YÖNETİM BİÇİMLERİ (SİYASAL
REJİMLER) İLE TOPLUMSAL YAŞAM BİÇİMİ TÜRLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI
Eşit haklara dayalı
adalete sahip olan toplumlar, toplumsal barışın koşullarına da sahip olmuş
olurlar. Toplumu bir araya getiren işbölümü, bireylerin tüm gereksinmelerini
karşılamak, bireylerin tüm yeteneklerinden yararlanarak yetkinleşmek için
zorunlu olarak toplumsal yaşamla birlikte ortaya çıkar. İşbölümü toplumda her
bireye eşit haklar verilmesini gerektirir, çünkü her bireyin işbölümü ile
toplumda önemli bir değeri vardır. Bu değer nedeniyle her birey birbirine karşı
kendini zayıf ve aynı zamanda güçlü duyar. Toplumsal işbölümü, toplumu
oluşturan her bireyin eşit haklara sahip olması zorunluluğunu ortaya koyar. Karşılıklı
yardımlaşma gereksinimi, işbölümünün gerektirdiği görevlerin yerine getirilmesi
zorunluluğu bireylerin birbirleri ile mücadelesi durumunda toplumsal düzenin,
adaletin bozulmasına neden olur. Ünlü düşünür Farabi’nin deyimi ile “birbirlerine karşı zorbalık ettikleri
takdirde mücadelenin sonsuz uzaması ve her birinin bu yüzden çekilmez
ıstıraplara katlanması lâzım gelir” (El Medinetül Fazıla, s. 111) Toplumsal
uyumun, dinginliğin, barışın sağlanması tüm bireylerin eşit haklara sahip
olduğu adalet sistemiyle gerçekleşir.
YÖNETİM
BİÇİMLERİ VE TOPLUMSAL YAŞAM TÜRLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI:
Yönetim biçimleri
(siyasal rejimler) toplumların her birinde diğerinden farklı olabilir. Üstün
niteliklere sahip olan (Erdemli olan) toplumlar, üstün niteliklerini kazanırken
yönetim biçimlerinden etkilenirler. Özellikle demokratik cumhuriyet rejimleri,
özgürlükçü, istibdata, zorbalığa karşı olması, yurttaşlarını iyiliğe yöneltme
özellikleri ile erdemli bir toplum oluşturulmasına daha yakındır. Ancak Farabi’nin “El Medinetül
Fazıla”(Erdemli Devlet) kitabında araştırmış olduğu gibi, Erdemli bir kentin
varlığı, siyasal rejimden önce toplumun, toplumsal Yaşam Felsefesinin
oluşturduğu toplumsal yaşama biçimi türü ile bağlantılıdır. Bu anlayışa bağlı
olarak Farabi toplumları siyasal yönetim biçimlerine göre değil, toplumlarda
egemen olan yaşayış biçimi ile bölümlere (türlere) ayırır. Farabi’ye göre Yaşama
anlayışlarının niteliklerine göre devletler Erdemli kent, Cahil Şehir, Fasık
Şehir, Şaşkın Şehir, Değişmiş Şehir olarak türlere ayrılır ve bu şehirlerin
bireyleri de özellikle devlet yöneticilerinin niteliklerine bağlı olarak bu
içinde yaşadıkları toplumun yaşama türü niteliklerine sahiptirler.
Günümüzde olduğu gibi
siyasal rejimlere bağlı olarak toplumlar tam mutlu toplum amacına
ulaşamamışlardır.Cumhuriyet ve demokratik cumhuriyet rejimi ile yönetilen devletler
de bu yetersizliğe dahildir. Demokratik ilkelere sahip olmalarına rağmen birçok
toplumun kaos içinde yaşadığı görülür. Cumhuriyet rejimleri ile yönetilmelerine
rağmen ABD, Rusya, Fransa gibi birçok ülkede baskılar, kötülükler,
adaletsizlikler, çatışmalar sürmekte, ideal bir toplumsal yaşama düzeninin
kurulamadığı görülmektedir.
TOPLUMLARIN
YAŞAM BİÇİMLERİNE GÖRE TÜRLERE AYRILMALARININ NEDENLERİ:
Toplumların yaşama
anlayışlarına göre türlere ayrılmalarında devlet başkanlarının, liderinin,
yönetici kadrolarının yaşayışları, ahlak, kişilik ve karakterleri bireylere
birer yaşama modeli oluşturduğundan önemi çok büyüktür. Çünkü, insanlar
toplumda üstün bir yere sahip olan kişilerin üstün niteliklerine sahip olmak
için onları taklit ederler. İnsanlarda bu zincirleme etkilenme toplumsal yaşama
biçimi olarak ortaya çıkar. Lider, devlet başkanı, devlet yöneticileri
soyguncu, dolandırıcı, baskıcı, yalancı,
maddi zevklere düşkün, bilgi ve bilime önem vermeyen…vb ise toplum da
benzer niteliklere sahip olur.
Erdemli, üstün
niteliklere sahip olan toplumlarda, toplumsal yönetim biçimleri ne olursa
olsun, yöneticileri erdemli nitelikleri ile topluma model oluşturmuştur. Bu
model ile toplumlarının bireyleri de yöneticilerinin kişilik ve karakterlerine
bürünerek üstün niteliklere sahiptir; yaşamları, toplumsal yaşam felsefeleri
buna göre biçimlenmiştir.
TOPLUMSAL
YAŞAM TÜRLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI:
Erdemli bir toplumun belirgin
niteliklerini sıralarsak:
Erdemli kentin insanları
uyanıktır, zekidir. Öğrenmeyi öğretmeyi sever. Yemeye, içmeye cinsel istek ve
tutkulara düşkün, bağımlı değildir. Yalan söylemez ve yalancılardan hoşlanmaz.
Doğruluğu ve doğru söyleyenleri sever. Daima yüce duygular, amaçlar peşinde
koşar; iyiliği, doğruluğu amaçlar; bilim ve bilgiye düşkündür; para, altın, mal
tutkunu değildir. Adaleti, adaletten
yana olanları sever; istibdattan, zulümden ve zalimden nefret eder. Yumuşak
huyludur, kendinden adalet istendiğinde, aman dilendiğinde şiddet göstermez.
İyiden, adaletten, güzel olandan yanadır. Azimli ve iradesi güçlüdür.
Gerçekleştirmeyi düşündüğü, yapılmasının zorunlu olduğu işlerde cesaretli
azimli, çalışkandır.
Toplumların Yönetim
biçimleri (siyasal rejimleri) cumhuriyet, demokratik cumhuriyet, meşrutiyet,
krallık, oligarşik..vb olabilir. Yönetim biçimleri, erdemli bir yaşama
anlayışına sahip toplumun niteliklerine sahip olmayan toplumları üstün
niteliklere sahip kılmaz, yaşama biçimleri ve yaşama anlayışları toplumların
niteliklerini, yönetim biçimlerinden ayırır.
Erdemli kentin dışında
yaşama anlayışlarının niteliklerine göre toplumlar Cahil Şehir, Fasık Şehir, Şaşkın
Şehir, Değişmiş Şehir olarak türlere ayrılmıştır. Bu toplumların erdemlerden
uzak toplum olmalarının nedenlerini cahil, şaşkın, eski, yanlış yaşam
felsefelerine sahip olmaları oluşturur. Cahil ve Şaşkın Şehirler arabozucu,
saçma, bozuk düşünceler taşıyan mezheplerin düşüncelerine sahiptirler. Bu
topluluklar, yaşamın sadece güçlü olan varlıklar tarafından sahiplendiğini,
yaşamın zıt kuvvetlerin çatışması ve güçlü olanın kazanması, diğer varlıkların
güçlü olanların yararlanmaları için yaratıldığını düşünürler.
Yaşam düşünüş, anlayış
ve felsefelerinin oluşturduğu yaşam biçimlerine göre toplumların türlerini
Farabi El Medinetül Fazıla”(Erdemli Devlet) adlı kitabında aşağıdaki gibi
belirler:
“Câhil şehir öyle bir
şehirdir ki, halkı, saadeti ne tanırlar ne düşünürler. Kendilerine öğretilse
bile ne onu kabul ederler ne de ona inanırlar. Onlar ancak sıhhat, servet,
şehvet, serbest ve özgür olmak, saygı ve itibar kazanmak...[isterler] İşte bu
şeylerin her biri cahil şehir halkınca birer saadet sayılır.... Onlara göre
saadetin zıdlan, bedbahtlık, hastalık, fakirlik, lezzetlerden mahrum olmak,
istediklerini yapamamak ve itibarsız kalmaktadır. Bu şehir bir sürü başka
şehirlere ayrılır. Zarurî şehir: bunun halkı yaşamak için içecekten,
giyecekten, evden ve kadından ancak yiyecekten, zarurî olan miktarla iktifa
ederler ve bu şeyleri elde etmek için birbirlerine yardım ederler. Değiştirici
(beddâle) sarraf şehir: bunun halkı, ancak servet ve mallarını artırmağa
çalışırlar. Topladıkları serveti başka uğurda kullanmayıp onu hayatın gayesi
addederler....Bayağılık ve bedbahtlık (sisset ve şikvet) şehri; bunun halkı,
hayatın maddî zevklerine düşkündürler. Yemek, içmek, şehvet peşinde koşmak,
tahayyüle dalmak gibi şeyleri, hele eğlenti ve şakayı, her bakımdan ve her
şeyden üstün tutarlar. Haysiyet (kerâmet) şehri; bunun halkı başka milletler
arasında ün ve itibar kazanmak, övülmek, saygı görmek, şan ve şöhretlerim
artırmak için el ele verirler. Yabancılar arasında ve kendi aralarında büyük
tanınmak isterler. Her fert dilediği veya elinden geldiği kadar izzet ve ikram
görmek ister Zorbalık şehri; bunun halkı başkalarını ezmeye fakat başkaları
tarafından ezilmemeye çalışırlar. Bütün zevkleri zafer ve zorbalıktan
ibarettir. Cimaî (cinsel haz) şehir; bunun halkı, serbest, başıboş, özgür
yaşamak gayesini güderler. Yalnız diledikleri gibi yaşar ve dilediklerini
yaparlar. Bu cahil şehirler umumiyetle mutlak olan krallarının istedikleri
şekilde idare edilirler. Biz bu şehirlerin gayelerini cahiliye halkının arzu ve
davranışlarına göre tasnif ettik.
Fâsık (Sapkın) şehir ise
düşüncesi itibariyle fazıl şehirden fark edilmez. Ulu ve aziz Allahı,
seva’niyi,(‘) fa’âl aklı ve fazıl şehir halkının bildikleri, inandıktan her
şeyi bilirler. Fakat işleri, cahil şehir halkının işleridir. Değişmiş şehir
ise, bunun halkı, eskiden fazıl şehir halkı gibi düşünüp işlerken başka
fikirlerin tesiriyle değişmiş ve başka türlü çalışmaya başlamışlardır. Şaşkın
şehir halkı ise, dünya hayatından sonra saadete kavuşacaklarını zannetmekle
beraber ulu ve aziz Allah hakkında, sevânî (İkinciler) ve fa’âl akıl hakkında
bozuk fikirler güderler... Ancak şehrin birinci reisi, kendisine vahiy nâzil
olduğunu kuruntuya düşüp bu uğurda yalan söylemekten ve aldatıp aldanmaktan
çekinmez.” (s.91-92)
Erdemli kentin
insanları, sahip oldukları niteliklerle birbirine bağlıdır. Aralarında büyük
bir toplumsal birlik, dayanışma, yardımlaşma; bu özelliklere bağlı olarak toplumsal
uyum, dingin ve barış vardır. Bu nedenlerle erdemli toplum mutluluğa erişmiş
olan bir toplumdur.
Demokratik
cumhuriyetler, toplumda gerekli yardımlaşma, dayanışma, birlik ve bütünlüğü
sağlamaya en elverişli siyasal rejimler oldukları için faziletli toplumlara en
yakın yönetim biçimleridir. Buna rağmen, çağımızda da görüldüğü gibi
cumhuriyetle ile yönetilen birçok toplumda yaşama anlayış ve düşüncesindeki
etkilerle soygunculuk, dolandırıcılık, şiddet, cinayetler, gruplar arasında çatışmalar..vb
yaygındır. Güncel olarak Kadına Şiddet, demokratik cumhuriyet rejimine rağmen
toplumumuzda ve birçok toplumda yayılmış olarak görülmektedir.
TOPLUMLARIN
ERDEMLİ TOPLUM YAŞAMA BİÇİMİNE SAHİP OLAMAMALARININ NEDENLERİ:
Erdemli kentin karakter
niteliklerine toplumların sahip olamamasının iç ve dış nedenleri vardır. İç
nedenler uygarlığın getirdiği, üretim türselleşmesinin bireyler arasında ortaya
çıkardığı para, mal, makam tutkusu, düşkünlüğü; bağlı olarak adaletsizlik, hoşgörüsüzlük;
bilgi ve bilime değer vermeme, maddi yaşama sahibi olma tutkusu, şiddet
eğilimi, kötülüğü övme…vb yönünde değişen niteliklerdir. Dış nedenler;
toplumların birbirleri üzerinde kötülüğü, zülmü, adaletsizliği, mal
düşkünlüğünü..vb ortaya çıkaran, bireyleri birbirine düşman eden,iç çatışmaları
çıkaran, aile yapılarını bozarak toplumları zayıf düşüren çalışmalarıdır.
Dış etkilerin toplumların
yaşama biçimlerindeki bozucu etkileri, ülkeler arasındaki açık ve gizli büyük
bir savaşın sürmesinin sonucudur. Günümüzde silah teknolojisindeki gelişme
insan zihnini etkileyerek, insanları ve toplumları kendi istek ve amaçları
doğrultusunda kullanacak yönde yönetip yönlendirmeye odaklanmıştır ve bu amaç
yönünde büyük aşamalar gerçekleştirilmiştir. Toplumların yaşama biçimlerindeki
büyük karmaşaların ortaya çıkması, bu savaş teknolojilerinin etkilerinin bir
sonucudur. Aynı savaş teknolojiler, iyi yönde kullanıldığında dünya
toplumlarında erdemli yaşama biçimlerinin ortaya çıkmasını sağlayabilecek güce
ve yeteneğe sahiptir. Toplumlar iyi yaşama anlayış ve düşüncesine, toplumsal
yaşama biçimine, bütün çağlardan daha kolay olarak yönlendirilerek sahip
kılınabilir. Önümüzdeki yazının konusu bu teknolojiler olacaktır.
İsmail
İNCİ, 03/03/201