklerinden doğan bütünlüğün korunması zorunluluğunda, savaş zamanında ise toplumsal varlığını bütünlük içinde koruma zorunluluğunda ortaya çıkar. Devlet varlığını,  toplumsal örgütlü bir güç olarak özellikle diğer devletler karşısında bağımsız, egemen oluşu ile belirgin olarak gösterir. Bu zorunluluklara bağlı, ortak çıkarların birliği sonucu devlet örgütlenmesinin oluşumu, bireylere devlete karşı bir yandan toplumsal görevler verirken, diğer yandan aynı zamanda toplumsal haklar da verir.



Bireyler devlet örgütlenmesi ile toplumsal yaşam içinde kendilerini güven ve özgür kılarlar; mal, can ve namusları devlet örgütlenmesi ile onun ortaya çıkardığı birliğin gücü ile koruma altına alınır. Bu durum insanlarda duygusal olarak devlete karşı ana-baba sevgisi olarak yansır. Devletin amaç ve hedefleri, kendi amaç ve hedefleri ile özdeşleşir.
DEVLET ÖRGÜTÜ ÇEŞİTLİ GÜÇLERDEN OLUŞAN SİYASAL BİR YAPIDIR:
Devlet örgütünün değişik güçleri, devletin siyasal yapısını oluşturur. Bu siyasal yapının yönetim anlayışlarına bağlı olarak devletin örgütlenme gücünün kullanım biçimlerinin çeşitliliği ortaya çıkar. Devletin siyasal yapısının insan bilinci ile birlikte gelişen yapısı olduğu görülür. Devletin egemenlik temsilcisi karar verme istencine bağlı olarak tarihsel süreçte tiranlık ve krallıklardan kralların egemenliklerini yasama meclisleri ile paylaştığı siyasal devlete ve günümüzde genel olarak toplumun bütününün egemenliğini ve karar verme iradesini temsil eden ulusal egemenliklere dayalı siyasal devlet yapısına doğru evrildiği görülür. Süreç içinde Devletin egemenliğinin niceliği ve yönü giderek daha çok toplumun geneline yayılmaktadır. Tek bir hükümdar yönetimi yerini, ulusal devletlere bırakarak, ulusal egemenliğe dayanan devlet örgütlenmeleri geçerli durumuna gelmektedir.


Devletin egemenliğinin ulusal egemenliğe ve onun temsili olan siyasal devlet örgütlerine her ne kadar yasalarla donatılmış olarak verilmiş olsa da bir açık keyfilik alanı taşır. Ulusal temsilcilik taşıyan devlet örgütünde yasalar daha istençli olarak karar vermede öncelikli kılınmıştır, ancak bu karar verme istenci yine de gizli ve kaçamak olarak siyasal iktidar olan hükümetler tarafından keyfi olarak kullanılmaktadır. Süreç olarak keyfilik azalma yönünde devletler gelişmektedir. Bugün siyasal devlet örgütlenmesinin bu sürecin ulaştığı son gelişme aşamasına göre oluştuğu göz önüne alınırsa, devletin işleyişindeki sorunlar daha az ortaya çıkacaktır.

Devlet örgütlenmesi, tüm toplumu kapsayan genel yasalarla genel yararı ve iyiliği sağlar. Siyasal devletin örgütlenme gücü ve karar verme egemenliği devletin anayapısında varolan genel yasalara uygun olmalıdır. Krallıkla yönetilen bir devlet örgütünde devlet egemenliğinin temsilcisi kraldır. Krallar da yasalar karşısında sorumsuz değildirler. Sorumsuzlukları yasalar karşısında biter. Adaletli ve yasalara uygun devleti yönetirlerse egemenliklerini sürdürebilirler.


DESPOTİZM:
Siyasal devlet yönetimlerinin, halkın seçimiyle kurulduğu özellikle çağımızdaki toplumlarda, sık olarak devlet ile devletin temsilcisi olan siyasal devlet yapısının birbirinden giderek ayrıştığı görülmektedir.. Bu ayrışmanın nedenini siyasi parti yönetimlerinin devlet yapısına zarar veren özel çıkarları ve yetersiz yönetimsel yapıları ortaya çıkarmaktadır. Devlet genel çıkarların örgütlenmesi olarak kendini görevlendirirken siyasal partilerden oluşan hükümet örgütlenmelerinin siyasal amaçları,  özel çıkarları genel çıkarlara karşıt bir siyasal örgütlenme olarak kendini göstermektedir.


Siyasal devletin, bürokrasinin gücünü kötüye kullanarak, özel çıkarları için yasaları yok sayması veya toplumun genel yasaları yerine, iktidara geldiğinde kendi özel yasalarına göre devlet egemenliğini kurması toplumda despotizmi adını verdiğimiz bir yönetimi ortaya çıkarır. Despotik bir yönetimde genelin iyiliğini sağlayan yasalar ortadan kaldırılmıştır.
 Despotizm ister özel bir kişinin istenci olsun, isterse bir dönem içinde halkın seçimiyle iktidara gelen, halkın iradesini temsil eden siyasal devletin özel istenci olsun, yasa yokluğu demektir. Gerçek yasalar tüm zamanlarda geçerli olan, toplumun tümünün iyiliğini sağlayan kurallardır. Despotizm, seçimlerle gelerek genel iradeyi temsil ediyor olsa da, keyfi isteklerden oluşan egemenlik olarak toplumsal bütünlüğü, genel iyiliği sağlayan yasal devlet egemenliğinden ayrılır.
  Platon’un ve Ariston’un  kabul ettiği gibi en iyi devlet yönetim biçimi, Aristokratların ya da bir filozof kralın yönetimindeki devlet örgütlenmesi değil, toplumun tümünün iyiliğini kapsayan yasalarla yönetilen  devlet yönetimidir. Bu devlet yönetimi demokratik bir yönetimdir.
CUMHURİYET VE DEMOKRASİ YÖNETİM ANLAYIŞLARININ GELİŞME SÜRECİNDE GÜNÜMÜZDE KAZANDIĞI ANLAM AYRIMLILIĞI:
Demokrasi, devleti yönetenlerin halkın seçimleriyle belirlendiği, aynı zamanda toplumun evrensel yasalarla yönetildiği, bütün zamanlarda bütünsel iyiliğinin sağlandığı yönetimdir.  Cumhuriyet yönetiminin demokratik yönetimlerden ayrımlılığı, çoğunluğun iradesinin seçimle ortaya çıkmış olmasına rağmen, despotizm de olabilen bir yönetim biçimi olabilmesidir. Bu nedenle bir krallık veya meşruti yönetim demokratik bir yönetime sahip olabilir,  ancak bir cumhuriyet yönetimi, evrensel yasalara sahip olmadığı sürece demokratik olması olanaksızdır.


Yasalara karşı egemenlik kurmak isteği, halkın egemenliğine karşı kendi egemenliğini kurma amaçlarından doğar. Bu amaçlar siyasal iktidarları hukuku çiğnemeye götürür.
GÜÇLÜ DEVLET(DERİN DEVLET) ÖRGÜTLENMESİNİN ZORUNLU      GEREKSİNMELERDEN ORTAYA ÇIKIŞI:
Siyasal devlet örgütlenmesi tüm yönetim biçimlerinde siyasal bir yapı olarak toplumun tüm özel yaşamını etki altına alır. Özellikle Demokratik yönetimler olmak üzere tüm yönetim sistemlerinde halkın genel çıkarlarını koruyan bir örgüt olması gereken devlet siyasal yapısı, kendi özel,  örgütsel (topluluk) çıkarlarını sağlayan bir yapı durumuna gelir ve halkın özel yaşam alanını, devlet yapısını korumak anlayışı ile egemenliği altına alır. Bu eylem,  tüm yönetim biçimlerinde hükümranlığın (egemenliğin) toplumu oluşturan bireylerden uzaklaşmasına neden olur.
Bu durum toplumun genelinin iyiliği için kurulmuş olan devletin varlığının korunması sorununu ortaya çıkarmıştır.
 Siyasal iktidar olan kişi ve kişilerden oluşan bürokratik örgütün, devletin olanaklarından doğan güç ve yeteneklerini kendi keyfi çıkarlarını sağlamaları yönünde kullanmalarını önlemek için toplumun yargı, yürütme, yasama kurumlarının; sivil toplum ve derneklerinin yetkileri hakları, görevleri birbirini denetleyecek biçimde ayrılmıştır.
Düzenli işleyen toplumsal yapının ortaya çıkış süreci içinde bu önlemlere rağmen  siyasal devleti oluşturan iktidarlar kendi oligarşik çıkarlarını sağlamak ve korumak için, yasama güçlerini kullanarak yürütme ve yargıyı denetim altına almaktadırlar. Bu gelişme, devletin kurumlarının birbirini denetleme görevlerini yerine getirememelerine neden olmakta, devlet örgütlenmesinin ortadan kaldırılması yolunu açmaktadır.


Hükümetlerin bu eğilimleri karşısında Büyük Devlet olma niteliğine sahip olan toplumlar, güçlü bir devlet yapısının varlığı için, siyasal iktidarların, onların devlet memurlarının, bürokrasisinin tutkularına, özel çıkarlarına ve devleti yıkarak despotik bir devlet oluşturmalarına karşı olarak güçlü bir devlet örgütü ile devletleri desteklemişlerdir. Devletin varlığının korunması, sürdürülmesi; güçlü bir devlet varlığı için siyasal devlete karşı siyasal olmayan gizli-derin bir devlet örgütlenmesinin ortaya çıkmasını gerektirmiştir.
Derin devletin=koşut devletin (güçlü devlet örgütlenmesinin) ortaya çıkışı siyasal devletin (siyasal iktidarların ve bağlı olan bürokrasinin) özel çıkarlarını sağlamak yönünde devleti ele geçirmesinin ve devletin çöküşüne neden olacak eylemlerinin önlenmesi düşüncesi sürecinin zorunlu bir aşaması olarak ortaya çıktığı görülmektedir. Bu zorunluluk nedeniyle Derin Devlet yapılanmasının güçlü devletlerin hemen tümünde varolduğu görülür ve ortaya çıkışının önlenmesi çok güçtür.
DERİN DEVLET ÖRGÜTLENMESİNİN YAPISININ NİTELİKLERİ:
Derin Devlet yapısının devleti, siyasal devlet yapılarının olumsuzluklarından koruyarak, güçlendirecek nitelikleri taşıması gerekir. Güçlü devlet örgütlenmenin yapısının, genel olarak adalet karşısında hesap verebilir bir niteliği bulunmaz. Bu niteliği ile diğer gizli örgütlenmelerin işleyişiyle benzerlikler taşımasına rağmen genel çıkarı koruyucu, toplumun tümünü kapsayan bir örgütlenme olduğundan, topluluklarının özel çıkarlarını sağlamak için topluma karşıt olarak kurulan diğer gizli örgütlerden ayrılır. Güçlü devlet örgütlenmesi oluşurken ve amaçlarını yerine getirirken anayasanın temel ilkelerinden ayrılmaz. İyi bir siyasal devletin (Hükümetlerin, siyasal iktidarların) çalışmasını da güçlendirir. AK Parti iktidarının üçüncü döneminin son yıllarına kadar bu koruyuculuk açıkça gözlenmiştir.
Güçlü devlet örgütlenmesinin üyelerini başta güvenlik, savunma, yargı kolları oluşturuyor görünürse de her tür sivil örgüt, sendika, odalar birliği, ülkenin ileri gelen bilim ve meslek insanlarının da katıldığı bir birlikten oluşur. Bu birlik, siyasal devletin özel çıkarlarına, devletin varlığını tehdit eden uygulamalarına karşı, genel çıkarı koruyucu yönde varolan yasaları koruyup kollayarak yürütme ile birlik, dayanışma içinde çalışır. Siyasal devletin anayasaya aykırı davranışlarının ortaya çıkması, yasama ve yargılama gücünü kötüye kullanması sonucunda yargı ve yürütme ile dayanışma içine girerek yargının genel çıkarları koruyucu yönde çalışmasını sağlar.


Devlet içindeki farklı kurum ve örgütler, devlet örgütünün temel amaç ve çıkarları ile çatışmadığı sürece varolur. Çağımızda devlet doğrudan toplumun egemenliğini yansıtan siyasal güç olmalıdır. Halkın egemenliğine karşıt bir egemen siyasal güç, gizli bir devlet egemenliğidir ve örgütsel çıkarları için çalışan gizli bir örgütten farklılığı yoktur.
GERÇEK DEVLET ÖRGÜTLENMESİNİN BELİRLENMESİ KRİTERİ (ÖLÇÜTÜ):

Devlet örgütlenmesinin, siyasal devlet örgütlenmesi ile karşı örgütlenmelerin(devlet örgütlenmesine zarar verdiği görülen, düşünülen) ortak bazı noktalarda buluşması ile siyasal devlet örgütlenmesinin desteğini yitirmesi sonucu, toplumdaki ortaya çıkan örgütler karşısında zayıf duruma düşerek işlevlerini yerine getirmede etkisizleştiği, bir kaos ortamına düştüğü olabilir; gerçek devlet örgütlenmesinin varlığının ayırt edilmesi zorlaşabilir.

Bu durumda gerçek devlet örgütlenmesinin varlığının ve niteliklerinin belirlenerek netleştirilmesinin ölçütü, sade yurttaşın haklarını, hukuklarını koruyan toplumsal örgütlenmenin gerçek devlet örgütlenmesi olmasıdır.



 



KAYNAKÇA:
Hegel’in Hukuk Felsefesi üzerine ve Ak Parti İktidarı ile Ergenekon Örgütü yapılanması üzerine eleştiriler gözlemler.



İsmail İNCİ,  11/02/2014

 














SAVAŞ EKONOMİSİ VE PANDEMİ EKONOMİSİ-ORTAK NİTELİKLER VE ALINACAK ÖNLEMLER-

  ORTAK VE FARKLI STRATEJİLERİ İLE SAVAŞ EKONOMİSİ VE PANDEMİ EKONOMİSİ (1)        Savaş dönemleri ile Pandemi dönemlerinde ülkelerin iç...