7 HAZİRAN 2015 MİLLETVEKİLİ GENEL SEÇİM SONUÇLARININ
DEĞERLENDİRİLMESİ
Cumhuriyet yönetimleri babadan oğla geçen
bir ailenin veya bir sınıfın sonsuz olarak iktidarı elinde tuttukları yönetim
biçimleri değildir.. Halk uygun görmediği, beğenmediği, başarısız ve kötü
gördüğü iktidarları belirli dönemler içinde yapmış olduğu seçimlerle değiştirme
hakkına sahiptir. Halkın özgür iradesini kullanarak yapmış olduğu seçimiyle
iktidarların değişmesi yönteminin bulunmadığı yönetim biçimine sahip olan toplumlarda iktidarlar, suikastlarla,
darbelerle veya halkın isyanı ile iç savaşlarla değiştirilmek zorunda kalınır.
Bu niteliği ile cumhuriyet yönetimleri,
toplumsal barışın bozulmadığı, başarısız olan yönetimlerin her an değiştirilebilmesi
ile başarılı devlet yönetiminin gerçekleşme oranının yüksek olduğu yönetim
biçimleridir.
AK Partinin
oluşturduğu iktidar da on üç yıl süren bir süreden sonra 7 Haziran 2015
Milletvekili Genel seçimleri ile sona erdirilmiştir. Giderek özgürlükleri
kısıtlayan, yasaları kendi çıkarlarına göre kullanan, özgür basını ortadan
kaldıran, basın ve medyayı kendi
propagandasını yapan araç haline getiren, her kesime baskı uygulayan sonuçta
iktidarını korumak ve sürdürmek için cumhuriyet yönetimini kendi çıkarları
yönünde oligarşik bir yönetim biçimine dönüştüren AK Parti iktidarının,
seçimlerle değiştirilmemesi durumunda toplumsal barışın bozulmasına yakın bir
zaman içinde neden olma olasılığı çok yükselmiş bulunuyordu.
AK Parti
iktidarı giderek sahip olmuş olduğu nitelikleri ile nefret duyduğu Suriye
Lideri Beşir Esat’ın ve ülkesinin niteliklerine ülkesi ile birlikte
büründüğünün farkında değildi veya farkında olsa dahi çıkarları ile çatıştığı
için Suriye’nin niteliklerine sahip bir ülkede iktidar olmayı tercih ediyordu.
AK Parti
iktidarı geçmişte yaşanan siyasal olaylardan ders almadığından aynı hataya
düşmüştür. AK partiyi iktidara getiren, 2002 yılından önceki devlet
kurumlarındaki rüşvet ve yolsuzluklar, çıkar ve makam kavgaları, bağlı olarak
ekonomideki dengelerin bozularak krize dönüşmesi sonucu ANAP, Doğru Yol ve DSP
iktidarlarındaki hükümetlerin halk tarafından seçimle iktidardan
uzaklaştırılmasıdır.
2001 yılında
yaşanan bazı olaylar bu siyasal olgunun kanıtıdır:
“2 Ocak
İstanbul DGM Savcılığı, Bank Ekspres'in hortumlanması olayında Korkmaz Yiğit ve 11 kişiyi,
Egebank ve İnterbank'ın hortumlanması olayında ise Cavit Çağlar hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkardı.
“2 Ocak
İstanbul DGM Savcılığı, Bank Ekspres'in hortumlanması olayında Korkmaz Yiğit ve 11 kişiyi,
Egebank ve İnterbank'ın hortumlanması olayında ise Cavit Çağlar hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkardı.
6 Ocak
Enerji ihalelerinde yolsuzluk ve rüşvet iddiaları üzerine başlatılan ''Beyaz Enerji Operasyonu''kapsamında aralarında eski Devlet Bakanı ve TEAŞ Yönetim Kurulu Üyesi Birsel Sönmez'in de bulunduğu 6 kişi gözaltına alındı.
Enerji ihalelerinde yolsuzluk ve rüşvet iddiaları üzerine başlatılan ''Beyaz Enerji Operasyonu''kapsamında aralarında eski Devlet Bakanı ve TEAŞ Yönetim Kurulu Üyesi Birsel Sönmez'in de bulunduğu 6 kişi gözaltına alındı.
2 Şubat
İstanbul DGM, Sümerbank'tan verilen usulsüz kredilerle ilgili olarak, bankanın eski yönetim kurulu üyesi Kara Kuvvetleri eski Komutanı emekli Orgeneral Muhittin Fisunoğlu hakkında ek soruşturma başlattı.
İstanbul DGM, Sümerbank'tan verilen usulsüz kredilerle ilgili olarak, bankanın eski yönetim kurulu üyesi Kara Kuvvetleri eski Komutanı emekli Orgeneral Muhittin Fisunoğlu hakkında ek soruşturma başlattı.
7 Mayıs
TEDAŞ Genel Müdür Vekili Osman Nuri Doğan ile Dağıtım ve Hat Şebekeleri Daire Başkanı Hasan Tiftik yolsuzluk yaptıkları belirlenerek tutuklandı.
12 Mayıs
Beyaz Enerji soruşturmasını yürüten Albay Aziz Ergen görevinden alınarak, Bakü'ye atandı.
TEDAŞ Genel Müdür Vekili Osman Nuri Doğan ile Dağıtım ve Hat Şebekeleri Daire Başkanı Hasan Tiftik yolsuzluk yaptıkları belirlenerek tutuklandı.
12 Mayıs
Beyaz Enerji soruşturmasını yürüten Albay Aziz Ergen görevinden alınarak, Bakü'ye atandı.
31 Mayıs
Yüksel Yalova, Devlet Bakanlığı'ndan istifa etti. Ankara DGM Cumhuriyet Başsavcılığı, ''Akrep Operasyonu'' kapsamında eski Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun ile dönemin TDK Başkanvekili Prof. Dr. Hamza Zülfikar'ın da aralarında bulunduğu 13 sanık hakkında ''zimmetlerine para geçirdikleri'' gerekçesiyle dava açtı.
6 Haziran
Sadettin Tantan, Devlet Bakanlığı görevinden ve partisi ANAP'tan istifa etti.
7 Haziran
İstanbul Emniyet Müdürü Kazım Abanoz istifa etti. 10 Haziranda da Turan Genç, Emniyet Genel Müdürlüğü görevinden istifa etti.
20 Haziran
İzmir'de SSK'nın dolandırılmasına yönelik düzenlenen ''Beyaz Önlük Operasyonu'' kapsamında SSK İl Sağlık İşleri Müdürü Dr. Melih İnan, gözaltına alındı.
Yüksel Yalova, Devlet Bakanlığı'ndan istifa etti. Ankara DGM Cumhuriyet Başsavcılığı, ''Akrep Operasyonu'' kapsamında eski Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun ile dönemin TDK Başkanvekili Prof. Dr. Hamza Zülfikar'ın da aralarında bulunduğu 13 sanık hakkında ''zimmetlerine para geçirdikleri'' gerekçesiyle dava açtı.
6 Haziran
Sadettin Tantan, Devlet Bakanlığı görevinden ve partisi ANAP'tan istifa etti.
7 Haziran
İstanbul Emniyet Müdürü Kazım Abanoz istifa etti. 10 Haziranda da Turan Genç, Emniyet Genel Müdürlüğü görevinden istifa etti.
20 Haziran
İzmir'de SSK'nın dolandırılmasına yönelik düzenlenen ''Beyaz Önlük Operasyonu'' kapsamında SSK İl Sağlık İşleri Müdürü Dr. Melih İnan, gözaltına alındı.
15 Temmuz
Sağlık Bakanlığı, Sağlık Meslek Liseleri yönetmeliğinde değişiklik yaparak, öğrencilere ''bekaret zorunluluğu'' getirdi. Bu liselerin ödül ve disiplin yönetmeliğini yeniden düzenleyen bakanlık, daha önce ''iffetsizliği sabit olan'' şeklindeki maddeyi ''fuhuş yapmak ya da cinsel ilişkiye girmiş olduğu tespit edilmek'' diye değiştirdi. Yönetmelik, eğitimcilerin ve sivil toplum örgütlerinin tepkisini çekti.
16 Temmuz
Türkiye'de ilk kez açlıktan bebek ölümü haberi geldi. Manisa'da Berivan isimli bir bebeğin açlıktan öldüğü doktor raporu ile ortaya çıktı. Ailenin tamamının açlık çektiği ortaya çıktı.
[Ak Parti iktidarının mitinglerinde :Açız! Diye bağıranlar olmuştur.]
27 Ağustos
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nda yolsuzluk yapıldığı ortaya çıktı. 6 personel gözaltına alındı.
5 Eylül
Koray Aydın, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'ndan istifa etti. Aydın, milletvekilliğinden istifa dilekçesi de verdi
6 Eylül
Yargıtay Başkanı Sami Selçuk, yeni adli yılın açılış töreninde, ülkenin bir polis devletine dönüştüğünü söyledi.
2 Ekim
Ankara DGM Başsavcılığı, Bağ-Kur'a yönelik operasyon başlattı. Operasyonda, hayali prim yatırarak çok sayıda kişinin emekli olmasını sağlayan 3'ü memur 6 kişilik bir şebeke ortaya çıkarıldı.
1 Aralık
İşçi ve memur sendikaları ile sivil toplum örgütlerinin oluşturduğu ''Emek Platformu'' tarafından,''uygulanan ekonomik politikayı protesto'' için Türkiye genelinde kitlesel basın açıklaması yapıldı ve mitingler düzenlendi.
Sağlık Bakanlığı, Sağlık Meslek Liseleri yönetmeliğinde değişiklik yaparak, öğrencilere ''bekaret zorunluluğu'' getirdi. Bu liselerin ödül ve disiplin yönetmeliğini yeniden düzenleyen bakanlık, daha önce ''iffetsizliği sabit olan'' şeklindeki maddeyi ''fuhuş yapmak ya da cinsel ilişkiye girmiş olduğu tespit edilmek'' diye değiştirdi. Yönetmelik, eğitimcilerin ve sivil toplum örgütlerinin tepkisini çekti.
16 Temmuz
Türkiye'de ilk kez açlıktan bebek ölümü haberi geldi. Manisa'da Berivan isimli bir bebeğin açlıktan öldüğü doktor raporu ile ortaya çıktı. Ailenin tamamının açlık çektiği ortaya çıktı.
[Ak Parti iktidarının mitinglerinde :Açız! Diye bağıranlar olmuştur.]
27 Ağustos
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nda yolsuzluk yapıldığı ortaya çıktı. 6 personel gözaltına alındı.
5 Eylül
Koray Aydın, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'ndan istifa etti. Aydın, milletvekilliğinden istifa dilekçesi de verdi
6 Eylül
Yargıtay Başkanı Sami Selçuk, yeni adli yılın açılış töreninde, ülkenin bir polis devletine dönüştüğünü söyledi.
2 Ekim
Ankara DGM Başsavcılığı, Bağ-Kur'a yönelik operasyon başlattı. Operasyonda, hayali prim yatırarak çok sayıda kişinin emekli olmasını sağlayan 3'ü memur 6 kişilik bir şebeke ortaya çıkarıldı.
1 Aralık
İşçi ve memur sendikaları ile sivil toplum örgütlerinin oluşturduğu ''Emek Platformu'' tarafından,''uygulanan ekonomik politikayı protesto'' için Türkiye genelinde kitlesel basın açıklaması yapıldı ve mitingler düzenlendi.
[Ekonomik kalkınmayı, “Yolsuzluk Ekonomisi” (devlet
kurumlarında hırsızlık ve yolsuzluğu sermaye birikimi sağladığı için geçerli
bir mazeret sayan ve kalkınma için önemli bir ekonomik model olarak gören
yanlış anlayış) anlayışına bağlayarak inan ekonomist ve bürokratlar kaçınılmaz
olarak ülkeyi büyük bir ekonomik krize sürüklerler. Gerçek kalkınma ve sermaye
birikimi daha daha çok üreterek daha çok satarak gelirin arttırılmasıdır. “...Bu sınıflandırmada bir terzinin, diktiği
giysilerle binlerce değer üreticine hitap etmesi; bir ayakkabıcının, bir kitap yazarının, bir
sarkıcının, bir sanayicinin..vb ürettikleri binlerce ürününün, diğer onbinlerce
değer üreticisinin ürünleri ile değiş-tokuşa girmesi “Bölünerek-artan değere” örneklerdir.
Bölünerek sınırsız artan değer, ne kadar çok sayısal olarak artarsa, gelir o
oranda artacaktır. Temel anlayış olarak bireylerin zenginliğinin,
sermayelerinin artışının ve birikiminin kaynağı Bölünerek-artan değer sahibi
olmaktır..” www.iinci.blogspot.com, Ekonomik Değer Kavramı ve Bireylerin
Zenginliğinin Kaynağı, 30/07/2014
]
2 Aralık
Cumhuriyet tarihinde bir ilk yaşandı ve Çevik Kuvvet polisleri maaşlarını alamadıkları gerekçesiyle protesto eylemi yaptı, yürüyüşe geçti. memur maaşları gecikmeli ödenmeye başladı. Yurt genelinde ise esnaf ayaklanması yaşandı. Ülkenin tüm şehirlerinde "Hükümet istifa"sloganlarıyla milyonlarca esnaf ve memur eylem yaptı.
Cumhuriyet tarihinde bir ilk yaşandı ve Çevik Kuvvet polisleri maaşlarını alamadıkları gerekçesiyle protesto eylemi yaptı, yürüyüşe geçti. memur maaşları gecikmeli ödenmeye başladı. Yurt genelinde ise esnaf ayaklanması yaşandı. Ülkenin tüm şehirlerinde "Hükümet istifa"sloganlarıyla milyonlarca esnaf ve memur eylem yaptı.
“Bakanlar istifa ediyor, dolar roket gibi
fırlıyor, borsa çakılıyor, Başbakan ile Cumhurbaşkanı'nın kavgaları ülkeyi
kaosa sürüklüyor. Bu sırada bankalar boşalıyor, hazine hortumlanıyor, milyar
dolarlar iç ediliyor. Yüzbinlerce işyeri iflas bayrağı çekerek kapanıyor.
Bakanlıklardan kurumlara kadar devletin tüm birimleri rüşvet ve yolsuzluk
haberleri ile çalkalanıyor. Tüm ihalelerde yolsuzluk ve usulsüzlük yapıldığı
belgeleniyor. Çocuklar açlıktan ölüyor, anne babalar intihar ediyor. Geçimini
sağlamak için fuhuşa yönlenen kadınların sayısında patlama oluyor. “ Süleyman ÖZIŞIK. - www.internethaber.com/ak-partiden-once-turkiye-ne-haldeydi-15264y.htm
On üç yıldan
beri ülkeyi yöneten AK parti iktidarı gerçek cumhuriyet yönetimine sahip olan
toplumsal güçler tarafından uygulanan siyasal bir strateji ile tek başına
iktidar olmaktan uzaklaştırılmıştır. Ak Parti karşısında tek kitle partisi olan
CHP’nin, yapılan anketlerde %30 oranlarını aşamadığı ve tek başına iktidar olma
olanağı olmadığı görülünce muhalefetteki en çok oy alan iki partinin seçim
barajını aşmaları, izlenen seçim kampanyaları ile desteklenmiştir.
07 Haziran
2015 Milletvekili Genel Seçimlerinde barajı aşan dört partinin almış olduğu oy oranları ve
çıkarmış olduğu milletvekilleri kesin olmayan sonuçlara şu şekilde
gerçekleşmiştir:
AKP: Almış olduğu oy miktarı:
18.864.355, Oy Oranı: %40.86, Çıkarmış olduğu milletvekili sayısı: 258
CHP: Almış olduğu oy miktarı: 11.518.002, Oy
Oranı: %24,94, Çıkarmış olduğu milletvekili sayısı:132
HDP: Almış olduğu oy miktarı: 6.056.261, Oy Oranı: %13,11, Çıkarmış olduğu milletvekili sayısı:80
Ak Parti
iktidarının yönetimden düşürülmesi için izlenen Siyasal Taktik, İrade sonuçta
hiçbir partinin tek başına iktidar olamayacağı oy oranlarına sahip olması ile
25. Dönem Genel Milletvekili seçimlerinin sonuçlanmasına neden olmuştur.
Bu sonuç, bir
halkın cumhuriyetin kendilerine vermiş olduğu özgür irade ile seçme hakkını en stratejik biçimde kullanması ile elde
edilmiştir.
Tüm dünyada olduğu gibi
Türkiye’de de siyasal partilerin almış olduğu oy oranları içinde bir partinin
program ve ilkelerinin oluşturduğu ideolojinden oluşan ideolojik oylar vardır.
Ancak bu ideolojik oy oranları dışında partiler seçmenlerin günlük yaşamlarına
yansıyan ekonomik, toplumsal, eğitim, sağlık..vb konularında gereksinmelerine
karşılık veren projelerine bağlı olarak oylarını almaktadır. Araştırmalara göre Türkiye’deki her 100
seçmenden 35-40’ı ideolojik nedenlerle oy vermektedir. Geri kalan oy oranları
seçmenlerin günlük yaşamlarındaki gereksinmelerini karşılamaya yönelik
çalışmaları, tasarılarıdır. Böyle olduğu için örneğin bir parti, bir önceki
seçimde iktidar olurken bir sonraki seçimde yüzde 1 oyda kalabiliyor. DSP, 1999
seçimlerinde yüzde 27 ile en çok oyu alırken 2002’de yüzde 1 oy ancak
alabilmiştir.
7 Haziran
2015 Milletvekili Genel seçimlerinde HDP %6,5 oranında seçmenlerin günlük
yaşamlarına yansıyan gereksinmelerden ki bu Ak Parti İktidarının oluşturduğu
baskıcı yönetim tarzıdır, kaynaklanan tercihlerinden oy almıştır. Çünkü HDP’nin
ideolojik oy oranı %6,5’u geçmez. CHP’nin ve Ak Parti iktidarına karşıt
güçlerin izlediği strateji ve seçim
kampanyaları sonucu, bağlı olarak AK
Parti iktidarının izlemiş olduğu “ Kürt açılımı” politikası ile Kürt
kimliğine sahip yurttaşlara vermiş olduğu cesaret, Kürt oylarının tamamının Ak
Partiden ayrılarak HDP’ye geçmesine neden olmuştur. Ak Parti 2011 genel
seçimlerine göre yüzde dokuz cıvarındaki oy kaybının önemli bir kısmını bu
biçimde kaybetmiştir. Bir kısım oylar da HDP’nin barajı kesin olarak aşması
için CHP ve diğer küçük sol partilerden HDP’ye geçmiştir.
MHP’nin
ideolojik oy oranı %10’lar civarındadır. MHP %6 civarındaki seçmen
tercihlerinden kaynaklanan oyu Ak Parti, diğer küçük partilerden gerek barajı
aşması, gerek AK Partiden kurtulmak amacıyla, gerekse de HDP’ye tepki olarak
almıştır.
Seçim
sisteminde yapılacak değişikliklerle seçimlerde baraj oranının düşürülmesi, Ak
Parti iktidarı gibi bir faktörünün bulunmaması, “Açılım Politikasının”
bulunmadığı durumlarda da bu iki patinin oy oranlarının ideolojik oy
sınırlarına çekileceği söylenebilir.
SEÇİM SONRASI HÜKÜMET KURMA AŞAMASINDA CHP İÇİN İZLENECEK SİYASAL SÜREÇ:
Seçim
sonucunda, Ak Parti iktidarının yanlış, iyi olmayan, yurttaşlarını ve ülkesini
zora, sıkıntıya düşüren, dünyada saygınlığının kalmamasına, ülkenin Ak Parti ve
çevresindeki mali güçler tarafından işgal edilmiş, özgürlükleri alınmış olarak
görülmesine neden olan yönetiminden uzaklaştırılarak yeni bir hükümetin
kurulması öncelikli olarak düşünülmelidir. Bu amaç ve hedef doğrultusunda
mantıklı olarak dışarıdan HDP desteğinde CHP, MHP koalisyonundan oluşan bir
hükümet kurulması öncelikli olarak düşünülmelidir.
HDP ile
MHP’nin uzlaşamaması durumunda Ak Parti ile koalisyona giderek bir hükümet
kurulması alternatifi denenmelidir. Şu durumda toplumun iş adamlarından oluşan
bir grubun “Güçlü, istikrarlı, dünya çapında saygın bir Hükümet” düşünce ve
girişiminden destek alınmalıdır. Çünkü diğer alternatif koalisyonlarla Ak
Partinin yeniden iktidarda kalması ülkeyi çok daha kötü sonuçlara
götürebilecektir. Bu durumdan da öncelikle dünyada büyük bir rekabet içinde
olan uluslar kendileri için büyük çıkarlar çıkaracaklardır. Uluslar arasındaki
rekabet, güç savaşı, Bir Ak Parti HDP iktidarında, etnik bölünmeyi, Ak Partinin
yanlış siyasetinden kazanacaktır.
Ak Parti
vahşi liberalizmden yana olan siyasetini ve cumhuriyete karşı olan
ideolojisini, gerek MHP gerekse HDP ile koalisyon hükümetinde adım adım, sinsi
olarak gerçekleştirmeye devam edecektir. Bu alternetifler karşısında CHP’nin bir
Ak Parti ile koalisyonda yer alarak hükümete ortak olması büyük bir
yurtseverliktir. Tersi durumda Türk ulusalcılığı unutturulacak, dinin devlet
tarafından yurttaşların özgürce dini inanç sahibi olmaları yönünde güvencesinin
sağlanması ortadan kalkacak, sosyal adalet vahşi liberalizm tarafından
ezilecektir. Ak Parti iktidarının toplumun her kesimi üzerinde baskıları devam
edecek, özgürlükler kısıtlanacak, basın ve medya özgürlüğü tamamıyla ortadan
kaldırılacağı gibi, toplumun bu dördüncü gücü ile halk uyuşturularak iktidarlarının
sürekliliğinin sağlanması yönünde kullanılmaya daha güçlü olarak devam
edilecektir.
“.
Hükümet ilk iki dönemde liberallerle ittifak yapmasını, demokratik dış dünyanın
desteğini almasını sağlayan ve hem kendi seçmenlerinin hem de diğer
vatandaşların özgürlük alanını genişleten politikalara devam etmek yerine,
kendi dünya görüşünü ve iktidarını tahkim etmeye yönelik politikalara ağırlık
verir olmuştur. 2011 genel seçimlerinden bu yana kamuoyunu meşgul eden konu
başlıklarına şöyle bir baktığımızda kürtaj meselesi, faiz karşıtı söylem,
başkanlık rejimi, alkol satışı sınırlamaları gibi meseleleri görmekteyiz. Bu
başlıkların bireylerin özgürlük alanlarını genişletmekten çok kısıtlamaya
hizmet eden başlıklar olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.... önceliği
Türkiye’yi özgür bir ülke haline getirmekten çok siyasi yollarla kendi dünya
görüşünü pekiştirmeye verdiğinin düşünülmesine yol açmaktadır. Nitekim, Ak
Parti İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşçu’nun yakın geçmişte verdiği bir demeçte “geçtiğimiz
on yılda şartlar icabı liberallerle bir ittifak.... Bundan sonra herkes kendi
yoluna gidecek. Gelecek dönem bir inşa dönemi olacaktır” mealindeki sözleri Ak
Parti’nin hedef olarak kendisine Türkiye’yi dindar olan olmayan herkes için
daha özgür bir yer haline getirmekten ziyade daha dindar bir yer haline
getirmeyi seçtiğini düşündürtmektedir. Yine Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “dindar
nesiller yetiştireceğiz”, “kafası kıyak gençlik istemiyoruz” türünden
söylemleri belli bir yaşam tarzı- nın devlet politikası haline getirilmeye
çalışıldığına işaret etmektedir. Tabii ki bu durum devletin tarafsızlığı ile
çelişmektedir. Bu aynı zamanda özellikle daha seküler yaşam tarzlarına yönelik
siyasi hoşgörünün sınırlarının daraltıldığı anlamına gelmektedir...”
Bican
Şahin Doç. Dr. | Hacettepe Üniversitesi, İİBF, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi
İsmail İNCİ, 16/06/2015