ULUSAL GELİRE ETKİ EDEN ÜRETİM FAKTÖRLERİ VE “SİYASALEKONOMİ”
FAKTÖRÜNÜN ÜRETİM FAKTÖRLERİ DENGELERİ ÜZERİNE ETKİSİ
Bir işletmenin üretim faaliyetinde
bulunabilmesi için gerekli olan üretim faktörleri: a) üretim faaliyetlerini
yerine getiren çalışanlardan oluşan emek gücü, b) üretimde kullanılacak makine,
teçhizat, bina, teknoloji, hammadde alımları için gerekli olan sermaye, c)
üretimde kullanılacak sermaye ve emek faktörlerini en verimli yöntemle organize
ederek firmayı çalıştıracak olan girişimcidir.
Bu anlamda “Üretim Faktörünü” tanımlarken,
üretim çalışmasına doğrudan etki ederek gerçekleşmesini sağlayan etkenler,
diyebiliriz. Üretime etki eden emek, sermaye, girişimci faktörlerinin yanında
son bir etken olarak doğa da bir üretim faktörü olarak bazı iktisatçılar
tarafından sıralansa da, doğa faktörü hammadde olarak sermaye faktörü içinde de
değerlendirilmektedir.
“Bir ulusun” yıllık üretim faaliyetinde
bulunabilmesinde ve bu üretimin bol veya kıt olmasında etken olan “üretim
faktörleri” ise doğa, emek, sermaye ve girişimcinin yanında bu üretim
faktörlerini ülke genelinde en verimli yöntemle koordine eden devlet
yönetimindeki sorumlu siyasetçilerden oluşan “siyasalekonomi” faktörüdür.
Devlet yönetiminin ülke genelini kapsayan, ulusal ekonomiyi yöneten anlayış ve
görüşü “siyasalekonomi” kavramının anlamını oluşturur. Doğa faktörünü ulusal
ekonomide ayrı bir faktör olarak ele almak gerekir, çünkü ulusal alanda üretim
faaliyetinde doğal kaynaklar çok büyük bir etkendir ve üretimin yönü ile miktarı
konusunda doğrudan etkide bulunan bir faktördür.
Siyasalekonomi
faktörü ulusal üretimin çok veya az oluşunda etkide bulunurken koordine ettiği
Emek Faktörünün üretim bilgisi, üretim deneyimi, üretim sürecindeki kavrama
yeteneği, kullandığı üretim teknolojisi çok önem taşır. Siyasalekonominin
yetkilileri emeğin üretim yeteneğinin artırılmasında eğitimine büyük önem
verirler. Eğitimi-öğretimi sadece yurttaşların topluma uyum sağlaması açısından
değil toplumda yer alacakları üretim çalışmaları açından da programlarlar. Üretimde
yerleştirilen sermayenin birikim miktarı, sermayenin organize duruma gelerek
emeğin çalıştırılması diğer bir anlamıyla “Girişimcilik Faktörünün”
etkinliğinin arttırılması, üreticisi nüfus sayısının üretmeyen nüfus sayısından
yüksek olmasının sağlanması siyasalekonominin üretim faaliyetleri arasındadır.
Hükümetlerin uygulamış oldukları “siyasalekonominin” bir
ulusun yıllık üretimi üzerinde etkisi çok önemlidir. Siyasalekonomi faktörünün ulusal üretimin
verimli ve yüksek olmasını sağlayabilmesi, yıllık ulusal üretimin
gereksinmeleri karşılayabilmesi, üretim
faktörleri arasında dengeyi sağlamasına bağlıdır.
Yıllık
ulusal gelirin artması ve yeterli olması “somut ürünlerin” üretiminin daha
fazla olmasına bağlıdır. Elle tutulur ve zorunlu gereksinmelerin karşılanmasına
karşılık olan ürünler “somut ürünlerdir”: Tarım ürünleri, giyim-tekstil
ürünleri, yapı malzemeleri...vb. somut ürünlerdir. Sanat eseri, kitap, tiyatro, eğitim…vb ile
hizmete yönelik emek ürünleri “soyut ürünlerdir”.
Adam Smith de dâhil bazı iktisatçılar
Soyut Ürünleri üreten emeğe Üretken Emek olarak bakmazlar. Genellikle zorunlu
gereksinmeleri karşılayan ele tutulur ürünler üreten emek Üretken Emektir.
Gerçekte ise soyut olan ürünler de gereksinmeleri karşılamaya yöneliktir. Ancak
bu ürünler dolaylı olarak ve gelecek yıllar içinde üretimi etkilerler. Bu
etkiler üretimin çok daha büyük ölçülerde artmasına neden olur. Eğitimi,
kitabı, bilimi, sanatı, yöneticilik de dahil çeşitli hizmetleri bu yönlerden
değerlendirmek gerekir. Bu ürünlerin nitelikleri gereği, Üretken Emeği, “Soyut
Üretken Emek” ve “Somut Üretken Emek” olarak kendi içinde ikiye ayırarak
incelemek gerçeği belirlemek için gereklidir. Girişimcinin emeği, bürokrasinin,
kamuda hizmet üreten çalışanlarının emeği soyut üretken emektir.
Siyasalekonominin
ekonomik dengeleri planlayarak sağlayabilmesi için, Somut Üretken Emek ile Soyut
Üretken Emek ürünlerinin yıllık üretim miktarları arasındaki eşgüdüm, yönetim
ve yönlendirme ile dengelenmesini gözetmesi şarttır. Siyasalekonomi üretim
faktörü, diğer bütün üretim faktörlerine eşit mesafede olmalı, eşit davranışlarda
bulunmalıdır. Kamunun veya girişimcilerin soyut üretken emek ürünlerinin ve
gelirlerinin, zenginleşmelerinin fazla olduğu üretim dönemlerinde somut
ürünlerin üretiminin yetersiz kalacağı ve zenginliğin artmayacağı açıktır.
Somut üretken emeğin ise çok olduğu dönemlerde verimliliğinin az olacağı
söylenebilir. Kamu personel giderlerinin ve kamu harcamalarının aşırı artması,
bu aşırı artışa bağlı olarak kamuda soyut emeğin zenginleşmesi, artan kamu
harcamalarının karşılanması için vergilerin arttırılması, sermayenin azalmasına
doğrudan ve dolaylı olarak etki eder, somut üretken emeğin gelirlerini azaltır.
Kamu harcamalarındaki aşırı artış veya kamunun aşırı zenginleşmesi, ekonomik
dengelerin bozularak diğer üretim faktörlerinin yoksullaşmasına ve üretim
yapamamasına neden olur. Sonunda ekonomik sorunlar ortaya çıkarak kronikleşir,
krize dönüşür.
Girişimci
faktörünün (veya kamu ile girişimci her
iki faktörün ) aşırı zenginleştiği, somut üretken emeğin yıllık gelirden çok az
gelir aldığı üretim dönemlerinde ise, somut üretken emeğin üretimde bulunamamasına
bağlı olarak ulusal üretim giderek azalır ve ülkelerin yoksulluğu artar.
Bu üretim dengesizliklerinin temelinde “ulusal
gelire etki eden Üretim Faktörleri” arasında zenginleşme amacında büyük bir rekabetin
bulunması vardır. Özellikle sanayi ve ticaret alanındaki soyut üretken emeğin
çıkarları ile somut üretken emek sahipleri (emek faktörü ile girişimci
faktörü), kamudaki soyut üretken emek
ile somut üretken emek sahiplerinin (siyasalekonomi faktörü ile emek
faktörünün) veya girişimci ile siyasalekonomi faktörü arasındaki çıkar
çatışmaları, haksız rekabetlere yol açmaktadır. Kamu çıkarlarına aykırı olan bu
rekabetlerin engellenmesi gerekir. Siyasalekonominin planlayıcıları çıkarılan
yasalarla toplumdaki bu rekabetleri, üretim faktörleri arasındaki üretim
faaliyetleri ile gelir dağılımı dengelerini sağlayacak sistem içinde düzenler.
Özellikle de Adam Smith’in de “Ulusların Zenginliği” adlı kitabında belirttiği
gibi tarım ve sanayi alanında somut üretken emeğin çıkarları, siyasalekonominin
(kamunun) çıkarları sanayi ve ticaret alanındaki girişimci soyut üretken emeğin
çıkarları arasındaki dengenin gözetilmesi ekonomik dengelerin sağlanması
açısından çok önemlidir. Sanayi ve ticaret alanında faaliyet gösteren bu kişi
ve gruplara, birtakım haklar veren yasalar hükümetler tarafından çıkarılırken çok
dikkat edilmelidir: “... bir ticaret ya da sanayi alanında
uğraşanların çıkarı, her zaman için, bazı bakımlardan kamu menfaatinden farklı,
hatta buna aykırıdır.... Pazarı genişletip rekabeti
daraltmak, her zaman iş adamlarının çıkarınadır. Piyasayı genişletmek, çokluk,
kamu çıkarı için yeterince hoş olabilir. Ama rekabeti daraltmak, hep onun
aleyhine olmak lazım gelir. Bu yalnızca, iş adamlarının, kârlarını doğal
şekilde oluşacak olanın üstüne çıkararak kendi menfaatleri için öteki
hemşerileri üzerine yersiz bir vergi koymalarını mümkün kılmaya yarar. Bu
tabakadan gelen yeni bir ticaret kanunu ya da karar önergesi, daima büyük bir
ihtiyatla dinlenmek; kılı kırk yararak, en kuşkulu bir dikkatle uzun uzadıya,
iyiden iyiye incelenmeden hiçbir zaman kabul edilmemelidir. Bu, çıkarı hiçbir
zaman kamu menfaatiyle tıpkı tıpkısına bir olmayan; genel olarak, halkı
aldatmakta, hatta ezmekte menfaati bulunup, nitekim birçok vesilelerle, onu hem
aldatmış hem ezmiş olan, bir insan tabakasından gelmektedir.” (s.146, Adam
Smith, Milletlerin Zenginliği)
Ulusal üretimi sağlayan üretim faktörlerinden
üretimi planlayarak eşgüdümü
gerçekleştiren Siyasalekonomi faktörü, ülkelerin devlet yönetiminde bulunan
hükümetlerin denetimi ve yönlendirmesi altındadır. Hükümetlerin bu üretim
faktörünü, devleti yönetirken çıkarmış olduğu yasalarla, yukarıda Adam Smith’in de belirttiği gibi
yanlı olarak işadamlarından oluşan grubun çıkarına uygun kullanması siyasal
yönetim biçimlerini de etkiler.
“Temelde üç yönetim türü vardır. Birin
yönetimi olan Monarklık(Krallık veya tyrannosluk), birkaçın yönetimi olan
oligarklık, birçok kişinin yani tüm toplum bireylerinin katıldığı yönetim olan
demokrasi. Monarklığın devlet yönetimini elinde bulunduran birin niteliklerine
bağlı olarak tiranlık ve krallık olarak iki türü, oligarklığın da yönetimde
bulunan birkaç kişinin iyi ve kötü niteliklerine göre oligarşi ve aristokrasi
olarak iki türü vardır.
Oligarklık
yönetimlerini devlet bilgisi nitelikleri yanında sahip oldukları sanat
kollarının niteliklerine göre de türlerine ayırabiliriz. Mali oligarklık,
bürokratik oligarklık, teknokratik oligarklık… vb.
Bunun yanında, demokratik yönetimler,
birçokların yönetimi olmasına rağmen, gizli veya açık olarak oligarkların
demokratik yönetimi ele geçirmiş bulunmalarına bağlı olarak mali oligarklık
etkisinde demokrasi, bürokratik oligarşi demokrasisi..vb türlerinin ortaya
çıktığı görülür.
İdeal yönetim biçimi, yönetim bilimine
göre devleti yöneten yönetimdir. Çağımızın ideal yönetim biçimi olarak görülen
demokrasi (çokların yönetimi), eğer bir bilimsel yönetim olarak uygulanmıyorsa,
uygulayan kadrolar bulunmuyorsa bir tiranlık, monarklık, oligarklık
yönetiminden ayrımı azdır.
Gerekli bilimsel yönetim yeteneğine sahip
olmayan bir demokrasinin siyasileri, iktidarı bürokratlarla, teknokratlarla,
zenginlerle paylaşmak zorunda kalırlar. Bu durum demokrasilerin oligarşi
yönetimlerine teslim edilmesidir.
Bilimsel yönetim, anlık, geçici, kısa
süreli ve belirli, sınırlı olaylara ve kişilere uygulanan (her kişiye ayrı ayrı uyan) yasalarla değil, tüm bireyler için geçerli olan, “
her kişiye yapması gerekeni noktasına noktasına göstermek için, hayatının her
anında her bir kişinin” uyması gereken
yasaları bularak uygulayan bir yönetimdir.” (Bk.www.iinci.blogspot.com.
,23/04/2012, Uygulamalı Siyaset ve platon’un Devlet Adamı diyalogunda Devlet
Bilimi Anlayışı.)
Bu bilimsel açıklamaların somut, tarihsel,
güçlü örneği güncel olan AK Parti yönetimindeki devlet yönetimidir. AK Parti
yönetimi, demokratik bir yönetim değil, oligarşi (mali) yönetimdir. Bu oligarşi
yönetimi demokrasi ile devleti yönetme yeteneğine ve öngörüsüne sahip olmayan
siyasilerin iktidarı mali oligarşi ile paylaşmalarından ileri gelir. Ancak bu
biçimde yönetim anlayışı çok yaygın bir anlayıştır ve birçok ülkede gerçek
demokratik yönetimlerin yerini almıştır. Rusya, ABD, Arap ülkeler ..vb ülkeler
bürokrat veya mali oligarşilerin yönetimleri altındadır.Doğal olarak bu yanlış
yönetimler, yanlış ulusal ve uluslar arası ekonomik dengelere neden
olmaktadırlar.
İsmail
İNCİ, 27/04/2015