PARA EKONOMİSİ (2)
DOLAŞIMDAKİ TOPLAM PARA MİKTARI (EMİSYON HACMİ)NIN EKONOMİ ÜZERİNE ETKİLERİ
(EKONOMİK
YAŞAMIN PARASAL AÇIDAN DOĞAL İŞLEYİŞ SÜRECİ)
Takas ekonomisi, insanların temel yaşamlarını sürdürmeye yeten, çok az
miktar ve türdeki malların ve hizmetlerin değiştirilerek elde edilmesine
dayanıyordu. Mal ve hizmetlerin sayısı
artarak binlerce türe ulaşması ve miktarlarının çok büyük ölçüde artması ile ürünlerin karşılıklı
birebir değişimi çok büyük sorun durumuna gelmiş, hatta birçok ürünün değişimi
olanaksızlaşmıştır. İnsanlar arasındaki
bu ürün değişimindeki büyük sorun; ortak
bir değişim aracı ile aşılmış ve para ekonomisine geçilmiştir. Paranın önemli işlevleri vardır.
a)Para; ürün ve hizmetlerin dolaşımını, yer ve zaman kavramlarını
kaldırarak çok basitleştirdiği gibi, mal ve hizmetlerin çok değişik biçimlerde
organizasyonlar yapılarak (değişik finansal proje ve yatırımlar) tür ve miktar
olarak üretimini kolaylaştırmıştır.
b)Para, kişi ve kurum olarak üretim birimlerini, salt kendi alanları
içerisinde çalışmaya yönlendirerek işbölümünü, buna koşut olarak uzmanlaşmayı
ortaya çıkarmış ve geliştirmiştir.
c)Para, işbölümü ve uzmanlaşma ile ortaya çıkan üretim yetenek ve
kapasitelerini yer ve zaman öğelerine bağlı olmadan harekete geçirir.
d) Paranın önemli bir işlevi de piyasalarda dolaşımı sonucu,
işbölümlerinin ortaya çıkmasına ve gelişmesine neden olduğu gibi işbölümlerindeki atıl üretim güçlerini
devindirerek, üretim yetenek ve kapasitelerini ortaya çıkarır.
Dergimizin önceki sayısında da belirttiğimiz gibi: Ortak değişim aracı
olarak paranın işlevini yerine getirebilmesi ve bağlı olarak üretimin
sürdürülebilmesi, işkollarının varlığını koruyabilmesi, yeni iş kolları
eşdeyişle yeni sanatların ortaya çıkabilmesi, toplumların gelişerek uygarlıkta
ilerlemeleri, zenginleşmeleri paranın miktar olarak toplumsal alışveriş
içinde yeterli ve dengeli miktarda olmasına bağlıdır. Ortak kullanım aracı olan
para üretimin sürmesini sağlar; gerek zorunlu, gerekse refah ürünlerinden pay almak,
ürün ve hizmetlerden daha çok satın almak isteyen bireylerin, yeni ürün ve
üretim teknikleri bulmalarına etki ederek yeni mesleklerin ortaya çıkışına neden olur ve hızlandırır.
Yeni sanatlar, tekniklerle birlikte yeni mal ve ürünlerin buluşu da ülkelerin
zenginleşmesini, uygarlıkta ilerlemesini sağlar. Doğal olarak bir toplumun
piyasalarında bunların gerçekleşmesi için paranın sadece kullanımı yeterli
olmaz, aynı zamanda paranın yeterli oranlarda piyasalarda dolaşıyor olması
gerekir.
Ortak kullanım aracının, kullanımdaki(dolaşımdaki) miktarı, piyasadaki
mal ve hizmet ürününe karşılık gelecek miktarlarda (üretimi devindiren tüketim
araçlarının kapasitesi ile eşit miktarlarda) olmalıdır. Yeterli miktarda
piyasalarda bulunmayan para, üretilen mal ve ürünlerin piyasalarda dolaşımını
sağlayamaz. Sonuçta yetersiz miktarda
bulunan ortak kullanım aracı ürünlerin ticaretinin(= tüketimi)nin yavaşlamasına
neden olur, bu yavaşlama üretim faaliyetlerini de engelleyerek, üretimin
durmasına, üretimdeki durgunluk ekonomide genel olarak durgunluğa ve
şirketlerin iflaslarına neden olacaktır. Ülkelerin ekonomilerindeki sağlıklı
bir gelişme ve ekonomik durgunlukların engellenmesi para miktarının yeterli
olmasına ancak aynı zamanda, bu miktarın piyasalardaki dolaşımının tam
sağlanmasına bağlıdır.
Rezerv olarak bankada tutulan ve hiçbir işlem yapmayan bir para
dolaşımda olmadığı sürece ekonomiye katkı sağlamaz. Bankaların mevduatlarla
topladıkları paraların küçük bir oranını ihtiyati rezerv olarak(mevduat
sahiplerinin talebine bağlı olarak vermek üzere) ayırarak kalan parayı kredi olarak vererek
piyasalarda dolaşımını sağlamaları gerekir. Aynı şekilde bireylerin biriktirmiş
oldukları parayı “yastık altı” olarak deyimlendirdiğimiz elde tutmaları,
paranın dolaşımını engelleyerek piyalarda gerekli işlevinin yerine getirmesini
engeller.
GELİR DAĞILIMI DENGESİZLİĞİ:
Paranın dolaşımını engelleyen bu iki etkinin dışında üçüncü ve çok
önemli olan bir etken de, zenginliğin (ortak değişim araçlarının) birkaç kişi
veya grupta toplanarak, çoğunlukta kalan
yoksul nüfusun tüketimde bulunamayarak paranın dolaşımına katkıda
bulunmamalarıdır. Bu üçüncü etken toplumda gelir dağılımının
dengesizliğini belirler. Para arzının,” mal ve hizmetlerin dolaşımını
sağlayacak” ve üretim yeteneklerini ortaya çıkaracak ölçülerde olması
ekonominin sağlıklı çalışabilmesi için büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle,
dolaşımdaki para miktarının dengesiz dağılımı (gelir dağılımındaki eşitsizlik),
diğer anlamıyla paranın toplumun küçük bir grubunun elinde toplanmış olması,
paranın dolaşımını engelleyecektir. Enflasyon, gelirlerde büyük dengesizliklere
neden olarak, paranın dolaşım yönünün küçük bir grubun, küçük bir zenginler
topluluğunun üzerinde toplanmasına ve toplam talep yapısında daralmaya yol
açarak üretimin durması neden olmaktadır.
Toplumun büyük bir bölümünün satın alma gücünün minimum düzeyde olması
ile talebin ortadan kalkmış olması, tüketimin olmaması üretimi de durduracak;
gerekli mal ve hizmet çıktısı para arzı yeterli olsa da gerçekleşmeyecektir.
Tüketim yapamayan üretim güçleri mal ve hizmet üretiminden devre dışı
bırakılmış olmaktadır. Diğer anlatımla, üretim yapacak elemanların savurganlığı
yapılmış olmaktadır. Yeterli talep ve tüketim, yeterli mal ve hizmet üretimi
demektir. Tüketim talebi, üretim talebinde artışa yol açmakta, yatırım
çoğaltanı ile tüketim çoğaltanı birbirine eşit olmaktadır. Üretim ve yatırım
çoğaltanı insanların toplum içinde birbirlerine bağlılıklarının, toplumsal
yaşam biçimlerinin hem nedeni hem de sonucudur.
ÜRETİMDE OPTİMUM NOKTA VE
BÖLÜNÜR ARTAR DEĞER:
İşletmelerin üretimlerinin optimum düzeye çıkması, gelir dağılımdaki
denge ile kolaylaşır. En üst(maksimum) düzeyde, tam kapasitede üretim
yapılması, birim başına düşen maliyetleri enalt(minimum) düzeyde
oluşturduğundan maliyetler marjinal düzeye çekilmiş olmaktadır. Maliyetlerin
marjinal olması gelirleri en üst noktaya çıkarır. Bu noktada( bölünür artar
değerin maksimum noktasında) firmalar kendi finansmanlarını sağlayacak birikime
sahip olduklarından faiz oranları da düşecektir.
Faiz oranlarının düşmesi likidite tuzağı ile üretim maliyetlerini
yeniden yükseltecektir. Azalan verimler yasası gereği varolan talep, doymuş
talep durumuna geldiğinde üretim yavaşlayarak duracaktır. Üretimin optimum
düzeyde tutulabilmesi talebin optimum düzeyde tutulmasına bağlıdır. Bu dengenin
korunması doymamış, tüketim yapacak piyasaların, pazarların var olmasına
bağlıdır. Ancak kaçınılmaz olarak, bilimlerin ilerlemesi ve teknolojinin önüne geçilemez
gücünün artması ile tüketim matematik oranla artarken üretimin geometrik oranla
artması sonucu bütün ekonomilerde varolan toplam talep, doymuş talep durumuna
gelecektir.
Ekonominin bu düzeyinde, ekonominin küçük bir bölümündeki üretim
birimlerini (üretim sektörlerini) etkileyen veya ekonominin genelindeki üretim
birimlerini etkileyen iflaslar, istihdam açıkları (işsizlik) olacaktır.
DOYMUŞ TALEP NOKTASI VE
ÜRÜNLERİN GELİŞMESİ-TÜRSELLEŞMESİ ETKİSİ:
Ancak ekonomilerin doymuş talep noktalarının bilincinde olan ve
“ürünlerin gelişmesi ve türselleşmesi” ekonomik olgusunu, ekonomik bir yasa
olarak kaçınılmazlığını ve gerekliliğini bilen
üretici bir şirket, özgür girişimciliğin bulunduğu piyasa ortamında,
talep yaratma zamanlama çalışması yapar. Varolan ürün üzerinde küçük maliyetlerle
gereksinmeleri karşılayacak yönde değiştirme ve geliştirmeler yaparak veya,
yeni bir yapılanma ile yeni, yepyeni gereksinmelere yanıt veren yeni ürün ve
hizmetler piyasaya sürerek talep (piyasa, Pazar) oluşturarak üretimi sürdürür.
Bu ekonomik değişim, dönüşüm ve gelişmeler uygarlığın gelişmesi;
toplumların zenginliklerinin, refahının artması demektir. Ürünlerin gelişmesi
ve türselleşmesi yasası gereği yaratılan talep para hacminde de genişlemeye
neden olur. Zenginleşebilmek için, doymuş talepten doğacak krizlerden korkmamak
gerekir. Talebe bağlı olarak üretimi azaltıp çoğaltarak üretim yapmak yerine
esnek bir üretimle talep yaratarak üretim yapmak doymuş taleple gelecek
krizleri önceden önleyecektir. Üretimi azaltıp çoğaltarak gerçekleştirmek gelir
kayıplarına, açık istihdama; üretimdeki dengesizlikler sonucu enflasyona neden
de olacaktır. Esnek üretim yöntemi ile, AR-GE alanındaki yatırımlarla gelişmiş
ürünler ve yeni talepler yaratmak zenginleşmeyi ve refahı getirir.
Yeni ürün ve hizmetler üreterek
geliştirmek, uluslar arası rekabette başarının da ilkesidir. Yaratılan her yeni
ürün ve hizmet yeni ve şiddetli talepler oluşturarak, piyasalarda rakipsiz
olmayı sağlayarak, çok daha fazla ölçeklerde mal ve hizmet sunmayı gerektirir.
Talebe bağlı olarak yapılacak üretim istihdamın yolunu açar, satın alma gücünü
arttırır; ekonominin zenginleşmesini, paranın değerlenmesini getirir.
Altın ve gümüş, para olarak kullanılmaya
en uygun niteliklere sahip oldukları düşüncesi
ile yeryüzündeki sınırlı miktarlarına rağmen 19. Yüzyıla kadar değişim
aracı kabul edilmişlerdir. Ancak devletler, hazinelerindeki miktarlarının zaman
zaman yetersiz kalışı ile savaş ve diğer kamu harcamalarını karşılayabilmek
için altın paranın içeriğine başka madenler katarak piyasaya sürmüşlerdir.
Altının değerli maden olarak içeriğinin azaltılması piyasada içeriği yüksek
olan ve düşük olan olarak iki paranın ortaya çıkmasına neden olmuş ve
tüketiciler değerli olan parayı elde tutarak düşük değerde olanı harcamaya
başlamışlardır. Gresham Yasası adı verilen bu ekonomik olay, kötü para iyi
parayı piyasadan kovar olarak tanımlanmıştır.
Gresham yasası olarak tanımlanan. bu ekonomik olay, piyasada dolaşımda
yeterince paranın olmaması ile bir yandan ülke içi ticareti takas ekonomisine
döndürücü etki yapmış, diğer yandan uluslar arası ticaret hacmini daraltmıştır.
Yeryüzünde altın ve gümüş miktarının sınırlı oluşu ve devletlerin zaman zaman
kamu harcamalarını yaparken bu zorlukların ortaya çıkışı banknot paranın
kullanımına geçişi ortaya çıkarmış ve hızlandırmıştır.
Tersine olarak para miktarının piyasalardaki
talepten daha fazla olması durumunda, paranın değişim değeri düşerek, ürünlerin
değişim değeri yükselecek, ürünlerin
fiyatlarının yükselmesine neden olarak, ekonomi enflasyona girecektir.
Paranın ortak değişim aracı işlevini
yerine getirmesinin ekonomik koşulları ile enflasyona yol açan ekonomik
koşullarını birbirinden ayırtmak gerekir.
Üretim gücü düşük olup tüketim
taleplerini karşılayamayan ve üretme yeteneği emek ve üretim araçları (sabit
sermaye) olarak sınırda olan bir ekonomide dolaşımdaki para miktarının her bir
birim artışı talebi artırarak talep ve fiyat enflasyonuna neden olur. Bu
ekonomiler genelde tarıma dayalı ve tarım ürünleri üretimi de yetersiz olan
ekonomilerdir.
Üretim yeteneği emek ve üretim araçları yönünden atıl durumda bulunan,
tarım ürünleri üretimi yeterli düzeylerde bulunan ekonomilerde her birim
emisyon hacminin artırılışı üretim gücünü, yetenek (değişik işbölümlerinin
sahip olduğu üretim bilgi ve becerileri) ve kapasiteleri (atıl durumda bulunan
gerekli bilgi ve beceriye sahip işgücü ve üretim araçları) devindirerek
üretimin artmasına neden olur. Üretim artışı ile doyurulan talep ve sunu sonucu
talep ve fiyat enflasyonu düşer. Bu koşullarda her birim emisyon hacmindeki
artış enflasyonu, stagflasyonu ve bu ekonomik koşulların ortaya çıkardığı
ekonomik krizleri ortadan kaldırır.
Tarihte
Amerika’nın bulunuşu ile İspanyolların, Portekizlilerin, ardından da Hollanda,
Fransız ve İngilizlerin kalyonlarla yüklü binlerce ton altın ve gümüşü
Avrupa’ya getirmeleri piyasalarda
dolaşımdaki para miktarı ile mal ve ürünlerin miktarları arasındaki dengenin
bozulmasına neden olmuştur. İklim koşullarındaki bozulmalar ve gelir
dağılımlarındaki inanılmaz uçurumlar ile birlikte piyasalardaki para miktarı
ile ürün ve mallar arasındaki dengelerin bütünü ile bozulması, para ile mal ve
ürünlerin dengeli olarak dolaşımının sağlanamaması uluslararasında zenginliğin
sadece altın ve gümüş biriktirmekte olduğu düşüncesini taşıyan Merkantilist
ekonomi anlayışının terk edilmesine neden olan koşulları oluşturmuştur.
““Deniz
aşırı yayılmanın önemli bir ekonomik sonucu da zengin altın ve gümüş
yataklarına sahip olan Meksika ve Peru’nun keşfiydi. Çok büyük miktarlarda altın
ve gümüş geçmiş medeniyetlerin hazinelerinden ele geçirildi. İspanyollar
kıymetli maden akışını devam ettirmek için büyük ölçekli madencilik
teşebbüsleri organize ettiler. Yüzyıl aşkın bir süre İspanyol donanması
Avrupa’ya akıl almaz miktarda hazineler taşıdı.” (s. 95, İktisat Tarihi,
Anadolu Üniv.yayınları, No: 2802)
Gerçek zenginliğin kullanım değeri
olmayan altın ve gümüşte değil tam tersine kullanım değeri taşıyan tarım ve
hayvancılık ürünlerinin birikiminde ve bu birikimi oluşturan emekte olduğu
şeklinde Fizyokratların ekonomik anlayışına bırakmıştır. Bu ekonomik anlayışın
nedenlerini oluşturan koşulların içinde, Fransa’da halk içinde gerek iklim
koşullarındaki yetersizlikten gerekse gelir dağılımındaki aşırı dengesizlikten
dolayı para miktarı ile mal ve ürünler arasındaki dengelerin bütünüyle bozulmuş
olması çok büyük önem taşır.
EMİSYON HACMİ-ATIL İŞGÜCÜ ARASINDAKİ ÜRETİM İLİŞKİSİ:
Emisyon hacminin belirlenmesinde işbölümlerinin özelliklerinin önemle
üzerinde durulması gerekir. Çünkü bazı işbölümleri doğrudan takaslanarak
tüketilen somut ürünler üretir ki bunların dolaşımdaki karşılığı emisyon hacmi
kolaylıkla gözlemlenerek belirlenir. Öğretmenlik, doktorluk, mühendislik, vb
birçok önemli hizmet meslekleri dolaşımdaki hizmet üretim hacimlerini
belirlemek ve dolaşımını sağlayacak emisyonu sağlamak daha ince, dikkatli
hesaplar gerektirir. Ve bu hizmet ürünlerinin dolaşımının devinimi gerekli
emisyon hacimlerinin dolaşımına bağlıdır. Bu nedenle atıl, boş(=işsiz)
durumdaki bu ürünlerin dolaşımı, yeterli somut tüketim ürünlerini yeterince
üretme yeteneğine sahip bir ekonomide gerekli ortak kullanım aracının
piyasalara sunumu ile gerçekleştirilir. Bu olgu, ekonomilerin zenginleşmesini,
uygarlığın gelişmesini sağlar.
Sanayileşmenin belirli aşamasına gelmiş, eksik istihdama sahip, daralan bir
ekonomide mal ve hizmetlerin üretimini arttırmak ve dolaşımını sağlamak için emisyon
hacmini arttırmak gerekir. Hatta, temel
yaşam gereksinmelerini karşılayacak üretim yeteneğine sahip, diğer anlamıyla
tarımsal üretimi yeterli bir ekonomide, sanayi üretimi herhangi bir nedenle
yitirilmiş olsa da; bilgi, beceri, teknolojik eğitimle donatılmış atıl durumda
insan gücü varsa, bu üretim gücü, aşamalı olarak üretilecek sanayi ürününe
eşdeğerde emisyon hacmi (para arzı) arttırılarak (gerekli boş zaman yaratılmış
olarak) etkin duruma getirilir.
YENİ ÜRÜN İLE PARA ARZI
ARASINDAKİ İLİŞKİ:
“Yeni yatırımların” maliyetleri ile “varolan yatırımların” üretime geçiş
maliyetleri eşit olmadığı gibi, yeni yatırımların dışalıma dayalı (teknolojik
açığı kapatma yönünde) yatırımlarla, iç piyasa alımlarıyla (yerli teknoloji
ile) kurulabilecek yeni yatırımların maliyetleri eşit değildir. “Varolan
yatırımların” değişir sermaye yatırımları( üretim kapasitenin arttırılması ve
genişletilmesi) ile iç piyasa
alımlarıyla kurulabilecek “yeni yatırımların” üretime geçiş maliyetleri daha
düşük olduğundan ve doğrudan üretime kısa zaman dilimleri içerisinde katılabildiklerinden,
para arzının bu kapasitelerin hacmi kadar dolaşımda artması beklenir. Hatta her
yeni yatırım, getirdiği yeni ürün ve hizmetle daha şiddetle talep
oluşturduğundan üretime geçişi ile birlikte geometrik çarpanla para hacminin
arttırılması gerekir.
Emisyon hacminin nüfusla bağlantısı hizmet aynı zamanda işbölümlerinin özel durumundan ileri gelir. Salt toplumun birey sayının basit artışına bağlamak yanlış olur. Eğitim kurumlarından çıkan, hizmet üretme yeteneğine sahip bu işbölümlerindeki birey sayısına bağlı olarak emisyon sağlanması gerekir. Atıl durumda bulunan bu üretim işbölümlerinin(= İşsizliğin çözümü), somut üretme yeteneği bulunan (=temel gereksinimleri her durumda üreten, üretme kapasitesi bulunan) ekonomilerde hazırlanan zenginleşme, uygarlaşma projeleri ile gerekli ortak dolaşım birimi(para) ile sağlanır.
Emisyon hacminin nüfusla bağlantısı hizmet aynı zamanda işbölümlerinin özel durumundan ileri gelir. Salt toplumun birey sayının basit artışına bağlamak yanlış olur. Eğitim kurumlarından çıkan, hizmet üretme yeteneğine sahip bu işbölümlerindeki birey sayısına bağlı olarak emisyon sağlanması gerekir. Atıl durumda bulunan bu üretim işbölümlerinin(= İşsizliğin çözümü), somut üretme yeteneği bulunan (=temel gereksinimleri her durumda üreten, üretme kapasitesi bulunan) ekonomilerde hazırlanan zenginleşme, uygarlaşma projeleri ile gerekli ortak dolaşım birimi(para) ile sağlanır.
Dolaşımdaki
para miktarında veya merkez bankalarının para arzı miktarında belirleyici olan
unsurların biri olarak nüfusun gelmesinin nedeni, ürünlerin tüketim miktarlarındaki değişime ana etkide
bulunmalarındandır. Gelir dağılımındaki denge de bu tüketim ile bağlantısı
nedeniyle para arzının formülünün temel elemanıdır. Ürünlerin üretim amacı ile
tüketimlerine neden olan girişimcilerin ve devletlerin yatırım projelerinin
sayısı son olarak para arz miktarını ve paranın dolaşımını belirler. Bu
etkenler belirlendiğinde Adam Smith ve
benzeri iktisatçıların bilinemez olarak kabul ettikleri formül ortaya çıkar.
İşbölümü ve ürünler özgülleştikçe, ürünlerin tümüne erişme çabası ile
bireyler ivmelerini arttırırlar. Bu ivme üretimi ve gelişmeyi hızlandırır. Bir
işbölümü kendi alt işbölümlerini zorunlu kılarak istihdamı arttırır. Ürün ve
dolaşımdaki ortak kullanım biriminin fazlalık vermesi(Gelir fazlası), eşzamanlı
birbirini izlemesi gerekir. Gelir fazlası üretimin durması, işsizlik
olgularını(=boş zaman) yaratır. Bu aşamada üretim ve tüketim boş zamanla
dengelenerek, ekonomik yaşamın sürekliliği sağlanır. Eşzamanlı olarak tüm
işbölümlerinin fazlalık vermesi sorun yaratmaz, sorun bazı alanlarda gereksinim
varken üretimin sürüyor olması, bazı alanlarda ise gereksinimin doyması ile
üretimin durması ve bu alanların işsizlikle gereksinmelerini karşılayacak
üretimde bulunma yeteneklerini kullanamamalarıdır.
BAĞIMSIZ MERKEZ
BANKALARININ İŞLEVİ:
Toplumların ekonomik yaşamlarında ortaya
çıkan krizler, ekonominin yukarıda ana çizgilerini sıraladığımız süreçleri
dikkate alındığında ortaya çıkmadan önlenebilir. Bu önlemlerin alınmasında her
ülkenin paranın piyasalardaki miktarını düzenleyen bağımsız Merkez Bankalarının
önemli rolleri vardır. Özerk bir Merkez Bankası, diğer kamu ve özel bankaların
ve piyasaların mali gereksinmelerine
çözümler sunarak işletmelerin mal ve hizmet üretmeleri yönündeki kredi
isteklerine yanıt verir. Aile bireylerinin güvenceye dayanan kredi isteklerini
yansıtan borçlanmaları ile şirketlerin değişen sermaye malı yatırımları
borçlanmalarını (işletmelerin “varolan”, atıl olan üretim kapasitelerini
harekete geçirecek borçlanmalarını) gösterir senetleri karşılığı emisyon
hacminin arttırılması, döviz girdileri karşılığı doğrudan yaratılan emisyon
hacmi ile birebir eştirler. Çünkü, her iki işlem sonuçta mal ve hizmet olarak
ekonomiye katılmaktadır.
Siyasi ve kişisel çıkarların etkisi altında çalışmayan, piyasaların ve
ekonominin gereksinmelerine göre(yukarıda değinilen temel ekonomik verilerle)
hareket eden bir merkez bankası, atıl olan bütün üretici güçleri etkinleştirerek
üretici durumuna getirmede öncü olur. Merkez Bankası enflasyona neden olma
riski ile karşılaşmadan “açık piyasa işlemleri” ile para arzını gerçekleştirir.
“Açık Piyasa işlemleri” reeskont
politikasına benzemektedir, çünkü; her iki işlem de ticari bankaların
finansmanını kontrol etmektedir. Merkez bankası, para şeklinde banka
likiditelerine bir piyasa fiyatının saptanmasını içermektedir. Açık piyasa
işlemleri ticari bankalar için olduğu kadar banka dışında da uygulanır.” S.98,
Para Ekonomisi, Doç. Dr., M.İlker Parasız.
PARA MİKTARININ GERÇEK
FORMÜLÜ:
Para miktarının ve piyasalardaki dolaşımının (likiditesinin) sağlanması
ile ilgili bu kurallardan hareketle, piyasalardaki para miktarı ve dolaşımını
matematiksel olarak formüle ederken; para miktarı artı, nüfus sayısı ve kişi
başına düşen gelir miktarı ile çarpımı, yatırım için hazırlanan proje sayısı ve
projelerin değerinin çarpımını mutlaka eklemelidir. M2(dolaşımdaki Para Mikt.)=Nxt + Pxt
İsmail
İNCİ, 16/10/2015