9 Kasım 2014 Pazar

BERLİN DUVARININ YIKILIŞI, İLK MADDE VE SÜREÇ MANTIĞININ İLKELERİ ARASINDAKİ İLİŞKİLER



BERLİN DUVARININ YIKILIŞININ 25.YILDÖNÜMÜ VE SÜREÇ MANTIĞI İLE İLİNTİLERİ


Farabi’nin “El Medinetül Fazıla” adlı erdemli bir devletin yapısını araştırdığı yapıtının girişinde bulunan ve yapıtın metafizik kısmını oluşturan bölümünde de belirttiği gibi tüm varlıklar,  göksel cisimlerin yapısını oluşturan ilk maddeden ortaya çıkmıştır.

Göksel cisimlerin maddesi tüm varlıkların zorunlu ortak maddesidir. Bu ortak maddenin içindeki karşıt güçlerin birbiri üzerindeki etkileşimlerinden oluşan değişik oranlardaki karışımlar, bileşimler; ilk maddeden diğer maddelerin biçim ve özlerinin ortaya çıkmasını zorunlu olarak sağlar.

 “Nisbetlerinin ve münasebetlerinin tezâdında ise zıd suretlerin bulunması lâzımdır. Bunlann üzerinde, zıd nisbetlerin tebeddül(değişim) ve taâkubundan (değişimin birbirin izlemesi, sürmesinden), ilk madde üzerinde, zıd suretlerin tebeddül ve taakubu gelmelidir.” (s.45)



Değişik varlıktaki maddelerin ortaya çıkma hareketliliğinin sonunda, değişmeyen kalıcı nitelikleri olan varlıklar ortaya çıkar ki bunlar cinsleri ve türleri oluştururlar. Bu varlıkların varlıklarının sürdürmeleri kendi içinde karşıtların yinelenmesi biçimindedir ki genetik yapının ortaya çıkışına nedendirler.

Varoluşta cisimlerin aşamalarını şöyle sıralayabiliriz. Önce ateş, hava, su ve toprak oluşur. Bunlardan sonra bu varlıklara yakın varlıklar oluşur ki bunlar rüzgar, bulut gibi havada ortaya çıkan varlıklar, yerin altında ve etrafında, suda ve ateşte ortaya çıkan varlıklardır.

“Böylece bazı cisimler ilk ihtilattan(karışımdan), bazıları İkincisinden, diğerleri üçüncüsünden bazıları da son ihtilattan hasıl olurlar. Madenler nisbeten sade ve ustukuslara(dört maddeye) daha yakın ihtilatlardan hasıl olmakla ustukuslardan az uzaktadırlar. Nebat daha girift olup ustukuslardan daha uzak terkiplerle hasıl olurki evvelkilere nisbetle Nâtık (düzgü) olmayan hayvan nebattan daha karışık bir ustukuslardan daha uzakta kalır. terkipten husule gelir. İnsan ise, müstesna suretle, son terkipten hasıl olur.”(s.(47)



Bu cisimlerin her birinde de kendiliklerinden hareket eden kuvvetler, başkalarının üzerinde etkili olan hareketler ve başkaları tarafından etkili olan kuvvetler bulunur.

Her kuvvette birbiri üzerinde yönelici veya karşıt yönde etkide bulunur. Bu etkilere bağlı olarak değişik etki ve türde varlıklar ortaya çıkar. Her türde de değişik kişilikte varlıkların ortaya çıkışı da bu etkilerin bileşimleri ile varlıklaşır.

Her varlık, varlığını oluşturan bir öz madde ve bu maddenin ortamlara bağlı olan biçiminden oluşur. Biçim ve öz madde arasındaki, ortamdaki güçlerin etkilerinden gelen karşıtlık; biçim ile maddenin arasındaki kalıcı olma çatışması, sonuçta birinin kalıcı varlığı ile sonuçlanmasına neden olur.



“Her iki durumu aynı zamanda tahakkuk ettiremediği takdirde, evvela birisini tahakkuk ettirip mevcut olması ve bu vücudunu bir müddet muhafaza ettikten sonra telef olarak zıddının mevcut olup bâki kalması lâzımdır. Bu hâl böyle devam edip gitmekle, bu durumlardan hiç birisinin bakâsı(kalımlılık,bütünlük) diğerinin bakâsma müraccah (üstün) olamaz. Zira onlardan her birisinin vücud ve bakâdan payı vardır.”(s.48)

Varlıkların varlıklarını sürdürmeleri, karşıtlarına karşı madde ve biçimlerini koruyan güçlerinin büyüklüklerine bağlıdır. Varlıkların varlıklarını ortadan kaldıran karşıt güçler, dıştan geldiği gibi varlığın içinden de gelebilir ki bu iç karşıtlık, varlığın maddesinin sahip olduğu gücünün niteliğindendir.

Bu nedenle varlıkları ortadan kaldıran zıtlıklar içten ve dıştan gelirler.

Cisimlerden dış zıtlar ile itlaf yok etme) edilenler, daima kendiliklerinden dağılmazlar. Nasıl ki taş, kum ve benzerleri ancak dıştan gelen müessirlerle aynşırlar. Ama nebat ile hayvan, kendi içlerindeki muzadlann tesiri ile aynşırlar.” (s.50)

Fiziki diğer anlamıyla cansız doğadaki varlıkların, cisimlerin, bileşik madde ve elementlerin oluş ve yokoluş süreçleri ile canlı doğadaki varlıkların, birey, topluluk ve toplumların oluş ve yokoluş süreçleri birbirinden çok farklıdır. Canlı ve cansız doğanın oluş süreçlerinin mantıksal ilkeleri de birbirinden farklı olacaktır.


Gök cisimlerinin diğer deyişle gezegen ve yıldızların İlk madde dediğimiz maddesi olan plazma maddesi (dünyada var olan mağma tabakası=yanardağların oluşturduğu lav) toplumların ilk maddesi olan insan ile çok farklı olduğundan, gök cisimlerinin değişim ve dönüşümleri ile toplumların değişim ve dönüşümleri farklıdır ve farklı değişim, dönüşüm yasalarına bağlıdır.

Toplumların olduğu kadar toplumların içinde varolan çok çeşitli kurumların değişim süreçleri de birbirinden ayrı kurallara bağlı olarak gerçekleşir. Bir şirketin varoluş ve değişim süreci ile bir siyasi partinin, derneğin varoluşu ve değişimi ile varlığını sürdürüşü de ayrı kurallara ve mantığa bağlı olarak gerçekleşir. Burada varlık olmak bakımından her varlığın bir başlangıcı ve sonu olması, ortak bir ilkedir. Ancak bu ortak ilke, ilk maddeleri birbirinden farklı varlıkların tüm değişimlerini kapsayan ve açıklayan ortak mantık olarak ele alınmamalıdır;  varlık olarak değişim ve değişimlerinin birbirini izlemesi kural ve ilkeleri birbirinden varlıkların çok ayrıdır. Özellikle cansız madde ile canlı maddelerin değişimleri ve değişimlerinin birbirini izlemesi birbirinden çok farklı yasalara bağlı olarak gerçekleşecektir. Bu kural varlıkların değişimleri için temel mantık ilkesidir.

Berlin Duvarının ve onun temsil ettiği toplumsal süreç mantığının yıkılışını bu mantıksal doğrular yönünde aramak gerekir. Temsil ettiği Tarihsel toplumsal süreç mantığındaki tutarsızlık ve gerçekdışılık Berlin duvarının yıkılışına neden olmuştur.



İsmail İNCİ,  09/11/2014

10 Ekim 2014 Cuma

İŞBÖLÜMÜNÜN ÜRETİM VE VERİMLİLİK ÜZERİNE ETKİLERİ


 
 
İŞBÖLÜMÜNÜN ÜRETİM VE VERİMLİLİK ÜZERİNE ETKİLERİ

 (BALYALILAR DERGİSİNİN EKİM 2014 SAYISINDA YAYIMLANAN MAKALE) 

Bir ülkenin yıllık tükettiği toplam ürünlerinin karşılanmasında yapmış olduğu üretim çalışmaları içinde üretim artışı sağlayan üretim teknik ve usullerinden birisi de “İşbölümüdür”
İnsanların toplumda birden fazla sanatı tam anlamıyla öğrenmesi ve o sanatta çalışması çok zor hatta olanaksızdır. Bunun nedeni insan yeteneklerinin bireylere göre farklılıklar göstermesi ve bireylerin tüm sanatları öğrenmeye ve yerine getirmeye zamanlarının olmamasıdır. Bu nedenle insanlar toplumsal yaşama geçerek bu eksikliklerini tamamlamışlardır.
Farabi, El Medinetül Fazila, adlı yazdığı kitapta bu konu ile ilgili olarak
“Böylece her ferd, tabiatındaki mükemmelleşme ihtiyacını, ancak muhtelif insanların - yardımlaşma maksadıyla - bir araya gelmeleriyle elde edilebilir”, yazar.
 İbni Rüşt de “ Siyasete Dair Temel Bilgiler”, adlı kitabında bu gerçeği dile getirir:
“Toplum içinde bu yeteneklerin bireylere dağıtılmış biçimde bulunması ile bireylerin doğa ve yaratılışı da bu yönde biçimlenir ve birbirlerinden farklılaşırlar…. Durum böyle olunca insanlar arasında, insana özgü yetkinlik türlerinin tümünün kendilerinde yetkinleştiği bir topluluk bulunması gerekir.”(s.32)
 
Toplumlar gereksinimi duydukları yıllık mal ve hizmet ürünü üretimlerini gerçekleştirebilmek ve bu üretimin kolay, nitelikli ve bol olmasını sağlamak için zorunlu olarak “Toplumsal İşbölümüne” gitmişlerdir. Bu toplumsal gerçeklik, en ilkel toplumlardan en gelişmiş toplumlara kadar, coğrafik yere ve zamana bağlı kalmadan, toplumsal yaşama geçiş koşulları ortaya çıktığında rastlantısal olarak değil zorunlu olarak ortaya çıkar.
Platon toplumsal işbölümü ile ilgili olarak Devlet adlı kitabında şöyle der:
"Böylece, bir adam başka işlerle uğraşmaksızın doğasına uygun olan işi zamanında
görürse, iş gelişir; hem daha güzel, hem daha kolay olur"…çünkü pek doğal olarak çiftçi, aletlerinin iyi olmasını istiyorsa, ne kendi sapanını, ne belini, ne çiftçilikte kullanılan öbür aletleri kendi yapacak değildir... Mimar da öyle; ona da birçok alet gerekir. Dokumacı, ayakkabıcı için de böyledir (s.58)
Toplumlar, tek kişilerin gereksinmelerini karşılayamamalarından doğmuşlardır. Her bireyin ayrı bir sanatla uğraşmasıyla gereksinmeler daha kolay karşılanır. Çiftçilik, kunduracılık, hekimlik,denizcilik..vb. böylece ortaya çıkar.  Büyümüş toplumda sanatlar daha da çeşitlenmiş durumdadır. Askerlik de bir sanattır. Toplumun kendisini koruması, bu sanatta yetişenler tarafından bir kunduracıya, bir denizciye göre askerlik sanatı ile daha olanaklıdır. Çünkü bir kunduracı bir asker gibi kalkan kullanamaz, ok atamaz.
 
İŞBÖLÜMÜNÜN SÖZLÜK ANLAMI:
İşbölümü sözlük anlamı ile şöyle tanımlanır: bir işi, iki ya da daha çok kişi arasında bölme. herkesin bir iş dalında ustalaşması için işleri ayırma ya da herkese belirli bir işi verme. bir toplumsal üretim düzeni içindeki değişik görev ve hizmetlerin toplumun üyeleri, kümeleri arasında karşılıklı bağımlılık ilişkileri içinde bölünmesi.
Ancak bu tanımda Toplumsal İşbölümü ile İşyerinde İşbölümünün anlamları birbirinden ayrılmamış, işbölümünün ortak nitelikleri alınarak tanım yapılmıştır. Gerçekte ise Toplumsal İşbölümü ile İşyerinde İşbölümünün kavramları birbirinden ayrı nitelikler taşırlar.
 TOPLUMSAL İŞBÖLÜMÜ VE İŞYERİ İŞBÖLÜMÜ:
Toplumlarda işbölümünün ortaya çıkış koşulları ile işyerlerinde işbölümünün ortaya çıkış koşulları birbirinden farklıdır. Ancak her işbölümünün ortaya çıkış amacı üretimde daha fazla ve kolay emek harcayarak ürün elde edebilmektir.
 
Toplumsal işbölümlerinin ortaya çıkışına toplumsal gereksinmelerin karşılanması, bilim ve teknolojideki buluşlarla bu gereksinmelerin üretime dönüştürülmesi ve sanatlarda herkesin işine yarayan malların ve bunların üretim tekniklerinin bulunması isteği neden olur. Üretilen malların dolaşımında paranın bulunuşu, kullanımı, toplumsal işbölümüne yol açan mesleklerin ortaya çıkışında hızlandırıcı etkide bulunmuştur.
İşyerinde ortaya çıkan işbölümünün ortaya çıkış nedeni ise,  bir işin bir kişi tarafından yapılmasının zorluğu karşısında, işin bazı bölümlerinin başka çalışanların yardımı ile yapılması zorunluluğunun görülmüş olmasındadır. İşyerinde işin birden fazla çalışan ile yapılması, bu birlik içinde çalışma sırasında, her çalışanın işini yerine getirirken o meslekle ilgili daha verimli ve bol üretim yapacağı bazı üretim teknik ve yollarının gelişmesini sağlar.
Toplumsal işbölümü toplumdaki bütün bilim ve teknolojideki gelişmelere etki ederken, aynı zamanda bu gelişmelerden etkilenir. İşyerindeki işbölümü ise ancak, işyerindeki üretim teknik ve yöntemlerinin ve ürünlerin geliştirilmesine etki eder.
Toplumsal işbölümünde, işbölümünde çalışan bireyler kendi meslek alanlarında kalan işi en iyi şekilde yapmazlarsa, başka işbölümlerinde kalan işleri kendi yetenekleri alanı dışında olmasına rağmen yapmaya kalkarlarsa toplumda adalet ve doğruluk kalmaz. Toplumda hırsızlık, yolsuzluk, adaletsizlikler ve sonuçta karmaşa çıkar.
Eflatun Devlet adlı eserinde “doğruluğu ve adaleti ararken” işbölümü üzerinde durur ve  araştırmasının sonunda  doğruluğun (adaletin) herkesin kendi sanatını en iyi biçimde yapması, bilmediği sanatı yapmaması, çalışanın toplumsal işbölümünde üzerinde düşen meslek, en aşağı görülen bir iş olsa da en iyi biçimde o işi yapması, diğer işleri ele geçirmek için çabalamaması, hırslanmaması gerektiğinde görür. " …yani her sınıfın kentte yalnızca kendi işiyle uğraşmasına adalet denilebilir. Kenti adaletli yapan da budur.'' (Platon, Devlet, Kitap IV
Dergimizin bir sonraki sayısında toplumların üretimlerinde zorunlu bir olgu olan toplumsal işbölümünün Adalet ile ilişkisini geniş olarak ele alacağız.
 İşyerindeki işbölümünde ise çalışanlar işlerini gerekli şekilde yapmazlarsa iş akışı bozulur, üretim bozulur, verim düşer: şirketlerin zarar görmesine neden olur. Bu durumda işveren çalışanı işten çıkarmak zorunda kalır.
İŞYERİNDE İŞBÖLÜMÜ:
İşyerinde İşbölümü, bir işletmede üretim artışı ve verimliliğinin zorunlu uygulamasıdır.
İşyerinde ortaya çıkan İşbölümünü, salt bir işin birden fazla işçi arasında paylaştırılması olarak görmek büyük yanlışlık olur. İşbölümü, değişik üretim alanlarında üretim yapmak üzere kendine özgü üretim bina ve üretim teknolojilerinin birleştirilmesi ile bir işletmede işçilerin üretim yeteneklerini, kavrayışlarını ve çalışmalarını hızlandıran bir üretim uygulamasıdır. Ve her üretim alanında, uygun üretim teknolojilerini uygun üretim binaları ile birleştirerek ve çalışanların işlerini küçük bölümlere ayırarak işbölümüne gitmekte büyük yararlar vardır.
 
Adam Smith’in Ulusların Zenginliği adlı ünlü eserinde üzerinde durduğu İşbölümü İşyerinde varolan İşbölümüdür ve yer yer Toplumsal İşbölümü ile karıştırdığından, işyerindeki bazı  gözlemlerini açıklarken çelişkiye düştüğü görülür. Bir yandan: “ İşi bunca kısaltıp kolaylaştıran bütün makinelerin icadı, anlaşılan, kökeninle de işbölümünden ileri gelmiştir”, (s.15), derken, diğer yandan: “Bununla birlikte, makinelerdeki bütün ilerlemeler, onları kullanma fırsatını bulanların türetmesi olmaktan çok uzaktır”, der. Toplumlarda Makinelerin bulunuşunun, geliştirilmesinin ve mesleklerin, mesleklere bağlı olarak işbölümünün ortaya çıkışının temel nedeni bilim ve teknolojideki ilerlemeler; fizik, kimya, makine mühendisliği bilimi…vb.deki  buluşlar sayesinde olmuştur.
Ancak  Adam Smith’in,  İşyerindeki İşbölümünün üretim üzerindeki olumlu etkisi üzerine örneği çok ünlüdür
bir işçi, son kertesine dek çalışmakla, günde belki bir iğneyi güç yapar; yirmi iğneyi ise hiç yapamaz. Ama, şimdiki yapılış şekliyle bu iş, başlı başına bir zanaat olduktan başka, çoğu yine ayrı birer iş olan bir sürü kollara ayrılmıştır. İşçinin biri teli çekip gerer; bir başkası bunu düzeltir; bir üçüncüsü keser; bir dördüncüsü ucunu sivriltir; bir beşincisi baş geçebilmesi için tepesini ezer. Başı yapmak iki üç ayrı işlemi gerektirir. Başı tepeye takmak ayrı bir iştir. İğneleri ağartmak bir başka iştir. İğneleri kâğıda sıralamak bile, başlı başına bir zanaattır. Önem taşıyan iğne yapma işi böylece aşağı yukarı on sekiz ayrı işleme bölünmüştür. Kimi fabrikalarda bütün bunları başka başka işçiler yapar. Ötekilerde ise aynı işçi, bunların kimi zaman ikisini üçünü birden yapar. Ben, yalnız on işçi çalıştırdığı için, bir kısım işçilerin bu işlemlerden ikisini üçünü birden yaptıkları bu tür küçük bir fabrika gördüm. Pek yoksul ve bu yüzden gerekli aletler bakımından kötü donatılmış olmasına karşın, işçiler sıkı çalışınca, aralarında günde 12 libre kadar iğne yapabiliyorlardı. Her librede, 4000’den çok orta boy iğne bulunmaktadır. Demek, bu 12 kişi bir arada, günde 48000’i aşkın iğne yapabilmekte idi. Şu halde, 48000’in 1/10’nu  (onda birini) yapan her adam, günde 4800 iğne yapıyor sayılabilir. Oysa birbirine bağlı olmadan, ayrı ayrı çalışsalar, bu belirli iş için yetişmemiş bulunsalardı, bunlardan her biri, günde teker teker, kuşkusuz 20 iğne, belki bir tek iğne bile yapamayacaktı”.
İşbölümünün üretimi ve çalışanların verimliliğini arttıran bu etkisi Adam Smith’in yine Ulusların Zenginliği” adlı kitabında yazmış olduğu gibi üç ana nedenden ileri gelir:
İşbölümü sonucunda, aynı sayıda adamın, iş miktarında sağlayabildiği bu büyük artış üç ayrı nedenden; birincisi, teker teker her işçide el yatkınlığının artmasından; ikincisi çokluk bir çeşit işten ötekine geçerken yitirilen vaktin tasarruf edilmesinden; sonuncu olarak da, işi kolaylaştırıp kısaltan, bir adama birçoklarının işini yapabilme olanağını veren çok sayıda makinenin icat edilmiş olmasından ileri gelmektedir.” (s.14)
Bir toplumda sanayide olduğu gibi tarımda da üretime ne kadar işbölümü sokulursa, üretimin ve verimliliğin arttırılması o kadar mümkün olmaktadır. Bunun için fabrikalarda olduğu kadar, büyük tarım işletmeleri kurarak işlerin çalışanlar arasında bölümlere ayrılarak yapılması, çalışanların üretkenliğini arttıracaktır. Büyük bir tarımsal işletmede, tarlada çalışanların veya arazide hayvan bakıcılarının ayrılması; ürünün nakli, ambalajlanması, depolanması, pazarlanması… vb.nin .işbölümü olarak ayrılarak yapılması üretimi ve verimi arttıracaktır.
 
 
 İsmail İNCİ,  10/10/2014
 
 
 
 
 
 
 


SAVAŞ EKONOMİSİ VE PANDEMİ EKONOMİSİ-ORTAK NİTELİKLER VE ALINACAK ÖNLEMLER-

  ORTAK VE FARKLI STRATEJİLERİ İLE SAVAŞ EKONOMİSİ VE PANDEMİ EKONOMİSİ (1)        Savaş dönemleri ile Pandemi dönemlerinde ülkelerin iç...